VİDİN VE TÜRK
ANITLARI
Yazan: Dr. Petar Mijatev (1906-1991)
Tercüme:
Basri Zilabid Çalışkan
18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarındaki Vidin
adı, Osman Pasbanoğlu adıyla yakından ilişkilidir (adı yazılı ve taş anıtlarda bu şekilde
geçtiği için öyle yazılmıştır). Hiç
bir yerde Pazvantoğlu şekline rastlamadık. Vidin'de günümüze ulaşan Türk
eserlerinin büyük bir kısmı, padişah III. Selim’i yıllarca huzursuz eden bu
önemli şahsın adını ve anısını taşımaktadır. Bugün Vidin'de nispeten az sayıda Türk
anıtı korunmuştur, ancak yerel müze müdürü Vasil Atanasov Beyefendi ve Vidin
müftüsü Hafız Sabit Efendi sayesinde bunlar iyi düzenlenmiş ve güvenli bir
yerdedir. Vidin'in Türkçe yazılı eserlerini ve kitabelerini tanımak için şehri çok dolaşmaya gerek yok. Cami-i Cedid'in
(yeni cami, Osman Pasbanoğlu camisi) avlusunda neredeyse tüm anıtlar toplanmış ve iyi
düzenlenmiştir.
|
Sağ'da cami duvarına dayalı mezar taşları ve kütüphane |
Burada mermer mezar taşları ile birlikte bir zamanlar var olan fakat artık
yıkılmış okulların, şadırvanların, camilerin ve
çeşmelerin üzerinde bulunan güzel içerikli kitabeler ve güzel süslemelerle bezenmiş
mermer levhalar vardır. Bu kitabelerin bazılarında, askeri faaliyetlerinin yanı
sıra kitap toplama işiyle de uğraşan Vidin valisi Osman Pasbanoğlu'nun adını okuyoruz
(caminin avlusunda, taş kütüphane bugün hala ayaktadır. Bazıları çok eski ve
edebi açıdan değerli olan 150-200 kadar el yazması günümüze kadar korunmuştur),
okul inşaatları, o bölgede pek fazla bulunmayan su depoları, camiler, çeşmeler
vb. Osman Pasbanoğlu, bu inşaat ve kültürel faaliyetle sadece dindaşlarının
değil, aynı zamanda onu adil bir hami olarak gören baskı ve işkence altındaki
Hıristiyan halkın da güvenini kazandı.
Osman Pasbanoğlu'nun mezarı
bugün Mustafa Paşa Camii'nin avlusunda özenle korunuyor. Baş taşında şu
yazı bulunmaktadır (serbest tercüme):
|
"Ey
dindar adam,
ölüler için dua eden sen,
benim halimden ibret al ve
elinden geldiğince herkese iyilik yap.
Bil ki, ahirette hesap verme günü vardır,
dolayısıyla nefis bedenden ayrıldığında,
yaptığın iyilikleri
orada dile getirmelisin.
Pasban’ın zavallı oğlu Osman'ı da dua ederek hatırla ki,
kendin için de iyi bir şey yapmış olursun, 1221" 1806-7.
|
Baba Vida kalesinde de
birçok Türkçe
kitabe korunmuştur. Tuna Nehri'nin kenarında şunları okuyoruz:
"Sözü
kanun olan cihan hükümdarı Sultan (III.) Ahmed…
Saygıdeğer Mustafa Paşa onun muhafızı ve sırdaşıydı.
Tuna nehrinin kıyısına düşmana karşı bir savunma duvarı (sur) inşa
ettirmişti ki, nasıl bir duvar!
Belki de Büyük İskender'in kalesi de buradaydı... Bu kale surun içinde
alnında
ben olan bir dilberden
başkası değildir.
1132/1719”.
Camide toplanan Türk taş anıtlarının yanı sıra müzede birkaç tane daha var,
Baba Vida kulelerinden birinde de bulunmaktadır. Pazar Kapı kitabesi, Yahya
Camii ve Vidbol'a giden yol üzerinde Vidin'e yedi kilometre mesafede Çoban
Köprü var.
Ülkemizde Türk eserleri gereksiz,
naif, anlamsız eserler olarak görülmektedir. Bu öyle değildir.
Trak, Got, Roma, Bizans ve Bulgar kültürleri burada inceleniyor. Türk
eserlerini görmezden gelip küçümseyemeyiz.
Not: Bu makale 1938 yılında Bulgarca olarak Sofya’ya yayınlanan
Zora gazetesinde basılmıştır. (sayı 5741)
***
Hakşinas
Türkolog Prof. Dr. Petar Mijatev Kimdir?
1906 yılında Pazarcık iline
bağlı Peştera kasabasında doğdu. 1925-1927 yıllarında Sofya Üniversitesi'nde tarih ve hukuk okudu. 1931
yılında Budapeşte Üniversitesi Türk Filolojisi bölümünden felsefe doktoru
olarak mezun oldu. 1931-1932'de İstanbul’da ihtisas yaptı, M. Fuat Köprülü ve Ahmet Refik’in derslerine iştirak
etti. Ardından Plovdiv Arkeoloji Müzesi'nde idarecilik (1932-1933),
1934 yılında Sofya'da öğretmenlik yaptı. 1935-1942 döneminde Sofya Milli
Kütüphanesi Şarkiyat Dairesi'nin başkanlığını yaptı. 1942'den 1945'e kadar
Budapeşte Üniversitesi Bulgar Enstitüsü'nün direktörlüğünü yaptı ve Bulgar
tarihi ve dilbilimi hocası olarak görev yaptı. 1945-1947'de Sofya Üniversitesi'nde
Macar dili dersleri verdi ve 1947'den 1976 yılına kadar Bulgar Bilimler Akademisi’nin arşiv dairesi, tarih enstitüsü, balkan araştırmaları enstitüsü bölümlerinde
çalıştı. 1991 yılında Sofya'da vefat etti. Türk okuru
kendisini 1987 yılında Türkçe’ye çevrilen Bulgaristan’daki
Osmanlı Anıtları isimli eseriyle tanımaktadır.