18 Mayıs 2009 Pazartesi

DOĞAN: 50 VEKİLİ GEÇMESİN

Şumen’in (Şumnu) Pristoe köyünde HÖH lideri Ahmed Doğan şöyle haykırdı:
“Başka bir ülkede yaşamaya niyetim yok, biz haklarımızı, özgürlüklerimizi ve ekmeğimizi burada arayacağız. Kimin hoşuna gitmiyorsa, bazı partilere özellikle Avustralya’ya, Yeni Zellandaya, Afrikaya gitsinler.”
Zorla ad değiştirme olayları esnasında ölenleri anmak ve ruhlarına Fatiha okumak için 20 000’in üzerinde insanın toplandığı köyde bir gün önce Demir Baba Tekkesinde söylediklerini burada da tekrarlayan Doğan “parti ve particikler NATO ve AB çadırı altında modern formda sözüm ona soya dönüş olayını tekrar etme merakları var. Bunu akıllarından bile geçirmesinler. HÖH en azından daha 150 sene var olacaktır.” dedi.
“Şimdi herkes bize karşı. DPS-HÖH karşıtı kampanya yapıyorlar. Hepsi bana abone” diyen Ahmed Doğan bulunanları tam bir seferberliğe çağırdı. Bununla birlikte “Avrupa Parlamentosu için 10’dan fazla vekil istemiyorum” diyerek şakalaştı. Bulgaristan Parlamentosu için de 40 vekilin gerekli olduğunu ama 50’yi geçmemesini istedi.
Haber ve resim: Trud Gazetesi, Tercüme: BTG

DOĞAN: YENİDEN İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN HAZIRLIK YAPILIYOR

40 MİLLETVEKİLİ İSTİYORUM
İsperih (Kemallar)kasabası yakınında bulunan Demir Baba Tekke'sinde seçim kampanyasının startını veren HÖH lideri Ahmed Doğan, "25 sene önce olduğu gibi yeniden isimleri değiştirmek istiyorlar ancak modern vasıtalarla" dedi.
"Kendilerini siyasetçi sananlara şunu söyleyeceğim: Bunu aklınızın ucundan bile geçirmeyin", diyen Doğan, Türkçe olarak ta şunu ekledi: Kimin götü sağlamsa denesin bakalım ne oluyor.
Ahmed Doğan: Geçen seçimlerde 17 numaralı bültende yer aldık, 2 ile çarptık ve tam 34 milletvekili çıkardık. Şimdi 4 numaradayız ve arkasına bir 0 koymamız lazım, dedi.
Kaynak: Trud Gazetesi Tercüme:BTG

8 Mayıs 2009 Cuma

SİYASET PARTİYE, EĞİTİM KÜLTÜR VE SANAT DERNEKLERİMİZE YAKIŞIR - Basri Zilabid

Genel olarak Bulgaristan halkı özelde de biz Bulgaristan Türkleri herşeyi partiden bekler olduk.
Parti demişken küçük bir anektodla yazımıza başlayalım. Elli yıldır Sofya’da yaşayan eski komunist Türk aydınlarıyla sohbetlerimizde anılar canlanır “parti”den bahsederler, “parti” şöyle yapmıştı böyle etmişti diye konuşurlarken, gençler veya Türkiye’den gelip sohbette bulunanlar:
- Şimdiki Türk partisini kast ediyorsunuz değil mi? diye sorarlar.
Cevap: Hayır canım... Bulgar Komunist Partisi...

Bizim partiden kastımız Hak ve Özgürlükler Hareketi’dir.
Parti siyaset yapmak için kurulur. Siyaset de iktidarı elde etmek ve bu şekilde hizmet etmek için yapılır. Ancak bizler toplum olarak herşeyi partiden bekler olduk diye düşünüyorum. Özellikle eğitimimiz, kültürümüz ve sanatımız alanında... Bu konulardaki inisyatifi derneklerimiz almalıdır.
Mesela son günlerde meydana gelen bir siyaset olayı var. Koalisyon olarak seçime girecek partilerin meclise girmeleri için % 8 oy almış olmaları gerekecek. Durup dururken nerden ve kimden çıktı bu fikir. Bazılarına göre olayın fikir babası Ahmed Doğan. İşin en ilginç tarafı ise değişiklik teklifini milliyetçi Yane Yanev ve Dimitar Abaciev’in yapmaları. Neticede kanun değişikliği Cumhurbaşkanından veto yemesine rağmen ikinci defa meclis tarafından kabul edilerek onandı. Peki böyle bir değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu?
Senaryoya göre, Boyko Borisov’un liderliğini yaptığı GERB Patisi ile İvan Kostov ve Martin Dimitrovun Mavi Koalisyonu arasında seçim sonrası hükümet kurulacak. Bulgar Sosyalist Partisi ile Hak ve Özgürlükler Hareketi ise iktidarlarını devam ettirmek istiyorlar. İşte bu noktada siyasetin cilveleri, siyasetin oyunları ve siyasi zekalar devreye giriyor, GERB ile MAVİ KOALİSYON arasında kurulacak muhtemel hükümete balta vuruluyor.
Parti siyasetle uğraşsın derken bunu kast ettim. Siyasi başarılar getirsin...
Eğitimimiz, kültürümüz ve sanatımız konularında ise derneklerimiz faal olmalıdır. Türk Derneklerimiz bir platformda birleşmeli fikirlerini belli aralıklarla beyan etmelidir. Bulgaristan Türklerine mesajlarını iletmeli ve onların isteklerini de hem kamuoyuna hem iktidara hem muhalefet partilerine sunmalıdır. Bulgaristan Türk Toplumunun sözcüsü olmalıdırlar.
İktidar olmuş bir parti bütün vatandaşlara hizmetle yükümlüdür. Devletin iç ve dış siyaseti, güvenliği ve ekonomisiyle sorumludur. İktidar olmuş Hak ve Özgürlükler Hareketinden Türk eğitimi, Türk kültürü ve Türk sanatı konularında günlük etkinlikler beklememek gerek. Bunları derneklerimiz yapmalı.
Rusçukta, Türkiye ile Kültürel İlişkiler Derneği “Güneş”,
Şumnu’da “Nazım Hikmet” Türk Kültür Evi,
Burgas’da “RECEP KÜPÇÜ” Türk Kültür Merkezi,
Kırcaali’de “Ömer Lütfi” Kültür Derneği,
ve Sofya’da 21. Yüzyıl Türk Kültür Merkezi bunları yapmaya gayret ediyorlar. Bu derneklerimizin yöneticileri Mecbure Efraimova, Nurten Remzi, Mücella Bilal hanımefendiler ve Müzekki Ahmet ile Sabri Alagöz beyler çok kısıtlı imkanlarla ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar. Kendilerine içtenlikle teşekkür ediyoruz.
Belediyelerimiz ve müftülüklerimiz Türkiyeden kardeş belediyeler ve kardeş müftülükler edindiler. Onlarda Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları için çalışıyor. Demem o ki, Bulgaristandaki bu derneklerimizle Türkiyedeki kendileriyle uyumlu olabilecek güçlü derneklerle kardeşlik kursalar ve bu şekilde daha bir faal, daha bir güçlü hale gelseler...
Sevgiyle kalın.

PROF. İBRAHİM TATARLI'NIN YENİ KİTABI

İNSAN, ULUS VE AZINLIKLAR HAKLARI
KİTAP PROF. TATARLI'NIN DAHA ÖNCE YAYINLADIĞI İLMİ MAKALELER, GAZETE YAZILARINDAN VE VERDİĞİ RÖPORTAJLARDAN OLUŞUYOR. YAZILARIN ÇOĞUNLUĞU BULGARCA ANCAK TÜRKÇE YAZILAR DA VAR. KİTABIN SONUNDA 320 RESİMDEN OLUŞAN ALBÜMDE ÇOK ORİJİNAL RESİMLER BULUNUYOR.
ELİNİZE SAĞLIK SAYIN TATARLI.
ANCAK KİTABI TEMİN ETMEK İSTEYENLER NASIL ULAŞABİLİR BUNU BİLMİYORUZ.
KİTAPTA SAYIN TATARLI'NIN TELEFONU VERİLMİŞ: +359 885643747

BULGARİSTAN TÜRK GENÇLİĞİ - BTG

KIRCAALİ'YE YAPILACAK YENİ CAMİ PROJESİ



OKURLARIMIZ "KIRCAALİHABER GAZETESİ" DEDİLER
Sitemizi izleyen okurlarımıza sorduğumuz:
Bulgaristanda çıkan Türkçe yayınlardan hangilerini takip ediyorsunuz? Sorusuna okurlarımız yayınlarımızı şöyle sıraladılar.

Birinci - Kırcaali Haber Gazetesi (72%)
İkinci - Zaman Gazetesi (31%)
Üçüncü - Müslümanlar Dergisi (18%)
Dördüncü - Alev Dergisi (9%)
Beşinci - Kaynak Dergisi ve Ümit Dergisi (6%)
Altıncı - Mozaik Dergisi (4%)
Yedinci - Hoşgörü Dergisi (1%)
Anketimize katılıp oy kullananlara teşekkür ederiz. BTG

6 Mayıs 2009 Çarşamba

BULGARİSTAN PARLAMENTOSU MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ 5 TEMMUZ 2009'DA

BULGARİSTAN PARLAMENTOSU MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ 5 TEMMUZ 2009'DA YAPILACAK.

BULGARİSTAN'DA AVRUPA PARLAMENTOSU İÇİN MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ

TARİH: 7 HAZİRAN 2009

CUMHURBAŞKANININ ONAYLADIĞI MERKEZ SEÇİM KURULU:
Başkan:
Svetla Dimitrova - hukukçu
Başkan yardımcıları:
Aleksandır Petrov- matematikçi
Biser Troyanov - hukukçu
Elena Markova - hukukçu
Sekreter:
Mustafa Sali Karadayı - matematikçi
Üyeler:
Aleksandır Andreev - hukukçu
Aleksandır Urumov - dilci
Aleksandır Aleksandrov - hukukçu
Aleksey Trifonov - hukukçu
Asya Velkova - hukukçu
Boyko Grozdanov - mühendis
Erhan Yüksel Çauşev - hukukçu
İvan Davidov - hukukçu
İvanka Grozeva - hukukçu
İlarion İlarionov - matematikçi
Kameliya neykova - hukukçu
Mariya Musorlieva - hukukçu
Meglena Rusenova - hukukçu
Mihail Konstantinov - matematikçi
Orlin İvanov - hukukçu
Ralitsa Negentsova - hukukçu
Rumen Elenski - hukukçu
Rumyana Siderova - hukukçu
Sabriye Tayfi Sapundjieva - hukukçu
Silva Dükyandjieva - hukukçu

23 Nisan 2009 Perşembe

ТRUD GAZETESİ: PROF. NİKOLAY VASİLEV'İN "PANİSLAMİZMİN BOYUTLARI" MAKALESİNE BAŞMÜFTÜLÜKTEN YANIT GELDİ

BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ GENEL SEKRETERİ HÜSEYİN HAFIZOV'UN 23 NİSAN 2009 (PERŞEMBE) TARİHİNDE BULGARİSTAN'IN 1. NUMARALI GAZETESİ TRUD'TA ÇIKAN TAM SAYFA YAZISINI OKURLARIMIZA SUNUYORUZ: PANİSLAMİZİM'DEN PANİDİOTİZME. Prof. Nikolay Vasilev'in Trud Gazetesi için yazdığı "Panislamizmin Boyutları" makalesinde
"Kuran-ı Kerim, terörizmi, fundamentalizmi ve şiddeti dışlamıyor, hadi bunu biraz yumuşatalım - kesin bir dille bunları lanetlemiyor. Otantik (gerçek) İslam, Muhammed'in yazılı mesajlarındaki şekliyle doğası itibarıyle radikaldir." diye yazdı.
Makale yazarının "Kur'an, iyi niyetli olarak uygulanması halinde müslümandan gayri müslimle karşılaştığında yataganı çıkarıp başını almasını emrediyor" tezini öne sürmesi, gazetemiz sayfalarında ciddi polemiğe sebebiyet verdi. Bugün Başmüftülüğün görüşünü yayınlıyoruz.

"Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir)." Kur'an-ı Kerim Bakara Suresi ayet 62.
Sorumlu ve bilinçli bir şekilde İslam dini ile ilgili işlerden ve müslüman cemaatin kendisinden sorumlu Bulgaristan Cumhuriyeti Müslüman Cemaatinin Başmüftülük kurumu olarak şunu ifade ediyoruz ki, şeriatı bir hukuk normu ve kamu otoritesi olarak zorla yürürlüğe koymak için ülke topraklarından bir kısmını başka bir ülke lehine ilhak edilmesi veya tamamıyle ele geçirilmesi gibi herhangi bir amacımız yoktur.
Dini veya dindışı hertürlü aşırılığa, terörizme karşı olduğumuzu kesin bir şekilde beyan ediyoruz, farklı dine mensup insanlar arasında diyalog, tolerans ve barış için can atıyoruz.
Bu beyanımıza rağmen, bize inanmayacağınızı biliyorum, dinimize ve müntesiplerine karşı güvensiz davranmaya devam edeceksiniz ancak ben bunu sizin dikkatinize sunmakla yükümlüyüm. Belki bizim sıradan müslümanlar olarak ta suçumuz var. Nasıl Bulgar toplumunun güvenini kazanmayı başaramadık? Nasıl ve ne ile sizi bu derece korkutabildik ki, bazı partilerin ana varlık nedeni bu korkuyu kullanmaları ve canlı tutmaları olmuştur. Vatanımıza ve onun yurtdaşlarına nasıl zarar veriyoruz ki, bizi gerçek dışı, ispatlanmamış ve uydurulmuş günahlar ve suçlarla itham ediyorsunuz ve bu kadar istenilmeyen olabiliyoruz. Her gün, bir röportajda, makalede veya yorumda, internet forumlarında bile gazeteci, siyasetçi veya vatandaşlar bize bu ülkenin büyük musibeti olduğumuzu epmoze ediyorlar.
Geriye doğru geçmiş yıllara bakıyorum ve ne ile bu düşüncelere sebebiyet verdiğimizi göremiyorum. İslamla gelenek düzeyinde tanıştığım o günleri şimdi nostaljik olarak hatırlıyorum, meşhur bir köy hocasında ilk Kur'an derslerimi, Şumnu Nüvvab İmam Hatip Lisesinde geçen 3 yılımı, beni okutan ve eğiten birçok din dersi öğretmenimi, yuriçinden ve yurtdışından vaizleri ve hoşgörüsüzlük, şiddet ve gayrimüslimlere karşı nefrete dair bir ipucu bile bulamıyorum. Yüzlerce dini toplantıya, seminere, ilmi konferanslara ve birsürü forumlara katıldım ancak hiç birisinde samimi müslüman olarak Prof. Nikolay Vasilev'in ifadesiyle (Trud Gaz. 2 Nisan 2009) nihai hedef - "bütün yeryüzüne sınırsız panislamist bir saldırı, İslam dışı bütün din ve siyasi ideolojileri püskürtmek ve yok etmeğe" doğru çalışmam gerektiği hakkında bir empozeye maruz kalmadım. Nasıl olmuş da bunu bana söylemeyi unutmuşlar. Sıradan vaizler ve imamlarla karşılaşmalarım olduğu gibi birçok İslam ülkesinden makam mevki sahibi şeyhler, alimler, din için çalışanlar ve siyasilerlerle de karşılaşmalarım oldu. Başmüftülükteki resmi makamım sebebiyle epeyce faydalı olabileceğim halde neden bunlardan birisi bir kez dahi olsun kafirlere karşı küresel komplo için beni davet etmedi ve bana görev vermedi. Diyelim ki, benim hocalarım veya meşhur şeyhler işlerini düzgün yapmamışlar, diğer müslümanlar, benim Bulgaristanlı din kardeşelerim böyle mukaddes ve önemli bir amacımızın olduğunu kulağıma fısıldayamazlar mıydı? (Devam edecek)

Тях поне смятам за по-учени и ерудирани, тъй като са завършили в Саудитска Арабия, Йордания, Турция, ВИИ - България, някои са специализирали и в западноевропейски университети. Оказва се, че всички са заговорничели зад гърба ми и ще си спретнат тайно една Ислямска република България, а мен ще ме оставят без ръководен пост. Брей-брей... По джамиите и другите ни общи сбирки привидно се говори и обсъжда съвършенството на Създателя, как да изпълняваме по-стриктно петкратната молитва, че трябва да поддържаме идеална чистота, учат ни да бъдем лоялни и скромни граждани на родината си, че моралът и поведението на мюсюлманина трябва да бъдат безупречни към всички хора и живи твари, че най-съвършената форма да се доближиш до Всевишния Аллах е да радваш другите и да правиш добрини, че не трябва да бъдем алчни, завистливи или сладострастни и т. н., а те в действителност се готвели за люти сражения и джихад. Интересното е, че тези приемливи форми на “умерения” ислям се проповядват и от Главно мюфтийство и са залегнали в програмата за провеждане на стотиците летни и целогодишни курсове по Коран, където хиляди мюсюлманчета се учат на основи на вярата, молитви, морално-етични норми и не ги обучаваме на издръжливост под вода, оцеляване в партизански бой или как да управляват панислямска държава. Аман Аллахъм, аман!

Ще кажете “А, не, не е възможно да няма някакви наченки на ислямски тероризъм, та нали само за това се говори напоследък?” Често брадата на мюсюлманин или забрадката на мюсюлманка се приемат и използват като повод за безпокойство или наченки на опасни тенденции, но нека не забравяме, че те са присъщи и на дълбоко вярващия и следващ каноните християнин - монах или монахиня. Не са чисто ислямски патент, а начин на живот, който води своето начало от древни времена и се свързват със сакралния бит на старозаветните пророци.

В манията си все пак да открия нещо нередно, продължих с изследването на обществото, на нагласите и тенденциите в него. Трябва да има нещо “пан”, иначе няма да се влага толкова държавен, медиен и емоционален ресурс.

И осъзнах, че в действителност има тероризъм, но той не е ислямски. Съществува политически, икономически, автомобилен, мафиотски, криминален, морален, здравен, социален, административен, училищен, хранителен тероризъм, който се проявява ежедневно към всички граждани без разлика на пол, религия, етнос или социален статус. Подложени сме на терор, но той няма връзка с исляма. И разбирам, че дълбоко манипулираното ни общество се хваща на въдицата и вместо да обсъжда и решава реални проблеми, се захваща с въображаеми врагове. Именно в главите ни се създава една нова държава и тя е продукт на

погрешни

възприятия,

страх и невежество - нарича се панидиотизъм. Основали сме си я не на шериатски, а на шарлатански принцип. Подчинена на предразсъдъци, незнание, антагонизъм и липса на любов към ближния. Държава, появила се в нашите души, която е разрушителна и не предлага нищо градивно. Религиите имат своето място и значение в нашето съвремие и тепърва ще бъдем свидетели на техния възход. Дали проф. Василев ще ме заклейми като вероотстъпник на ислямския екстремизъм, като заяви, че не познавам добре “радикалната по своята природа религия”, или ще каже, че съм лицемер, който се опитва да изчисти авторитета на исляма.

Уважаеми читатели, скъпи съграждани, изглежда не е достатъчно да си чел, писал и преподавал 20-30 години. Не е достатъчно да наблюдаваш, а е необходимо да живееш като мюсюлманин или заедно с мюсюлманин, за да разбереш в действителност как стоят нещата в тази общност. Инак рискуваш да попаднеш в излишен патос и словесна еквилибристика. Направих опит да мотивирам причините за страха, но се опитвам да открия поне един сериозен факт, с който да си обясня омразата към исляма, и мюсюлманите в България. Не намирам обяснение.

Ние мюсюлманите обаче няма да се уморим да повтаряме, че ислямът е мир и цели духовно и материално извисяване на всички хора по света. С чистотата на своя живот и пословичното трудолюбие даваме своя принос за развитието на страната.

Какъв е изходът? С присъщите за смирените християни и мюсюлмани скромност и търпение трябва да изчакаме молбата и призива на нашите политици, които ще признаят, че не те, а ние религиозните дейци предлагаме алтернативни методи, подходи и решения за промяната на манталитета, мисленето и начина на живот на подрастващото поколение. Духовната атрофия, разюздания хедонизъм, агресията, културната инфантилност и социалната апатия, обхванала обществото ни, ще се задълбочават и тепърва ще бъдат основна грижа и непреодолим проблем за държавниците ни. Както винаги те ще абдикират и тогава на ход са духовните водачи на нацията. Ерудираните и достолепни християнски духовници ще имат възможността да възродят силния и несломим български дух. Днес опитите и желанието им да помогнат срещат силен отпор, но тепърва ще заемат полагащото им се място, което все още се оспорва.

А ние мюсюлманските духовници отдавна го правим, въпреки незаслужените и несправедливи съмнения и нападки по отношение на нашата дейност. Така заедно евреи, християни, мюсюлмани и самоопределящите се като атеисти ще изградим една модерна, демократична и благоденстваща България!

Хюсеин ХАФЪЗОВ

Авторът е главен секретар на Главното мюфтийство в България

20 Nisan 2009 Pazartesi

BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN MESELELERİNİ KONUŞMAK - Basri Zilabid

Demokrasinin gelmesi ile son 20 yılda Bulgaristan Türkleri'nin tarihi ve kültürü üzerine Bulgaristan'da olsun Türkiye'de olsun azımsanmayacak derecede bilimsel çalışmlar yapıldı, konferanslar tertip edildi. Özgürlük ortamında özellikle Bulgar tarihçileri üzerlerinde bir devlet baskısı hissetmeden çalışmalarını yürüttüler. Ancak bütün bunlar geçmişte olan "tarih"in günümüze aktarımı ve bir nevi bir bilgilendirme idi. Bu çalışmalar hiç şüphesiz çok faydalıdır ve devam etmelidir.
Ancak öbür taraftan "tarihi okumak" kadar "tarih yazmak, tarihe not düşmek, istikbalimizin yol haritasını çizmek" te bizim görevimizdir.
2009 yılı bizim için demokrasi ve özgürlüğün 20. yılı olmakla beraber, Bulgaristan Türklerinin milli meselelerinin konuşulduğu BİRİNCİ MİLLİ TÜRK KONGRESİ'NİN de 80. yıl dönümüdür.
31 Ekim – 3 Kasım 1929'da Sofya'da toplanan Bulgaristan Türkleri'nin Birinci Millî Kongresi'ni kısaca hatırlayalım.
Bulgaristan Türkleri'ni temsilen 450 delegenin katıldığı bir Milli Kongre düzenlenir. Dört gün süren kongrede Bulgaristan Türkleri'nin meseleleri görüşülür ve çözümü için belli kararlar alınır. Kongre aldığı kararları hükümete iletir fakat dikkate alınmaz, uygulanmaz. Buna karşılık Milli Kongre, Bulgaristan Türk varlığına, onun duygu ve dileklerine tercüman olur ve Bulgaristan Türkleri'nin tarihinde derin izler bırakır. Kısaca kendisine faydası olur.
Parti veya dernek, vakıf gibi sivil teşkilatların kongreleri herkesçe malum olduğu üzere genelde 4 yılda bir yapılır. Bulgaristan Türkleri'nin Birinci Milli Kongresi, Bulgaristan kurulduktan 50 yıl sonra yapılmıştır, şu an itibarıyla da birincisinin üzerinden 80 yıl geçmiştir.
Velhasıl,
Yurt dışında çeşitli sempozyumlarda, gösterilerde ve toplantılarda Bulgaristan Türklerini temsilen katılan çok değerli aydınlarımız, Türk kültür merkezi temsilcileri, Türk okuma evi yöneticileri ve Bulgaristan Türklerinin meselelerini kendisine dert edinmiş dava adamları... Bulgaristan Türklerinin ana meselelerinin konuşlacağı ve kararların alınacağı BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN İKİNCİ MİLLİ KONGRESİ fikrini düşünmek, olgunlaştırmak, teşebbüs etmek ve nihayetinde gerçekleştirmek, bizden evvelkilerin açtığı güzel bir çığırı devam ettirmenin yanında Bulgaristan Türklerine bir hayat aşısı olacaktır.

17 Nisan 2009 Cuma

SOFYA'DA TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ KURULDU

Fotograf: Ergül Bayraktar
BNR Bulgar Milli Radyosu Türkçe Yayınlarından Sevda Dükkancı hanımefendinin Doç. İbrahim Yalımov ile gerçekleşirdiği söyleşiyi okurlarımıza sunuyoruz.
Sevda Dükkancı:
İyi akşamlar değerli dinleyiciler ben Sevda Dükkancı.
Kültür sanat ve edebiyata adadığımız bu programla bu Cumartesi de huzurunuzda olucam.Evet yalnız değilim bu akşam.
Bir de konuğum var, çok değerli hem de. Sizin daha önceki yayınlarımızdan, programlarımızdan gerek sosyal faaliyetlerinden de yakından tanıdığınız ve kitaplarıyla da pek tabii tanıdığımız bir aydınımız Doçent İbrahim Yalımov – Sofya Yüksek İslam Enstitüsü rektörü. Ve gelmiş geçmiş zamanların en aydın en bilgili ve gerçekten Bulgaristan kültür ve özellikle bilimsel alanda eğitime önem veren değerli bir ağabeyimiz, değerli bir büyüğümüz.
Hoş geldiniz diyorum öncelikle sayın Yalımov.

Doç. İbrahim Yalımov: Sefa bulduk.
Dükkancı: Geçenlerde DPS - HAK VE ÖZGÜRLÜKLER HAREKETİ Sofya şehir yönetiminin girişimi ile ve özellikle de genç başkan Timur Halilov’un organizasyonuyla başkentte belki de son dönemlerde ilk kez olmak üzere TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ açıldı. Ama tabi ki bundan sonra sadece böyle parti içerisinde değil bütün Bulgaristan’da olup biten Sofya başkentte seyreden bütün kültürel faaliyetler hakkında belki de bir görüş sahibi olacaktır bu dernek, bu kulüp daha sonra gerçekten kültür alanında ve yaşamda bir etken haline gelmesini de umuyor oradaki üyeler. İşte bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜNÜN başkanı da sayın İbrahim Yalımov. Oybirliği ile seçildiniz. Sizi tebrik ediyorum.
Yalımov: Teşekkür ederim.
Dükkancı: Dediğimiz gibi ilk kez başkentte böyle Türk Aydınlar Kulübü açıldı. Sizce bir boşluğu doldurabilir mi? En azından görüşleri ve niyetleri itibarıyla.
Yalımov: Evet. TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ aslında Sofya aydınlarının çoktan beri beklediği, özlemiyle yaşadığı bir oluşum. Gerçi bundan önce de bazı denemeler yapıldı fakat bu denemeler doyurucu bir çalışmaya yönelemediler. Yani bu bizim tarihimizde ilk değil bildiğim kadarıyle 50’li yıllarda daha doğrusu 40’lı yılların ikinci yarısında ellili yılların balarında Sofya’da Türk üniversitelileri kulübü bulunuyormuş fakat totaliter dönemde böyle kulüplere sıcak bakılmıyordu ve eninde sonunda bu kulüpler kapatıldı. Bundan sonra Bulgaristan Türk aydınları ayrı kulüp veya dernek kurarak bir araya gelip çalışamadılar. Sözüm ona “kimliğe dönüş” döneminde biz birçok şeyi kaybettik. Kaybettiklerimiz arasında başlıcası kültürümüz. Bizi kültürümüzden koparmaya çalıştılar ve belirli bir dönem hele de genç kuşaklar kültürümüzden koptu. Onun için demokrasi dönemine geçişin ilk yıllarında da biz benzeri bir kulübü kurmaya çalıştık. Ve belirli ölçüde kuruldu fakat onu kuranlarla daha sonra yönetimi ele geçirenler başka yöne yönelttiler böylece Sofya aydınları boşta kaldılar. Bir araya gelip bizim kültürümüzle ilgili sorunları ele alıp irdeleyemediler, herhangi bir fikir oluşturup ortaya atamadılar. Bu bakımdan ben bizim kurduğumuz bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜNÜN bu boşluğu dolduracağına inanıyorum. Gerçi bu kısa bir zamanda olmayacak, zaman gerek. Biz şimdi çalışmalarımıza başlayacağız, yavaş yavaş çalışmalarımızı genişleteceğiz ve derinleştireceğiz. O zaman işte, boşluk tamamen doldurulmuş olacak.
Dükkancı: Belki de diğerlerinden farklı olarak nedir efendim bu kulüp olarak adlandırdığımız dernekte ki şuanda zaten hukuksal bir temeli olmasa da ileri doğru ya sivil toplum örgütü ya bir okuma evi olarak ta faaliyetlerine devam edecek inşallah diyorum, ama ilk defa bilim adamlarından gazetecilere kadar şairlerden başka yönlerde çalışmış bütün alanlardaki temsilcileri bir araya getirdi. İddiali olmasak ta bundan sonra ben eminim ki bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ en azından bir araya gelerek kahvemizi beraber içerek dertlerimizi hep birlikte paylaşarak gerçekten olumlu ve kesin neticeleri de beraberinde getirecektir. Somut bir takım önerilerimizle de işte örneğin hemen ilk faaliyetlerden biri Pazartesi günü Kültür bakan yardımcısı Nadejda Zaharieva ile görüşmede evet Türk kültür adamları acaba neyi istiyor neyin eksikliğini hissediyor hemen masaya oturtulacak yani bir nevi sizler bizim sözcümüz olacaksınız.

Yalımov: Evet yani aydınlar kulübü bence çok yönlü çalışmalara başlayacak. Çok yönlü değince sizinde belirttiğiniz gibi aramızda gazeteci var, bilim adamı var, aramızda şair var, yazar var şarkıcı var gelecekte ümit ederim daha da yeni üyeler katılacak aramıza bunlar kendi alanlarında belirli çalışmalar yapmakta bugün de. Kulübün amacı her yaratıcı ile ayrı ayrı görüşerek üyelerle birlikte görüşerek bir taraftan onun çalışmaları ile ilgili bilgiler edinmek, onun ulaştığı başarıları paylaşmak, öte taraftan da benim kanaatıma göre çeşitli kurumlarda çalışan çeşitli gazetelerde yayın evlerinde bilimsel enstitülerde çalışan aydınlarımızı biz, bizim kültür ve tarih konularımıza yöneltmeğe çalışacağız. Yani oradaki çalışmalarını daha fazla Bulgaristan Türklerinin kültürü, tarihi geçmişiyle ilgili konulara yönelterek bazı özel konuları biz kendimiz işleyerek Bulgaristan kamuoyuna ulaştırmaya çalışacağız.
Dükkancı:Pek tabiî ki
Yalımov: Öte taraftan da sizin söylediğiniz gibi, biz Sofya’da milletvekilleri ile bakan yardımcıları hatta bakanlarla görüşerek bir taraftan kültür alanında Bulgaristan’da neler yapıldığına dair bilgiler edinicez, çünkü bunları bütün olarak izleyememekte. Öte taraftan da bu sohbetlerde herhalde birtakım fikirler ortaya çıkacak önerilerde bulunacağız. Böylece Bulgaristan’daki Türk kültürünün daha da canlanmasına daha da ileri götürülmesine, geliştirilmesine katkıda bulunacağız kanaatındayım.
Dükkancı: bu ara tabiî ki şöyle önemli bir insani yönü de unutulmamalı işte Türk kültür adamları veya en azından Türk temsilcileri burada Sofya’da yaşayan Türkler aslında irbirini tanımıyor. Bu şekilde yeni eski, genç yaşlı insanlarımız aydınlarımız arasında bağlar pekiştirilmiş olacak tanışmalarla kaynaşmalarla gerçekten. Eminim ki, sizin deneyiminiz sizin bilginiz ve biz daha gençlerin enerjisi ile tabiri caizse modern bir kelime ile olumlu bir sinerji oluşabilir.
Yalımov: evet sizin söylediğinizle ilgili de şunu belirtebilirim. Biz her şeyden önce eski ve yeni kuşaklar arasında bir bağ kurmaya çalışacağız. Zannettiğime göre böyle bir kopukluk var. Bu kopukluk yalnız kuşaklar arası kopukluk değil. Benim kanaatıma göre gençler genellikle bizim kültür mirasımızdan da belirli ölçüde kopuk. Biz yaşlılar eğer imkan olursa elimizi olduğu kadar bu eski kültür geleneği yeni kuşaklara aktarmaya çalışacağız.
Dükkancı: tabi bu çok önemli. Sık sık konuşuyoruz, tekrarlamadan edemem. Demokrasi döneminde edinimler az değildi. Kültür sanat edebiyat yolunda atılan adımlar acaba yeterli miydi. Yoksa arka planda mı kaldı.
Yalımov: az önce de belirttiğim gibi hele de 70’li ve 80’li yıllarda bizim kültürümüz donduruldu, gelişmedi, geliştirilmedi. Demokrasiye geçişte bir uyanış dönemine girmiş oluyoruz. Yeni haklardan yararlanarak hemen bütün yaratıcılarımız kendi sahasında ürünler yarattılar. Hemen hemen tüm yazar ve şairlerimiz birer ikişer hatta beşer kitap yayınladı. Bilim alanında çalışan arkadaşlarımız da çeşitli alanlarda özellikle tarih ve kültür alanında bazı eserler ortaya koydular. Öyle ki, buraya şunu da ekleyebiliriz zaman zaman çeşitli gazeteler ve dergiler yayınlanmaya başladı. Maalesef bunların çoğu özellikle gazeteler haftalık gazeteler uzun zaman hayatta kalamadılar. Yani yayın hayatını sürdüremediler. Bu daha fazla mali yetersizlikten dolayı gazetelerin kapanması gerekti. Bu çalışmalar benim kanaatıma göre doyurucu değil, yeterli değil. Her şeyden önce bu çalışmalar belirli ölçüde dağınık çalışmalar. Öte taraftan yaratıcılarımız eserleri bizim okuyucularımıza ulaşamamakta. Bizim ortaya attığımız tezleri onlar görüp üzerinde düşünememekte. Öte taraftan da kültü gelişmemiz benim kanaatıma göre öyle bir düzeye ulaştı ki, bundan böyle daha yüksek bi araşama götürmek zorundayız biz kültürümüzü. Örneğin kültürden bahsederken Bulgaristan Türklerinin en gelişmiş kültürü edebiyat alanında aranmalıdır. Yani edebiyat sahasında Bulgaristan Türkleri Osmanlı döneminde daha sonra çarlık döneminde ve hatta totaliter dönemin ellili ve altmışlı yıllarında birhayli…
Dükkancı: her zaman güçlü bir kaleme sahiptir.
Yalımov: evet , hatta yeni yeni eserler yaratıldı bu dönemde. Mesela hikayecilik geliştirildi roman yazılmaya başlandı.
Dükkancı: geçenlerde örneğin Sabri Tata’nın Gün Doğarken adlı ilk Türkçe romanın basılışının 40. yılı sanırım kutlandı. Böyle eski bir tarihe uzanan edebiyatımız var.
Yalımov: edebiyat alanında geleneğimiz var. Folklor, halk edebiyatı alanında da geleneğimiz var. Fkat bu folklor üzerine yeni bir takım eserler yaratılması gerekir. Örneğin halk oyunlarından halk türkülerinden modern türkülere modern oyunlara gidilmesi gerekiyor. Benim kanaatıma göre bizim kültür alanında en büyük kusurumuz yahutta yetersizliğimiz kendi kültürümüzün tarihini araştırıp onu irdelemememiz. Yani Bulgaristan Türklerinin kültürüyle ilgili hele de az önce edebiyattan bahsettik bu demokratik önemde Bulgaristan Türk edebiyatının tarihi ile ilgili maalesef böyle ciddi araştırmalar ortaya koyulamadı. Öte taraftan yetersizlik bence şundan ileri gelmekte. Biz bir araya gelemiyoruz, güçlerimizi birleştiremiyoruz. Onun için de bilim alanında gerekeni yapamıyoruz yani ikinci yetersizliğimiz benim kanaatıma göre bilimse alanda. Yakında bir takım araştırmalar, deliller elime geçti onlara bakacak olursak biz Bulgaristan Türleri bilim alanında ilerleme şöyle dursun belirli ölçüde gerilemeye başladık. Örneğin Bulgarlar arasında 10 binden fazla bilim doktoru var. Türkler arasında bunların sayısı 16. Şuanda Bulgaristan’da kadrolu olarak çalışan tek bir Türk profesör bulunmamaktadır. 3 profesörümüz var bunların üçü de emekliye ayrıldı. Doçentlerin sayısı da 2-3’ü geçmiyor. Bizi amacımız bence yalnız Türk edebiyatı, Türk dili İslam ilahiyatı alanlarında bilim adamı yetiştirmekle kalmamalı.
Dükkancı: her alanda kendimizi göstermemiz kanıtlamamız gerekiyor. Doçent Yalımov n yazık ki bu konu o kadar geniş o kadar kapsamlı ki, konuşulacak o kadar şeyler var ki hele tarihten günümüze kadar bizim zamanımız buna hiç yetmez. O yüzden şimdiden daha sizi önümüzdeki programlardan birine yine davet etmeyi düşünüyorum. Eğer tabi kabul ederseniz ki edeceğinizi umuyorum. Sadece isterseniz biz bu aydınları bir araya getiren kulüpten bahsedelim faaliyetlerimiz böyle önümüzdeki haftalarda günlerde yanılmıyorsam her Cuma artık sizin bir toplantı yeriniz olacak.
Söyleşiyi yazıya döken: Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

KAÇIRILAN BULGAR İŞADAMI KİROV 1 MİLYON LEVA KARŞILIĞINDA SERBEST BIRAKILDI

Son zamanlarda Bulgaristan'da fidye için kaçırma olaylarında bir artış gözleniyor. En son Kirov Holding sahibi Kiro Kirov 27 martta Sofya'nın banliyosu Bankya'daki evinin önünden kaçırıldı.
18 gün sonra oğlu tarafından 1 MİLYON leva (510 BİN euro) ödendikten sonra serbest bırakıldı.
Kiro Kirov serbest bırakıldıktan sonra Trud Gazetesine yaptığı açıklamada şöyle diyor: Ben bu ülkede, devlete tonlarca para veren insanlardan biriyim. Bu olaydan sonra devlete küsüm. BTG

15 Nisan 2009 Çarşamba

CUMHURBAŞKANI ÖFKELİ, % 8 SEÇİM BARAJINI VETO ETTİ

Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov parlamento tarafından 14 Nisan’da Seçim Kanunu’nda kabul edilen değişikliklerin tekrar görüşülmesi için meclise geri gönderdi.
Devlet Başkanı, milletvekillerinden şimdiye kadar yürürlükte olan seçim barajını düzenleyen 3. paragrafın, 4. noktasında yapılan değişikliklerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor.

Kaynak: www.dnes.bg
Çeviri: BTG

BULGARİSTAN MECLİSE GİRME BARAJINI YÜKSELTTİ

Bulgaristan Parlamentosu Pazartesi günü, partilerin iki veya daha fazla olarak seçim koalisyonları için meclise girme barajını % 4'ten % 8'e yükseltti. Tek başına seçime giren partiler için baraj % 4 olarak kaldı. Bu durum sağ partilerin şansını daha zayıflatacağa benziyor.
Muhalefet, Bulgar Sosyalist Partisi ve onun "anahtar partnörü" koalisyon ortağı Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin teşebbüsü ile yapılan bu değişikliği haksız ve son dakikada yapıldığı için antidemokratik bulduğunu belirterek kınadı.
Eğer kabul edilen kanun değişikliği cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa yürürlüğe girecek. BTG

13 Nisan 2009 Pazartesi

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN NİSAN '09 SAYISI ÇIKTI



RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYINIZ.
BTG

BULGARİSTAN ÜZERİNDEN GİDECEKLER İÇİN HACILIK İLANI

BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ BU YIL İÇİN HACC KAYIT KAMPANYASINI BAŞLATTI. OTOBÜSLE GİTMEK İSTEYENLER İÇİN ÜCRET 1690 DOLAR, UÇAKLA GİTMEK İSTEYENLER İÇİN 2100 EURO. RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYINIZ.


BTG

9 Nisan 2009 Perşembe

Ahmed Doğan: Allah versin de olsun, ama şüpheliyim


Hak ve Özgürlükler Hareketi lideri Ahmet Doğan sürpriz bir şekilde pralamentoya geldi.
Geliş nedeni Millet Meclisinin başkan yardımcısı Ünal Lütfi'nin 65. yıldönümüydü.
Doğan birkaç saat meclis grubunun odasında kaldıktan sonra meclisi terketti.
Çıkışta bir ordu gazeteci tarafından etrafı sarılmış bir halde, kendisine "Bir sonraki hükümetin HÖH'ün katılımı olmadan kurulması mümkün mü?" sorusu yoneltildi.
Ahmed Doğan: Allah versin de olsun, ama şüpheliyim.

Kaynak: www.dnes.bg
Türkçe'ye çeviren: BTG

8 Nisan 2009 Çarşamba

ÖZÜMÜZE DÖNMELİYİZ

1944 ile 1989 yılları arasında geçen komünist dönemde Bulgaristan Türklerinin özlerini oluşturan değerlerin üzerinden silindirle geçildiği bir gerçek. O dönemlerde yürütülen büyük ateizm propagandasının etkileri nesiller üzerinde hala devam ediyor. Özellikle Bulgaristan Türk gençleri arasında gözlemlediğim inançsızlık, başıboşluk, gayesizlik, idealsizlik had safhada.
Evet demokrasinin gelmesi ile temel hak ve özgürlüklerimizin birçoğunu elde ettik. Ama malesef kullanmadık ve hala yeterince kullanmıyoruz. Bu bakımdan artık silkinme ve kendimize gelme zamanıdır. Bizi biz yapan özümüzü bilmek ona göre yaşamak ve öz değerlerimizle yetiştirdiğimiz nesiller geriye bırakmak ana vazifemizdir.
Bulgaristan Türk topluluğunun özünü İslam ve Türklük oluşturur kanaatimizce. İnsanı yaratan Allah'tır. Bu sebeple kişinin yaradıcısı ile bağlılığı ırki bağlılığından önce gelir. Dolayısıyla önce Müslüman sonra Türküz.
Müslüman olmak öncelikle inançlı olmayı gerektirir. Hem ateist hem müslüman olunmaz. Müslüman Allah'ın varlığına birliğine, bu dünyadan sonra cennet ve cehennemin var olduğu ahiret diye bir alemin varlığına, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanır.
Müslüman diliyle Allah'tan başka ilah olmadığını ve Muhammed'in O'nun kulu ve peygamberi olduğunu söyler, namaz kılar, oruç tutar, zenginse zekat verir ve imkanı varsa hacca gider.
Müslüman, Allaha ortak koşmaz, haksız yere insan öldürmez, zina etmez, büycülük yapmaz ve yapana başvurmaz, harpten kaçmaz, yetim malı yemez, faizle iştigal etmez, namuslu kadına iftira etmez. Müslüman güzel ahlak sahibidir.
Türklük dediğimiz şey geldiğimiz soydur.
Türklüğümüz bizim tarihimiz, dilimiz, kültürümüz, yeryüzüne bıraktığımız izlerimizdir.
Bugün maalesef birçok Bulgaristan Türkü, Türk olmayı "Türk adı taşımak" ve "yarım yamalak Türkçe konuşmak" olarak anlıyor. Bu durumu düzeltmek ve öz değerlerimize dönmek, kimliğimizi oluşturan ana unsurları genç nesillere aktarmak, öğretmek, bir ideal aşılamak imkanı olan her Bulgaristan Türkü'nün boyun borcudur.

6 Nisan 2009 Pazartesi

DPS ORDU VE İSTİHBARATTA DAHA FAZLA AZINLIK İSTİYOR

DPS dün, istihbarat ve orduda azınlıkların daha fazla temsilcileri olması gerektiğini belirtti. Mevcut oran demografik haritaya uymuyormuş.
Sofya'da "Güvenlik sektöründe profesyonel gelişim için fırsat eşitliği sağlamak" konulu tartışmalı toplantı düzenleyen Avrupa Parlamentosu milletvekili Metin Kazak'ın gazetecilere yaptığı açıklamada resmi olmayan bilgilere göre askeriyedeki azınlık temsilcileri %1'in altında.
Kazak bunun azınlık kontenjanı ile bir ilgisinin olmadığını açıkça belirtti.
Buradaki fikir azınlığa mensup insanları cesaretlendirerek bu yapılarda görev almak için aday olmaları. Aynı şekilde bu yapıların da bu gibi insanlara daha açık olması için bir takım teşvik edici önlemlerin alınması. Örneği şu anda, azınlık temsilcisi İçişleri bakanlığına başvurduğunda çok subjektiv olan ve itirazı mümkün olmayan psikolojik testleri geçememektedir.
Avrupa milletvekili Kazak tezini desteklemek için bir argüman daha söyledi: İslam ülkelerindeki misyonlar için müslüman askerler daha faydalı olacak.

Kaynak Trud Gazetesi www.trud.bg
Türkçeye çeviren: Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

1 Nisan 2009 Çarşamba

BİRİNCİ ANKETİMİZİN SONUÇLARI

Ahmed Doğan dışında "demokrat" olarak en çok beğendiğiniz Bulgar politikacı kimdir? sorumuza 63 ziyaretçimiz cevap vermiş. İşte sonuçlar:

Georgi Pırvanov - % 17
Sergey Stanişev - % 9
Simeon Sakskoburggotski - % 6
Boyko Borisov - % 6
İvan Kostov - % 4
Anastasia Mozer - % 1
Hiçbiri - % 53

MUHSİN BAŞKAN MEKANIN CENNET OLSUN

"ALLAH'A AİDİZ VE O'NA DÖNECEĞİZ"
ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN!