Bulgaristan’daki misyonerlik tehlikesi
Ayhan Demir Yeni Akit Gazetesi/İstanbul |
Bulgaristan’da yaşayan Müslüman halklar (Türkler, Pomaklar ve Romanlar), özellikle Todor Jivkov’un iktidarda kaldığı otuz üç yıl boyunca, her fırsatta kimliksizleştirilmek istendi. Türkçe isim seçme, Türkçe eğitim, kamusal alanlarda Türkçe konuşma, ibadet, sünnet, İslami usullere göre cenaze töreni düzenleme, geleneksel kılık-kıyafetlerle dolaşma gibi konularda getirilen yasaklarla, din, dil ve kültürel ananeleri yaşama/yaşatma hürriyeti ortadan kaldırıldı.
Jivkov’un 1989 yılı sonundan iktidardan uzaklaştırılması ve 2007 yılında elde edilen AB üyeliği, temel bazı hakların geri verilmesine vesile olduysa da, bu ülkedeki sorunlar tamamen çözümlenmedi. Seçilmiş Başmüftü ve yerel müftülerin yerine atanmak istenen komünist dönemin ajan müftüsü, yakın döneme kadar Bulgaristan Müslümanlarının başını ağrıtan sorunlardan birisi oldu.
Çoğunluğu ATAKA Partisi mensubu olan ırkçı ve İslam karşıtlarının, ülkedeki Müslümanlara ve camilere yönelik tahrik ve saldırıları ise neredeyse günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Ancak Bulgaristan Müslümanları için, sessiz ve derinden çalışan başka bir tehlike var: Misyonerlik…
Evangelist, Metodist ve Yehova Şahitleri gibi Protestan Hıristiyan cemaatlerin Bulgaristan’daki faaliyetleri oldukça güçlü. Bu misyoner gruplar, daha ziyade Müslüman Romanlar arasında propaganda faaliyetlerini yürütüyorlar. Romanların çoğunluğu 10 yıl öncesine kadar Müslüman’dı. Ancak bugün pek çoğu Hıristiyan oldu.
Romanlar arasındaki misyonerlik çalışmaları genellikle Almanya, İsviçre, ABD destekli misyoner teşkilatları tarafından yürütülüyor. Müslüman Romanları kiliseye çekmek için büyük gıda ve giysi yardımları yapılıyor. Bunun yanında Romanların yoğun olarak yaşadığı şehir ve köylere kilise evler inşa ediyorlar. Başarılı Roman öğrencileri, Bulgaristan’daki enstitülerde ya da yurt dışındaki okullarda okutup, sonrasında rahip olarak görevlendiriyorlar.
Ülkede faaliyet gösteren misyoner yetimhaneleri, hastaneler ve klinikler de Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için çalışıyorlar. Misyonerlerin bu çalışmaları neticesinde Sofya, Montana, Vidin, Vratsa, Küstendil gibi batı Bulgaristan’da yaşayan Romanlar, ne yazık ki, büyük ölçüde İslam ile bağlarını koparmış durumdalar.
Misyonerler, İslami bilgi bakımdan zayıf olan, Smolyan, Devin, Kirkovo gibi Pomak Müslümanların yaşadığı bölgelerde de faaliyet yürütüyorlar. Son birkaç yıldır Müslüman Türk köylerinde de kaset ve kitap dağıtma, film seyrettirme gibi yöntemlerle propaganda yapan misyonerler, en azından bugün için, hedeflerine ulaşabilmiş değiller.
Bulgaristan’da misyonerlik faaliyeti yürüten Ortodokslar, diğerlerine nispeten daha zayıf olsalar da, etkisiz değiller. Ortodokslardan belirli isimler bu faaliyetleri yürütüyor. Özellikle Boyan Sarıev adlı papaz bu konuda ön plana çıkıyor. Müslüman Pomak bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sarıev, 1985 yılında polis okulunu bitirdikten sonra, Bulgar istihbaratı adına din adamı olarak çalışmaya başlamış.
Kırcali’de ikamet eden ve Sveti Yoan Predteça Hıristiyanlık ve Gelişim Hareketi’nin başkanlığını yürüten Boyan Sarıev, özellikle Müslüman Türk ve Pomaklar arasında misyonerlik faaliyetinde bulunuyor. Faaliyetlerini sosyal yardımlarla destekleyen Sarıev, zaman zaman büyük para yardımlarında bulunarak Müslümanlığını unutan kimseleri etrafına toplamaya çalışıyor. Ayrıca yetimhanelerde bulunan Müslüman çocukları da vaftiz etmek suretiyle kazanmaya çalışmaktadır. Özellikle Haskovo ve Kırcali bölgelerindeki yetimhanelerle yakından ilgilenmektedir. Yine Sarıev’in öncülüğünde, hiçbir Hıristiyan’ın yaşamadığı Müslüman köylerine kiliseler yapılıyor.
Alfa Research Sosyolojik Araştırma Kuruluşu ve Yeni Bulgar Üniversitesi’nin, Bulgaristan’ın sekiz bölgesindeki 850 Müslüman üzerinde yaptığı bir araştırmanın neticeleri de bu ülkedeki Müslümanların nasıl tehlikeli bir eşikte olduğunu işaret ediyor. Araştırma sonuçlarına göre; Bulgaristan Müslümanlarının yüzde 41'i hiç camiye gitmiyor ve yüzde 59'u hiç namaz kılmıyor. Müslümanların yarısından fazlası nikâhsız yaşamı desteklerken, yüzde 39,8'i domuz eti yiyor ve yüzde 43,3'ü alkol kullanıyor.
Bu veriler üzerine daha fazla söz söylemeye gerek var mı bilemiyorum ama yine de söyleyelim: Türkiye, Bulgaristan’daki Müslümanlar üzerindeki dikkatini dağıtmadan, Müslümanların İslam’la bağlarını kuvvetlendirmeye yönelik girişimlerde bulunmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder