26 Haziran 2024 Çarşamba

VİDİN VE TÜRK ANITLARI

 VİDİN VE TÜRK ANITLARI

 

Yazan: Dr. Petar Mijatev (1906-1991)

Tercüme: Basri Zilabid Çalışkan

 

18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarındaki Vidin adı, Osman Pasbanoğlu adıyla yakından ilişkilidir (adı yazılı ve taş anıtlarda bu şekilde geçtiği için öyle yazılmıştır). Hiç bir yerde Pazvantoğlu şekline rastlamadık. Vidin'de günümüze ulaşan Türk eserlerinin büyük bir kısmı, padişah III. Selim’i yıllarca huzursuz eden bu önemli şahsın adını ve anısını taşımaktadır. Bugün Vidin'denispeten az sayıda Türk anıtı korunmuştur, ancak yerel müze müdürü Vasil Atanasov Beyefendi ve Vidin müftüsü Hafız Sabit Efendi sayesinde bunlar iyi düzenlenmiş ve güvenli bir yerdedir. Vidin'in Türkçe yazılı eserlerini ve kitabelerini tanımak için şehri çok dolaşmaya gerek yok. Cami-i Cedid'in (yeni cami, Osman Pasbanoğlu camisi) avlusunda neredeyse tüm anıtlar toplanmış ve iyi düzenlenmiştir.

Sağ'da cami duvarına dayalı mezar taşları ve kütüphane

Burada mermer mezar taşları ile birlikte bir zamanlar var olan fakat artık yıkılmış okulların, şadırvanların, camilerin ve çeşmelerin üzerinde bulunan güzel içerikli kitabeler ve güzel süslemelerle bezenmiş mermer levhalar vardır. Bu kitabelerin bazılarında, askeri faaliyetlerinin yanı sıra kitap toplama işiyle de uğraşan Vidin valisi Osman Pasbanoğlu'nun adını okuyoruz (caminin avlusunda, taş kütüphane bugün hala ayaktadır. Bazıları çok eski ve edebi açıdan değerli olan 150-200 kadar el yazması günümüze kadar korunmuştur), okul inşaatları, o bölgede pek fazla bulunmayan su depoları, camiler, çeşmeler vb. Osman Pasbanoğlu, bu inşaat ve kültürel faaliyetle sadece dindaşlarının değil, aynı zamanda onu adil bir hami olarak gören baskı ve işkence altındaki Hıristiyan halkın da güvenini kazandı.

Osman Pasbanoğlu'nun mezarı bugün Mustafa Paşa Camii'nin avlusunda özenle korunuyor. Baş taşında şu yazı bulunmaktadır (serbest tercüme):

 

"Ey dindar adam,

ölüler için dua eden sen,

benim halimden ibret al ve

elinden geldiğince herkese iyilik yap.

Bil ki, ahirette hesap verme günü vardır,

dolayısıyla nefis bedenden ayrıldığında,

yaptığın iyilikleri orada dile getirmelisin.

Pasbanın zavallı oğlu Osman'ı da dua ederek hatırla ki,

kendin için de iyi bir şey yapmış olursun, 1221" 1806-7.

Baba Vida kalesinde de birçok Türkçe kitabe korunmuştur. Tuna Nehri'nin kenarında şunları okuyoruz:

"Sözü kanun olan cihan hükümdarı Sultan (III.) Ahmed

Saygıdeğer Mustafa Paşa onun muhafızı ve sırdaşıydı.

Tuna nehrinin kıyısına düşmana karşı bir savunma duvarı (sur) inşa ettirmişti ki, nasıl bir duvar!

Belki de Büyük İskender'in kalesi de buradaydı... Bu kale surun içinde alnında

ben olan bir dilberden başkası değildir.

1132/1719. Camide toplanan Türk taş anıtlarının yanı sıra müzede birkaç tane daha var, Baba Vida kulelerinden birinde de bulunmaktadır. Pazar Kapı kitabesi, Yahya Camii ve Vidbol'a giden yol üzerinde Vidin'e yedi kilometre mesafede Çoban Köprü var.

Ülkemizde Türk eserleri gereksiz, naif, anlamsız eserler olarak görülmektedir. Bu öyle değildir. Trak, Got, Roma, Bizans ve Bulgar kültürleri burada inceleniyor. Türk eserlerini görmezden gelip küçümseyemeyiz.

Not: Bu makale 1938 yılında Bulgarca olarak Sofya’ya yayınlanan Zora gazetesinde basılmıştır. (sayı 5741)

***

Hakşinas Türkolog Prof. Dr. Petar Mijatev Kimdir?

1906 yılında Pazarcık iline bağlı Peştera kasabasında doğdu. 1925-1927 yıllarında Sofya Üniversitesi'nde tarih ve hukuk okudu. 1931 yılında Budapeşte Üniversitesi Türk Filolojisi bölümünden felsefe doktoru olarak mezun oldu. 1931-1932'de İstanbul’da ihtisas yaptı, M. Fuat Köprülü ve Ahmet Refik’in derslerine iştirak etti. Ardından Plovdiv Arkeoloji Müzesi'nde idarecilik (1932-1933), 1934 yılında Sofya'da öğretmenlik yaptı. 1935-1942 döneminde Sofya Milli Kütüphanesi Şarkiyat Dairesi'nin başkanlığını yaptı. 1942'den 1945'e kadar Budapeşte Üniversitesi Bulgar Enstitüsü'nün direktörlüğünü yaptı ve Bulgar tarihi ve dilbilimi hocası olarak görev yaptı. 1945-1947'de Sofya Üniversitesi'nde Macar dili dersleri verdi ve 1947'den 1976 yılına kadar Bulgar Bilimler Akademisi’nin arşiv dairesi, tarih enstitüsü, balkan araştırmaları enstitüsü bölümlerinde çalıştı. 1991 yılında Sofya'da vefat etti. Türk okuru kendisini 1987 yılında Türkçe’ye çevrilen Bulgaristan’daki Osmanlı Anıtları isimli eseriyle tanımaktadır. 



31 Mayıs 2024 Cuma

Halil Hasan İlmen (Halil Hasanov)

 

Rusçuk ve Şumnu'da Türk okulunda muallimlik, Türk cemiyetlerinden "Altınordu" da azalık yapan, Kemalist olduğu gerekçesiyle muallimlik hakkı gasp edilen, Rusçuk'ta Türk Cemaati ve Türk Okulları Encümeni Başkanlığı görevinde bulunan, 1929 yılın Bulgaristan Türkleri Milli Kongresinde aza olarak yer alan, Meşrutiyet öncesi ve sonrasında Rusçuk'ta yazılı matbuatta dergi idareciliği görevlerinde bulunan, Balkan Harbinde "Userayi Osmaniye İane Komisyonu" azası olarak vazife yapan, Milli Mücadele döneminde Rusçuk Türk Cemaati Başkanlığı görevinde bulunan, Cumhuriyet döneminde Sofya Elçiliğinde memur olarak görev yapan Halil Hasan İlmen (Halil Hasanova)'ın Rusçuk'da bir hatıra fotoğrafı

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Selanikten Bağdat'a: Bir Osmanlı Zabitinin Hatıraları

 

MELNİK
Yahut Menlik
Osmanlı zamanında şimdiki Melnik'in adı Menlik idi. İşte oralı bir Osmanlı subayı olan Ali Haydar Bey'in Hatıraları... Münevver Ayaşlı'nın amcası olan bu zat Rıfat beyin 5 oğlundan 4.südür. Bektaşi olan Rıfat bey, oğullarına
- Ali Rıza,
- Cafer Tayyar (M. Ayaşlı'nın babası),
- Hüseyin Mazlum,
- Ali Haydar ve
- Şevket adlarını vermiş.
Kitabın adı: Selanikten Bağdat'a: Bir Osmanlı Zabitinin Hatıraları
Yazarı: Menlikli Ali Haydar Bey (Bağana)
Haz. Ömer Hakan Özalp
İşaret yay. 2020, 311 sayfa. İndeksi VAR.



Lofçalı Müftüzade Halil Zeki Efendi’nin Malûmat-ı Medeniye yahut Hakkımızı Öğrenelim

 

Şumnu Nüvvab İHL Öğretmeni Mehmet Hasan :
Lofçalı Müftüzade Halil Zeki Efendi’nin çon ender bir eserini bulmak nasip oldu. Kitap ibtidai son sınıf ve rüştiye birinci sınıflar için kaleme alınan ,,Hukukumuzu Öğrenelim (Гражданско Учение),, 1912 yılında Balkan Matbaasında basılmıştır. Eserin sahibi Lofça Müftüsü Hasan Zühtü Efendi’nin oğlu olarak 1875 yılında Lofça’da doğdu. “Lofçalı Halil Zeki” ve “Müftüzade Halil Zeki” olarak tanınır. Filibe rüştiye müdürlüğünün yanında Rumeli’nin değişik yerlerinde okul müdürlüğü ve eğitim müfettişliği yapmıştır.