Çağdaş sarı saltuk (1)
Mahmut Toptaş
Size “Çağdaş Battalgazi” diye tanıttığım Mustafa’nın yurt dışında yapılan 15’inci ölüm yıldönümü anma toplantısına katıldım.
Mustafa’nın İmam-Hatip Okuluna kaydettiği öğrencilerin birçoğunun o devlette müftülük makamında çok güzel hizmetler verdiğini öğrendim.
Komünizmin yıkılmasından sonra gittiği o ülkedeki faaliyetlerinin bir kısmını kendisinden dinlerdim.
Bir kısmını da yanında çalışan değerli ve gayretli tanıdıklardan dinlerdim.
Ama onun öğrenci olarak kaydettiği çocukların büyümüş, müftü olmuş, milletvekili olmuş öğrencilerinden dinledim bu gidişimde.
Benim gözümde o, “Çağdaş Battalgazi” idi ama “Anma toplantısı”nda konuşan on kadar öğrencisinden her biri kendince ona bir isim de vermiş.
Bir kısmı, “Çağdaş Sarı Saltuk” diyor.
Bir kısmı, “Korkusuz adam” diyor.
Bir kısmı, “Zekâ küpü” diyor.
Hacı Mustafa, Cennet Kuşu, Deli Yürek, Kalbiyle Konuşan Adam, onların taktığı adlardır.
Ama Mustafa’nın kendine sorduklarında “İnek Tüccarı” olduğunu söylermiş.
Bana, İslami hizmetler için harcadığı parayı nasıl kazandığını anlatırken sığır ve koyun ticaretiyle elde ettiğini anlatmıştı.
“Derenin taşıyla derenin kuşunu vurma” dedikleri bu herhalde.
O ülkenin imkânlarıyla bu hizmetleri yaptığını söylerdi.
Öğrenciliğinden müftülüğe yükselen biri anlatıyor: “Bindiği ticari taksiye taksicinin hak ettiğinden fazlasını verdiğinden bütün taksiciler onu görünce dururlar veya ona doğru hareket ederlerdi.
O da arabanın pis olanlarına binmez ve temizlemesini söylerdi.
Mustafa bizim şehre gelmeden önce ticari taksiler aylarca temizlenmeden çalışırlardı ama Mustafa bütün şehrin taksicilerini hizaya getirdi” dedikten sonra, “Alışveriş yaptığı her dükkâna da bir yol göstericiliği olmuştur” dedi.
“Köyünde Kur’an kursu açan herkese maaş vereceğini söyledi ve okutanların öğrencilerini imtihan ettikten sonra başarısına göre maaş verirdi” dediler.
Müftülerden biri Mustafa’nın o şehre gelişini anlattı.
“Mustafa bembeyaz bir Mercedes’le geldi. Üzerinde yine bembeyaz bir takım elbise vardı. Ayakkabılar gıcır gıcırdı.
Bizim köydeki hatim merasimine geldiğinde ben çocuktum. Benim arabaya bakışımı görünce beni arabaya bindirdi ve köyün içinde bana bir tur attırdı ve elime köyümüze göre çok fazla olan para verdi. Ben, daha sonra onun İmam-Hatipte öğrencisi oldum”
Dikkat edin, ilkokul öğrencisini gözüne kestirmiş, gelecek sene İmam-Hatibi seçmesi için ön hazırlığı da yapmış.
Bir başkası, “O beyaz Mercedes’li, beyaz elbiseli, gıcır gıcır ayakkabılı, kazandığı parayı bol bol dağıtan bu adam, öğrencilerin yemeğini kendisi yapar, kendisi bulaşıkları yıkar, çamaşırlarımızı da yıkardı” diyor.
“Bir gün yanına vardım, ben yıkayayım” dedim ama kaşlarını çattı ve azarlar gibi “Sen derhal dersinin başına geç ve ezberlemen gereken ayetleri ezberle” dedi.
Müftü olan öğrencilerinden biri: “Azınlıkta olan biz Müslümanların ayağa kalkmasını sağladı. Komünistler, bizim ayarlarımızı bozmuşlardı. Bizim ayarımızı tekrar İslam’a ayarlamak için çok çalıştı.”
Yetiştirdiklerinden biri cömertliğini anlatırken, “Araba ehliyeti aldım” dedim, hemen, “Bakayım” dedi ve ehliyetime baktıktan sonra ehliyetin içine koyduğu para, tam benim ehliyet için harcadığım para miktarında idi” dedikten sonra, “Üzerindeki elbiseyi biri isteseydi donu hariç hepsini verebilecek bir cömertlik örneği idi” dedi.
“Öyle bir duruşu vardı ki şehrin valisi onu görünce, ceketini ilikleme ihtiyacı hissederdi” diye tanıttılar.
Etkili yetkili insanlardan biri, taşınmaz mallarından birini satmaya kalksa, onun istediği fiyatın az olduğunu, bu malın daha değerli olduğunu ona anlatır ve biraz daha fazlasına alırdı. Böylece hizmete engel olabilecek insanların kötü kanaatlerini iyiye değiştirirdi.
Beyaz Mercedes’in bagacında, çocuk, yaşlı, kadın-erkek, her çeşit insanın hoşlanacağı hediyeleri olduğu gibi, köylerdeki Kur’an kurslarını devamlı denetlediği için peynir ve zeytin devamlı bulunurdu.
15 Nisan 2019, Milli Gazete