Vidin'de Murad Baba Türbesi
Murad Baba türbesi
hakkında, daha önce sözünü ettiğimiz Hacer Abla’nın anlattıklarından bazı
bilgiler öğreniyoruz. Ona göre:
Murad
Baba’nın mezarı türbesiz, açıkta imiş. Şehre bir Türk konsolosu gelmiş. O gece
konsolosun rüyasına Murad Baba girmiş ve şöyle demiş:
“Konsolos
Efendi, benım yerım Ak Cami’nin kapisındadır, beni Çingene, Bulgara çeynetma, bana
bir siper yap. Zere ustumden butun gün Çingene, Bulgar çeyney beni. Hepisıne
hatam dokunacağına bana bir siper yap. Konsolos – sürmedi bir hefte – islah bir
yer yapti ona. Demir kapi koydi, ustune bir kilit.
Hacer Abla’nın
Murad Baba’ya halkın ziyaretleri hakkında anlattıkları ise şöyle:
Kim
isterse, her ne muşkili var ise, gider Murad Baba’ya, namas kilar, Kuran okur,
kim adamiş ise, horos keser. Bir angi fakir geçerken verır horozi, yesın. Kolayi
olan bir angi çocugi ya bir angi kızi çok yatmiş hasta, kurtulsun deye, kurban
adar. Güturur kapisi yanına, çağırır bir kasap, keser kasap, soyarler, her
kimselere dağıdırler. Derisini ikarler, getırırler, tekkede brakırler. Her kim
giderse Murad Baba’ya, ustunde namaz kılarler.
Bir
kadın gider Murad Baba’ya, her kez dua eder başka şey için, kadın gider dua
ettsın dosti için. Kocasi ulsun da dostuna varsın deye. Kapanır Murad Baba’nın kapisi,
kadıni taştan taşa duger - Murad Baba düğer - , kadının saşlari taşlar arasında
kalır, bayilana kadar. Yetişır tekkenın adami, açar kapiyi, çikarır kadıni,
sorarler: “niçin boyle oldun sen? senın yureğın doğri del-imiş, daha bir kere
boyle yureklen boyle kapiya galma (gelme).” Tekkeş der kadına. Daha bir kere
boyle yureklen galma (gelme), zere uldurur seni.” Kadın çikıp gider evine.
İşitmişım
elli sene evelinde, belki elli seneden var daha ziyade, Vidin’de bir marebe
olmiş. Gitmiş işleri hep geri, artık asker bitene kadar; zabit bakar arkasına,
elli kişi asker kalmiş.
Giderler
Murad Baba’ya, rica ederler: “aman Murad Baba, bize imdat, zere bittık artık”
deye zabit yalvarır. Murad Baba’dan bir seda galır: “kırılsın, suti pak olan kalsın.”
Paşa yalvarır: “amaan Murad Baba, namusumuz yere vuruldi, bize imdada yetiş.” Gene
bir seda galır Murad Baba’dan: “Suti pak olan kalsın.” Daha iki asker vurulur, kırk
sekis tane kalır. çikar ordan Murad Baba, askerinnen, ellerinde bayraklarınnen,
alır ileri, o bir asker bakar karşidan, der ki: “Bunnarın hesabi yok, bunnar çok
kalabalık”, dunerler geri, Murat Baba ileri, onnar geri, kızıl almaya kadar
gider Murat Baba, orda asasıni diker. Orda barışık olur artık, almiş alacak
yerini.
Asker
giderken, ne ki kalmiş o elli asker, yırlarler (türkü söylerler):
Vidin
kalesının buyuk taşlari,
analer,
babaler düker yaşlari,
kavgaya
gidenner din kardaşlari.
aman
padişahım izin ver bize,
yandi
serhat Vidin, burudi duman.
Vidin
kalesının un kapisi var,
gayet
cepanesi, çok güllesi var,
Vidin
kalesinde sıra sugutler,
oturmiş
bin-başi, nefer ugütler,
kavgaya
gidenner babayiğitler.
Aman
padişahım, izin ver bize,
Yandi
serhat Vidin, burudi duman.
Ne vakıt Murad Baba’nın askeri çikay
imdada, o vakıt bu bir askerler yurekleniy, geri durgudiyler askeri – onnar istemey
dursun, hem bu turkiyi söylerler, hem ileri giderler. Kızıl almada teslimıni
aldıkten sora dunerler. Murad Baba’nın hüneri budur. (Nemeth, 1996: 263-264)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder