Dunavtsi kasabasından Vidin’e giden yol üzerinde bulunan Osmanlı köprüsü, halk arasında Çoban Köprüsü adıyla bilinir. Arabalarından inen pek az kimse, modern köprünün altında saklı duran eski taş köprüyü fark eder. Oysa bu köprü, Topolovets Nehri’nin Tuna’ya kavuşmadan önceki yatağı üzerine inşa edilmiştir.
Taş köprü, Dunavtsi’den Vidin’e girerken eski yol
üzerinde yer alır. Yapımında Bulgar ustalar çalışmış ve zamanla kültürel anıt
olarak ilan edilmiştir.
Bulgar kaynaklarına göre köprü üzerindeki kitabe şu
şekilde okunmaktadır:
“Yüce Allah’ın adıyla. Büyük Sultan Mahmud’un
saltanatı yılında, Vezir Köprülü’nün torunu, kerem sahibi Ahmed Paşa bu köprüyü
inşa ettirdi. O yüce padişah bir hayır işledi; bütün mahlûkat, devletinin ve
ihtişamının daim olması için ona dua etti. Kılıcı keskin ola! Allah, devletinin
düşmanlarını kahreyleye! Güzellik ve sevinçten ilhamla tarih dedim: Sultan
Mahmud yeni köprüyü yaptırdı. 1734.”
Köprü Efsanesi
Bulgar halk rivayeti, köprünün yapılışını şöyle
anlatır:
Vidin valisi, bir bahar mevsiminde, mülklerini
dolaştıktan sonra kızı Safiye ile birlikte şehre dönmekteydi. Şehre girerken
Topolovets Nehri’nin kabaran sularından geçmek zorunda kaldılar. Ancak paşanın
arabası sulara gömülüp kalınca, yakınlarda sürüsünü otlatan genç bir Bulgar
çoban yardıma koştu. Güçlü delikanlı, arabayı kollarıyla çekip karşı kıyıya
çıkardı. Paşa hayretle, kızı ise hayranlıkla onu seyrediyordu.
Paşa
minnettarlıkla çobana mükâfat teklif etti. Delikanlı ne mal istedi ne de para;
yalnızca, ‘ahiret yükümü hafifletmek için bir ay müddetle vali olmak istiyorum’
dedi. Paşa evvelâ razı olmadı; nihayet, bir âdet üzere asasını göğe fırlatıp
yere düşünceye kadar idareyi çobana bırakmayı kabul etti.
Çoban bu sürede, nehrin üzerine bir köprü yapılmasını
emretti. Paşa, bu basiretli karar karşısında memnuniyetle parayı verdi, Bulgar
ustaları görevlendirdi. Köprü inşa edilmeye başlandı.
Fakat bu arada paşanın güzel kızı Safiye, gönlünü
çobana kaptırdı. Her gün köprüyü bahane ederek onunla buluşmaya başladı. İki
genç, köprü tamamlanınca birlikte kaçmaya bile sözleştiler. Bu sır, paşanın
yakın adamlarınca öğrenildi. Paşa, kızına kalenin kapılarını üç gün kapattırdı.
Son gün, çobanın başı vurulup köprüye gömüldü. Böylece köprüye Çoban Köprüsü
denildi.
Genç kız ise sevgilisini beklerken acı hakikati
öğrendi. Çaresiz, arabasına binip altın kesesini yanına alarak uzaklara sürdü.
Kerachitsa Nehri’ne vardığında yaşlı bir adam onu durdurmaya çalıştı. O ise
altınlarını verip, çocuklarına yarısını bırakmasını, kalanıyla köprü
yaptırmasını emretti. Ardından arabasıyla coşkun sulara atıldı ve boğuldu. Onun
kaybolduğu yere Davi Vir (Boğucu girdap), yaşlı adamın yaptırdığı
köprüye ise Kadın Köprüsü adı verildi.
Vidin şehrine yakınlığı ve sakin manzarasıyla Çoban
Köprüsü bugün de dikkat çeker. Nehir boyunda oltacılar çoğu kez çipura, sazan
ve havuz balığı yakalar; kimi zaman turna balığı da çıkar. Av yasağı
dönemlerinde dahi, Novoseltsi köyünden Çoban Köprüsü’ne kadar olan kesimde
balık avına izin verilir.
Köprüyü geçince Vidin’in giriş tabelası görülür. Eski bir geleneğe göre tabelada, girişte “Vidin’e Hoş Geldiniz”, çıkışta ise “Vidin sizi tekrar bekler” yazmaktadır.