13 Kasım 2008 Perşembe

MEYHANECİ İMAM

Geçenlerde bir köy camiinde cuma namazı kıldım. Müezzinin güzel sesi dikkatimi çekti. Öyle bir ezan okuması, kamet getir­mesi var ki, insanın kalbini mest ediyor. Namazdan sonra kendisini kutladım.
-Efendim, başkaları da kutlar beni sesim için ama, hiç bir kimse bu işin sırrını bilmez. Ben ezandan Önce bir şişe bira içerim, ünüğümü temizlerim, sesim açılır, diye cevap verdi. Şaka yapıyor zan­nettim. Yüzüne baktım, herif ga­yet ciddi söylüyor. Hem de bunu ucundan bir olaymış gibi anlatı­yor. Yanındakileri de takıldılar:
- Sen rakı da içtiğini gizlemek için birayı daha ehven-i şer, diye söylüyorsun, imam ilâve etti:
-Biz burada iftarları toptan ya­parız. Herkes evinde ne varsa tas­la tavayla getirir, hep beraber yer, içeriz. Sadece bizim müezzin evde yapar iftarı. Ezanı okur hemen gi­der evine. Bu iş beni kuşkulandır­dı. Bir akşam ansızın bir baskın yaptım. Ne göreyim bizim Eşref oturmuş sofranın başına. Önünde rakı şişesi, meze tabağı, demlenip duruyor.
Eşref, artık dayanamadı.
- İçersem kendime içiyorum, dedi. Siz hiç bir defa beni sarhoş gördünüz mü? Hem dini hizme­timi yapıyorum, hem de keyfimi. Filân köyün imamı gibi meyha­necilik yapmıyorum ya, siz ona şükredin. Benim akşamcı olduğu­mu bilirsiniz. Ben sizin gibi bul­duğum zaman içmem. Akşamdan akşama... içerim. Namazı ise Cu­madan Cumaya kılarım.
Bu defa artık ben söze karışmak ihtiyacı hissettim. Anlattılar. Kom­şu köyün imamı hem meyhanecilik yapıyormuş, hem de namaz kıldı­rıp cenaze yıkıyormuş. İnanma­dım. Meseleyi yerinde yoklamak için gittim söyledikleri köye. Köy şirin, küçük bir Türk köyü. Küçük de bir bakkaliyesi var.
Raflara çeşitli gıda madde­lerinden başka beş on çeşit içki şişesi dizilmiş. Dükkânın önüne birkaç masa konmuş. Etrafların­da beş on da sandalye var. Birini altıma çekerek kahve ısmarladım. 60 yaşlarında, kırçıl sakallı, orta boylu dükkâncı kahveyi getirdi.
Kendisine bu köyün imamı­nı arıyorum dedim.
- İmam benim, efendim. İnsan kıtlığında ben bu kö­yün her şeyiyim. Hem imam, hem muhtar, hem dükkâncı. Siz muska filân yazdırmak için gelmiş olmayasmız, yoksa sünnet ettirecek toru­nunuz mu var? Hepsini ya­parım Allah’ın yardımıyle, elhamdülillah.
Yanımdaki sandalyeye oturdu. Tanıştık. Konuşur­ken bir köydeşi geldi:
- Hacı, bana bir yüzlük, dedi. İmam kalktı müşteri­sine yüz gram rakı getirdi.
- Müşteri size "hacı" dedi. Takılıyor mu, yoksa soyadınız mı Hacı?
-Hayır, efendim. Allah nasip etti. Ben o mübarek yerleri de zi­yaret ettim, hacı oldum.
Konuşurken saatına baktı, na­maz vakti geliyor, ben abdestleneyim, dedi. Abdest alırken baş­ka bir müşteri geldi, bira istedi. İmam hemen abdestini kesti, bira­yı müşterisinin önüne koydu, son­ra devam etti.
Artık şaşmak sırası bana geldi. Herif hem imam, hem hacı, hem de içki satıyor. Baktım, bu işleri de gayet rahat yapıyor. Hiç öyle bir vicdan çarpıklığı filan okun­muyor yüzünde.
Ne diyeyim, bilemiyorum. Ma­sal gibi anlattığım bu olay aynı ile vaki. Ancak yüzlerce dürüst, imanlı, hizmet aşığı müezzini, imamı gücendirmemek için, her ikisinin de köyünü, adını şimdilik saklıyorum. Yoksa bana verdikle­ri sözü tutup da ahlaklarını düzelt­mezlerse dergide resimlerini bile verebilirim.

Dr. İsmail CAMBAZOV

Hiç yorum yok: