BULGARİSTAN’IN EN ESKİ MÜSLÜMAN MABEDİ:
OMUR-FAKI KÖYÜNDEKİ DERVİŞ BEY CAMİSİ
SALİH DELİORMAN, ARAŞTIRMACI
Kaynak: Müslümanlar Dergisi, Sofya, Sayı 1 (301), Ocak 2020, yıl XXX, s. 16.
|
1970’lerde Derviş Bey Camisi |
Bugünkü resmî adı Jeglartsi olup Dobruca’nın büyükçe köylerinden biri olan Omur-Fakı (Umur Fakih/Umur-fakı) tarih araştırmalarına konu olmuştur. Hacıoğlu-pazarcık (Dobriç) ili Kurt-pınar (Tervel) belediyesine bağlı olan bu köyü tartışmaların odağına oturtan camisinin yapılış tarihidir. Yaklaşık bir asırdır araştırmalara konu edilen bu cami ile ilgili Petır Miyatev, İbrahim Tatarlı, Starşimir Dimitrov, Jeko Popov, Nikolay Panayotov, Ahmet Cebeci, Mehmet Emin Yılmaz, Lübomir Mikov gibi bilim adamları kaleme aldıkları eserlerde görüş beyan etmişlerdir.
Osmanlı döneminde nahiye ve kaza merkezi olan Omur-fakı, Türkler tarafından kurulmuş ve genellikle Türklerle meskûn bir Dobruca köyüdür. Köyde Derviş Bey Camisi bulunmaktadır. Halk arasında Koca Cami olarak da nâm kazanan caminin kitabesi, epigrafik açıdan, dolayısıyla tarih açısından son derece önemlidir. Yukarıda sözünü ettiğimiz bilim adamlarının tespitlerine göre aslında ortada iki kitabe vardır. Birinci kitabe, 1128/1715-1716 yılında yapılan tamir kitabesidir. İkincisi ise 1278/1861-1862 yılına ait tamir kitabesidir. Caminin inşa kitabesi veya onun resmi ise elde mevcut değil.
Sözünü ettiğimiz iki kitabenin ilkini 1960’lı yıllarda inceleyen İ. Tatarlı hocamızın belirttiğine göre, bu kitabe Omur-fakılı Halil Necibov ve Sefer Ragıbov tarafından 1951 yılında Hacı-mahalle’deki mescidin avlusuna konmuştur. Aslında kitabenin yerinden oynatılmasının sebebi, tarihçi A. Cebeci’nin belirttiğine göre, 1940 yılında Derviş Bey Camisinin yakılmış olmasıdır.
İ. Tatarlı’dan önce bu kitabeyi gündeme getiren P. Miyatev’tir. Her ne kadar kitabeyi görmemişse de çevreden edindiği bilgilerle İ. Tatarlı’ya benzer bazı bilgileri paylaşmıştır. Ancak bu konudaki ilk çalışmaları yapan iki bilim adamının arasında bir fark vardır: Miyatev’e göre, Derviş Bey Camisi 698 yani 1298-1299 yılında kurulmuş, Tatarlı’ya göre ise 998/1589-1590 yılında yapılmıştır. Belirttiğimiz gibi, Miyatev birinci kitabeyi görmemiş, ancak yaşlılardan edindiği bilgiler ve ikinci tamir kitabesine dayanarak söz etmiştir. Tatarlı ise birinci kitabeyi görüp resmini de yayınlamış, ancak kitabede geçen bir rakamın üstünün kırılmış olması sebebiyle yanlış okunduğunu ve bu hatanın ikinci kitabeye de yansıtıldığını savunmuştur.
Zaman içerisinde yapılan diğer araştırmalar da bazı farklı bilgi ve yorumlar sunmakla beraber iki görüşten birini tercih etmişlerdir. Bunlara bakılacak olursa, N. Panayotov’un yorumları genellikle asılsızdır, zira kitabedeki bazı kelimeleri yanlış okuyup anlamlandırarak yorumlarını da bunlara dayandırmıştır. J. Popov’un iddiaları ise ciddî olamayan rivayetlere dayanmaktadır. M. E. Yılmaz konuyu daha ziyade Sarı Saltuk döneminde yöreye yerleşenlerle irtibatlandırmak, mimarî özelliklerini vurgulamak ve benzeri cami örnekleriyle karşılaştırmak suretiyle Miyatev’in görüşünü esas almıştır. Ancak onun yorumlarında da tartışmalı bazı görüşler görüyoruz. Özellikle caminin ikinci tamirini köyde bulunan Sadrazam Kapıcı Binbaşısı İbrahim Ağa Çeşmesi ile irtibatlandırması bunun örneğidir. Kanaatimce iki kitabede geçen İbrahim Ağanın aynı şahıs olduğunu ispatlamak bu aşamada zor gözükmektedir. Zira cami kitabesindeki tarih kesin olmakla birlikte, kanaatimce çeşmenin yapılış zamanı, son beytin ilk mısrasında değil de ikinci mısrasında cevher tarihi şeklinde belirtilmiştir. İki tarih arasında bir asra yakın zaman farkı söz konusudur.
Caminin kuruluş tarihiyle ilgili kanaatim, iyi korunmuş olup Dobriç Bölge Müftülüğünce muhafaza edilen ikinci tamir kitabesine itibar edilmesidir. Zira Tatarlı Hocanın sırf birinci
kitabede bulunan “٩” rakamının üstünün kırılmış/ka
zınmış olduğu mülâhazasıyla caminin tarihini 300 sene geriye götürmesi çok sağlıklı görülmemektedir. Böyle bir mülâhaza, ortada bulunan ikinci kitabe tarafından çok açık bir şekilde reddedilmektedir. Birinci kitabe ile ilgili tereddütler ortada olmasına karşın ikinci kitabenin metni açıktır:
Evvelâ câmi-i şerifin binâ olmasına sâhibü’l-hayrât
ve’l-hasenât Derviş Bey muvaffak oldu, sene 698.
Sâniyâ sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât İbrâhîm Ağa
ta‘mîr ettirmiş muvaffak oldu, sene 1128.
Sâlisâ kâffe-i ehâlî-i karye sâhibü’l-hayrât
ve’l-hasenât ta‘mîrine muvaffak oldu, sene 1278.
Bu kitabe, camiyi bölgedeki başka hayırseverlere atfetmenin de doğru olmayacağını göstermektedir. Bütün bunlardan hareketle ve bilhassa yöre halkının canlı hafızasındaki rivayetlerden anlaşıldığına göre, muhtemelen Sarı Saltuk dervişlerinin mekân tutup kurdukları Omur-fakı köyündeki camiinin ilk kurucusu, yine Sarı Saltuk mensuplarından olan Derviş Bey isimli değerli zattır. Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1299 yılı ile yaşıt veya bir yıl öncesinden olan bu cami, ne yazık ki, günümüze kadar çalışır vaziyette gelebilmiş değildir. Zira 1940 yılında yakılmış, 1993 yılında tekrar yakılıp harap hâle getirilmiştir. Ancak caminin temelleri ve kısmen duvarları korunmuş olup civarındaki tarihî mezartaşları da bu eserimizin canlı tarihine ve yörenin Türk izlerinin derinliğine şahitlik etmektedir.