DEYAN ROSENOV DIMITROV'DAN
Sofya’daki “Roma Duvarı” – aslında Osmanlı namazgâhı.
Sofya’da “Roma Duvarı” ya da “Eski Duvar” olarak bilinen yapı, gerçekte Roma döneminden kalma değildir; bu yapı bir Osmanlı namazgâhıdır – üstü açık, yalnızca bir duvarı olan, camiyi andıran özel bir açık hava ibadet alanıdır. Günümüze nispeten iyi korunmuş şekilde ulaşan yapı, kökeni ve işlevi hakkında açık izler sunmaktadır.
Duvar, Osmanlı mimarisine özgü hücreli duvar tekniğiyle (dörtgen tuğla çerçeveler içine yerleştirilmiş taş bloklarla) inşa edilmiştir. Bu özellik, onu Roma ve ortaçağ duvar işçiliğinden hemen ayırmaktadır. Üzerinde iki yüksek pencere açıklığı vardır; ortalarında ise batıya dönük mihrap nişi yer almaktadır ki bu da yapının ibadet amacıyla kullanıldığını açık biçimde göstermektedir. Üst kısmı dişli tuğla kornişle tamamlanmış, bu da yapıya daha gösterişli bir görünüm kazandırmıştır.
Namazgâh, açık gökyüzü altında ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Hac yolculuğuna çıkan Müslümanlar burada toplanır, imam da onlar için dua ederdi. Duvarın yanında konulan iri taşlar, hac yolcularının daha rahat bir şekilde atlarına binmesine yardımcı oluyordu. Böylece burası hem manevi hazırlığın yapıldığı, hem de yolculuğun fiilen başladığı bir uğurlama mekânı olmuştur.
Benzer yapılar bütün İslam dünyasında bulunur. Arap geleneğinde bunlara musalla denirken, Osmanlı Türkleri Farsça kökenli “namazgâh” adını kullanmıştır; kelime anlamı “namaz kılınacak yer”dir. En erken örnekleri, kare taş platformun bir kenarında mihraplı bir duvar olarak inşa edilmiş, etrafında cemaatin toplanabileceği açık alanlar bırakılmıştır. Çoğu kez yerleşim alanlarının dışında, önemli yolların kenarında, kavşaklarda, menzillerde ve kervansaray duraklarında yapılmışlardır. Sadece ibadet için değil, aynı zamanda yolda olan askerî birlikler, kervancılar ve işçiler tarafından da kullanılmıştır.
Bulgar topraklarında da başka örnekler mevcuttur. Örneğin Kuzeydoğu Bulgaristan’daki Suvorovo bölgesinde, namazgâhlarla birlikte çeşmeler de bulunur; böylece hem ibadet hem de yolcuların su ihtiyacı aynı yerde karşılanmıştır. Bu da bu yapıların çok işlevli karakterini – dini, sosyal ve pratik yönlerini – bir kez daha ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla Sofya’daki “Roma Duvarı”, sıkça antik bir Roma kalıntısı zannedilmiş olsa da, gerçekte Osmanlı dini ve kültürel hayatının değerli bir tanığıdır. İbadet ve yolculuğun günlük ihtiyaçlarını karşılayan bu mimari unsur, Osmanlı İmparatorluğu yollarındaki açık hava camilerinin geniş geleneğinin bir parçasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder