SONUÇ KISMINDAN
1950 – 1951 yıllarında Bulgaristan’dan Türkiye’ye yapılan göçler, göçler
öncesinde yaşanan çok boyutlu nedenlerden oluşan bir olaylar silsilesinin sonucu
olmuştur. Bulgaristan’daki Türkler uzun yıllar eğitim alanında baskı görmüş ve
çeşitli kısıtlamalarla yüzyüze kalmışlardır. Okulları tek tek kapatılmış ve daha sonra
kalan az sayıdaki okulları da devletleştirilmiştir. Komünist dönemle beraber
kooperatifleşme kılıfı altında tüm mal ve mülkleri ellerinden alınmıştır. Çeşitli
nedenlerle gerginleşen Türkiye – Bulgaristan ilişkileri neticesinde Bulgar otoriteleri
Türkler’e sosyal alanda da baskılar uygulamış ve yaşamlarını çekilmez hale
getirmiştir. Türkler dinlerini yaşayamaz hale gelmiş camileri, müftüleri, din
özgürlükleri teker teker ellerinden alınmıştır. Yeni iskan politikalarında Türkler’in
yerlerine başka ırkları ve toplulukları yerleştirme planları yapmışlardır.
Bulgarlar’ın izlediği bu politikalarda Sovyetler Birliği’nin büyük etkileri
olmuştur. Boğazlara hakim olmayı ve ılık denizlere inmeyi her zaman isteyen
Sovyetler Birliği ile izlediği politikalar sonucu ters düşen Türkiye’yi sıkıştırmak
istemiş ve Bulgar yönetimlerini bu doğrultuda kullanmıştır. Ancak bu doğrultuda
geçmişte istediklerini savaş yoluyla elde edememiş ve Bulgaristan’ı kullanarak
Türkiye’ yi baskı altına almak istemiştir. Türkiye’yi göçlerle ekonomik olarak zayıf
düşürmek ve komünizmi yaymak, planlarının ana amaçları olmuştur; ancak bu
125
durum karşısında Türkiye’nin kendine müttefikler edinmek istemesi ve özellikle
A.B.D.’ye yanaşması Sovyetler Birliği ile olan ilişkileri daha da germiştir. Türkiye’
nin NATO’ya katılmak istemesi ve bu nedenle Kore Savaşı’na Sovyetler Birliği
karşısında girmesi ilişkilerde en gergin sürecin başlamasına neden olmuştur.
Göç süresince Bulgaristan’dan gelen göçmenler çok kötü uygulamalara
maruz kalmışlardır. Bulgarlar, gayri yasal bir şekilde göçmenlerin mallarını tasfiye
etmesine fırsat vermemişlerdir. Göçmenler tamamen elleri boş ve sefil bir şekilde
Türkiye’ye gelmişlerdir. Yaşamları için gerekli ne varsa Türk Hükümeti ve Türk
halkı tarafından karşılanmaya çalışılmıştır. Bu kadar büyük bir kitlenin gelmesi
nedeniyle Türk Hükümeti’nin aldığı tüm önlemler, halktan topladığı tüm yardımlar
yetersiz kalmıştır. Göçmenlerin iskanı yokluk içerisinde gerçekleştirilmiştir. 1950 –
1951 yıllarında yaşanan göç hareketinde Türkiye’ye A.B.D. dışında hiçbir ülke
önemli bir yardım yapmamıştır. Ancak sonuç olarak Türkiye bu göçmenlerin hepsini
iskan edebilmiş ve zorlu bir görevi yerine getirebilmiştir.
İki hükümet arasında da vahim ilişkiler yaşanmış ve düşmanlık artmıştır.
Türk Hükümeti her seferinde doğal bir göç sürecinin yaşanmasını istemiş ve bu
yönde politikalar izlemiştir. Ayrıca uluslararası kuruluşları da arkasına almayı
başarmıştır. Ancak Bulgarlar’ın düşmanca tavırları nedeniyle 140 bine yakın göçmen
verilen notanın ardından sınırların tamamen kapatılmasına kadar geçen kısa bir süre
içerisinde Türkiye’ye gelmiştir. Öte yandan sınırların kapanmasıyla ve Bulgar
yönetiminin göçleri durdurmasıyla binlerce Bulgaristan Türkü göç edememiş ve
Bulgaristan topraklarında yaşamaya devam etmek zorunda kalmışlardır.
Yaşanan göçlerin Türk dış politikası açısından sonucu, Türkiye’nin Sovyetler
Birliğinin baskısı karşısında A.B.D.’ye daha çok yaklaşması olmuştur. Bölge
bakımından sonucu ise, Balkanlar’da 1947’den sonra başlayan soğuk savaşı
hızlandırmasıdır. Truman Doktrini’nden sonra Yunanistan ve Türkiye’nin A.B.D.’
den askeri yardım almaları ile Balkanlar bölgesi iki düşman bloka ayrılmış oldu.
Türkiye – Bulgaristan ilişkileri karşılıklı şüphe temeline kuruldu.
1950 – 1951 yılındaki göç hareketinden sonra Bulgaristan’da ilk genel nüfus
sayımı 1 Aralık 1956 tarihinde yapılmıştır. Bu sonuçlar 1950 – 1951 göçünün
ardından Bulgaristan’da ne kadar Türk’ün kalmış olduğunu göstermesi bakımından
126
önemlidir. Sayım sonuçlarına göre toplam Bulgaristan nüfusu 7.613.708’ dir. Bunun
6.505.541’i Bulgar nüfusu, 656.025’i Türk nüfusudur. Bulgar nüfusu içinde 250.000
Müslüman Pomak’da sayılmıştır.
Göçmelerin Türkiye’ye göçtükten sonra yeni hayat düzenlerini kurması kolay
olmamıştır. Zaman zaman işsiz kalma ihtimalinin mevcudiyeti, tek işte çalışanların
ekseriyeti teşkil etmemesi ve iş değiştirmelerin yaşanması, emniyet hissinin köklü
olarak yerleşmesine müteakiben sanayileşme sürecinden etkilenen göçmenler imalat
sektöründe mevcut işgücüne katkı sağlamışlardır. Göçmenlerin çalışma hayatına
uyumları sosyal çevreye uyumlarından daha hızlı olmuştur. Göçmenlerin yerli Türk
halkı ile evlenmek istememeleri ve tahsile talep göstermemeleri sosyal hayata
uyumlarının yavaş ilerlediğine işaret etmiştir. Bir kısım göçmen, ülke içerisinde
iskanından sonra hayatlarını daha iyi idame ettirebilecekleri yerlere göçmüşlerdir.
Göçmenlerin Türkiye şartlarına uyumu göçleri gibi sancılı olmuştur.
Sonuç olarak Türkiye bir bütün olarak bu sorunun üstesinden gelmiştir. Bu
hadise Türk toplumunda dayanışma ve yardımlaşma duygularını üst seviyeye
çıkarmış, Türk Hükümeti’nin azmi, kararlılığı ve uyguladığı doğru politika rol
oynamıştır. Türk halkının yardımları, misafirperverliği ve birbirine bağlılığı en
büyük desteği sağlamıştır. Bu olay tarih sayfalarına Bulgarlar’ın yüzünü kızartacak
bir talihsizlik olarak geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder