Osmanlı torunu Evlad-ı Fatihanlar... Geçmişi bilerek onu unutmadan, geleceğe kanat açanlar... Biz bize benzeriz ve özgün olma iddiasındayız. Kuruluş: Sofya 26 Mart 2008, Halen yayın: İstanbul
29 Kasım 2015 Pazar
TARİH SİZİ UNUTMAZ: HOCAM HAZRET, NİYAZİ HÜSEYİN BAHTİYAR
ŞUMNU'DA TÜRK KÜLTÜRÜ, HİLMİ EMBİYEV
27 Kasım 2015 Cuma
Prevadi (Provadya) Tarihi ile İlgili Notlar, Aydın Ayhan
Prevadi (Provadya) Tarihi ile İlgili Notlar
Prevadi, Varna yakınlarında bir kasabadır. Varna Livası’na bağlı idi. Sonraları bir süre Silistre Livasına(Sancağına) bağlanmıştı.
Rumeli’deki önemli menzillerden birisi idi. Sultan 4.Murad döneminde sikke darb edilmiş, Osmanlı Devleti darb yerlerinden birisi idi.
“Kadı”lar İstanbul’dan seçilerek, sadece iki yıllığına bir yere tayin edilirdi. 1700 lü yılların ortalarına kadar, kadılar, bulundukları yerin adli sorumluğunun yanı sıra, asayişin korumasını sağlayan seferi durumlarda, çevre insanının askere gönderilmesi(eşmesi) ile de görevliydiler.
Kadılar, 1830 lara kadar da bulundukları yerin, tek hukuki mercii olmasının yanı sıra, belediye hizmetlerinin görülmesi, seferi durumlarda, “asker sürücüleri”ne yardımcı olurlardı.
Prevadi ile ilgili bir hüküm de 1569 tarihli Silistre Kanunnamesi içinde bulunuyordu.
1695 de Safa Giray Han zade Mehmed Giray Han’a Selatin-i Cengiziye’ye mensup olduğu için verilen salyane(yıllık) Prevadi cizyesinde tesviye edilirdi.
1704 de İnayet Giray Sultan’a da salyane olarak, Prevadi vergilerinden ita edilirdi.
Premadi Rüştiyesi’nin 1898-1899 ders yılında telebe sayısı:25
Rumeli’deki önemli menzillerden birisi idi. Sultan 4.Murad döneminde sikke darb edilmiş, Osmanlı Devleti darb yerlerinden birisi idi.
“Kadı”lar İstanbul’dan seçilerek, sadece iki yıllığına bir yere tayin edilirdi. 1700 lü yılların ortalarına kadar, kadılar, bulundukları yerin adli sorumluğunun yanı sıra, asayişin korumasını sağlayan seferi durumlarda, çevre insanının askere gönderilmesi(eşmesi) ile de görevliydiler.
Kadılar, 1830 lara kadar da bulundukları yerin, tek hukuki mercii olmasının yanı sıra, belediye hizmetlerinin görülmesi, seferi durumlarda, “asker sürücüleri”ne yardımcı olurlardı.
Prevadi ile ilgili bir hüküm de 1569 tarihli Silistre Kanunnamesi içinde bulunuyordu.
1695 de Safa Giray Han zade Mehmed Giray Han’a Selatin-i Cengiziye’ye mensup olduğu için verilen salyane(yıllık) Prevadi cizyesinde tesviye edilirdi.
1704 de İnayet Giray Sultan’a da salyane olarak, Prevadi vergilerinden ita edilirdi.
Premadi Rüştiyesi’nin 1898-1899 ders yılında telebe sayısı:25
Prevadi Yöneticileri:
Kadı Ahmed 1683
Memur Halil 1690
Kadı Mustafa 1693
Naib Ali 1711
Kadı Şerif Ahmed 1713
Naib Mahmud 1714
Kadı Recebzade Mehmed 1727
Kadı Şeyh Mehmed 1728
Ayan……………….
Ayan Çolakzade İbrahim Ağa 1806
Ayan Ali Ağa 1822
Ayan Hacı Mehmed Efendi 1827
Müdür Hacı Hüseyin Efendi 1850
Müdür Hacı Mehmed Emin 1852
Müdür Hasan Bey 1853
Müdür Aliş Ağa 1855
Müdür Hüseyin Bey 1856
Müdür Halil Ağa 1857
Müdür Tahir Efendi 1857
Müdür Abdüllatif Efendi 1860
Müdür Ali Bey 1861
Müdür Halil Kâmil Bey 1861
Müdür Muhsin Bey 1861
Müdür Emin Efendi 1863
Müdür ………
Müdür Hacı Mehmed 1892
Kaymakam Mustafa Hilmi Bey 1898
Kaymakam Hacı Mehmed Tevfik Bey 1904
Kadı Ahmed 1683
Memur Halil 1690
Kadı Mustafa 1693
Naib Ali 1711
Kadı Şerif Ahmed 1713
Naib Mahmud 1714
Kadı Recebzade Mehmed 1727
Kadı Şeyh Mehmed 1728
Ayan……………….
Ayan Çolakzade İbrahim Ağa 1806
Ayan Ali Ağa 1822
Ayan Hacı Mehmed Efendi 1827
Müdür Hacı Hüseyin Efendi 1850
Müdür Hacı Mehmed Emin 1852
Müdür Hasan Bey 1853
Müdür Aliş Ağa 1855
Müdür Hüseyin Bey 1856
Müdür Halil Ağa 1857
Müdür Tahir Efendi 1857
Müdür Abdüllatif Efendi 1860
Müdür Ali Bey 1861
Müdür Halil Kâmil Bey 1861
Müdür Muhsin Bey 1861
Müdür Emin Efendi 1863
Müdür ………
Müdür Hacı Mehmed 1892
Kaymakam Mustafa Hilmi Bey 1898
Kaymakam Hacı Mehmed Tevfik Bey 1904
Prevadi’de camiler, vakıflar
Sultan Selim Han Evkafı , Çoban Mehmed Bey Cami , Hacı Hüseyin Ağa Cami , Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı , İsmail Çavuş Cami
Sultan Selim Han Evkafı , Çoban Mehmed Bey Cami , Hacı Hüseyin Ağa Cami , Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı , İsmail Çavuş Cami
Prevadi Mahalleleri
Küçük Hacı Mahallesi, Köhne Hamam Mahallesi, İskender Mahallesi, Tekke Mahallesi, Kurtkasap Mahallesi, Orta Mahallesi, Cami Atik Mahallesi, Yenimahalle,
Küçük Hacı Mahallesi, Köhne Hamam Mahallesi, İskender Mahallesi, Tekke Mahallesi, Kurtkasap Mahallesi, Orta Mahallesi, Cami Atik Mahallesi, Yenimahalle,
Prevadi Köyleri
Abdürrezak, Ahî, Akıncı, Akyar, Arnavud-ı Müslim, Aslıbeyli, Avran, Ayazma, Azablar(Arablar), Belden, Berece, Beyli, Bulanık(Cağkarlı), Bükükçü Dere, Canlar, Cesteci, Çağlayık, Çalıklar, Çalımahalle, Çamurna, Çerkes, Çerkone, Çıldır, Damlalı, Dedepınar, Deli Musa, Demirhanlı, Derati, Derbend-i Cedid, Derbend-i Ustad,, Derbend-i İmdât, Destecibeyzabiti, Devreköy, Devne, Dizdar, Dizdar Müslim, Emir Gazi, Hasköy, Hirene ,Esedli, Fete, Gancova, Gereyun, Gevgili, Göçeri, Haçik, Hasköy, Hisarcık, İlyas Fakih, İrmeli, İznice, Kebeci, Karaağaç, Karacaot, Karaburun, Kara Köse, Kara Yusuf, Karyağdı, Kayardı(Kaya Ardı), Kazalık, Kemikçiler, Kızılcalar, Kopuzcu, Kozluca, Köpekli, Köprüköy, Kubbeardı, Kuruluca Tatar, Kuştepe, Kutlu Bey, Kutu, Malkoç, Manastır Yeniköyü, Mangaliya, Mirne, Murad Sofî, Nesih Paşa, Nenova, Orta, Oruç Gazi, Sarıyazır, , Satılmış, Sultanlar, Sindel, Söğütlü, Suluca Ali, Şeyhli, Taş Hisar, Teşte, Yassı Tepe, Yatkal, Yenice-i Karaağaç, Yenimahalle(Yenice Köy), Yunuspınar,
Baldır, Çayak, Çerkovna, Cizdar, Dereköy, Destici, Eski Arnavutlar, Fethiköy, Kadıköy, Kara Köse, Kiten, Komarevo, Krivnya, Ravna, Şeremet, Slaveykovo, Vencan,
Abdürrezak, Ahî, Akıncı, Akyar, Arnavud-ı Müslim, Aslıbeyli, Avran, Ayazma, Azablar(Arablar), Belden, Berece, Beyli, Bulanık(Cağkarlı), Bükükçü Dere, Canlar, Cesteci, Çağlayık, Çalıklar, Çalımahalle, Çamurna, Çerkes, Çerkone, Çıldır, Damlalı, Dedepınar, Deli Musa, Demirhanlı, Derati, Derbend-i Cedid, Derbend-i Ustad,, Derbend-i İmdât, Destecibeyzabiti, Devreköy, Devne, Dizdar, Dizdar Müslim, Emir Gazi, Hasköy, Hirene ,Esedli, Fete, Gancova, Gereyun, Gevgili, Göçeri, Haçik, Hasköy, Hisarcık, İlyas Fakih, İrmeli, İznice, Kebeci, Karaağaç, Karacaot, Karaburun, Kara Köse, Kara Yusuf, Karyağdı, Kayardı(Kaya Ardı), Kazalık, Kemikçiler, Kızılcalar, Kopuzcu, Kozluca, Köpekli, Köprüköy, Kubbeardı, Kuruluca Tatar, Kuştepe, Kutlu Bey, Kutu, Malkoç, Manastır Yeniköyü, Mangaliya, Mirne, Murad Sofî, Nesih Paşa, Nenova, Orta, Oruç Gazi, Sarıyazır, , Satılmış, Sultanlar, Sindel, Söğütlü, Suluca Ali, Şeyhli, Taş Hisar, Teşte, Yassı Tepe, Yatkal, Yenice-i Karaağaç, Yenimahalle(Yenice Köy), Yunuspınar,
Baldır, Çayak, Çerkovna, Cizdar, Dereköy, Destici, Eski Arnavutlar, Fethiköy, Kadıköy, Kara Köse, Kiten, Komarevo, Krivnya, Ravna, Şeremet, Slaveykovo, Vencan,
Plevne İle İlgili Notlar, Aydın Ayhan
Plevne İle İlgili Notlar
(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
“Plevne” Rumeli Türk’ünün gurur kaynağı olmuştur hep. 93 Muharebesinde, buradaki Ordu’nun başında bulunan Gazi Osman Paşa’nın, kendilerinden kat kat üstün, Moskof sürüleri karşısında aylar süren savunması ve o savunmaya yakılan, artık bir marş gibi, bir hücum borusu gibi söylenen o:
Tuna Nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam diyor..
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam diyor..
Türküsü ile tanınmıştı. Rumeli Türklerinin bütün düğünlerinde, bayramlarında, efkârlı günlerinde, zulümler altında inlediği, o karanlık günlerde, yüreklere ferahlık veren, sevinç veren bir türkü olmuştu.
Plevne, Vidin Eyaleti’ne bağlı bir kaza idi. Ordu merkezlerinden birisi olduğu için, burada yerleşikliğe geçmiş Türkler (Evlâd-ı Fatihan) ordu için at(top çeken beygir) yetiştirirdi. Tahıl üretimi başlıca tarım şekli idi. Arpa, yulaf gibi hayvan yemliği ve buğday(un ve peksimet) başlıca ürünlerindendi. Ayrıca çevre dağlardaki ormanlardan odun kömürü elde edilirdi. Yaylak ve geniş otlaklarda ordu ihtiyacı için (mîrî) koyun yetiştirilir, bunların yapağıları, ihraç edilirdi. Plevne çevresinde bağcılık gelişmişti. Ordu için pekmez kaynatılırdı.
Plevne Pazarı cumartesi günleri kurulurdu. Yahudi esnaf dini inançları gereği ile cumartesi günleri dükkânlarını açmadıkları gibi, ticaret de yapmadıkları için, zarara uğradıklarından, Edirne Hahambaşılığı 1860 da, İstanbul’a Dahiliye Nezareti’ne baş vurarak, pazarı bir başka güne aldırmak istemişlerse de, diğer unsurlara da örnek teşkil eder gerekçesiyle kabul edilmemişti.
Plevne Rüştiyesi, halk tarafından 1871 de yaptırıldı
Plevne, Vidin Eyaleti’ne bağlı bir kaza idi. Ordu merkezlerinden birisi olduğu için, burada yerleşikliğe geçmiş Türkler (Evlâd-ı Fatihan) ordu için at(top çeken beygir) yetiştirirdi. Tahıl üretimi başlıca tarım şekli idi. Arpa, yulaf gibi hayvan yemliği ve buğday(un ve peksimet) başlıca ürünlerindendi. Ayrıca çevre dağlardaki ormanlardan odun kömürü elde edilirdi. Yaylak ve geniş otlaklarda ordu ihtiyacı için (mîrî) koyun yetiştirilir, bunların yapağıları, ihraç edilirdi. Plevne çevresinde bağcılık gelişmişti. Ordu için pekmez kaynatılırdı.
Plevne Pazarı cumartesi günleri kurulurdu. Yahudi esnaf dini inançları gereği ile cumartesi günleri dükkânlarını açmadıkları gibi, ticaret de yapmadıkları için, zarara uğradıklarından, Edirne Hahambaşılığı 1860 da, İstanbul’a Dahiliye Nezareti’ne baş vurarak, pazarı bir başka güne aldırmak istemişlerse de, diğer unsurlara da örnek teşkil eder gerekçesiyle kabul edilmemişti.
Plevne Rüştiyesi, halk tarafından 1871 de yaptırıldı
Plevne’de Cami, Mescid, Vakıflar
Gazi Mihal Bey zade Gazi Ali Bey Vakfı , Mehmed Ağa Cami , Sofu Mehmed Paşa Cami Vakfı , Koca Süleyman Bey Cami Vakfı , Kozyaka Evkafı , Cami-i Atik, Cami-i Cedit, Hanî Hatun Cami ve Zaviyesi Vakfı , Hatice Sultan Evkafı , Şehrî Hatun Cami, Aişe Sultan Evkafı , Abdürrahim Efendi Medresesi, Fatma Hanım Cami, Karaca Değirmen Evkafı , Taşköprü, Gazi Mihal Bey Türbesi, Hüseyin Ağa Cami
Gazi Mihal Bey zade Gazi Ali Bey Vakfı , Mehmed Ağa Cami , Sofu Mehmed Paşa Cami Vakfı , Koca Süleyman Bey Cami Vakfı , Kozyaka Evkafı , Cami-i Atik, Cami-i Cedit, Hanî Hatun Cami ve Zaviyesi Vakfı , Hatice Sultan Evkafı , Şehrî Hatun Cami, Aişe Sultan Evkafı , Abdürrahim Efendi Medresesi, Fatma Hanım Cami, Karaca Değirmen Evkafı , Taşköprü, Gazi Mihal Bey Türbesi, Hüseyin Ağa Cami
Plevne Yöneticileri:
Ayan Hacı Hafız oğlu Genç Mehmed Ağa 1790
Kadı Şakir Mahmud 1793
Ayan Abdülcelil 1803
Ayan Abdülhalil 1813
Naib Mahmud Selim 1826
Kaymakam Osman Bey 1832
Kaymakam Mustafa Paşa 1839
Kaymakam Sofyalızade Mustafa Ağa 1846
Müdür Genç Ağa 1868
Müdür Fazlı Ağa 1850
Müdür Ahmed Bey 1851
Müdür Süleyman Ağa 1851
Müdür Ahmed Efendi 1853
Müdür Mahmud Efendi 1854
Müdür Müftüzade Ali Rıza Efendi 1855
Müdür Celal Efendi 1858
Müdür Mehmed Şerif Ağa 1859
Müdür Tevfik Ağa 1859
Müdür İbrahim Edhem Efendi 1860
Müdür Latif Ağa 1861
Müdür Mahmud Bey 1862
Müdür İsmail Ağa 1862
Müdür Adem Ağa 1863
Müdür Mehmed Sıdkı Bey 1864
Kaymakam Necib Ağa 1873
Kaymakam İsmail Efendi 1877
Kaymakam Reşid Ağa 1877
Ayan Hacı Hafız oğlu Genç Mehmed Ağa 1790
Kadı Şakir Mahmud 1793
Ayan Abdülcelil 1803
Ayan Abdülhalil 1813
Naib Mahmud Selim 1826
Kaymakam Osman Bey 1832
Kaymakam Mustafa Paşa 1839
Kaymakam Sofyalızade Mustafa Ağa 1846
Müdür Genç Ağa 1868
Müdür Fazlı Ağa 1850
Müdür Ahmed Bey 1851
Müdür Süleyman Ağa 1851
Müdür Ahmed Efendi 1853
Müdür Mahmud Efendi 1854
Müdür Müftüzade Ali Rıza Efendi 1855
Müdür Celal Efendi 1858
Müdür Mehmed Şerif Ağa 1859
Müdür Tevfik Ağa 1859
Müdür İbrahim Edhem Efendi 1860
Müdür Latif Ağa 1861
Müdür Mahmud Bey 1862
Müdür İsmail Ağa 1862
Müdür Adem Ağa 1863
Müdür Mehmed Sıdkı Bey 1864
Kaymakam Necib Ağa 1873
Kaymakam İsmail Efendi 1877
Kaymakam Reşid Ağa 1877
Plevne Mahalleleri:
Arkarı Mahalle, Atik Gazi Mahallesi, Bekirağa Mahallesi, Gigen Mahalle, Karakadın Mahallesi, Sefer Katibi Mahallesi, Paşabahçesi Mahallesi, Piyalebaşı Mahallesi, Tekke Mahallesi, Derince Mahallesi, Beykos Mahallesi, Hatice Hanım Mahallesi, Hacı Burak Mahallesi, Yukarı Mahalle(Hıristiyan Mahallesi), Gazi Ali Bey Mahallesi, Sancaktar Mahallesi, Gigen Mahalle, Tekye Mahallesi, Yahudi Mahallesi
Arkarı Mahalle, Atik Gazi Mahallesi, Bekirağa Mahallesi, Gigen Mahalle, Karakadın Mahallesi, Sefer Katibi Mahallesi, Paşabahçesi Mahallesi, Piyalebaşı Mahallesi, Tekke Mahallesi, Derince Mahallesi, Beykos Mahallesi, Hatice Hanım Mahallesi, Hacı Burak Mahallesi, Yukarı Mahalle(Hıristiyan Mahallesi), Gazi Ali Bey Mahallesi, Sancaktar Mahallesi, Gigen Mahalle, Tekye Mahallesi, Yahudi Mahallesi
Plevne’ye bağlı Kasaba ve Köyler
Armutçuk, Aziziye, Balince, Bayguş, Baykal, Bekleş, Belişa, Berdilava, Berstovaç, Bukolve, Bukuluk, Bulut, Corno, Çavuşova, Çerikova(Çerko), Çeriunberk, Denbek-i Ulya, Derviş, Deşviçe, Devince, Deynik(Dinik), Edreş, Eskiköy, Evreşe, Gayronca, Gazi Ali Bey, Groviçe, Hacı Hasan, Hamizofça, Kahl, Kanada, Karaağaç, Karagoy, Kırlı, Korseviç, Lakoşin, Laskar(Laksor), Lekovit, Mağura, Mahalle, Maraş, Meydan(Medyun), Musalı, Metrebol-i Bâlâ, Mertebol-ı Zîr, Orşen, Ortaca, Ortaköy, Örenç, Pavradim, Pelişed, Perdilve, Pesrerova, Petrince(Petrin), Pezikoz, Radeveşve, Radomirce, Rahmanlar, Rako, Razumerce, Rikat, Rolyova, Rubçe, Sungurluk, Şamlı Hızır, Tatarcık, Tazin, Trisenik, Toçina, Todoriç, Uçendol, Vulçıtrın, Yeni köy
Armutçuk, Aziziye, Balince, Bayguş, Baykal, Bekleş, Belişa, Berdilava, Berstovaç, Bukolve, Bukuluk, Bulut, Corno, Çavuşova, Çerikova(Çerko), Çeriunberk, Denbek-i Ulya, Derviş, Deşviçe, Devince, Deynik(Dinik), Edreş, Eskiköy, Evreşe, Gayronca, Gazi Ali Bey, Groviçe, Hacı Hasan, Hamizofça, Kahl, Kanada, Karaağaç, Karagoy, Kırlı, Korseviç, Lakoşin, Laskar(Laksor), Lekovit, Mağura, Mahalle, Maraş, Meydan(Medyun), Musalı, Metrebol-i Bâlâ, Mertebol-ı Zîr, Orşen, Ortaca, Ortaköy, Örenç, Pavradim, Pelişed, Perdilve, Pesrerova, Petrince(Petrin), Pezikoz, Radeveşve, Radomirce, Rahmanlar, Rako, Razumerce, Rikat, Rolyova, Rubçe, Sungurluk, Şamlı Hızır, Tatarcık, Tazin, Trisenik, Toçina, Todoriç, Uçendol, Vulçıtrın, Yeni köy
Rumeli’de ve Plevne Çevresinde Eşkiyalar
Rumeli halkı, yüzyıllar boyu eşkıyalardan çok çekti. Özellikle 1786 -1804 yılları arasında devlet güvenlik güçleri ile, eşkıyalar arasında harbe varan olaylar yaşandı. Bu eşkıyalar, bazen şehirleri bile fethe çıkıyor, her yerde devlete kafa tutuyordu.
Rumeli’de şekavet edenler genellikle eski askerlerdi. Rumeli’de silah taşımak sadece askerlik görevi olan Türk ve Müslüman ahaliye, askerlere mahsustu. Bunun dışında voynuk ve mortolozlar da silah taşıyabilirdi. Halk silahlanamazdı. Halk arasında, silah kullanmasını sadece askerlik yapan Türkler ve Müslümanlar bilirler, bunlar zaman zaman talimlere çağırılır, seferlere iştirak ederlerdi.
Eşkıyalar da, bu silah kullanmasını çok iyi bilen, bu yüzden de kendilerine çok güvenen, güçlerinin farkında olup, soygun, yol kesme, ırza geçme, cinayet gibi kanunsuzluklara sapan, asi emekli veya eski askerler arasından çıkardı.
Bu eşkıyalar devleti çok uğraştırır, çoğu defa affa uğrar, devlet adına göreve alınır, bu kere de göreve alınan(çoğu kez rütbe verilen) eski asiler, diğer eşkıyaları ortadan kaldırmağa çalışırlardı. 1798 – 1810 yılları arasında Plevne ve çevresinde bulunan eşkıyaların önde gelenlerinin bazılarının isimleri şunlardır: Pasbanoğlu, Gavur İmam, Macar Ali, Abdülcam, Filibeli Kara Mustafa, Aslanoğlu, Celiloğlu İsmail, Koşanlı Halil, Manav İbrahim, Kara Feyzi, Cenkoğlu, Hacı Manav, Genç Ağa, Selvili Hasan, Çuhadaroğlu, Hocamat, Mano Küçük Ali, Kalkandelenli Sülo, Hasan Bayraktar, Rüştem ve 1876da da Meloş Ali
Bunların bir kısmı bu tarihler arasında bir süre Plevne’yi ele geçirmiş, devlet güçlerini uzuz süre uğraştırmıştı. Ele geçen eşkiyaların kafaları kesilir ve İstanbul’a gönderilirdi.
Rumeli halkı, yüzyıllar boyu eşkıyalardan çok çekti. Özellikle 1786 -1804 yılları arasında devlet güvenlik güçleri ile, eşkıyalar arasında harbe varan olaylar yaşandı. Bu eşkıyalar, bazen şehirleri bile fethe çıkıyor, her yerde devlete kafa tutuyordu.
Rumeli’de şekavet edenler genellikle eski askerlerdi. Rumeli’de silah taşımak sadece askerlik görevi olan Türk ve Müslüman ahaliye, askerlere mahsustu. Bunun dışında voynuk ve mortolozlar da silah taşıyabilirdi. Halk silahlanamazdı. Halk arasında, silah kullanmasını sadece askerlik yapan Türkler ve Müslümanlar bilirler, bunlar zaman zaman talimlere çağırılır, seferlere iştirak ederlerdi.
Eşkıyalar da, bu silah kullanmasını çok iyi bilen, bu yüzden de kendilerine çok güvenen, güçlerinin farkında olup, soygun, yol kesme, ırza geçme, cinayet gibi kanunsuzluklara sapan, asi emekli veya eski askerler arasından çıkardı.
Bu eşkıyalar devleti çok uğraştırır, çoğu defa affa uğrar, devlet adına göreve alınır, bu kere de göreve alınan(çoğu kez rütbe verilen) eski asiler, diğer eşkıyaları ortadan kaldırmağa çalışırlardı. 1798 – 1810 yılları arasında Plevne ve çevresinde bulunan eşkıyaların önde gelenlerinin bazılarının isimleri şunlardır: Pasbanoğlu, Gavur İmam, Macar Ali, Abdülcam, Filibeli Kara Mustafa, Aslanoğlu, Celiloğlu İsmail, Koşanlı Halil, Manav İbrahim, Kara Feyzi, Cenkoğlu, Hacı Manav, Genç Ağa, Selvili Hasan, Çuhadaroğlu, Hocamat, Mano Küçük Ali, Kalkandelenli Sülo, Hasan Bayraktar, Rüştem ve 1876da da Meloş Ali
Bunların bir kısmı bu tarihler arasında bir süre Plevne’yi ele geçirmiş, devlet güçlerini uzuz süre uğraştırmıştı. Ele geçen eşkiyaların kafaları kesilir ve İstanbul’a gönderilirdi.
26 Kasım 2015 Perşembe
1925 YILLARINDA BULGAR HÜKÜMETİNİN TOPLATTIĞI KİTAP: ECDAD TARİHİ, OSMAN NURİ PEREMECİ
1925 YILLARINDA BULGAR HÜKÜMETİNİN TOPLATTIĞI KİTAP: ECDAD TARİHİ, OSMAN NURİ PEREMECİ
20 Kasım 2015 Cuma
Paşmaklı-Ahîçelebi ile İlgili Notlar (Smolyan)
Paşmaklı-Ahîçelebi ile İlgili Notlar
(Smolyan)
Aydın Ayhan
(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
Paşmaklı, arazisi “Haremeyn-i Şerifeyn Vakıfları’na ait Filibe Kaymakamlığı’na bağlı bir köy idi. “Ahiçelebi Kazası Paşmaklı Köyü” kaydına göre, “Ahi Çelebi Kazası” bölgenin adı, merkezi Paşmaklı Köyü idi.
Rumeli Ordusu’nun askeri merkezlerinden birisiydi. Buradaki bütün ahalinin varlığı, askeri hizmete bağlıydı. Askerlere dayalı hızlı bir ticaret gelişmişti.
1887 de Edirne Vilâyeti, Gümülçine Livasına bağlı bir kasaba idi. Balkan Savaşları sonuna kadar. Osmanlı toprakları içinde kaldı. Balkan Savaşı sonunda, yapılan anlaşmayla Bulgaristan’a ilhak edildi..
Paşmaklı’da aba ve şayak dokunur, bu kumaşlardan asker için “şayka” tabir edilen bir tür gocuk, talim abası, elifî aba, şayak entari ve yağmurluk dikilirdi. Abacılık, şayakçılık ve dokumacılık seçkin bir geçim kaynağı idi.
Evlerdeki güvercinliklerden elde edilen güherçile, barutçu esnafı tarafından, barut yapılır, bu barut, ordu ihtiyacı için verilir ama, kaçak olarak da satılarak ve avcılıkta kullanılırdı.
Halkın ana geçim kaynağı tarım (buğday, arpa) ve tütüncülüktü. Çok kaliteli olan Paşmaklı tütünü, genelde tütün kaçakçıları tarafından gizlice alınır, Osmanlı’nın son yıllarında mali esaretinin eseri Reji idaresinden kaçırılır ve tütün kaçakçıları vasıtasıyla el altından satılırdı. Gün geçmezdi ki, reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında bir çatışma haberi duyulmasın.
Paşmaklı ve köylerinde, asker ihtiyacı için çok kaliteli “peksimet” pişirilirdi. Hattâ “Âhiçelebi peksimeti” Girit’te görev yapan yeniçerilere kadar gönderilirdi.
Büyük Palaz Köyü tabur merkezi ittihaz edilince buraya büyük askeri malzeme ve levazım depoları inşa edilmişti.
Âhiçelebi’deki demirci esnafı sadece ordu ihtiyacı için, toplar ve top arabaları, nakliyat arabaları için gerekli demir aksamı imal ederlerdi.
Burada, büyük miktarda öküz ve camış beslenir, bunlar baharda, araba ve top çekmeleri için, orduya teslim edilirdi.
Çevredeki mera ve yaylalarda, devlete ait(mirî) büyük koyun ve keçi sürüleri bulunur, bunlarda her yıl büyük miktarda canlı hayvan teslim edildiği gibi, kavurma imal edilerek, tulumlara basılır, askeriyeye teslim edilirdi. Büyük miktarda hayvan kesimine bağlı olarak, “debbağ”lık gelişmişti.
Paşmaklı’da 1600lü yılların başlarından itibaren Rumeli’nin her tarafında nam salmış bir “medrese” bulunuyordu. Bu medreseden çok ciddi eğitim yapılıyor, mezun olanlar, Osmanlı coğrafyasının her tarafında, ilmî vukûfiyetleri ile tanınıyorlardı
1839 da Paşmaklı’ya, Arabistan’da vukû bulan bir isyan sonunda sürgün olarak getirilern “Evlâd-ı Arap” muhacirler iskân edilmişti.
Paşmaklı Rüştiyesi 1874 de açılmıştı. Binasının yapımında halkın ve askeriyenin büyük katkıları olmuştu.
Ahîçelebi-Paşmaklı Yöneticileri:
Kadı Mehmed bin Mahmud 1651
Kadı Abdullah 1652
Kadı Mehmed 1662
Naib Ahmed 1670
Kadı Mehmed 1671
Kadı Süleyman bin Ali 1673
Kadı Mehmed bin Ali 1680
Naib Süleyman 1686
Naib Feyzullah 1690
Naib Muharrem 1692
Naib Abdurrahman bin Musa 1694
Naib Hasan 1696
Naib Osman 1704
Naib Abdullah 1706
Naib Mehmed 1706
Naib Hüseyin 1716
Naib Lütfullah 1717
Naib Ömer 1718
Naib Mehmed 1720
Naib İsmail 1723
Naib Ali 1724
Naib Mesut zade İsmail 1725
Kadı Mehmed 1731
Naib Hüseyin Necib 1797
Ayan Hacı (?) Ağa 1810
Naib Keçeci zade Abdülhalim Molla 1816
Naib Mustafa 1828
Voyvoda Salih Ağa 1836
Müdür Agob Ağa 1844
Müdür Mahmud Ağa 1845
Müdür Ağuş Ağa 1846
Müdür Hasan Bey 1848
Müdür Muğlavîzade Âgâh Efendi 1849
Müdür Yusuf Efendi 1849
Müdür Mustafa Hulûsi Bey 1850
Müdür Saidî Efendi 1853
Müdür Nazif Bey 1854
Müdür Lâtif Bey 1854
Müdür Hüseyin Efendi 1855
Müdür Esad Efendi 1856
Müdür Sermed Efendi 1856
Müdür Abdi Efendi 1859
Müdür Esad Efendi 1860
Müdür Rıfad Efendi 1861
Müdür Hacı Emin Efendi 1862
Müdür İbrahim Ethem Bey 1878
Müdür Ali Nesib Bey 1888
Müdür Mehmed Emin Muhlis Bey 1889 (1896 ye kadar)
Kaymakam İzzet Bey 1897
Kaymakam Mehmed Emin Bey 1901
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey 1902
Kaymakam Behçet Bey 1903
Kaymakam İshak Tevfik Efendi 1903
Kaymakam Mehmed Rüştü Efendi 1904
Kaymakam Ahmed Galib Bey 1904
Kaymakam Seyid Ali Bey 1905
Kaymakam Ahmed Hasan Bey 1905
Kaymakam Abdullah Sıdık Bey 1906
Kaymakam Ahmed Naim bin Mustafa Bey1909
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey 1909
Kaymakam Ali Seydî Bey 1910
Kaymakam Safvet Bey 1911
Paşmaklı’da Mahalle ve Yer isimleri:
Hacı Köse Mahallesi, Çami-i Atik Mahallesi, Çavdar Mahalle, Nişanca Mahallesi, Çarşı Mahalle, Çavdar Mahalle, Koca Mescit Mahallesi, Sekiz Sınır Mevki, Eşek Kulağı Mevki, Kara Bulak Mevki, İmaret Yaylası
Kara Mandıra Karakolu, Kozlata Karakolu, Rojen Gümrüğü
Gazi Evranos Bey Evkafı(mera ve ormanlar), İsmihan Sultan Evkafı(Boyoşova Köyünde), Derviş Cami (Ketenlik Köyünde),
Ahiçelebi-Paşmaklı’ya bağlı Köyler:
Ahatlar, Ahatlar-ı Kebir, Akedre, Aktepeli, Alamidere, Alamut, Alkana, Ambardere, Arda Başı, Aşağı Dere, Aşağı Raykova, Aşubeli, Aygırdere, Balaban, Balıklıdere, Başöyük, Bellicedere, Boyoşova, Bukova, Büyük Dere, Canferdere, Cedid, Çakır, Çakmak, Çamlıca, Çanak, Çangırdere, Çelikli, Çoban, Çokman, Çukurköy, Darıdere, Derde, Dere-i Kebir, Dere-i Sağir, Dericiler, Devletdere, Dolaştır, Dospot, Dörmete, Dusyad, Düşükdere, Erdebaş, Erikli, Eskiciler, Fındıcak, Fokaliç, Gökçepınar, Gündüzler, Hasandere, Hasanköy, Hufuş, İlyasca, İsmilan, Karabulak, Karaburun, Karamuş, Karlıova, Karluk, Karşılı-i Kebir, Karşılı-i Sağir, Kasap, Kayrak, Kermene, Kestanelik, Kestencik, Keteklik, Kırşol, Koçin, Korlukova, Kozluca, Kurtdere, Kuzulce, Küçük Arda, Küçükdere, Lapos, Liçova, Loçir, Maden, Mustafacık, Murtaza Ova, Büyük Palaska(nahiye), Rayko, Seyidli-i Kebir, Seyidli-i Sağir, Sogicek, Şeytanköy, Taşkın, Tekfur, Tekir, Timurcek, Toklu, Topuklu, Tozburun(nahiye), Uzundere, Valkan, Yakova, Yukarıdere, Yunusdere,
(Smolyan)
Aydın Ayhan
(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
Paşmaklı, arazisi “Haremeyn-i Şerifeyn Vakıfları’na ait Filibe Kaymakamlığı’na bağlı bir köy idi. “Ahiçelebi Kazası Paşmaklı Köyü” kaydına göre, “Ahi Çelebi Kazası” bölgenin adı, merkezi Paşmaklı Köyü idi.
Rumeli Ordusu’nun askeri merkezlerinden birisiydi. Buradaki bütün ahalinin varlığı, askeri hizmete bağlıydı. Askerlere dayalı hızlı bir ticaret gelişmişti.
1887 de Edirne Vilâyeti, Gümülçine Livasına bağlı bir kasaba idi. Balkan Savaşları sonuna kadar. Osmanlı toprakları içinde kaldı. Balkan Savaşı sonunda, yapılan anlaşmayla Bulgaristan’a ilhak edildi..
Paşmaklı’da aba ve şayak dokunur, bu kumaşlardan asker için “şayka” tabir edilen bir tür gocuk, talim abası, elifî aba, şayak entari ve yağmurluk dikilirdi. Abacılık, şayakçılık ve dokumacılık seçkin bir geçim kaynağı idi.
Evlerdeki güvercinliklerden elde edilen güherçile, barutçu esnafı tarafından, barut yapılır, bu barut, ordu ihtiyacı için verilir ama, kaçak olarak da satılarak ve avcılıkta kullanılırdı.
Halkın ana geçim kaynağı tarım (buğday, arpa) ve tütüncülüktü. Çok kaliteli olan Paşmaklı tütünü, genelde tütün kaçakçıları tarafından gizlice alınır, Osmanlı’nın son yıllarında mali esaretinin eseri Reji idaresinden kaçırılır ve tütün kaçakçıları vasıtasıyla el altından satılırdı. Gün geçmezdi ki, reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında bir çatışma haberi duyulmasın.
Paşmaklı ve köylerinde, asker ihtiyacı için çok kaliteli “peksimet” pişirilirdi. Hattâ “Âhiçelebi peksimeti” Girit’te görev yapan yeniçerilere kadar gönderilirdi.
Büyük Palaz Köyü tabur merkezi ittihaz edilince buraya büyük askeri malzeme ve levazım depoları inşa edilmişti.
Âhiçelebi’deki demirci esnafı sadece ordu ihtiyacı için, toplar ve top arabaları, nakliyat arabaları için gerekli demir aksamı imal ederlerdi.
Burada, büyük miktarda öküz ve camış beslenir, bunlar baharda, araba ve top çekmeleri için, orduya teslim edilirdi.
Çevredeki mera ve yaylalarda, devlete ait(mirî) büyük koyun ve keçi sürüleri bulunur, bunlarda her yıl büyük miktarda canlı hayvan teslim edildiği gibi, kavurma imal edilerek, tulumlara basılır, askeriyeye teslim edilirdi. Büyük miktarda hayvan kesimine bağlı olarak, “debbağ”lık gelişmişti.
Paşmaklı’da 1600lü yılların başlarından itibaren Rumeli’nin her tarafında nam salmış bir “medrese” bulunuyordu. Bu medreseden çok ciddi eğitim yapılıyor, mezun olanlar, Osmanlı coğrafyasının her tarafında, ilmî vukûfiyetleri ile tanınıyorlardı
1839 da Paşmaklı’ya, Arabistan’da vukû bulan bir isyan sonunda sürgün olarak getirilern “Evlâd-ı Arap” muhacirler iskân edilmişti.
Paşmaklı Rüştiyesi 1874 de açılmıştı. Binasının yapımında halkın ve askeriyenin büyük katkıları olmuştu.
Ahîçelebi-Paşmaklı Yöneticileri:
Kadı Mehmed bin Mahmud 1651
Kadı Abdullah 1652
Kadı Mehmed 1662
Naib Ahmed 1670
Kadı Mehmed 1671
Kadı Süleyman bin Ali 1673
Kadı Mehmed bin Ali 1680
Naib Süleyman 1686
Naib Feyzullah 1690
Naib Muharrem 1692
Naib Abdurrahman bin Musa 1694
Naib Hasan 1696
Naib Osman 1704
Naib Abdullah 1706
Naib Mehmed 1706
Naib Hüseyin 1716
Naib Lütfullah 1717
Naib Ömer 1718
Naib Mehmed 1720
Naib İsmail 1723
Naib Ali 1724
Naib Mesut zade İsmail 1725
Kadı Mehmed 1731
Naib Hüseyin Necib 1797
Ayan Hacı (?) Ağa 1810
Naib Keçeci zade Abdülhalim Molla 1816
Naib Mustafa 1828
Voyvoda Salih Ağa 1836
Müdür Agob Ağa 1844
Müdür Mahmud Ağa 1845
Müdür Ağuş Ağa 1846
Müdür Hasan Bey 1848
Müdür Muğlavîzade Âgâh Efendi 1849
Müdür Yusuf Efendi 1849
Müdür Mustafa Hulûsi Bey 1850
Müdür Saidî Efendi 1853
Müdür Nazif Bey 1854
Müdür Lâtif Bey 1854
Müdür Hüseyin Efendi 1855
Müdür Esad Efendi 1856
Müdür Sermed Efendi 1856
Müdür Abdi Efendi 1859
Müdür Esad Efendi 1860
Müdür Rıfad Efendi 1861
Müdür Hacı Emin Efendi 1862
Müdür İbrahim Ethem Bey 1878
Müdür Ali Nesib Bey 1888
Müdür Mehmed Emin Muhlis Bey 1889 (1896 ye kadar)
Kaymakam İzzet Bey 1897
Kaymakam Mehmed Emin Bey 1901
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey 1902
Kaymakam Behçet Bey 1903
Kaymakam İshak Tevfik Efendi 1903
Kaymakam Mehmed Rüştü Efendi 1904
Kaymakam Ahmed Galib Bey 1904
Kaymakam Seyid Ali Bey 1905
Kaymakam Ahmed Hasan Bey 1905
Kaymakam Abdullah Sıdık Bey 1906
Kaymakam Ahmed Naim bin Mustafa Bey1909
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey 1909
Kaymakam Ali Seydî Bey 1910
Kaymakam Safvet Bey 1911
Paşmaklı’da Mahalle ve Yer isimleri:
Hacı Köse Mahallesi, Çami-i Atik Mahallesi, Çavdar Mahalle, Nişanca Mahallesi, Çarşı Mahalle, Çavdar Mahalle, Koca Mescit Mahallesi, Sekiz Sınır Mevki, Eşek Kulağı Mevki, Kara Bulak Mevki, İmaret Yaylası
Kara Mandıra Karakolu, Kozlata Karakolu, Rojen Gümrüğü
Gazi Evranos Bey Evkafı(mera ve ormanlar), İsmihan Sultan Evkafı(Boyoşova Köyünde), Derviş Cami (Ketenlik Köyünde),
Ahiçelebi-Paşmaklı’ya bağlı Köyler:
Ahatlar, Ahatlar-ı Kebir, Akedre, Aktepeli, Alamidere, Alamut, Alkana, Ambardere, Arda Başı, Aşağı Dere, Aşağı Raykova, Aşubeli, Aygırdere, Balaban, Balıklıdere, Başöyük, Bellicedere, Boyoşova, Bukova, Büyük Dere, Canferdere, Cedid, Çakır, Çakmak, Çamlıca, Çanak, Çangırdere, Çelikli, Çoban, Çokman, Çukurköy, Darıdere, Derde, Dere-i Kebir, Dere-i Sağir, Dericiler, Devletdere, Dolaştır, Dospot, Dörmete, Dusyad, Düşükdere, Erdebaş, Erikli, Eskiciler, Fındıcak, Fokaliç, Gökçepınar, Gündüzler, Hasandere, Hasanköy, Hufuş, İlyasca, İsmilan, Karabulak, Karaburun, Karamuş, Karlıova, Karluk, Karşılı-i Kebir, Karşılı-i Sağir, Kasap, Kayrak, Kermene, Kestanelik, Kestencik, Keteklik, Kırşol, Koçin, Korlukova, Kozluca, Kurtdere, Kuzulce, Küçük Arda, Küçükdere, Lapos, Liçova, Loçir, Maden, Mustafacık, Murtaza Ova, Büyük Palaska(nahiye), Rayko, Seyidli-i Kebir, Seyidli-i Sağir, Sogicek, Şeytanköy, Taşkın, Tekfur, Tekir, Timurcek, Toklu, Topuklu, Tozburun(nahiye), Uzundere, Valkan, Yakova, Yukarıdere, Yunusdere,
9 Kasım 2015 Pazartesi
MELNİK (Türkçesi Menlik) İLE İLGİLİ NOTLAR
Menlik ile İlgili Notlar
Aydın Ayhan
Menlik; Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan’da bulunan Eyaletlerin sınırları yakınlarında bulunan bir kasaba olduğu için farklı zamanlarda yapılan idari değişikliklerle idarî bakımdan Selânik Vilâyeti, Siroz, Manastır ve Köstendil Sancakları’na bağlanmıştı.
Etrafı Bağlık olduğundan, halkı üzümcülük, sirkecilik ve şarapçılık yapardı. Tarım ve hayvancılık köylülerin geçim kaynağı idi.
1699 da Rumeli’de baş gösteren büyük veba salgınında Menlik ve köylerinde çok büyük nüfus kayıpları oldu.
1835 de çok uzun süredir aranan kalpazanlar, Menlik’te yakalandıysa da kaçarak kurtuldular. Ama bütün kalpazanlık aletleri ele geçti. (Kalpazanlar daha sonra yeniden yakalandılar ve cezalandırıldılar.)
1878 de Menlik telgraf hattı ile bütün merkezlere bağlandı. Bunun üzerine Menlik’te bir postahane tesis edildi.
6 Eylül 1922de Balıkesir’i kurtaran Millî Akıncı Müfrezesi Kumandanı İbrahim Ethem(Akıncı)Bey(1889-1950) Menlik’li idi.
Menlik yöneticileri:
Kadı Mustafa 1711
Ayan Talib Ağa 1779
Voyvoda Abdülkuddüs Ağa 1787
(Şehir Kethüdası Hacı Salih Ağa) 1787
Ayan Osman Ağa 1801
Ayan İbrahim Ağa 1804
Ayan Mustafa Ağa 1828
Ayan Mustafa Ağa 1838
Ayan Hacı Emin Ağa 1839
Müdür Salih Ağa 1849
Müdür Mehmed Ağa 1849
Müdür Hüseyin Ağa 1850
Müdür Şefik Ağa 1851
Müdür Salih Efendi 1851
Müdür İzzet Ağa 1852
Müdür Hacı Mustafa Ağa 1852
Müdür Salih Ağa 1852
Müdür Ali Rıza Bey 1856
Müdür Osman Bey 1858
Müdür Mehmed Berkî Efendi 1861
Müdür Mehmed Sami Bey 1862
Müdür Ahmed Nazif Bey 1863
Müdür Tahir Bey 1864
Müdür Ömer Ağa 1865
Müdür Kalkandelenli Abdülkadir Ağa 1866
Menlik, 1868 de kaymakamlığa tahvil edildi.
Kaymakam Abdullah Rafet Efendi 1868
Kaymakam Ali Nazım Bey 1879
Kaymakam Vehbi Efendi 1880
Kaymakam Hüseyin Beyzade Tahir Bey 1892
Kaymakam Osman Nuri Efendi 1894
Kaymakam Mustafa Hüsnü Efendi 1895
Kaymakam İrfan Bey 1899
Kaymakam Mustafa Bey 1900
Kaymakam Süleyman Kânî Bey 1901
Kaymakam Rauf Bey 1903
Menlik Mahalleleri:
Hristos Mahallesi, Karasna Mahallesi, Meckol Mahallesi, Kilise Mahallesi, Metrepolit Mahallesi, Armen Mahallesi, Todor Mahallesi, Zayiç Mahallesi, Nikola Mahallesi, Ermiş Mahallesi, Rum Mahallesi
Menlik'te Bazı Cami ve Vakıflar:
Cami-i Atik Vakfı , Sultan Selim Vakfı , Sultan Bayezid Cami , Mihrimah Sultan Evkafı, Sırçalar Mescidi, Sofu Koca Mehmed Paşa Vakfı(Bir çiftlik),
Menlik’te Bazı Yer İsimleri:
Kabator Çiftliği, Lektor Diryecine Çiftliği, Şad Yaylası, Fersta Derbendi
Menlik Nahiye ve Köyleri:
Bodluca, Fersine, Graneşte, Kırsine(Karişne), Kratoz, Malkoç,
Akviran, Ayetniz, Balışka, Belice, Besterice, Blove(Belev) Boğviçe, Boluşuk(Bolişka), Brakova, Çermova, Çukurova, Deremanço, Dere-i Müslim, Freste, Goleşova, Grançar, Gradinişçe, Haresva, Hırsova, Hisar Bukam, Hoşice-i Bâlâ, İslâm, İstervaç, İsyatçe-i Bâlâ, İvraniye, Karişte, Karmanca, Karsız, Kaşire(Karsene), Kavaçova, Kurudere, Kütonice, Kyatova, Laderve(Ladorva), Laskrova, Laşence, Lefke, Libofka, Löpova, Marikostina, Markova, Minya, Moraşko, Ostoniçe, Ostova, Paylar, Perin, Perzince, Peterve, Pojdevo, Politah, Polska, Polyo Kasrı, Saparuda, Selhince, Sersova, Setrevaç, Sezdaç, Sökel, Sosice-i Bâlâ, Snurdaç, Spanca-i Bâlâ, Stanlova, Stegoz, Stravac, Suşehri-yi Bâlâ, Svetivraç, Tatve, Tezavüç, Tranya, Tudorova, Ulah, Uştuva, Vakıf Çalım, Valah, Vranya, Zebrecam
Aydın Ayhan
Menlik; Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan’da bulunan Eyaletlerin sınırları yakınlarında bulunan bir kasaba olduğu için farklı zamanlarda yapılan idari değişikliklerle idarî bakımdan Selânik Vilâyeti, Siroz, Manastır ve Köstendil Sancakları’na bağlanmıştı.
Etrafı Bağlık olduğundan, halkı üzümcülük, sirkecilik ve şarapçılık yapardı. Tarım ve hayvancılık köylülerin geçim kaynağı idi.
1699 da Rumeli’de baş gösteren büyük veba salgınında Menlik ve köylerinde çok büyük nüfus kayıpları oldu.
1835 de çok uzun süredir aranan kalpazanlar, Menlik’te yakalandıysa da kaçarak kurtuldular. Ama bütün kalpazanlık aletleri ele geçti. (Kalpazanlar daha sonra yeniden yakalandılar ve cezalandırıldılar.)
1878 de Menlik telgraf hattı ile bütün merkezlere bağlandı. Bunun üzerine Menlik’te bir postahane tesis edildi.
6 Eylül 1922de Balıkesir’i kurtaran Millî Akıncı Müfrezesi Kumandanı İbrahim Ethem(Akıncı)Bey(1889-1950) Menlik’li idi.
Menlik yöneticileri:
Kadı Mustafa 1711
Ayan Talib Ağa 1779
Voyvoda Abdülkuddüs Ağa 1787
(Şehir Kethüdası Hacı Salih Ağa) 1787
Ayan Osman Ağa 1801
Ayan İbrahim Ağa 1804
Ayan Mustafa Ağa 1828
Ayan Mustafa Ağa 1838
Ayan Hacı Emin Ağa 1839
Müdür Salih Ağa 1849
Müdür Mehmed Ağa 1849
Müdür Hüseyin Ağa 1850
Müdür Şefik Ağa 1851
Müdür Salih Efendi 1851
Müdür İzzet Ağa 1852
Müdür Hacı Mustafa Ağa 1852
Müdür Salih Ağa 1852
Müdür Ali Rıza Bey 1856
Müdür Osman Bey 1858
Müdür Mehmed Berkî Efendi 1861
Müdür Mehmed Sami Bey 1862
Müdür Ahmed Nazif Bey 1863
Müdür Tahir Bey 1864
Müdür Ömer Ağa 1865
Müdür Kalkandelenli Abdülkadir Ağa 1866
Menlik, 1868 de kaymakamlığa tahvil edildi.
Kaymakam Abdullah Rafet Efendi 1868
Kaymakam Ali Nazım Bey 1879
Kaymakam Vehbi Efendi 1880
Kaymakam Hüseyin Beyzade Tahir Bey 1892
Kaymakam Osman Nuri Efendi 1894
Kaymakam Mustafa Hüsnü Efendi 1895
Kaymakam İrfan Bey 1899
Kaymakam Mustafa Bey 1900
Kaymakam Süleyman Kânî Bey 1901
Kaymakam Rauf Bey 1903
Menlik Mahalleleri:
Hristos Mahallesi, Karasna Mahallesi, Meckol Mahallesi, Kilise Mahallesi, Metrepolit Mahallesi, Armen Mahallesi, Todor Mahallesi, Zayiç Mahallesi, Nikola Mahallesi, Ermiş Mahallesi, Rum Mahallesi
Menlik'te Bazı Cami ve Vakıflar:
Cami-i Atik Vakfı , Sultan Selim Vakfı , Sultan Bayezid Cami , Mihrimah Sultan Evkafı, Sırçalar Mescidi, Sofu Koca Mehmed Paşa Vakfı(Bir çiftlik),
Menlik’te Bazı Yer İsimleri:
Kabator Çiftliği, Lektor Diryecine Çiftliği, Şad Yaylası, Fersta Derbendi
Menlik Nahiye ve Köyleri:
Bodluca, Fersine, Graneşte, Kırsine(Karişne), Kratoz, Malkoç,
Akviran, Ayetniz, Balışka, Belice, Besterice, Blove(Belev) Boğviçe, Boluşuk(Bolişka), Brakova, Çermova, Çukurova, Deremanço, Dere-i Müslim, Freste, Goleşova, Grançar, Gradinişçe, Haresva, Hırsova, Hisar Bukam, Hoşice-i Bâlâ, İslâm, İstervaç, İsyatçe-i Bâlâ, İvraniye, Karişte, Karmanca, Karsız, Kaşire(Karsene), Kavaçova, Kurudere, Kütonice, Kyatova, Laderve(Ladorva), Laskrova, Laşence, Lefke, Libofka, Löpova, Marikostina, Markova, Minya, Moraşko, Ostoniçe, Ostova, Paylar, Perin, Perzince, Peterve, Pojdevo, Politah, Polska, Polyo Kasrı, Saparuda, Selhince, Sersova, Setrevaç, Sezdaç, Sökel, Sosice-i Bâlâ, Snurdaç, Spanca-i Bâlâ, Stanlova, Stegoz, Stravac, Suşehri-yi Bâlâ, Svetivraç, Tatve, Tezavüç, Tranya, Tudorova, Ulah, Uştuva, Vakıf Çalım, Valah, Vranya, Zebrecam
2 Kasım 2015 Pazartesi
LOFÇA İLE İLGİLİ NOTLAR
Lofça ile İlgili Notlar
Aydın Ayhan
Çok uzun yıllar önce, 1963 de lise son sınıfta okurken, kazandığım bir kompozisyon yarışmasında ödül olarak “Serhat Türkülerinden Duyuşlar” isimli bir kitap vermişlerdi. Kitabın içindeki bir makale:
“Lofça’nın ardında kaya
Kayadan bakarlar aya..”
Diye, başlıyordu.
Hemen ayni gün, o zamanlar tek dinlediğimiz yayın olan İstanbul Radyosu “Yurttan Sesler Korosu” bu türküyü çalınca çok etkilenmiş, duygulanmış, artık çoktan kaybettiğimiz o, anavatan topraklarını hayal etmeğe çalışmıştım. “Lofça” benim için bir masal şehriydi ve bütün Balkanlar sanki o türküde toplanmış, seslenmişti yüreğime.
Balkanların en önemli Türk merkezlerinden biriydi. 1600 lü yılların sonlarına kadar Niğbolu Sancağına bağlı iken, daha sonraki yıllarda yapılan idari değişikliklerle Vidin Eyaletine, Tırnova Sancağı’na bağlı bir kaza olarak görülmektedir. Zaman içinde gittikçe gelişen Lofça, “livâ” olmuştu.
Lofça’da demircilik önde gelen zanaatlardandır. Çubuklar halinde çekilen demir, ve “Lofça çivisi” bütün Rumeli pazarlarında aranan ürünlerdendir.
Debbağlık(deri işçiliği), çok ileri idi. Kıl dokuma ip, çadır dokuma, çuval, torba ve harar ordu ihtiyacı için alınıyordu. Bu yüzden bu ürünlerin dışarı satılması yasaklanmıştı.
Lofça çevresinde ormanlardan kereste ve kömür elde edilirdi. Bu keresteler ve kömürler ordu ihtiyacı için alınır ve İstanbul’a gönderilirdi. Hemen hemen bütün evlerde ve köylerde güvercin beslenir, bunlardan elde edilen güherçile önemli bir gelir kaynağı idi.
Tarihçi ve Mecelle'nin yazarı Ahmet Cevdet Paşa, tarihî Kırkpınar güreşlerinin en ünlü, yenilmez başpehlivanı Kel Aliço ve 93 Harbi anılarını anlatan eseriyle meşhur Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi de "Lofça"'lıdır.
Lofça Rüştiyesi 1856 da açılmıştı.
1811 Şubatının başında Lofça Ruslar tarafından işgal edildi. Teslim olmayarak kaleyi sonuna kadar savunan üç bin kadar Türk şehid edildi.
Ruslar, dağ köylerine giremediler. Bunun üzerine birleşen Pomaklar, Lofça ve Servi’ye tecavüz eden düşmana dar boğazlarda pusu kurarak ve cephede taarruz ederek, onları bozdu. Ruslar, bütün ağırlıklarını bırakarak hezimet halinde kaçtılar.
Lofça ile ilgili 1516 tarihli “Kanun-ı Bâc-ı Bâzâr-ı Nefs-i Lofça” , Niğbolu Kanunnameleri içinde de zikredilmektedir.
Lofça Yöneticileri:
Voyvoda ve Yeniçeri Serdarı Ahmed Paşa 1760
Ayan Abdullah Ağa 1779
Ayan Serdengeçti Ali Ağa 1780
Ayan Mustafa Ağa 1781
Ayan Alemdâr Ağa 1786
Ayan Zaim oğlu Ali Ağa 1795
Ayan Süleyman Ağa 1801(Eşkiyalar tarafından öldürüldü.)
Ayan Zührab Ağa 1801
Ayan İsmail Ağa 1802
Ayan Ahmed Ağa 1803
Ayan Hacı Eyüb Ağa 1810
Ayan Ahmed Ağa 1812
Ayan Rüştem Ağa 1812
Çeribaşı Hasan Ağa 1817
Naib Reşid Efendi 1826
Ayan Ahmed Ağa 1827
Ayan Hacı Süleyman Efendi 1829
Ayan Genç Mehmed Ağa 1835
Müdür Süleyman Mesrûr Bey 1845
Müdür Genç Osman Ağa 1848
Müdür Hacı Mehmed Cemal Efendi 1849
Müdür Süleyman Mesrûr Bey 1851
Müdür Mustafa Efendi 1852
Müdür Ali Zeki Bey 1854
Müdür Osman Efendi 1855
Müdür Muhammed Efendi 1859
Müdür Hurşid Efendi 1861
Lofça 1863 de “kaymakamlık” oldu.
Kaymakam Halil Efendi 1863
Kaymakam Melik Bey 1863
Kaymakam Mehmed Raif Bey 1864
Kaymakam Ahmed Bey 1878
Lofça Mahalleleri:
Abdurrahman Mahallesi, Cami-i Atik Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Çavuş Mehmed Mahallesi, Diksan Mahallesi, Harmana Mahallesi, Hünkâr Mahallesi, Kâtip Veli Mahallesi, Selim Mahallesi, Vusta Mahallesi, Bulgar Mahallesi, Yahudiyan Mahallesi
Lofça’da Camiler, Vakıflar ve bazı yer isimleri:
Cafer Çavuş Cami , Hacı Mehmed Cami , Fatih Sultan Mehmed Cami , Ada Cami , Orta Cami, Çarşı Mescidi, Hatice Sultan Evkafı
Ömer Çiftliği,Aksara Nehri, Aslama Nehri
Lofça Kasabalar ve Köyleri:
Etrapoli, Servi, Niğbolu
Ablaniçe, Ağlan, Aladanlı, Alaaddin, Altıntaş, Araplı, Arbal, Asude, Baçanova, Badime, Baradem, Batalca, Bejanma, Beraşka, Bermaç, Bersince-i Kebir, Bersence-i Sağir, Besliç, Bodos, Borima, Borime Düz, Bulgarine, Burame Sırt, Burgaç, Büyük Bâlâ, Celezvan, Celzene-i Sağir, Celzene-i Kebir, Çeronberk, Cilzon, Çorlu, Çut, Dermanlar, Diksan, Dilbun, Dilmaniçe, Dilyon, Diran, Dobradin(Dobran), Dotak, Doyranlar, Eskerun, Esvinat, Fakrine, Galata, Galiç, Gaytanye, Gostine, Gradişince, Heloda, Helvan(Heyvan), Hısımlar, İgor-ı Sağir, İsmucan, İzladine, İzvor, Kalince, Kalıgerva, Kalnik, Karaağaç, Karahasan, Karatepe, Karayaş(Kıraş), Karlıkova, Katoniç, Kılanik, Kızıl Kıyı, Kızıl Yaka, Kireçli, Kobsu, Kornova, Kranik, Kuman, Kumlu, Kurşune, Lesince, Lican, Lince, Lisiç, Lomca, Mekre(Mikre), Mendova, Mesniçe, Metrova, Mirad, Nevesil, Nevocati, Nuryan, Oban, Ömeroba, Palakofça, Pavalkane-i Kiraç, Pavlikan-ı Müslim, Pesrenova, Pisenç, Potoyniçe, Preştova, Radoban, Radyon, Saviçe, Sebkoyca, Serveri, Setova, Slatne, Slavniçe, Slofça, Somuncu-i Zımmî, Somuncu-i Müslim, Soyutçe, Şahinkaya, Şahlı, Şumleş, Tatarlı, Tenon, Tetvan, Tevbe, Tırpan, Torman, Toros(Turus), Turyan, Türk Fındığı, Türk Pınar, Uğarcık, Uğurçin, Ushacan, Usturiç, Vidarar, Viranca, Yahoyca, Yelsinç, Yeni Köy, Yuğlaf, Yukarı Lukovit, Yürükler, Zağarcı, Zilkova
Aydın Ayhan
Çok uzun yıllar önce, 1963 de lise son sınıfta okurken, kazandığım bir kompozisyon yarışmasında ödül olarak “Serhat Türkülerinden Duyuşlar” isimli bir kitap vermişlerdi. Kitabın içindeki bir makale:
“Lofça’nın ardında kaya
Kayadan bakarlar aya..”
Diye, başlıyordu.
Hemen ayni gün, o zamanlar tek dinlediğimiz yayın olan İstanbul Radyosu “Yurttan Sesler Korosu” bu türküyü çalınca çok etkilenmiş, duygulanmış, artık çoktan kaybettiğimiz o, anavatan topraklarını hayal etmeğe çalışmıştım. “Lofça” benim için bir masal şehriydi ve bütün Balkanlar sanki o türküde toplanmış, seslenmişti yüreğime.
Balkanların en önemli Türk merkezlerinden biriydi. 1600 lü yılların sonlarına kadar Niğbolu Sancağına bağlı iken, daha sonraki yıllarda yapılan idari değişikliklerle Vidin Eyaletine, Tırnova Sancağı’na bağlı bir kaza olarak görülmektedir. Zaman içinde gittikçe gelişen Lofça, “livâ” olmuştu.
Lofça’da demircilik önde gelen zanaatlardandır. Çubuklar halinde çekilen demir, ve “Lofça çivisi” bütün Rumeli pazarlarında aranan ürünlerdendir.
Debbağlık(deri işçiliği), çok ileri idi. Kıl dokuma ip, çadır dokuma, çuval, torba ve harar ordu ihtiyacı için alınıyordu. Bu yüzden bu ürünlerin dışarı satılması yasaklanmıştı.
Lofça çevresinde ormanlardan kereste ve kömür elde edilirdi. Bu keresteler ve kömürler ordu ihtiyacı için alınır ve İstanbul’a gönderilirdi. Hemen hemen bütün evlerde ve köylerde güvercin beslenir, bunlardan elde edilen güherçile önemli bir gelir kaynağı idi.
Tarihçi ve Mecelle'nin yazarı Ahmet Cevdet Paşa, tarihî Kırkpınar güreşlerinin en ünlü, yenilmez başpehlivanı Kel Aliço ve 93 Harbi anılarını anlatan eseriyle meşhur Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi de "Lofça"'lıdır.
Lofça Rüştiyesi 1856 da açılmıştı.
1811 Şubatının başında Lofça Ruslar tarafından işgal edildi. Teslim olmayarak kaleyi sonuna kadar savunan üç bin kadar Türk şehid edildi.
Ruslar, dağ köylerine giremediler. Bunun üzerine birleşen Pomaklar, Lofça ve Servi’ye tecavüz eden düşmana dar boğazlarda pusu kurarak ve cephede taarruz ederek, onları bozdu. Ruslar, bütün ağırlıklarını bırakarak hezimet halinde kaçtılar.
Lofça ile ilgili 1516 tarihli “Kanun-ı Bâc-ı Bâzâr-ı Nefs-i Lofça” , Niğbolu Kanunnameleri içinde de zikredilmektedir.
Lofça Yöneticileri:
Voyvoda ve Yeniçeri Serdarı Ahmed Paşa 1760
Ayan Abdullah Ağa 1779
Ayan Serdengeçti Ali Ağa 1780
Ayan Mustafa Ağa 1781
Ayan Alemdâr Ağa 1786
Ayan Zaim oğlu Ali Ağa 1795
Ayan Süleyman Ağa 1801(Eşkiyalar tarafından öldürüldü.)
Ayan Zührab Ağa 1801
Ayan İsmail Ağa 1802
Ayan Ahmed Ağa 1803
Ayan Hacı Eyüb Ağa 1810
Ayan Ahmed Ağa 1812
Ayan Rüştem Ağa 1812
Çeribaşı Hasan Ağa 1817
Naib Reşid Efendi 1826
Ayan Ahmed Ağa 1827
Ayan Hacı Süleyman Efendi 1829
Ayan Genç Mehmed Ağa 1835
Müdür Süleyman Mesrûr Bey 1845
Müdür Genç Osman Ağa 1848
Müdür Hacı Mehmed Cemal Efendi 1849
Müdür Süleyman Mesrûr Bey 1851
Müdür Mustafa Efendi 1852
Müdür Ali Zeki Bey 1854
Müdür Osman Efendi 1855
Müdür Muhammed Efendi 1859
Müdür Hurşid Efendi 1861
Lofça 1863 de “kaymakamlık” oldu.
Kaymakam Halil Efendi 1863
Kaymakam Melik Bey 1863
Kaymakam Mehmed Raif Bey 1864
Kaymakam Ahmed Bey 1878
Lofça Mahalleleri:
Abdurrahman Mahallesi, Cami-i Atik Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Çavuş Mehmed Mahallesi, Diksan Mahallesi, Harmana Mahallesi, Hünkâr Mahallesi, Kâtip Veli Mahallesi, Selim Mahallesi, Vusta Mahallesi, Bulgar Mahallesi, Yahudiyan Mahallesi
Lofça’da Camiler, Vakıflar ve bazı yer isimleri:
Cafer Çavuş Cami , Hacı Mehmed Cami , Fatih Sultan Mehmed Cami , Ada Cami , Orta Cami, Çarşı Mescidi, Hatice Sultan Evkafı
Ömer Çiftliği,Aksara Nehri, Aslama Nehri
Lofça Kasabalar ve Köyleri:
Etrapoli, Servi, Niğbolu
Ablaniçe, Ağlan, Aladanlı, Alaaddin, Altıntaş, Araplı, Arbal, Asude, Baçanova, Badime, Baradem, Batalca, Bejanma, Beraşka, Bermaç, Bersince-i Kebir, Bersence-i Sağir, Besliç, Bodos, Borima, Borime Düz, Bulgarine, Burame Sırt, Burgaç, Büyük Bâlâ, Celezvan, Celzene-i Sağir, Celzene-i Kebir, Çeronberk, Cilzon, Çorlu, Çut, Dermanlar, Diksan, Dilbun, Dilmaniçe, Dilyon, Diran, Dobradin(Dobran), Dotak, Doyranlar, Eskerun, Esvinat, Fakrine, Galata, Galiç, Gaytanye, Gostine, Gradişince, Heloda, Helvan(Heyvan), Hısımlar, İgor-ı Sağir, İsmucan, İzladine, İzvor, Kalince, Kalıgerva, Kalnik, Karaağaç, Karahasan, Karatepe, Karayaş(Kıraş), Karlıkova, Katoniç, Kılanik, Kızıl Kıyı, Kızıl Yaka, Kireçli, Kobsu, Kornova, Kranik, Kuman, Kumlu, Kurşune, Lesince, Lican, Lince, Lisiç, Lomca, Mekre(Mikre), Mendova, Mesniçe, Metrova, Mirad, Nevesil, Nevocati, Nuryan, Oban, Ömeroba, Palakofça, Pavalkane-i Kiraç, Pavlikan-ı Müslim, Pesrenova, Pisenç, Potoyniçe, Preştova, Radoban, Radyon, Saviçe, Sebkoyca, Serveri, Setova, Slatne, Slavniçe, Slofça, Somuncu-i Zımmî, Somuncu-i Müslim, Soyutçe, Şahinkaya, Şahlı, Şumleş, Tatarlı, Tenon, Tetvan, Tevbe, Tırpan, Torman, Toros(Turus), Turyan, Türk Fındığı, Türk Pınar, Uğarcık, Uğurçin, Ushacan, Usturiç, Vidarar, Viranca, Yahoyca, Yelsinç, Yeni Köy, Yuğlaf, Yukarı Lukovit, Yürükler, Zağarcı, Zilkova
30 Ekim 2015 Cuma
SARIKLI KAHRAMANLARIMIZDAN: EĞRİDERELİ HASAN VEHBİ EFENDİ
SARIKLI KAHRAMANLARIMIZDAN
EĞRİDERELİ HASAN VEHBİ EFENDİ (d. 1870 - ö. 1956)
Basri Zilabid ÇALIŞKAN
A. Hayatı
1917'de Sofya'da
çekilmiş bir resmi
|
Hasan Vehbi
Efendi, rûmî 1286 miladî 1870 yılında Osmanlı Devletinin Edirne vilayetinin
Gümülcine sancağına bağlı Eğridere kaza merkezine tabi Koca Aliler köyünün
Memişler mahallesinde doğmuştur. Ana ve baba tarafından asil bir aileye mensup
olup her iki taraf ta din bilginlerinden ibaret idi. İlk tahsilini mahalle
mektebinde yaptıktan sonra aynı kazada Ericek medresesine devam etmiştir.
Burada hocasının kendisinde sezdiği yüksek zeka sebebiyle babasına İstanbul’da
okutulmasını tavsiye etmiştir.[1] Bunun üzerine babası Ahmet Efendi oğlunu İstanbul’a
göndermiş, önce Tophane medresesinde okumuş, daha sonra Fatih medresesine
geçerek tam 19 yıl buranın dersiamlarından Hasan Efendi, Muğlalı Ali Rıza
Efendi[2],
Alasonyalı Hacı Ali ve Halis Efendilerden ders görerek icazet almıştır.[3]
İlk memuriyetine
1906 yılında henüz daha Osmanlı sınırları içinde bulunan Cisr-i Mustafa Paşa[4]
müftülüğüne tayin olunmak suretiyle başlamıştır. Burada aynı zamanda
müderrislik te yapmıştır. 1912 yılında müftülük vazifesini deruhte ederken
zevce ve evladını sıla-i rahim için memleketi Eğridere’ye gönderdiği bir sırada
Balkan harbi zuhur etmiş. Kendisi Mustafa Paşa’da hanımı ve çocukları ise
Eğridere’de birbirlerinden ayrı düşmüşlerdir. Ailesi Eğridere halkı ile
Gümülcine üzerinden İstanbul’a kaçmak istedi ise de arkadan gelen Bulgar ordusu
kendilerine Gümülcine’de yetişmiş ve daha öteye gitmelerine izin verilmeyerek
Eğridere’ye dönmüşler ancak evlerini Bulgarlar tarafından yakılmış bir vazıyette
bulmuşlardır. Müftü Hasan Vehbi Efendi ise annesi Zeynep Hanımla birlikte ilk
önce Edirne’ye sığınmış, daha sonra ailesini almak için Eğridere’ye vardığında
halk “bizi kime yetim bırakıyorsun” diyerek kendisini alıkoymuşlar, başlarında
bulunmasını istemişlerdir. Bu durum karşısında annesini de Edirne’den alıp
Eğridere’ye getirmiş ve orada kalmıştır. Batı Trakya Türk Hükümeti bünyesinde
hem Eğridere hükümet reisi[5]
hem müftü olarak görev yapmıştır. Burada Birinci Dünya Harbi sonuna kadar (1918)
Eğridere müftüsü olarak görev yaptıktan sonra önce Kırcaali müftülüğü’ne oradan
da Eski Zağra vilayet müftülüğüne tayin olunmuştur. Bu dönem artık
Bulgaristanlılık dönemidir. Burada Bulgar hükümetinin tazyiki karşısında istifa
etmek zorunda kalmış, tekrar Eğridere’ye dönmüştür.
Türk dostu ve
Çiftçi Birliği partisi lideri ve Başbakan Aleksander Stamboliyski askeri darbe
ile devrilince (1923) Bulgaristan Müslümanları için kötü günler geri dönmüştü. Öğretmen
oğlu Re’fet’in Turan Cemiyeti bünyesindeki çalışmaları dolayısıyla 1933 yılında
sınır dışı edilmesi üzerine bütün aile fertleri pasaport ile anavatana iltica
etmiş sadece Hasan Vehbi Efendi’ye pasaport verilmemiş, 65 yaşında olduğu halde
yalnız başına Bulgaristan’da kalmıştı. Buna
rağmen idareyi gafil avlayarak 1935 yılının Temmuz ayında kaçak bir şekilde
hududu geçmiş ve anavatana sığınmıştır. Kısa bir müddet sonra Diyanet İşleri
Başkanlığı kendisini Kırklareli iline bağlı Demirköy ilçesine müftü olarak
tayin etmiş, 1945 yılında da Kırklareli il müftüsü olmuştur. Altı yıl görevden
sonra 1951’de sağlık durumundan dolayı emekliye ayrılmıştır. Türkiye’ye
geldikten sonra Rodoplu soyadını almıştır.
Emeklilik
günlerinde de muhitinde dini bilgiler bakımından müracaatgah vazifesi görmek
suretiyle milletine hizmet etmiştir. Son nefesine kadar zekâsına halel
gelmeyerek şuur ve muhakemesi yerinde olarak din ve millet uğruna bir an
çalışmaktan geri kalmamıştır.
19 Şubat 1956
tarihinde 86 yaşında olduğu halde Kırklareli’nde vefat etmiştir. Kadı Camii
imamı Abbas Akyürek tarafından gaslolunmuş, cenaze namazı Hızır Bey Cami-i
Kebir’de müftü Ahmet Hamdi Özten tarafından kıldırılmış ve o zaman Yeni
Mezarlık denilen kabristana defnedilmiştir.
Hasan Vehbi
Efendi’nin Hayriye Hanım ile evliliğinden Re’fet, Şevket ve İsmet adında üç oğlu
ile Bedriye ve Sabiha adında iki kızı olmuştur.
B. Kişiliği
Muhterem eşi Hayriye
Rodoplu ile
Muhterem eşi Hayriye
Rodoplu ile
Rivayet
olunduğuna göre daha ana rahminde iken ağlamış, bunu duyan annesi “efendi
olasın oğlum” diye dua etmiştir. Bundan kastı din âlimi olmasını temenni etmek
imiş. O zamanlar anne rahminde ağlayanlar için “bahtiyar bir ömür geçireceğine”
dair bir inanç var imiş.
Hasan Vehbi
Efendi İstanbul’daki uzun talebelik yıllarını Sultan II. Abdulhamid zamanında
geçirmiş ancak hiçbir siyasi işle meşgul olmamıştır. Devrin Tercüman-ı Hakikat, Sabah, İkdam gibi
meşhur gazetelerini takip etmiş, padişah aleyhinde olan hareketlerden haberdar
olmuştur. Cisr-i Mustafa Paşa’da müftü bulunduğu sırada II. Meşrutiyet ilan
olunmuş, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın
durumları ile alakalanmaya başlamıştır, fakat yine de ömrü boyunca hiçbir
siyasi partiye girmemiştir. (Rodoplu 1957: 55) Mustafa Paşa’lı olması hasebiyle
feylesof Rıza Tevfik, ittihatçı Talat Paşa, Edirne mebuslarından meşhur hatip
Mehmet Şerafettin Aykut ve Mehmet Faik Kaltakkıran ile keza Edirne’nin sayılı
tüccarlarından Hafız Ağa diye anılan zat ile samimi münasebetleri olmuştur. Her
partiden temiz gördüğü kimselerle memleket hayrına milli ve siyasi fikir alışverişinde
bulunur, saygınlığından yararlanmak isteyenlere alet olmaz, milli seciyelerini
nazar-ı itibara alarak ona göre hareket ettiği nakledilmektedir. (Rodoplu 1957:
56)
Ailecek Balkan
harbinin ızdırap ve çilesini yaşamış, Allah aşıkı, yüksek ahlak sahibi bir
zattır. İlkokuldan itibaren bütün hayatını din ilimlerini tahsil ve sonrasında
tedris, telkin, ikaz ve irşadla geçirmiştir. (Rodoplu 1957: 9) Görev yaptığı
Kırklareli halkı kendisine “Koca müftü” lakabı takarak gönlünde beslediği muhabbeti
böylece izhar etmiştir.
Büyük oğlu
Re’fet Rodoplu, pederi için “Heybet, seyret ve suret sıfatlarını haiz olup orta
boylu idi. Gençliğinden beri gözlük takar, baston taşır, tütün içmezdi.
Mücessem-i ahlak ve fazilet bir zat-ı sıfat idi. Çok derin ve emsalsiz dini
kültüre sahip idi. Bir tarikata intisabı yoktu.” (Rodoplu 1957: 53) demektedir.
Dünyaya rağbeti
olmayan ilme âşık, hadis, kelam, fıkıh, mantık, bedii ve beyan ilimlerine vakıf
olan Hasan Vehbi Efendi’nin tek ideali İslam dininin yükselmesine hizmetten
başka bir şey olmamıştır. [6] Telif edilmiş eseri yoktur. Fakat söz olarak
yaptığı telkinler, nesilden nesile intikal edecek derece ve kıymettedir. Fenn-i
cedel denilen mantık ilmine vukufu dolayısıyla bütün sözleri tartışmaya mahal
vermeyecek şekilde mantıki idi.
Kendisinden özel
ders okumak isteyenlere Fahreddin Razi’nin Mefatihu’l-Gayb’ını,
İbn-i Kesir’in Tefsir-i Kebir’ini,
Mevlana Celaleddin Rûmi’nin Mesnevi’si
gibi klasik İslam eserlerini okutmuştur.
Hayatının son
yıllarında karaciğer yetmezliği sebebiyle vuku bulan kaşıntı ızdırabına karşı
her türlü sağlık tedbirine başvurmuş, buna rağmen bir defa olsun üzüntü ızhar
etmemiş, adeta bunu Allah’ın bir lütfu gibi karşılayarak devamlı şükür halinde
olmuştur. Vasiyet olarak sadece, sahip olduğu kitapların onları anlayan ahlaklı
âlimlere verilmesini istemiştir. (Rodoplu 1957: 26; 55)
C. Hizmetleri
a) Vaaz ve İrşatları
Seçkin arkadaşları ile sohbet esnasında
Seçkin arkadaşları ile sohbet esnasında
Medrese talebesi
olduğu yıllarda Batı Trakya’nın İskeçe kazasının Okçular köyüne Ramazan hocası
olarak gidiyormuş. Müftü olarak görev yapmaya başladıktan sonra görevli olarak
bulunduğu Mustafapaşa, Eğridere, Kırcaali ve Eski Zağra kasabalarından başka Müslümanların
yoğun olarak yaşadığı Filibe’ye bağlı Kuklen köyünde yine Cuma Camii olarak
meşhur Filibe Murad Hüdavendigar camiinde de vaaz-u nasihatlerde bulunmuştur. Vaazlarında
Müslümanları çalışmaya ve bilgilenmeye davet etmiş, Allah’ın bilgili insanlara
dünya nimet ve bereketlerinden daha fazla kısmet vereceğini telkin etmiştir. “Çocuklarınızı
ve kızlarınızı sakın ha cahil bırakmayınız” tarzında uyarılarda bulunmuştur.
b)
Müslümanların hukukunu müdafaada toplum önderliği
Birinci Dünya Harbi yıllarında kendisi Eğridere müftüsü iken Osmanlı ile
Bulgaristan müttefik iki ülke idi. Bulgar Radoslavov hükümeti 16 Türk milletvekilinin[7]
desteği ile idarede durabiliyordu. Hasan Vehbi Efendi bölgesinde meydana gelen zulüm
ve işkenceleri şahsi dostluğu bulunan milletvekilleri Ethem Ruhi Balkan,
Zümrezade Şakir, Mehmed Celal Perin, Salim Nuri Dağlı, Tokalızade Talat Beylere
iletmekle kalmıyor, Başbakan Radoslavov ile de temasa geçip fenalık yapanlara
karşı Müslüman halkın hukukunu koruyordu.
İstanbul’da Birinci
Dünya Savaşı’nda Cihad-ı Mukaddes ilan edildiğinde halktan yardım maksadıyla
topladığı beş bin sarı lirayı mesafe olarak yakın olan Osmanlı’nın Gümülcine
konsolosuna götürmüş ancak konsolostan
“Siz artık Bulgaristan sınırları içerisindesiniz, bu yardımları ben
alamam, Sofya elçiliğine götürmeniz gerekir” tarzında hoş olmayan bir cevap
alınca her türlü eşkıyanın kol gezdiği o dönemde patika yollardan Sofya’ya
ulaşmış, emaneti Osmanlı’nın Sofya Elçisi Fethi Beye (Okyar) teslim etmiştir. (Rodoplu
1957: 58) Bu davranışıyla hem büyük bir hizmet gayreti hem cesaret örneği
olmuştur.
1927 yılı
parlamento seçimlerinde Liberal partisine mensup Makedonyalı Türk dostu Dimitar
Açkov Rodoplardan bir aday listesi oluşturmak istemiş ve Hasan Vehbi Efendi’den
daha etkili bir Türk bulamayınca ona adaylık teklif etmiş. Mesleği icabı buna
pek taraftar olmayan Hoca Hasan Efendi çevresinin “milli bir hizmettir” ısrarı
üzerine müstakil olarak listeye girmeye zorla razı ettirilmiştir. Kazanma şansı
çok yüksek olan bu listeye karşı hükümet büyük bir cephe almış, neticede az bir
farkla bu liste kazanamamıştır.
D. Hakkında yazılanlar
Hasan Vehbi
Efendi’nin ölümünden sonra büyük oğlu Re’fet Rodoplu babası hakkında çeşitli
gazetelerde çıkan taziye ve onu tanıtıcı yazıları hacmi küçük ancak değeri
büyük Hasan Vehbi Rodoplu’nun Ölümünün
Yankıları adlı kitapçıkta toplamıştır.
Burada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli subaylarından Binbaşı
Abdulmennan N. Bayraktar’ın Hasan Vehbi Efendi’nin ölüm haberini alması üzerine
hocanın hem talebesi hem dostu Süreyya Dumlu’ya hitaben yazdığı bir mektubu derc
etmek istiyoruz:
“Muhterem Üstadım,
Mektubunuzun ilk satırlarını
okuyarak hasretle beklediğim yazılarınızla ferahlamaya başladım.
Az sonra gönlüm karardı, gözlerim
buğulandı. İçime öksüzlüğün acısı bağrımı yakarak sindi. Kendimi zor topladım.
Mağfiret dilemeyi ye’se tercih ettim ve ilk manevi hediyemi gönderdim.
O mübarek melek sima zata bizim
kadar alem-i ervahında tehassürü (ruhlar aleminin de özlemi) büyükmüş, onlar
galebe etti. Onu bizden maddeten ayırdı. Gideceği yere hazırlıklı yüz aklığı
ile gitti. Bizlere de yol gösterdi. Kabiliyetimiz nispetinde bu yolda yol
alabilirsek onunla birleştiğimiz zaman yüzümüz kızarmayacak, bizi yine bağrına
basacak, onu yine doya doya seyredeceğiz, onu yine dinleyecek, hakikatlere
şahit olacağız.
Kırklareli onu sinesine basmak
şerefi ile öğünsün. Onun medfun olduğu bu belde bize devamlı bir ziyaretgâh
oldu. Onu bir an unutmak gafleti bizden uzak olsun.
Onun himmetini Allah üstümüzden
eksik etmesin. O, Rasulüllah’ın nurunu Müslüman halkına ulaştırabilen bir
vasıta-i hidayetti. Makamı pür nur, ruhu her an mesrur olsun…”
Hasan Vehbi
Efendi’nin, liberal bir düşünceye sahip olmasına rağmen temiz ahlakından dolayı
sevdiği İsviçre Friburg Üniversitesi’nde eğitim görmüş Muharrem Yumuk’un müftü
efendinin ölümü üzerine Ankara’da yayınlanan Anayurt gazetesinde neşrettiği şiir
ile makalemize son veriyoruz:
Rahmetli Hasan Vehbi Hocamıza[8]
Havalar berrak gitsin, hep berrak
Baharlar açılsın, hep ilk yaz olsun…
Bizlere yas verdi bu acı firak
Mekanın hep cennet, ruhun şad olsun…
Ak – kızıl tan yeri şafak sökerken,
Bülbüller konup ta hep erken erken,
Yanında “ah” edip, diller dökerken,
Dilde bir destan, ilde saz olsun…
Rahmetler dökülsün, tabiat gülsün.
Ruhlarda pasları, çirkefi silsin.
Çevrene bin türlü çiçek ekilsin,
Renkleri kabrine bir cihaz olsun…
Dirilsin ihvan da, kabrine gitsin,
O cennet mekanı ziyaret etsin,
Ruhuna fatiha tilavet etsin,
Böylece hem Hakka bir niyaz olsun…
Kabrinde bitsin de güller, çiçekler,
Çevrende deveran etsin melekler.
Özümden kopuşan işbu dilekler
Tanrı’ya ulaşan bir avaz olsun…
[1] A. Garbi
Trakyalı, “Memleketin Büyük Kayıplarından: Hasan Vehbi Rodoplu – Şahsiyeti ve
Hizmetleri”, Yeşil yurt gazetesi,
Kırklareli 1956, s. 2634-2644; Re’fet Rodoplu, Hasan Vehbi Rodoplu’nun Ölümünün
Yankıları, Edirne 1957, s. 52
[2] Osmanlı’nın
son Fetva emini.
[3] Sadık
Albayrak, Son Devrin Osmanlı Uleması,
İstanbul 1996, c. 2, s. 95
[4] Bugün
Bulgaristan sınırları içinde, Edirne’ye 30 km mesafede ve Svilengrad diye maruf
bir kenttir.
[5] Re’fet
Rodoplu, Hasan Vehbi Rodoplu’nun Ölümünün
Yankıları, Edirne 1957, s. 41; Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, Ankara 1992, s. 76.
[6] Mustafa
Paşa’da müftü iken zamanın Dâhiliye Nazırı Talat Paşa koluna girerek kendisini
bir kenara çekmiş ve: - Herkes bir şey istiyor. Sen bir şey söylemiyorsun,
hiçbir arzun dileğin yok mu? Diye sormuş. O da “Buhari Şerhi Aynîler vardır.
Bana onlardan bir takım temin edebilirseniz, memnun olurum”, demiştir. Dünyalık
bir şey istemeyen bu cevap karşısında çok mütehassıs olan Talat Paşa: İstediğiniz
kitap olsun derhal yollarım, demiş ve bir müddet sonra 11 ciltlik kitabı
yollamıştır. (Hasan Vehbi
Rodoplu’nun Ölümünün Yankıları, s. 60.)
[7] Celal
Perin, Nevrokoplu Celal Beyin Hatıraları
– Batı Trakya’nın Bitmeyen Çilesi, İstanbul 2000, s. 36.
[8] Anayurt Gazetesi, 15.4.1956, sy. 52-53.
20 Ekim 2015 Salı
RUMELİ'DE YAŞAM, HALİME DOĞRU
Животът в Румелия според един кадийски сиджил/дефтер. Халиме Догру е професор в Анадолския университет който се намира в Ескишехир.
Книгата е плод на много голям труд. Тя изследва социалния живот в гр. Хаджиоглу пазарджик т.е. Добрич въз основа на кадийски дефтер от 1798 до 1809 г.
Кадийски дефтер или сиджил означава книга в която се записват решенията на кадията/съдията и не само това, всички фермани, заповеди и т.н. които са пристигнали до кадията и те се вписват в тази книга. От тази гледна точка те представляват особено важен източник за живота на обикновения човек в империята. Изследванията върху сиджилите е много труден процес защото са османотурски ръкописи. От тази гледна точка искрено благодарим на г-жа Halime Kozlubel Doğru .
Her ne kadar kitap Rumeli'de Yaşam başlığını taşısa da Hacıoğlu pazarcığı şehrinden bahsetmektedir. Çok değerli bir araştırmadır.
Книгата е плод на много голям труд. Тя изследва социалния живот в гр. Хаджиоглу пазарджик т.е. Добрич въз основа на кадийски дефтер от 1798 до 1809 г.
Кадийски дефтер или сиджил означава книга в която се записват решенията на кадията/съдията и не само това, всички фермани, заповеди и т.н. които са пристигнали до кадията и те се вписват в тази книга. От тази гледна точка те представляват особено важен източник за живота на обикновения човек в империята. Изследванията върху сиджилите е много труден процес защото са османотурски ръкописи. От тази гледна точка искрено благодарим на г-жа Halime Kozlubel Doğru .
Her ne kadar kitap Rumeli'de Yaşam başlığını taşısa da Hacıoğlu pazarcığı şehrinden bahsetmektedir. Çok değerli bir araştırmadır.
29 Eylül 2015 Salı
BULGARLAR’DAN YENİ TAKTİK - OSMANLI CAMİLERİNİ İADE ETMEMEK İÇİN PUTPEREST KİLİSESİ KURDULAR
BULGARLAR’DAN
YENİ TAKTİK - OSMANLI CAMİLERİNİ İADE ETMEMEK İÇİN PUTPEREST KİLİSESİ KURDULAR
Basri Zilabid
BTG Editörü
Bulgaristan’ın
en yüksek tirajlı Trud (Emek) Gazetesi’nin 27.09.2015 tarihinde manşetten
verdiği habere göre Sofya Mahkemesi ilk Putperest Kilisesi’nin kaydını yapmış.
Putperest Kilisesi’nin sözcüsü Hristo Boyçev’in ifadesine göre, söz konusu
kiliseyi kurmalarının sebebi Ortodoks kilisesi ile Bulgaristan Müftülüğü’nün
ulusal kültür anıtlarına (Osmanlı camileri ile tarihi kiliseler kastediliyor)
yönelik talepleri imiş. “Eskiden birçok cami ve kiliseler putperest tapınakları
üzerine yapılmış, bu da bize davalarda taraf olma hakkını verecektir.” diyor
sözcü…
Sofya Şehir Mahkemesi, Putperest Kilisesi’nin ilk kayıt
taleplerini “inanç ve ibadet şekillerinin yeteri derecede açık olmaması”
sebebiyle reddetmiş ancak vaki olan ikinci taleplerini 10 Ağustos 2015
tarihinde kabul edip, Nikolay Vıjarov, Hristo Boyçev (yazar ve tiyatrocu), Tonço
Tokmakçiev (artist), Elena Vataşka (futbol taraftarı) ve Svetozar Filipov’u
(ilk Bulgar ekzarhı Antim soyundan) kurucu heyet olarak tescil etmiş.
Fikir iki
yıl önce Bulgaristan Müslümanlarının Osmanlı camileri için yoğun bir hukuki
mücadeleye girişmesinden sonra ortaya çıkmış
Putperest Kilisesi Sözcüsü Hristo Boyçev: “Kilisemizi iki yıl önce Müftülüğün ve
Ortodoks kilisesinin ulusal kültür anıtlarını faal ibadethane olarak kullanma
ve sahiplik iddialarında bulunması üzerine kurduk. Neden bunları talep
ediyorlar. Gelir kaynağı için… içeride mum satmak için…
Bugün,
ister Ortodoks kilisesine ister müftülüğe ait olsun birçok mülk ile kilise ve
camiler eski Trak mezarları veya tapınakları üzerine inşa edilmiştir. Müftülük
Karlova camiini istiyordu, Ulusal Arkeoloji Müzesi için talepleri vardı.
(Fatih’in veziri Koca Mustafa Paşa’nın Büyük Camisi kastediliyor.) Ortodoks
kilisesi ise Rotondayı istiyordu. İşte Bulgar kültür mirasını ilgilendiren bu
gibi sebeplerden dolayı biz derneğimizi kurduk. Artık bizde mabetlerle ilgili
davalarda müdahil olabileceğiz.”
Putperest Boyçev’in sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla
maksatları putperest ayinleri yapmaktan ziyade Müslümanlara ait olması gereken
Osmanlı camilerinin iade sürecinde sözüm ona hukuki müdahalelerde bulunabilmek.
Resmiyette “dini cemaat” kurdukları halde “dernek”ten bahsediyor olması onların
gerçek niyetlerini açığa çıkarıyor.
Şuan resmi
olarak Bulgar devletine veya belediyelere ait olan ancak Bulgaristan
Başmüftülüğü’nün iadesini istediği Osmanlı camileri ve eserlerinden bazıları
Sofya: Büyük
Camii (Koca Mahmud Paşa Camii), Kara Camii
Filibe’de:
Taşköprü Camii, Çifte Hamam, 100 dönüm Türk mezarlıkları
Vratsa: Eski
camii
Dupnitsa: Ahmet
Bey Camii
Vidin: Konak
ve Postahane
Eski Zağra:
Hamza Bey Camii
Köstendil:
Fatih Mehmed Camii
Samokov:
Bayraklı Camii
Kırcaali:
Medrese binası
Razgrad:
Makbul İbrahim Paşa Camii
Yambol:
Bedesten
Gotse Delçev:
Karaca Paşa Camii
Varna: Üç
vakıf binası
Ezerovo köyü:
cami ve medrese
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)