16 Ocak 2009 Cuma

AŞIRI MİLLİYETÇİ BULGARLARI ÇİLEDEN ÇIKARAN PROJE YAYINLANDI



Bulgaristan Başmüftülüğü'nün yayını Müslümanlar dergisi Ocak 2009 sayısında geçtiğimiz haftalarda aşırı milliyetçi Bulgarların tepkisine neden olan ve Sofya'nın Malinova dolina semtinde inşası planlanan İslam Eğitim, Kültür ve Kongre Merkezi'nin projesini yayınladı.

MEHMET FİKRİ’NİN 100'ÜNCÜ DOĞUM YILDÖNÜMÜ


BİR FİKRİN UYANIŞI

Yazan: Sabri M. CON

Osmanpazarı'nın (Omurtag) büyük bir gururu var: Meh­met Fikri. Yüz yıl önce doğmuş, yaklaşık yetmiş yıl önce hak­kın rahmetine kavuşmuş.

Bu kadarını söylemek dile kolay. Ama dur, okuyucu! Bir soralım, bir öğrenelim; kimdir, nedir bu gurur?

Fakir, ama terakkiperver bir ailede dünyaya gelmiş. Daha çocukken yaşıtlarını, talebeyken de hocalarını keskin zekâsıy­la, atılganlığıyla, dürüstlüğüyle, doğruluğuyla şaşırtmış, durmuş. Bir Allah vergisi midir, nedir, kademe kademe sı­nıf geçmek ona vız gelir. Hep alâcı, hep sınıfın birincisidir. Hattâ, iki sınıfı bir yılda yuvarlamak bile onun işi. Diyorlar ki, bazı hocalar, küçük Mehmet'in zekâsından ürktükleri için onun bulunduğu sınıfa girmekten kaçınıyorlarmış. Bu kadarı da olmaz ya demeyin! Oluyormuş işte!

Hafız Hüseyin oğlu Mehmet diyorlarmış kendisine. Oku­maya düşkün, ilme susamış, Müslümanlığa âşık, ama yazmaya tutkun olduğu için ve belki de yıldızlarla boğuşacak fikirleri ol­duğu için Mehmet Fikri olarak ün yapmış şu kısacık yaşam par­çasında. Hırsında İstanbul'da, Mısır'da okuyup ilmin zirvelerine ulaşmak varmış her zaman. Ama felek öyle bir oyun oynamış ki, Mehmet'in zirvelerde değil, orta sıralarda bile okumasına mani olmuş. Bunun adı da sarsılan sağlıktır.

Mehmet Fikri, sağlığına "boş verip" zirveleri kendi kurma­ya çalışmış ve bunda yeteri kadar muvaffak olmuştur diyebiliriz. Onun, talebelik yıllarında, özgürlükçü şair Mehmet Akif Ersoy'dan esinlenerek olgun şiirler yazmaya başladığını biliyoruz da, çocukken uyaklı (kafiyeli) konuştuğunu taze öğrenmiş oluyoruz. Şöyle ki, bir kış gününde kaldırımdan yürürken düşüp kalktığı anda, yanındakilere şöyle demiş:

"Vah şu şeytanın kaldırımı,

Az daha kırıyordu baldırımı..."

Şimdi, kısaca özetleyelim: Mehmet Fikri, köy okullarında hocalık yapmış, çeşitli yerlerde müezzinlik görevinde bulunmuş, şiirler, makaleler yazmış, gazetelerde başmuharrirlik yapmış... Ve bütün bunları öyle yapmış ki, Müslüman'ı da, Hıristiyan'ı da kendine hayran bırakmış. Şiirleri, makaleleri, fikirleri günümüze tıpa tıp uyuyor. Gafletten uyanmak için Türk gencini şaşırtıcı bir dille uyarması ne kadar da büyük bir cesaret! Hayatın haksızlıkla­rı, Türk insanının pasifliği, cehalet ve umursamazlık onu o kadar üzmüştür ki, bir şiirinde esefle şöyle demiştir: "...

Görmeseydim keşke kahpe dünyayı,

Ne olurdu ya Rab, âmâ olsaydım !...

Çekmektense bunca kahpe yarayı,

Ne olurdu, çiçekken solsaydım... "

Ama Mehmet Fikri, Türk gencine "korkma, yürü, ümidisin milletin... her maniyi yıkar, ezer himmetin..." demeyi de bilir eninde, sonunda.

Mehmet Fikri’yi olduğu gibi anlamak ve anlatmak zor. "O bir devdir” diyor şimdiki aydınlarımız. 1941 yılında, 33 yaşında hayata gözlerini yumduğunda, M. Fikri için çok şeyler söylendi, çok ağıtlar yakıldı. Hem de Türkiye'de, Balkanlar'da... Onlardan sadece bir Türk büyüğümüz Osman Keskioğlu'nun sözünü ha­tırlamak yeterli bence. Keskioğlu, "Mehmet Fikri'nin ölümü, fikrin ölümü" diye yazmıştır. Başka yoruma gerek var mı bu ifadeden sonra?! Ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz, değil mi?!

Bu Fikri unutulmaz! Bu Fikri hatırlanır, okunur ve hem örnek, hem de cesaret alınır ondan! Türk insanı­nın, Türk gencinin parlak bir yıldızıdır o çünkü...

Bunu, geçenlerde, Omurtag'da yapılan bir anma töreninde çok iyi anlamış olduk.

Aşk olsun, Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü'nün öncülüğüyle Omurtag belediye idaresi, Omurtag "Şafak" okuma evi yönetimi ve Tırgovişte Bölge Müftülüğü hep birlikte almış oldukları bir kararla, Omurtag belediyesi halkına çok muhteşem bir kutlama töreni yaşattılar. Mehmet Fikri'nin hayatı, gazeteci­liği, şairliği ve fikirleri hakkında söz alıp konuşan Başmüftü Yar­dımcısı Vedat S. Ahmed, Doç. Dr. İbrahim Yalımov, Dr. İsmail Cambaz, şair, gazeteci ve okutman İsmail Çavuşev, salonu dol­durmuş dinleyiciler tarafından ne kadar beğenildiler, sevildiler, bilemezsiniz! Kürsüde söz alıp heyecanlı konuşmalar yapan ve kendi şiirlerini okuyan şairlerimizden Ali Bayram, Mustafa Çete, Nurten Remzi, Fevzi Ömer ve başkaları da ona keza. Velhasıl, Omurtag Omurtag olalı bir Türk büyüğü hakkında bu derecede düzenli bir organizasyon gerçekleştirmemiştir her halde. Bunun için başta Tırgovişte Bölge Müftüsü Hacı Enver Yahya olmakla Suat Mustafa ve Mustafa Raşit kardeşlerimize de tebrikler olsun diyoruz! Ama en önemlisi neydi, biliyor musunuz? Söyleyeyim:

Mehmet Fikri'nin vefatıyla ölmüş olan fikir, bu organizasyo­nun ardından yeniden uyanıyor, hayat buluyor gibi geldi bana. Tören sonrasında konuştuğum gençler ve yaşlılar, hep bir ağız­dan şöyle diyorlardı: "Bu adam (M. Fikri) bizi gerçekten gaflet uykusundan uyandıracak! Yazık ki, onu şimdiye kadar tanıma­mışız. Onu okumak, içimizde uyuyan aslanı uyandırmak gibi bir şey yani..."

Ve bir gencin mırıldandığını duydum:

"...Yeter artık hu mezellet, cehalet!

Senden artık uzak olsun atâlet!...

Uyan! Uyan! Bu girdaptan uzaklaş,

İlerleyen milletlere koş, yaklaş...

Her milletin gençlerindedir rehberi,

Sen de durma, haydi atıl ileri!..."

Evet, ben de buna "Fikrin Uyanışı" demekten başka ne diye­bilirim ki?!...

Ne mutlu bize!...

100. Yıldönümünde Mehmet Fikri'nin Hayatı ve Eserleri Konferansı’nın teklifleri:


1. Mehmet Fikri'nin Omurtag'ta yaşadığı evin sokağına "Mehmet Fikri" adı verilsin.
2. Omurtag Belediyesi’ndeki bir okula Mehmet Fikri'nin adı verilsin.
3. Konferansta sunulan bildiriler Omurtag Belediyesi’nin desteğiyle kitap halinde basılsın.
4.
Omurtag'ta Mehmed Fikri adına "Fikir" adlı dergi yayınlansın.

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN OCAK 2009 SAYISI ÇIKTI

3 Ocak 2009 Cumartesi

MADAN MÜSLÜMANLARI İSRAİL VAHŞETİNİ PROTESTO ETTİ

Madan / Smolyan

Cuma namazı çıkşında 600'ü aşkın müslüman Madan'ın merkezinde İsrail vahşetini protesto etmek üzere toplandı. Onlara diğer vatandaşlar da katıldı. Bulgar Ulusal Radyosu - BNR'nin bildirdiğine göre, Madan Müslüman Encümenliğinin organize ettiği mitingte yayınlanan protesto beyannamesinde Gazze'ye karşı yapılan İsrail saldırısı kınandı.
Soğuk hava ve kar yağışına aldırmayan bir çok kişi Bulgarca, İngilizce ve Arapça yazılı "İslam savaş değil, barıştır" ve "Gazze'de savaşı durdurun" pankartaları taşıyordu.
Okunan beyannamede büyük ve orantısız bir askeri gücün kullanıldığı ve suni bir kin ve düşmanlığın yaratıldığı belirtilerek, bu savaşta her gün masum çocukların öldürüldüğü veya yaralandığına dikkat çekildi.
"Dünya hükümetleri şunu iyi anlamaları lazım ki, teörizme karşı savaş milyonlarca müslümanın öldürülmesi ile eşit anlamlı değildir." denildi.
Protesto sonunda Madan imamı Hayri Emin, İsrail vahşetinden kurtuluş ve barış için yaptığı duaya tüm katılanlar samimiyetle "Amin" diyerek dualarının kabulünü niyaz ettiler.
Protestocular bu saldırıların İsrail'in bir provakasyonu olduğundan emindiler. Onlara göre, Olmert ve Buş hükümetleri dünyanın efendileri gibi davranmayı bırakıp barış görüşmeleri masasına oturmaları gerekir.
Not: Bulgaristanla ilgili haber yapan dost sitelerimizin dikkatine, haberlerimizi yayınlarken lütfen kaynak gösterelim.

Resim: blitz haber ajansı


13 Kasım 2008 Perşembe

YÜKSEK İSLAM ENSTİTÜSÜNDE 11. DERS YILI BAŞLADI


Ekim ayı başlarında Sofya Yüksek İslâm Enstitüsünde 11. ders yılının açı­lışı münasebetiyle törenli bir toplantı ya­pıldı. Toplantıda Baş müftü Dr. Mustafa Hacı, HÖH milletvekili Ahmet Hüseyin, T.C. Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşa­viri Mazhar Bilgin, Kültür ataşesi Murat Dikman enstitü yönetmenliği, öğretmen ve öğrenciler hazır bulundular.
Kur'ân-ı Kerim okuyarak yapılan açılıştan sonra esaslı bir konuşma yapan rektör Doç. Dr. İbrahim Yalımov’tan sonra Baş ­müftü Dr. Mustafa Hacı sözü aldı ve ez­cümle şöyle dedi:
- Bugün bir bayram günü daha ya­şıyoruz. Enstitümüzün yeni ders yılının açılışı münasebetiyle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Geçen on yıl içinde, kar­şılaştığımız bütün zorluklara rağmen, bugünlere gelebildik. (Esasen İslâm ens­titüsünün temelleri 1990'da Yanyüksek İslâm Enstitüsü olarak atılmıştır). Geç­tiğimiz yola bakınca arada çok büyük bir fark olduğunu görüyoruz. Bizler, bu okulumuzun önemini anlayarak onudaha ileriye götürmeliyiz. Kuşkusuz, gelecek yıllarda eğitim ve öğretim çok daha güzel şartlarda olacaktır. Ancak bu noktaya gelmemizde bize yardımlarını esirgemeyen Türkiye Diyanet Vakfına teşekkürlerimi sunmak isterim. Cenab-ı Hak sizleri muvaffak eylesin!
Ondan sonra konuşan milletvekili Ahmet Hüseyin öğrenci ve öğretmenleri yeni ders yılının açılışı münasebetiyle selâm­ladı ve: "Biz, bir sıra güçlüklere rağmen Islâmi okullarımızı korumaya muvaffak olduk. Bu yoldaki gayretlerimizin devamlı olacağını ümit ediyorum. Sizler, bugün Bulgaristanda nasıl bir hayat yaşadığımızı görüyorsunuz. Fakat biz optimist olmalıyız. Bugün Müslümanlar hakkında neler neler konuşuluyor. Fakat siz, gençler, kendinizi öyle güzel hazırlamalısınız ki, her yerde, her zaman bu türden yanlış görüşlere lâyık oldukları cevabı ve-rebilmelsiniz!
Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Sayın Mazhar Bilgin de ezcümle şöyle konuştu:
- Sevgili gençler! Sizlere Büyükelçiliğimizin selâmlarını getirdim. Diyanet İşleri Başkanlığı adına yeni öğretim yılınızın hayırlı olmasını diliyorum. Biz, Türkiyeli Müslüman kardeşle­riniz olarak her zaman sizlere yardıma hazırız, yeter ki, sizler de fiilen istemesini biliniz. Ben sizlere bu okulda derslere iyi çalışmanızı, mezun olurken ilimle donatılmış olarak okuldan ayrılmanızı diliyorum. Diploma almak önemli değil, ilimle mü­cehhez olmak önemli. Neden Allahımız bilgiden bahsediyor? Ve bize "Oku!" diye emrediyor? Her halde İslâm dininin cahiller tarafından temsil edilemeyeceği, ancak İslâmı algılamaya hazır kişilerin bunu yapabileceğini bildiği için. Tarihe baktığımız zaman her devir­de ilimle mücehhez olduğumuz zaman muvaffak olmuşuz. Ne zaman ilmi bırakmışsak, çöküş ve gerileme başlamıştır. Müslü­manlar Medinede ilk camiyi inşa ettikleri zaman onun yanında Suffa okulunu açtılar. Öyle ki, ilim ve ibadeti el ele yürüttüler. Zira dinsiz ilim, ilimsiz din olamaz!

MEYHANECİ İMAM

Geçenlerde bir köy camiinde cuma namazı kıldım. Müezzinin güzel sesi dikkatimi çekti. Öyle bir ezan okuması, kamet getir­mesi var ki, insanın kalbini mest ediyor. Namazdan sonra kendisini kutladım.
-Efendim, başkaları da kutlar beni sesim için ama, hiç bir kimse bu işin sırrını bilmez. Ben ezandan Önce bir şişe bira içerim, ünüğümü temizlerim, sesim açılır, diye cevap verdi. Şaka yapıyor zan­nettim. Yüzüne baktım, herif ga­yet ciddi söylüyor. Hem de bunu ucundan bir olaymış gibi anlatı­yor. Yanındakileri de takıldılar:
- Sen rakı da içtiğini gizlemek için birayı daha ehven-i şer, diye söylüyorsun, imam ilâve etti:
-Biz burada iftarları toptan ya­parız. Herkes evinde ne varsa tas­la tavayla getirir, hep beraber yer, içeriz. Sadece bizim müezzin evde yapar iftarı. Ezanı okur hemen gi­der evine. Bu iş beni kuşkulandır­dı. Bir akşam ansızın bir baskın yaptım. Ne göreyim bizim Eşref oturmuş sofranın başına. Önünde rakı şişesi, meze tabağı, demlenip duruyor.
Eşref, artık dayanamadı.
- İçersem kendime içiyorum, dedi. Siz hiç bir defa beni sarhoş gördünüz mü? Hem dini hizme­timi yapıyorum, hem de keyfimi. Filân köyün imamı gibi meyha­necilik yapmıyorum ya, siz ona şükredin. Benim akşamcı olduğu­mu bilirsiniz. Ben sizin gibi bul­duğum zaman içmem. Akşamdan akşama... içerim. Namazı ise Cu­madan Cumaya kılarım.
Bu defa artık ben söze karışmak ihtiyacı hissettim. Anlattılar. Kom­şu köyün imamı hem meyhanecilik yapıyormuş, hem de namaz kıldı­rıp cenaze yıkıyormuş. İnanma­dım. Meseleyi yerinde yoklamak için gittim söyledikleri köye. Köy şirin, küçük bir Türk köyü. Küçük de bir bakkaliyesi var.
Raflara çeşitli gıda madde­lerinden başka beş on çeşit içki şişesi dizilmiş. Dükkânın önüne birkaç masa konmuş. Etrafların­da beş on da sandalye var. Birini altıma çekerek kahve ısmarladım. 60 yaşlarında, kırçıl sakallı, orta boylu dükkâncı kahveyi getirdi.
Kendisine bu köyün imamı­nı arıyorum dedim.
- İmam benim, efendim. İnsan kıtlığında ben bu kö­yün her şeyiyim. Hem imam, hem muhtar, hem dükkâncı. Siz muska filân yazdırmak için gelmiş olmayasmız, yoksa sünnet ettirecek toru­nunuz mu var? Hepsini ya­parım Allah’ın yardımıyle, elhamdülillah.
Yanımdaki sandalyeye oturdu. Tanıştık. Konuşur­ken bir köydeşi geldi:
- Hacı, bana bir yüzlük, dedi. İmam kalktı müşteri­sine yüz gram rakı getirdi.
- Müşteri size "hacı" dedi. Takılıyor mu, yoksa soyadınız mı Hacı?
-Hayır, efendim. Allah nasip etti. Ben o mübarek yerleri de zi­yaret ettim, hacı oldum.
Konuşurken saatına baktı, na­maz vakti geliyor, ben abdestleneyim, dedi. Abdest alırken baş­ka bir müşteri geldi, bira istedi. İmam hemen abdestini kesti, bira­yı müşterisinin önüne koydu, son­ra devam etti.
Artık şaşmak sırası bana geldi. Herif hem imam, hem hacı, hem de içki satıyor. Baktım, bu işleri de gayet rahat yapıyor. Hiç öyle bir vicdan çarpıklığı filan okun­muyor yüzünde.
Ne diyeyim, bilemiyorum. Ma­sal gibi anlattığım bu olay aynı ile vaki. Ancak yüzlerce dürüst, imanlı, hizmet aşığı müezzini, imamı gücendirmemek için, her ikisinin de köyünü, adını şimdilik saklıyorum. Yoksa bana verdikle­ri sözü tutup da ahlaklarını düzelt­mezlerse dergide resimlerini bile verebilirim.

Dr. İsmail CAMBAZOV

"MÜSLÜMANLAR" DERGİSİ KASIM 2008 SAYISI


2 Kasım 2008 Pazar

CUMHURBAŞKANI: BORİSOV ÖZÜR DİLE

Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov, Borisov'un sözde "soya dönüş" sözleriyle ilgili etnik gerginlik yaratabilir endişesi taşıdığını belirterek Bulgaristan Türkleri'nden özür dilemesini istedi. Pırvanov, "Seçim öncesi tartışmaların ana gündemi etnik sorunlar olursa bizi iyi şeyler beklemiyor" diyerek siyasileri uyardı.

1 Kasım 2008 Cumartesi

BULGARİSTAN HELSİNKİ KOMİTESİNİN AÇIKLAMASI:

BORİSOV, KOMÜNİZMİN AĞIR BİR SUÇUNU HAKLI ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR.

İnsan hakları savunucu olan Bulgaristan Helsiniki Komitesi, Sofya Belediye Başkanı'nın yaptığı beyanatlar üzerine bir açıklama yaparak sözde "soya dönüş" hareketinin amaçlarının doğru olduğunu söylemek bir suçu haklı çıkarmakla eşdeğerdir, dedi. Yüksek idari makamlara gelme iddiasında olan Boyko Borisov'un komunizmin en ağır suçu olan 1985-1989 arasında zorla Bulgaristan Türkleri'nin isimlerinin değiştirilmesini haklı göstermeye çalışması kabul edilebilir bir şey değildir, bunu şiddetle kınıyoruz denildi. Ayrıca, Avrupa Birliği üyesi olan bir ülkeyi yönetme iddiasında olan Borisov'un bu sorumsuzca beyanatlarının insan hak ve özgürlükleri kadar etnik barışın korunması konusunda kendileri gibi düşünen bütün siyasi ve sivil toplum hareketleri tarafından kınanması çağrısında da bulunuldu.

Boyko Barisov, skandal üstüne skandal üretiyor


Sofya Büyükşehir Belediye Başkanı ve GERB adlı partinin başkanı olan Boyko Borisov son günlerde skandal üstüne skandal üretiyor.


İlkin DPS'nin terörist eylemlere yönelebileceğini iddia etti. İkincisi, Bulgar komünist partisinin Türk ve müslümanların zorla isim değiştirme kampanyası olan sözde "soya dönüş" hareketinin amacı bakımından doğru olduğunu, ancak kullanılan metodun yanlış olduğunu söyledi. İsim değiştirmenin - Amerikadaki gibi - yeni doğan çocuklara Bulgar isminin verilmesi ile başlanması gerektiğini belirten Borisov ayrıca Bulgaristan'da Bulgar vatandaşlarının olduğunu, Türkiye'de Türk, Sırbistan'da da Sırp vatandaşlarnın olduğunun bilinmesini istedi. Bunun için sınırlar ve devletler var dedi. Kim kendini nasıl biliyor ve nasıl hissediyorsa öyledir. Kim Türkse Türkiyeye gitsin, diyerek başta Cumhurbaşkanı G. Pırvanov olmak üzere, Başbakan Sergey Stanişev ve insan hakları örgüterinin tepkisini çekti.

Ahmed Doğan: Ülkede etnik gerginlik yaratmayı amaçlıyorlar

Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin (DPS-HÖH) Genel Başkanı Ahmet Doğan, önümüzdeki yıl planlanan seçimlerin öncesinde ülkede etnik gerginliği artırmak için kampanyaların başlatıldığını açıkladı. Ülkenin en yüksek tirajlı Trud gazetesine verdiği bir söyleşide Doğan, iki hafta önce sekreteri Ahmet Emin’in intiharından sonra hem kendisine, hem de DPS ve ülkedeki Türklere karşı artan aşırı bir öfke olduğunu kaydetti. Buna şaşırdığını söyleyen DPS lideri, "Daha şimdiden etnik gerginliğin tahrikine başlandı. Etnik çatışma cini şişeden çıkarsa, halkımı nasıl sakinleştirebilirim," dedi. İki hafta önce Doğan'ın konutunda kendisini vuran Emin’in intihar nedenleri bilinmiyor, ancak intihar öncesi bıraktığı bir notunda intihar ettiği ve "Şu anda meydana gelen hadise, Bulgaristan'ın 1989'a dönüşü için hazırlanan korkunç bir senaryodur," yazıyor. Söz konusu yıldan önceki dönemlerde ülkede Türk azınlığa yönelik asimilasyon kampanyası yürütülmüş, başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere İslam ülkelerinden gelen yoğun tepkiler ve dünya kamuoyu nezdinde Bulgaristan'ın prestijinin iyice sıfırlanması neticesinde Bulgaristan Türkleri'nin böyle bir talebi olmamasına rağmen 300 bin kişi Türkiye'ye zorla göç ettirildi.
Doğan, Emin’in ölümünden sonra "etnik gerginliğin artmaya başladığını ve DPS karşıtı, Türk karşıtı bir kampanya sürdürüldüğünü" söyledi. Demokrasiye geçişten sonra kurulan DPS partisi, son iki hükümette de koalisyon ortağı olarak yer alıyor. Bulgaristan’ın Sosyalist Başbakanı Sergey Stanişev, "DPS’yi tahrik edenler, ülkeye zarar veriyorlar," dedi.

29 Ekim 2008 Çarşamba

BULGARİSTAN'DA BÖLGE MÜFTÜLÜKLERİ

1-BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ VE SOFYA BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Bratya Miladinovi” №27
Sofya 1000
Tel: +359 981 6001
Fax: +359 980 3058

2-AYTOS BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Tsar Osvoboditel” sokağı №1
Aytos 8500
Tel: +359 558/6364
Fax: +359 558/6364
e-mail: mofty_aytos@mail.bg

3-DOBRİÇ BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Konstantin Stoilov” sokağı №1
Dobrich 9300
Tel: +359 58/600029

4-HASKOVO BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Otets Paisiy” sokağı №22
Haskovo 6300
Tel: + 359 38/62159

5-PLEVEN BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Ruse” sokağı №13
Pleven 5800
Tel: + 359 64/807584

6-SMOLYAN BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Çinar” sokağı №3
Smolyan 4700
Tel: +359 301/63344

7-GOTSE DELCHEV BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Zvancharska” sokağı №3
Gotse Delchev 2900
Tel: +359 751/61132
Fax: +359 751/61132
e-mail: nevrokopli_muftu@abv.bg

8-PLOVDİV BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“6-ti Septemvri” sokağı №157, kat. 2, ap. 17, p.k. 227
Plovdiv 4000
Tel: +359 32621137
Fax: + 359 32621137
e-mail: muftufilibe@abv.bg

9-KIRCAALİ BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Momchil voyvoda” sokağı №3
Kırcaali 6600
Tel: +359 36/138043

10-SİLİSTRA BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Nikola Yonkov Vapcarov” sokağı №39
SİLİSTRA 7500

11-RAZGRAD BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Aprilsko vastanie” sokağı №13
Razgrad 7200
Tel: +359 84/661356

12-KRUMOVGRAD BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
Merkez camii yanı
Krumovgrad 6900
Tel: +359 89 9836929

13-ŞUMEN BÖLGE MÜFTÜLÜĞÜ
“Rakovska” sokağı №36
Şumen 9700
Tel: +359 54/802875
Fax: +359 54/802875
e-mail: mufty_shumen@mail.bg

TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULUŞUNUN 85. YILI


BÜTÜN TÜRKLERİN BAYRAMI KUTLU OLSUN!

Bugün 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti'nin milli bayram günüdür. 29 ekim 1923 günü Büyük Türkiye Millet Meclisi aldığı kararla cumhuriyeti ilan etmiştir.

27 Ekim 2008 Pazartesi

BULGARİSTAN'DA TÜRK DÜŞMANLARI



BOYKO BORİSOV


Sofya belediye başkanı ve GERB adlı partinin resmi olmayan başkanı.



Son günlerde DPS'nin terörist hareketlere meyledeceğini iddia ederek gündeme oturdu. Son 15 yıl içinde Bulgaristan'da 1500 cami inşa edilmiş, Yunanistan'da ise hiç bir cami yapılmasına izin verilmezmiş. "Bu kadar da tolerans olmaz ki" demiş sayın itfaiyecimiz. Bilmeyenler için söyleyelim Borisov itfaiyecilik okulundan mezun. Hatta kendileri 1989 olaylarında Dulovo taraflarında görev yapmış ekin tarlalarını korumuşlar çünkü Türkler kasıtlı olarak tarlaları yakıp devlete zarar veriyorlarmış. Siz kaç canı yaktınız Borisov. Bunun hesabını hiç kimse vermedi. Bir bilgi daha aktarayım bu Boyko Borisov denilen kişi Todor Jivkov'un özel korumalığını yapmıştır.


Bir anımı anlatayım size: Türkiye'den Bulgaristan'a bir misafirim gelmişti . Sokakları dolaşırken bir poster göstedim kendisine. Dedim ki, abi sence bu kişi, ne iş yapar. Adam baktı ve hiç tereddt etmeden: şarkıcı dedi. İşte olay budur.

26 Ekim 2008 Pazar

DÜNYACA ÜNLÜ HEYKELTRAŞ VEJDİ RAŞİDOV DEMİŞ Kİ:

TÜRKLERLE BULGARLAR BİRBİRİNİ KESMEYECEK!
Ne büyük bir buluş.
Daha başka neler demiş... Demiş ki, 8 milyon Bulgarın 300 bin Türkü keseceği veya bunun tersi olacağını iddialarına bir son veilmeli. Böyle bir şey bir kere çok komik ikincisi de aptalca bir şey.

Ahmed Doğan ve DPS düşmanı komünist Raşidov kalkmış neyin ne olduğunu ve ne olmayacağını söylüyor. Bir kere Bulgarların nüfusu 8 milyon değil, Bulgaristan Türkleri de 300 bin değil. Bulgarlara yaranmak için gerçekleri yok sayan bu adamın Türklere ne faydası olmuş.
Türklerin ve Müslümanların haksız yere Bulgarları kesmeyeceği her Allah'ın kulu bilir, senin söylemene gerek yok. Ama Bulgarların bizi yok etmek istemedikleri hakkında o kadar emin konuşamam.
En ağrımıza giden konu da şu ki, müessif Ahmet Emin olayından sonra Türklerle alakası olmayan, onların dertlerini dert edinmeyen Sezgin Mümün, Osman Oktay ve Vejdi Raşidov gibiler medyaya çıkıp ahkam kesmeye kalkıyor olmaları. Tabi milletimiz kimin ne olduğunu çok iyi bildiği için olanları sükunetle izliyor.

13 Ekim 2008 Pazartesi

10 Ekim 2008 Cuma

Pomakların, Kuman Türklerine dayanan tarihi geçmişi vardır


Yazan: Basri Zilabid

Pomaklar, Balkanlarda Pomakça konuşan Müslümanlara verilen bir addır. Pomakların, Kuman Türklerine dayanan uzun bir tarihi geçmişi vardır. Kuman Türkleri miladi 916 yılında Kuzey Çin’den ayrılarak önlerine çıkan Ruslarla savaşıp, XI. ve XII. yüzyılda Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlara inmeğe başlayan bir Türk kavmidir. İlk olarak kuzey Bulgaristan’a daha sonra güneye doğru inerek Rodoplara ve Makedonya’nın doğu kısımlarına yerleşmişlerdir. Yerleştikleri bölgelere Kumanova, Kumantsi, kumança gibi isimler vermişlerdir.
Kuman ve Peçenek Türkleri’nin 1087’de kurdukları federasyonun 1091’de yıkılması neticesinde Kuman Türk boylarından birçoğu Romanya, Macaristan, Avusturya ve Çekoslovakya içlerine kadar giderek gayri Türk unsurların içinde Hıristiyanlığı kabul etmişler ve etnik varlıklarını kaybetmişlerdir. Batı Trakya ile Rodop ve Prin bölgelerinin dağlık kesimlerinde ise bir hayli Kuman Türk boyu kalmıştır.
1065 yıllarından itibaren Bizans, Slavların güneye inmelerini önlemek amacıyla Konya’nın bazı kesimlerinden birçok Türk kabilelerini gayet tavizkar tekliflerle Teselya ile Makedonya ve Rodoplara götürüp iskan ettirmiştir. Bu kabilelerin 55-60 bin kişilik bir topluluk olduğu Bizans kroniklerinde belirtilmektedir. Daha sonra 1345 yılında Gazi Umur Beyin fütuhatına sahne olan bu bölgelere 100 bin kadar Yörük Türkmen iskan edilmiştir.
Anadolu’dan iskan edilen bu Türk-Müslüman grup-ları bu bölgede yaşayan Kuman Türkleri arasında İslamiyetin yayılmasında etkili rol oynamışlardır. Bu gruplar arasında şeyh, abdal, derviş, gibi İslam misyonerleri İslam’ın propagandasını yapmışlardır. Bulgar tarihçileri Zlatarski ve İreçek İslam Dini mis-yonerlerinin Bulgaristan’da İslam propagandasını yaptıklarını ve XIII. asra kadar İslam dininin bu yörelerde yayıldığını belirtmektedir. Tarihi verilere göre Kuman Türkleri’nin ihtida ederek Müslüman oluşları Osmanlı’nın bölgeye gelmesinden önceye rastlamaktadır.
Kuman Türkleri Anadolu’dan gelen Müslüman kardeşlerine maddi ve manevi yardımlarda bulunmuşlar, “öncü”, “ardcı” ve “ileri keşif” kolu olarak aktif görevlerde bulunmuşlardır. Slavlar Kuman Türk Müslümanlarına Osmanlı ordularına yardım ettikleri için yardımcı anlamına gelen “pomagaç” adını vermişler ve bu zamanlarda Pomak şeklini almıştır. Ancak bu kelime Osmanlı müelliflerinin eserlerinde geçmediği gibi, Pomak adına da hiçbir yerde rastlanmamaktadır. Bu tabir Türkçe eserlerde ancak 1877-1878 Türk-Rus harbinden sonra Balkanlar’dan gelen muhaceretler dolayısıyla rastlanır.
Pomaklar bütün tarihleri boyunca Osmanlı Devletine sadakat ile hizmet etmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının elim neticeleri Rodopların Rus ordusu ve Bulgar komitacıların istila tehlikesine kaldığı vakit, Rodop Türkleriyle Pomaklar yine birlik ve beraberlik içinde düşmanlarını bu bölgeye sokmamışlardır. 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos andlaşması hükümlerine itiraz etmişler ve oturdukları bölgede “Muvakkat hükümet” kurmuşlardır. Bulgar-Rus kuvvetleri muahede şartlarını yerine getirmek için, Pomaklara saldırdılar. Pomaklar ve Rodop Türkler’i, aylarca mukavemet edip memleketlerine düşmanı sokmadılar. 1878 Haziran ayından itibaren büyük Avrupa devletlerinin ve Osmanlı Devleti’nin mümessilleri Berlin’de barış müzakerelerine başladıkları vakit, Rodoplar’da savaş devam ediyordu. Bu çetin mücadele Berlin’de toplanan kongre üzerinde etkili oldu ve çeşitli milletlerin temsilcilerinden oluşan bir heyet, Rodoplar’a gönderildi. Neticede Pomaklar arzularına kavuştular. Berlin Kongresi kararları gereğince müstakil bir “Şarkî Rumeli Vilâyeti” kuruldu ve Pomaklar’ın vatanı düşman istilasından kurtuldu.
Pomaklar’ın konuştukları dile gelince, % 30 Ukrayna Slavcası, % 25 Kuman-Kıpçakçası, % 20 Oğuz Türkçe’si, % 15 Nugayca ve % 10 Arapça’dan müteşekkildir. Buna göre Bulgarlar’ın iddia ettikleri gibi Pomakça’nın Bulgarca’nın bir şivesi olduğunu söylemeye imkan yoktur. Pomaklar bugün Bulgaristan güneyinde, Yunanistan’ın kuzeyinde, Makedonya’nın çeşitli bölgelerinde ve Türkiye’nin kuzeybatısında ve güney orta bölümlerinde yaşamaktadırlar. Bugün kendini Pomak kabul edenlerin sayısı 500 bini aşmaktadır.
Pomaklar umumiyetle zeki, çalışkan ve cesur insanlar olup, daha ziyade ziraat ve ticaretle ile meşguldürler. Şehirlerde oturanların çoğu Türkçe konuşur. Bunlar Türk-İslam medeniyeti içinde gelişmiş olduklarından, bugün duyguları ile Türklüğe bağlı yaşamışlar ve onun keder ve saadetini paylaşmayı bir vazife bilmişlerdir.

BİBLİYOGRAFYA
• ACAROĞLU, Türker, “Bulgaristan”, Türk Ansiklopedisi, VII/377-396, Ank. 1956
• (ALTINAY), Ahmet Refik, Türk İdaresinde Bulgaristan, Devlet Matbaası, İst. 1933
• AYDINLI, Ahmet, Batı Trakya Faciasının İçyüzü, Akın Yay., İst. 1971
• ÇAVUŞOĞLU, Halim, Balkanlarda Pomak Türkleri, Köksav Yay., Ank. 1993
• EREN, A. Cevat, “Pomaklar”, İA, İX/572-576, İst. 1964
• ----, “Pomaklara Dair”, Türk Kültürü, Sayı 4 (Şubat) Ank. 1963
• FEHER, Geza, Bulgar Türkleri Tarihi, TTK, Ank. 1999
• KONSTANTİNOV, Yulian, “Strategies for Sustaining a Vulnerable Identity: The Case of the Bulgarian Pomaks”, Muslim Identity an The Balkan State, London 1997
• MEMİŞOĞLU, Hüseyin, Pomak Türklerinin Tarihi Geçmişinden Sayfalar, Ank. 1991
• “POMAKLAR”, Müslüman Halklar Ansiklopedisi (MHA), İST. 1991
• “RODOPLAR VE POMAK TÜRKLERİ” , Türk Dünyası, Sayı 28, İst. 1973
• YÜCEL, Yaşar, “Balkanlarda Türk Yerleşmeleri ve Sonuçları”, Bulgaristan’da Türk Varlığı (Bildiriler) TTK, Ank. 1992.

MAKEDONYA VE KARADAĞ KOSOVA'YI TANIDI

Makedonya ve Karadağ da yeni Kosova Cumhuriyetini tanıdılar. Hayırlı olsun.

9 Ekim 2008 Perşembe

Bulgaristan'da Türk Sivil Toplum Kuruluşları

1. "BARIŞ" TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ - VARNA
http://baris.free.bg/

2. "GÜNEŞ" TÜRKİYE İLE KÜLTÜREL İLİŞKİLER DERNEĞİ

http://www.gunes-ruse.com/

3. KIRCALİ „KADRİYE LATİFOVA” DEVLET MÜZİK ve DRAM TİYATROSU
http://www.dmdtkardjali.com/tr/

4. KIRCAALI "ÖMER LÜTFİ" KÜLTÜR DERNEĞİ
http://www.turkkulturevi.net/tr/

5. XXI. YÜZYIL TÜRK KÜLTÜR MERKEZİ - SOFYA
http://www.tkc21.hit.bg/

6. "RECEP KÜPÇÜ" TÜRK KÜLTÜR MERKEZİ- BURGAZ
http://www.tcc-bg.org/

7. Razgrad Nazım Hikmet Devlet Müzikal ve Drama Tiyatrosu

8. GÜL VAKFI - PLOVDİV
http://www.fondaciaroza.org/

9. BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARI BAŞMÜFTÜLÜĞÜ
http://genmufti.net/

10. ŞUMNU KÜLTÜR EVİ
http://www.sumnuturkleri.com/
mozaikdergisi@abv.bg

11. ŞUMNU NAZIM HİKMET KÜLTÜR EVİ
nurtenremzi@abv.bg
nurtenremzi@hotmail.com

12. DELİORMAN YAZARLAR DERNEĞİ

13. TUTRAKAN CEMAAT-İ İSLAMİYE ENCÜMENLİĞİ
(MÜSÜLMANSKO NASTOYATELSTVO)
http://www.mn.tutrakan.org/index.html

Torlak (Tsar Kaloyan)“Ahmet Şerif” Kütüphanesi
Sorumlusu: Pakize Canfer
Telefon:00359 899 549 746