17 Nisan 2009 Cuma

SOFYA'DA TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ KURULDU

Fotograf: Ergül Bayraktar
BNR Bulgar Milli Radyosu Türkçe Yayınlarından Sevda Dükkancı hanımefendinin Doç. İbrahim Yalımov ile gerçekleşirdiği söyleşiyi okurlarımıza sunuyoruz.
Sevda Dükkancı:
İyi akşamlar değerli dinleyiciler ben Sevda Dükkancı.
Kültür sanat ve edebiyata adadığımız bu programla bu Cumartesi de huzurunuzda olucam.Evet yalnız değilim bu akşam.
Bir de konuğum var, çok değerli hem de. Sizin daha önceki yayınlarımızdan, programlarımızdan gerek sosyal faaliyetlerinden de yakından tanıdığınız ve kitaplarıyla da pek tabii tanıdığımız bir aydınımız Doçent İbrahim Yalımov – Sofya Yüksek İslam Enstitüsü rektörü. Ve gelmiş geçmiş zamanların en aydın en bilgili ve gerçekten Bulgaristan kültür ve özellikle bilimsel alanda eğitime önem veren değerli bir ağabeyimiz, değerli bir büyüğümüz.
Hoş geldiniz diyorum öncelikle sayın Yalımov.

Doç. İbrahim Yalımov: Sefa bulduk.
Dükkancı: Geçenlerde DPS - HAK VE ÖZGÜRLÜKLER HAREKETİ Sofya şehir yönetiminin girişimi ile ve özellikle de genç başkan Timur Halilov’un organizasyonuyla başkentte belki de son dönemlerde ilk kez olmak üzere TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ açıldı. Ama tabi ki bundan sonra sadece böyle parti içerisinde değil bütün Bulgaristan’da olup biten Sofya başkentte seyreden bütün kültürel faaliyetler hakkında belki de bir görüş sahibi olacaktır bu dernek, bu kulüp daha sonra gerçekten kültür alanında ve yaşamda bir etken haline gelmesini de umuyor oradaki üyeler. İşte bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜNÜN başkanı da sayın İbrahim Yalımov. Oybirliği ile seçildiniz. Sizi tebrik ediyorum.
Yalımov: Teşekkür ederim.
Dükkancı: Dediğimiz gibi ilk kez başkentte böyle Türk Aydınlar Kulübü açıldı. Sizce bir boşluğu doldurabilir mi? En azından görüşleri ve niyetleri itibarıyla.
Yalımov: Evet. TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ aslında Sofya aydınlarının çoktan beri beklediği, özlemiyle yaşadığı bir oluşum. Gerçi bundan önce de bazı denemeler yapıldı fakat bu denemeler doyurucu bir çalışmaya yönelemediler. Yani bu bizim tarihimizde ilk değil bildiğim kadarıyle 50’li yıllarda daha doğrusu 40’lı yılların ikinci yarısında ellili yılların balarında Sofya’da Türk üniversitelileri kulübü bulunuyormuş fakat totaliter dönemde böyle kulüplere sıcak bakılmıyordu ve eninde sonunda bu kulüpler kapatıldı. Bundan sonra Bulgaristan Türk aydınları ayrı kulüp veya dernek kurarak bir araya gelip çalışamadılar. Sözüm ona “kimliğe dönüş” döneminde biz birçok şeyi kaybettik. Kaybettiklerimiz arasında başlıcası kültürümüz. Bizi kültürümüzden koparmaya çalıştılar ve belirli bir dönem hele de genç kuşaklar kültürümüzden koptu. Onun için demokrasi dönemine geçişin ilk yıllarında da biz benzeri bir kulübü kurmaya çalıştık. Ve belirli ölçüde kuruldu fakat onu kuranlarla daha sonra yönetimi ele geçirenler başka yöne yönelttiler böylece Sofya aydınları boşta kaldılar. Bir araya gelip bizim kültürümüzle ilgili sorunları ele alıp irdeleyemediler, herhangi bir fikir oluşturup ortaya atamadılar. Bu bakımdan ben bizim kurduğumuz bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜNÜN bu boşluğu dolduracağına inanıyorum. Gerçi bu kısa bir zamanda olmayacak, zaman gerek. Biz şimdi çalışmalarımıza başlayacağız, yavaş yavaş çalışmalarımızı genişleteceğiz ve derinleştireceğiz. O zaman işte, boşluk tamamen doldurulmuş olacak.
Dükkancı: Belki de diğerlerinden farklı olarak nedir efendim bu kulüp olarak adlandırdığımız dernekte ki şuanda zaten hukuksal bir temeli olmasa da ileri doğru ya sivil toplum örgütü ya bir okuma evi olarak ta faaliyetlerine devam edecek inşallah diyorum, ama ilk defa bilim adamlarından gazetecilere kadar şairlerden başka yönlerde çalışmış bütün alanlardaki temsilcileri bir araya getirdi. İddiali olmasak ta bundan sonra ben eminim ki bu TÜRK AYDINLAR KULÜBÜ en azından bir araya gelerek kahvemizi beraber içerek dertlerimizi hep birlikte paylaşarak gerçekten olumlu ve kesin neticeleri de beraberinde getirecektir. Somut bir takım önerilerimizle de işte örneğin hemen ilk faaliyetlerden biri Pazartesi günü Kültür bakan yardımcısı Nadejda Zaharieva ile görüşmede evet Türk kültür adamları acaba neyi istiyor neyin eksikliğini hissediyor hemen masaya oturtulacak yani bir nevi sizler bizim sözcümüz olacaksınız.

Yalımov: Evet yani aydınlar kulübü bence çok yönlü çalışmalara başlayacak. Çok yönlü değince sizinde belirttiğiniz gibi aramızda gazeteci var, bilim adamı var, aramızda şair var, yazar var şarkıcı var gelecekte ümit ederim daha da yeni üyeler katılacak aramıza bunlar kendi alanlarında belirli çalışmalar yapmakta bugün de. Kulübün amacı her yaratıcı ile ayrı ayrı görüşerek üyelerle birlikte görüşerek bir taraftan onun çalışmaları ile ilgili bilgiler edinmek, onun ulaştığı başarıları paylaşmak, öte taraftan da benim kanaatıma göre çeşitli kurumlarda çalışan çeşitli gazetelerde yayın evlerinde bilimsel enstitülerde çalışan aydınlarımızı biz, bizim kültür ve tarih konularımıza yöneltmeğe çalışacağız. Yani oradaki çalışmalarını daha fazla Bulgaristan Türklerinin kültürü, tarihi geçmişiyle ilgili konulara yönelterek bazı özel konuları biz kendimiz işleyerek Bulgaristan kamuoyuna ulaştırmaya çalışacağız.
Dükkancı:Pek tabiî ki
Yalımov: Öte taraftan da sizin söylediğiniz gibi, biz Sofya’da milletvekilleri ile bakan yardımcıları hatta bakanlarla görüşerek bir taraftan kültür alanında Bulgaristan’da neler yapıldığına dair bilgiler edinicez, çünkü bunları bütün olarak izleyememekte. Öte taraftan da bu sohbetlerde herhalde birtakım fikirler ortaya çıkacak önerilerde bulunacağız. Böylece Bulgaristan’daki Türk kültürünün daha da canlanmasına daha da ileri götürülmesine, geliştirilmesine katkıda bulunacağız kanaatındayım.
Dükkancı: bu ara tabiî ki şöyle önemli bir insani yönü de unutulmamalı işte Türk kültür adamları veya en azından Türk temsilcileri burada Sofya’da yaşayan Türkler aslında irbirini tanımıyor. Bu şekilde yeni eski, genç yaşlı insanlarımız aydınlarımız arasında bağlar pekiştirilmiş olacak tanışmalarla kaynaşmalarla gerçekten. Eminim ki, sizin deneyiminiz sizin bilginiz ve biz daha gençlerin enerjisi ile tabiri caizse modern bir kelime ile olumlu bir sinerji oluşabilir.
Yalımov: evet sizin söylediğinizle ilgili de şunu belirtebilirim. Biz her şeyden önce eski ve yeni kuşaklar arasında bir bağ kurmaya çalışacağız. Zannettiğime göre böyle bir kopukluk var. Bu kopukluk yalnız kuşaklar arası kopukluk değil. Benim kanaatıma göre gençler genellikle bizim kültür mirasımızdan da belirli ölçüde kopuk. Biz yaşlılar eğer imkan olursa elimizi olduğu kadar bu eski kültür geleneği yeni kuşaklara aktarmaya çalışacağız.
Dükkancı: tabi bu çok önemli. Sık sık konuşuyoruz, tekrarlamadan edemem. Demokrasi döneminde edinimler az değildi. Kültür sanat edebiyat yolunda atılan adımlar acaba yeterli miydi. Yoksa arka planda mı kaldı.
Yalımov: az önce de belirttiğim gibi hele de 70’li ve 80’li yıllarda bizim kültürümüz donduruldu, gelişmedi, geliştirilmedi. Demokrasiye geçişte bir uyanış dönemine girmiş oluyoruz. Yeni haklardan yararlanarak hemen bütün yaratıcılarımız kendi sahasında ürünler yarattılar. Hemen hemen tüm yazar ve şairlerimiz birer ikişer hatta beşer kitap yayınladı. Bilim alanında çalışan arkadaşlarımız da çeşitli alanlarda özellikle tarih ve kültür alanında bazı eserler ortaya koydular. Öyle ki, buraya şunu da ekleyebiliriz zaman zaman çeşitli gazeteler ve dergiler yayınlanmaya başladı. Maalesef bunların çoğu özellikle gazeteler haftalık gazeteler uzun zaman hayatta kalamadılar. Yani yayın hayatını sürdüremediler. Bu daha fazla mali yetersizlikten dolayı gazetelerin kapanması gerekti. Bu çalışmalar benim kanaatıma göre doyurucu değil, yeterli değil. Her şeyden önce bu çalışmalar belirli ölçüde dağınık çalışmalar. Öte taraftan yaratıcılarımız eserleri bizim okuyucularımıza ulaşamamakta. Bizim ortaya attığımız tezleri onlar görüp üzerinde düşünememekte. Öte taraftan da kültü gelişmemiz benim kanaatıma göre öyle bir düzeye ulaştı ki, bundan böyle daha yüksek bi araşama götürmek zorundayız biz kültürümüzü. Örneğin kültürden bahsederken Bulgaristan Türklerinin en gelişmiş kültürü edebiyat alanında aranmalıdır. Yani edebiyat sahasında Bulgaristan Türkleri Osmanlı döneminde daha sonra çarlık döneminde ve hatta totaliter dönemin ellili ve altmışlı yıllarında birhayli…
Dükkancı: her zaman güçlü bir kaleme sahiptir.
Yalımov: evet , hatta yeni yeni eserler yaratıldı bu dönemde. Mesela hikayecilik geliştirildi roman yazılmaya başlandı.
Dükkancı: geçenlerde örneğin Sabri Tata’nın Gün Doğarken adlı ilk Türkçe romanın basılışının 40. yılı sanırım kutlandı. Böyle eski bir tarihe uzanan edebiyatımız var.
Yalımov: edebiyat alanında geleneğimiz var. Folklor, halk edebiyatı alanında da geleneğimiz var. Fkat bu folklor üzerine yeni bir takım eserler yaratılması gerekir. Örneğin halk oyunlarından halk türkülerinden modern türkülere modern oyunlara gidilmesi gerekiyor. Benim kanaatıma göre bizim kültür alanında en büyük kusurumuz yahutta yetersizliğimiz kendi kültürümüzün tarihini araştırıp onu irdelemememiz. Yani Bulgaristan Türklerinin kültürüyle ilgili hele de az önce edebiyattan bahsettik bu demokratik önemde Bulgaristan Türk edebiyatının tarihi ile ilgili maalesef böyle ciddi araştırmalar ortaya koyulamadı. Öte taraftan yetersizlik bence şundan ileri gelmekte. Biz bir araya gelemiyoruz, güçlerimizi birleştiremiyoruz. Onun için de bilim alanında gerekeni yapamıyoruz yani ikinci yetersizliğimiz benim kanaatıma göre bilimse alanda. Yakında bir takım araştırmalar, deliller elime geçti onlara bakacak olursak biz Bulgaristan Türleri bilim alanında ilerleme şöyle dursun belirli ölçüde gerilemeye başladık. Örneğin Bulgarlar arasında 10 binden fazla bilim doktoru var. Türkler arasında bunların sayısı 16. Şuanda Bulgaristan’da kadrolu olarak çalışan tek bir Türk profesör bulunmamaktadır. 3 profesörümüz var bunların üçü de emekliye ayrıldı. Doçentlerin sayısı da 2-3’ü geçmiyor. Bizi amacımız bence yalnız Türk edebiyatı, Türk dili İslam ilahiyatı alanlarında bilim adamı yetiştirmekle kalmamalı.
Dükkancı: her alanda kendimizi göstermemiz kanıtlamamız gerekiyor. Doçent Yalımov n yazık ki bu konu o kadar geniş o kadar kapsamlı ki, konuşulacak o kadar şeyler var ki hele tarihten günümüze kadar bizim zamanımız buna hiç yetmez. O yüzden şimdiden daha sizi önümüzdeki programlardan birine yine davet etmeyi düşünüyorum. Eğer tabi kabul ederseniz ki edeceğinizi umuyorum. Sadece isterseniz biz bu aydınları bir araya getiren kulüpten bahsedelim faaliyetlerimiz böyle önümüzdeki haftalarda günlerde yanılmıyorsam her Cuma artık sizin bir toplantı yeriniz olacak.
Söyleşiyi yazıya döken: Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

KAÇIRILAN BULGAR İŞADAMI KİROV 1 MİLYON LEVA KARŞILIĞINDA SERBEST BIRAKILDI

Son zamanlarda Bulgaristan'da fidye için kaçırma olaylarında bir artış gözleniyor. En son Kirov Holding sahibi Kiro Kirov 27 martta Sofya'nın banliyosu Bankya'daki evinin önünden kaçırıldı.
18 gün sonra oğlu tarafından 1 MİLYON leva (510 BİN euro) ödendikten sonra serbest bırakıldı.
Kiro Kirov serbest bırakıldıktan sonra Trud Gazetesine yaptığı açıklamada şöyle diyor: Ben bu ülkede, devlete tonlarca para veren insanlardan biriyim. Bu olaydan sonra devlete küsüm. BTG

15 Nisan 2009 Çarşamba

CUMHURBAŞKANI ÖFKELİ, % 8 SEÇİM BARAJINI VETO ETTİ

Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov parlamento tarafından 14 Nisan’da Seçim Kanunu’nda kabul edilen değişikliklerin tekrar görüşülmesi için meclise geri gönderdi.
Devlet Başkanı, milletvekillerinden şimdiye kadar yürürlükte olan seçim barajını düzenleyen 3. paragrafın, 4. noktasında yapılan değişikliklerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor.

Kaynak: www.dnes.bg
Çeviri: BTG

BULGARİSTAN MECLİSE GİRME BARAJINI YÜKSELTTİ

Bulgaristan Parlamentosu Pazartesi günü, partilerin iki veya daha fazla olarak seçim koalisyonları için meclise girme barajını % 4'ten % 8'e yükseltti. Tek başına seçime giren partiler için baraj % 4 olarak kaldı. Bu durum sağ partilerin şansını daha zayıflatacağa benziyor.
Muhalefet, Bulgar Sosyalist Partisi ve onun "anahtar partnörü" koalisyon ortağı Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin teşebbüsü ile yapılan bu değişikliği haksız ve son dakikada yapıldığı için antidemokratik bulduğunu belirterek kınadı.
Eğer kabul edilen kanun değişikliği cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa yürürlüğe girecek. BTG

13 Nisan 2009 Pazartesi

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN NİSAN '09 SAYISI ÇIKTI



RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYINIZ.
BTG

BULGARİSTAN ÜZERİNDEN GİDECEKLER İÇİN HACILIK İLANI

BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ BU YIL İÇİN HACC KAYIT KAMPANYASINI BAŞLATTI. OTOBÜSLE GİTMEK İSTEYENLER İÇİN ÜCRET 1690 DOLAR, UÇAKLA GİTMEK İSTEYENLER İÇİN 2100 EURO. RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYINIZ.


BTG

9 Nisan 2009 Perşembe

Ahmed Doğan: Allah versin de olsun, ama şüpheliyim


Hak ve Özgürlükler Hareketi lideri Ahmet Doğan sürpriz bir şekilde pralamentoya geldi.
Geliş nedeni Millet Meclisinin başkan yardımcısı Ünal Lütfi'nin 65. yıldönümüydü.
Doğan birkaç saat meclis grubunun odasında kaldıktan sonra meclisi terketti.
Çıkışta bir ordu gazeteci tarafından etrafı sarılmış bir halde, kendisine "Bir sonraki hükümetin HÖH'ün katılımı olmadan kurulması mümkün mü?" sorusu yoneltildi.
Ahmed Doğan: Allah versin de olsun, ama şüpheliyim.

Kaynak: www.dnes.bg
Türkçe'ye çeviren: BTG

8 Nisan 2009 Çarşamba

ÖZÜMÜZE DÖNMELİYİZ

1944 ile 1989 yılları arasında geçen komünist dönemde Bulgaristan Türklerinin özlerini oluşturan değerlerin üzerinden silindirle geçildiği bir gerçek. O dönemlerde yürütülen büyük ateizm propagandasının etkileri nesiller üzerinde hala devam ediyor. Özellikle Bulgaristan Türk gençleri arasında gözlemlediğim inançsızlık, başıboşluk, gayesizlik, idealsizlik had safhada.
Evet demokrasinin gelmesi ile temel hak ve özgürlüklerimizin birçoğunu elde ettik. Ama malesef kullanmadık ve hala yeterince kullanmıyoruz. Bu bakımdan artık silkinme ve kendimize gelme zamanıdır. Bizi biz yapan özümüzü bilmek ona göre yaşamak ve öz değerlerimizle yetiştirdiğimiz nesiller geriye bırakmak ana vazifemizdir.
Bulgaristan Türk topluluğunun özünü İslam ve Türklük oluşturur kanaatimizce. İnsanı yaratan Allah'tır. Bu sebeple kişinin yaradıcısı ile bağlılığı ırki bağlılığından önce gelir. Dolayısıyla önce Müslüman sonra Türküz.
Müslüman olmak öncelikle inançlı olmayı gerektirir. Hem ateist hem müslüman olunmaz. Müslüman Allah'ın varlığına birliğine, bu dünyadan sonra cennet ve cehennemin var olduğu ahiret diye bir alemin varlığına, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanır.
Müslüman diliyle Allah'tan başka ilah olmadığını ve Muhammed'in O'nun kulu ve peygamberi olduğunu söyler, namaz kılar, oruç tutar, zenginse zekat verir ve imkanı varsa hacca gider.
Müslüman, Allaha ortak koşmaz, haksız yere insan öldürmez, zina etmez, büycülük yapmaz ve yapana başvurmaz, harpten kaçmaz, yetim malı yemez, faizle iştigal etmez, namuslu kadına iftira etmez. Müslüman güzel ahlak sahibidir.
Türklük dediğimiz şey geldiğimiz soydur.
Türklüğümüz bizim tarihimiz, dilimiz, kültürümüz, yeryüzüne bıraktığımız izlerimizdir.
Bugün maalesef birçok Bulgaristan Türkü, Türk olmayı "Türk adı taşımak" ve "yarım yamalak Türkçe konuşmak" olarak anlıyor. Bu durumu düzeltmek ve öz değerlerimize dönmek, kimliğimizi oluşturan ana unsurları genç nesillere aktarmak, öğretmek, bir ideal aşılamak imkanı olan her Bulgaristan Türkü'nün boyun borcudur.

6 Nisan 2009 Pazartesi

DPS ORDU VE İSTİHBARATTA DAHA FAZLA AZINLIK İSTİYOR

DPS dün, istihbarat ve orduda azınlıkların daha fazla temsilcileri olması gerektiğini belirtti. Mevcut oran demografik haritaya uymuyormuş.
Sofya'da "Güvenlik sektöründe profesyonel gelişim için fırsat eşitliği sağlamak" konulu tartışmalı toplantı düzenleyen Avrupa Parlamentosu milletvekili Metin Kazak'ın gazetecilere yaptığı açıklamada resmi olmayan bilgilere göre askeriyedeki azınlık temsilcileri %1'in altında.
Kazak bunun azınlık kontenjanı ile bir ilgisinin olmadığını açıkça belirtti.
Buradaki fikir azınlığa mensup insanları cesaretlendirerek bu yapılarda görev almak için aday olmaları. Aynı şekilde bu yapıların da bu gibi insanlara daha açık olması için bir takım teşvik edici önlemlerin alınması. Örneği şu anda, azınlık temsilcisi İçişleri bakanlığına başvurduğunda çok subjektiv olan ve itirazı mümkün olmayan psikolojik testleri geçememektedir.
Avrupa milletvekili Kazak tezini desteklemek için bir argüman daha söyledi: İslam ülkelerindeki misyonlar için müslüman askerler daha faydalı olacak.

Kaynak Trud Gazetesi www.trud.bg
Türkçeye çeviren: Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

1 Nisan 2009 Çarşamba

BİRİNCİ ANKETİMİZİN SONUÇLARI

Ahmed Doğan dışında "demokrat" olarak en çok beğendiğiniz Bulgar politikacı kimdir? sorumuza 63 ziyaretçimiz cevap vermiş. İşte sonuçlar:

Georgi Pırvanov - % 17
Sergey Stanişev - % 9
Simeon Sakskoburggotski - % 6
Boyko Borisov - % 6
İvan Kostov - % 4
Anastasia Mozer - % 1
Hiçbiri - % 53

MUHSİN BAŞKAN MEKANIN CENNET OLSUN

"ALLAH'A AİDİZ VE O'NA DÖNECEĞİZ"
ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN!

26 Mart 2009 Perşembe

ALPEREN: DERVİŞ VE MÜCAHİT

TÜRKİYE'NİN ALPERENLERİNDEN MUHSİN YAZICIOĞLU BEY ELİM BİR HELİKOPTER KAZASI GEÇİRMİŞTİR. YÜKSEK RAKIM VE KÖTÜ HAVA ŞARTLARI SEBEBİYLE 2000 DOLAYINDA SİVİL VE ASKERİ KURTARMA EKİPLERİNİN ÇALIŞMASINA RAĞMEN HENÜZ KAZA MAHALLİNE ULAŞILAMAMIŞTIR. CENAB-I HAKK'A TEVEKKÜL EDİYORUZ, ONU MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNE BAĞIŞLAMASINI NİYAZ EDİYORUZ. BULGARİSTAN TÜRK GENÇLİĞİ - SOFYA

BU VESİLE İLE BİRÇOK KİŞİNİN ANLAMINI BİLMEDİĞİ "ALPEREN" KELİMESİNİN ANLAMINI DA VERMİŞ OLALIM. BAŞLIKTA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE BU KELİMENİN İKİ ANLAMI VAR: BİR TARAFTAN DERVİŞ AMA ÖBÜR TARAFTAN MÜCADELECİ ANLAMINDA MÜCAHİT. BULGARİSTAN TÜRK GENÇLİĞİ - BTG SİTESİNİN TÜRKİYE'DEKİ ALPEREN OCAKLARI İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR.

24 Mart 2009 Salı

23 Mart 2009 Pazartesi

ETNİK BARIŞ NASIL KORUNUYOR


LİLİ TSAÇEVA, TRUD GAZETESİ
Bulgaristan'da, "ulusal sorumluluk" sahibi siyasiler mantar gibi ortaya çıkıyorlar!
İnanmayan Gırmen Belediye Başkanı Ahmed Başeve sorsun. Adam ulusal güvenlik için jest üstüne jest yapıyor. Geçen pazartesi horozların öttüğü vakitte kısa bir süre için kendisini götürmelerine rağmen,hemşehrilerini DANS ve savcılağa karşı kışkırtmayı düşünmemiş bile.
Bu cömertliği ve gece gündüz etnik barış ve huzuru düşünerek "ülkenin büyük sorunlarını önlemiş".
Garip olan sadece bu kahramanlık destanının neden bir uyarı gibi geldiği...
Ancak ateşin olmadığı yerde duman çıkmaz. DANS'ın bir düzine yüzleri saklı ve silahlı ajanları "nazikçe" evini basmadan ve pijamalarıyla Sofya'ya "karşılıklı konuşmak" için getirilmeden önce Başevi mahallesi dışında tanıyan varmıydı. Hoppala... Bilinmeyen bir köy belediye başkanından Başev kahraman haline geldi. (DANS) olayı nasıl düşünüyordu o ne hale döndü...
Umuyorum güvenliğe olan bu yoğun ihtimam bir sürpriz yaşatmasın.

Bulgarca'dan tecüme: Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

21 Mart 2009 Cumartesi

ATAKA GAZETESİNDEN TERÖR ÖRGÜTÜ LEHİNE YAYIN


BUGÜNKÜ SAYISINDA ATAKA PARTİSİNİN YAYIN ORGANI OLAN 24 SAYFALIK "ATAKA GAZETESİ" TERÖR ÖRGÜTÜ PKK LEHİNE VE TÜRKİYE ALEYHİNE TAM 3 SAYFA YAZI YAYIMLADI.
Türkiye'nin terör örgütü ile mücadelesini Kürtlere yapılmış bir soykırım olduğunu iddia eden gazetenin başlığı şöyle: Kürtlere yapılan soykırım Ankara'nın emperyal isteklerini yansıtmaktadır.
Dimitar Avramov imzalı yazıda, "Çok gizli talimatlarda Genel Kurmay Başkanlığı ve MİT, Kürtlerin yok edilmesi ve dünya kamuoyunun dezenforme edilemsi emrini veriyor" deniliyor.
Terörist Murat Karayılanla yapılmış bir röportaj da gazete de yer alıyor.

BULGARİSTAN TÜRK GENÇLİĞİ - BTG

KARİKATÜR: BAZILARI ŞAPKALARIMIZI ATMAMIZI İSTİYOR

RAÇO RAÇEV, TRUD GAZETESİ

BULGAR BASININDAN ÖZETLER

TRUD GAZETESİ:
- Yane Yanev Belediye Başkanı Ahmed Başevle ilgili yeni iddialar ortaya attı.
"Düzen, Yasallık ve Adalet" Partisi milletvekiline göre Başev babasına ait arazi ile 2 dönümlük belediye arazisini değiştirmiş.
- DPS: Eğitim kanunu ile ilgili Başbakanı da dinleyelim.
Yurtdışı gezisi sebebiyle Bakanlar kurulu toplantısında bulunmayan Başbakan Stanişev'e yardımcısı Emel Etem vekalet etti. Toplantıda Eğitim kanununda yapılacak değişikler konusu da gündeme gelmiş ancak Emel Etem'in vetosu ile karşılanmış. Eğitim kanununda yapılacak değişiklikler arasında "başörtüsü gibi dini sembolleri yasaklayan" ifadelerin de yer aldığı bildiriliyor.
- Valeriya Veleva'nın yorum yazısı: Doğan ve Simeon açıklanamayan / açıklanabilen aşk
Yorum yazısında yazar şu noktalara değiniyor: NDSV lideri Simeon Sakskobuggotski'nin DPS ile seçim koalisyonu görüşmeleri yaptığını yarım ağızla ifade etmesinden sonra kendi partisinin milletvekillerinden tenkitler aldı. Tenkitler veciz bir şekilde şu cümle ile ifade edildi "DPS ile seçim koalisyonu kurmak bizim için "ölüm öpücüğü".
Yazıda NDSV ile DPS'nin Avrupa Birliği Parlamentosu seçimi için koalisyon görüşmeleri yapıldığı ifade ediliyor. NDSV'nin Bulgar parlamentosuna girme şansını da tartışan yazar Simeon'un iradesine bağlı kalmadan partinin gerekirse bir dönem meclis dışında kalarak çok çalışmak suretiyle politik arenada kendi yerini kazanması gerektiğini ifade ediyor.

ATAKA GAZETESİ:
- ATAKA protestolarından sonra Sofya'ya yeni cami yapımı yasaklandı.
Sofya Yüksek İdari Savcılığı cami yapılması düşünülen yer için şimdiye kadar böyle bir dilekçe verilmemesini sebep göstererek söz konusu arsaya bu durumda cami yapılamayacağına karar verdi.
- Satovça köyünden öğretmen Lilko Ayvazov:
Müdire hanım zorla veli ve öğrencileri camiye sokuyor.

"Ben müslümanım ama davranış ve verdiği mesajlar yönünden Volen Siderov'a verdiğim not müsbet." (Tam sayfa mülakat)
Not: Haber özetleri Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlarıyla ilgilidir.

19 Mart 2009 Perşembe

GERB, ATAKA'YA YENİLDİ

BURGAS'TA BELEDİYE MECLİSİNİN DAHA ÖNCE CAMİ YAPIMI İÇİN AYIRDIĞI YER İLE İLGİLİ KARARINI, YENİ BİR KARARLA GERİ ALDI. BU DA GERB PARTİSİ GRUBUNUN TEKLİFİ ÜZERİNE OLDU.
GERB Grup Başkanı Diyana Yordanova'nın açıklamasına göre, böyle bir teklif yapmalarının temelinde, GERB olarak şehirde barış ve huzur istemeleri yatıyor. Halbuki cami yapımı ile ilgili daha önce alınan karar sebebiyle şehirde etnik düşmanlık körüklenmekte ve bu karar haksız bir şekilde seçim öncesi propaganda malzemesi olarak kullanılmakta ve vatandaşlar manipüle edilmektedir.

GERB oylarını ATAKAYA kaptırma korkusuyla attığı adımdan geri çekilmektedir. Gelecek hükümeti kurma iddiasında olan bir partiye bu hiç yakışmamıştır.

Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

18 Mart 2009 Çarşamba

MEDYA, DANS VE RADİKAL İSLAM

Pazartesi sabahı ortalığı toz dumana çeviren "radikal İslam" fırtınası öğleden sonra dindi. Medyanın inanılmaz gücü sayesinde "Bulgaristan - Yunanistan sınırına yakın bölgeden, birisinin belediye başkanı diğerinin öğretmen omak üzere 2 kişinin sorgulanmak üzere Ulusal içgüvenlik istihbaratına getirildiği" haberi bütün dünyayı bir anda dolaşıverdi. Sakin sessiz bir ülkeden gelen böyle bir haber tabi ki yabancı haber ajanslarını heyecanlandıracaktı. Bulgaristan'ın da Avrupa gündemini birkaç saatliğine de olsa meşgul etmesi güzel olurdu. "Radikal İslama" karşı Avrupa Birliği'nin sınırını koruyoruz mesajı verilmeliydi. İçe karşı ise korku salınmalı, endişeler had safhaya çıkarılmalıydı. Binbir zorluklarla düzene sokulmaya çalışılan seçmeli İslam Dini dersi ve öğretmeni öcü gösterilmeli, partili olarak ta, bağımsız olarak ta seçim kazanmasını bilen bir belediye başkanın itibarı zedelenmeye çalışılmalıydı. Bütün bunlar önceden planlanmış olabilir mi, bilemem, ancak bu sonuçları doğurmuştur.
DANS - Devlet "Ulusal Güvenlik" Ajansı kurulalı bir sene ikibuçuk ay oluyor. Bu müddet zarfında gösterişli "radikal İslam" baskınlarının ikisi fos çıktı. Birincisi eski Sofya müftüsü Ali Hayreddin'i "radikal İslam" fikirleri yayan tam tamına iki internet sitesi hazırlamakla itham ettiler. Sorguladılar ve serbest bıraktılar. Suç unsuruna rastlamadılar. Son olayda Sayın A. Başev ve M. Boşnakla ilgili olarak ta aynısı yaşandı.
Öte taraftan sessizce Türkiye Diyanet Vakfı Bulgaristan temsilcisini ulusal güvenliğe tehdit oluşturuyor gerekçesiyle sınırdışı ettiler, kimsenin ruhu duymadı; daha önce de Pazarcik merkezli "Vyara" Vakfı'nı "sivil toplum kuruluşları dini faaliyet gösteremez" gerekçesiyle kapattılar.
Dans'ta mutlaka İslam ve Bulgaristan müslümanları hakkında uzmanlar var. Neyin ne olduğunu biliyorlar. Bütün bu "gösterişli baskınların" psikolojik mücadele boyutu olduğunu düşünmemize mani birşey yok.
Bulgaristan halkının büyük bir çoğunluğu müslümanıyla hristiyanıyla İslam'ın ve "Radikal İslam" denilen şeylerin ne olduğunu bildiklerini hiç sanmıyorum. Hatta bu konunun uzmanları bile "radikal İslam"ın ne olduğu konusunda bir fikir birliğine varmış değillerdir. Bulgar oryantalisti Prof. Vladimir Çukov'un ifadesine göre 'mesela İngiltere'de radikal İslam kriterleri sabit değil hareketlilik aretmektedir. Yani değişmektedir. Bunları da belirleyen bir komisyon vardır.' Hristiyan ilahiyatı doktoru olan Stefan İlçevski "Bulgaristan'da müslüman topluluğu: gelenek, yeniden İslamlaşma, dünyevileşme ve radikalizim arasında seçim" (1) başlıklı makalesinde bütün bu kavramları irdeledikten sonra en son cümlesinde şunları söylüyor: Bizde (ülkemizde) "radikal" sayılan İslam, Batı'daki en "ılımlı" İslam'dan defalarca daha liberaldir.

Not: Halkın Belediye Başkanı Ahmed Başev'i kahraman gibi karşıladığını gören siyasiler nasıl da hemen ağız değiştiriverdiler.

Kaynak:
(1) http://www.center-religiousfreedom.com/bg/art.php?id=139

17 Mart 2009 Salı

YENİ DİZAYNIYLA MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN MART '09 SAYISI ÇIKTI

İÇİNDEKİLER
Sofyaya yeni cami meselesi - Basri ZİLÂBİD
Öğrencilerimiz Mevlid gecesinde Islâmî eğitim fonuna yardım yapanlar için dua edecek
İmam Hatip Lisesinden Kimsesiz çocuklara yardim
Zaman geçip gider, fakat acı anılar kalır - Bahri İZZET
TARİHİN ALTIN SAYFALARI
Barış Peygamberi - Prof. Dr. I. Hakkı Ünal
İBADET HAYATIMIZ
Cemaatle namaz kılmanın hükmü ve önemi - Doç. Dr. İsmail Karagöz
Anılar yaşıyor - Ahmet MUSTAFA
KÜLTÜR ÇALIŞMALARI
Basınımızda canlanma hamlesi
DEĞERLERİMİZ
Cömertlik - Prof. Dr. M. Yaşar KANDEMİR
GENÇ KALEMLER
Huzuru yanlış adreste mi arıyoruz? - Sakine ARİF
Çocukları küçükten eğitmenin önemi - Necibe HÜMMET
Kur'ân nerede günümüz Müslümanları nerede? - Ayşe HALİL

16 Mart 2009 Pazartesi

Başev ve Boşnak Salıverildi

Bugün sabahın erken saatlerinde DANS tarafından tutuklanan Gırmen Belediye Başkanı Ahmed Başev ile seçmeli İslam dersi öğretmeni Murat Boşnak öğlenden sonra salıverildiği bildirildi.

Gorse Delçev (Nevrokop) Bölge Müftüsü Aydın Muhammed: DANS'ın Başev ve Boşnak'a karşı tutumu ayıptır. Mafya üyelerinin ifadelerini almak için mektup gönderiyorlar, müslümanlara gelince gece yarısı evlerine giriyorlar, sanki suçluymuşlar gibi.

DPS-HÖH Gırmen Teşkilatı Başkanı Rifat Atipov: Ahmed Başevle ilgili iddialar tam bir aptallık ve saçmalık.

Ribnovo köyü Okul müdürü Fehim İsa: Radikal İslam'ın olduğu ile ilgili iddialar temelsiz.

Gırmen Belediye Başkanı Ahmed Başev, evinden alınıp Sofya'da bulunan İç İstihbarata Getirildi


Bulgar Focus Haber Ajansının bildirdiğine göre,
Bu sabah, savcılığın isteği doğrultusunda Bulgaristan Başbakanına bağlı Devlet "Ulusal Güvenlik" Ajansı (yani iç istihbarat) bağımsız Gırmen Belediye başkanı olan Ahmed Başev ile Ribnovo köyü Devlet okulunda seçmeli İslam dersi öğretmeni Murat Boşnak'ın ifadelerine başvurmak üzere Sofya'da bulunan merkezlerine getirdi.
Savcılık, kısa adı DANS olan bu istihbarat biriminden Ceza kanununa göre, milli ve ırkı eşitliğe ve dine aykırı faaliyetlerin olup olmadığı ile ilgili bilgi toplanmasını istemiş.

BTG hatırlatıyor: Çok kısa bir zaman önce Yane Yanev adlı aşırı milliyetçi milletvekili sözkonusu şahıslarla ve daha başkalarıyla ilgili iddialarda bulunmuş ve savcılığa bu konunun araştırılması ile ilgili dilekçe vermiş olduğundan bu olay gerçekleşmiştir.

Bulgar haber sitelerinde bu olayla ilgili bazı başlık ve yorumlar şöyle:
- Milliyetçi VMRO Partisi Başkanı K. Karakaçanov: Radikal İslamla ilgili sorunlar çoktandır var.
- Ribnovo köyü muhtarı Mustafa Abdikov köylerinde İslam radikalizmi olduğu iddialarını yalanladı.
- Antonina Jelyazkova: Siyasi çekişmeler Gırmende gerilim yaratıyor.

10 Mart 2009 Salı

AVRUPA BİRLİĞİNDE BULGARİSTAN TÜRKLERİNİ TESPİT


Başlıktaki ifadeden kastımız nedir? Belki Bulgaristan Müslümanları tabirini kullanmak daha yerinde olacaktı. Neden diyeceksiniz? 11 Eylül 2001'den sonra dünya üzerinde topluluklar daha ziyade ait oldukları dinle anılmaya başladılar. Sanki dünya "müslümanlar" ve "hristiyanlar"dan ibaretmiş gibi konuşulmaya başlandı. "Medeniyetler çatışması" tezleri ortaya atıldı. İşte bütün bu ortamda Avrupa Birliğinde de, "acaba içimizde nekdar müslüman var, aday ülkelerde nekadar müslüman yaşıyor" soruları sorulmaya başlandı. Bulgaristan da bir aday ülke idi ve önemli bir müslüman nüfusu barındırıyordu.
Bulgaristan Türklerini ve Müslümanlarını konumlandırmak icap ediyordu ve medyanın, sosyologların ve güya İslamiyet uzmanı oryantalistlerin kolaya kaçtıkları ve gerçeği saptırdıkları görüldü.
Bütün bunların şuur altyapısında Bulgaristan müslümanları, Batı Avrupaya değişik İslam ülkelerinden iş için göç etmiş ve beraberinde çeşitli problemleri götürmiş, sorunlu bir topluluktu.
Onlara göre bu problemler nelerdi:
- En başta entegrasyon, beraberinde dil, kültür farklılığı, gettolaşma, radikalizim vesaire vesaire...
İşte bütün bu sorunları Bulgar medyası, sosyologları, oryantalistleri Bulgaristan Türklerine ve Müslümanlarına da şamil kıldılar. Peki gerçek böyle miydi? Bizce, hayır.
Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları nedir ve ne değildir:
1-Bulgaristan Müslümanları Türkiye'den, Irak'tan, Suriye'den, Filistin'den, Fas'tan, Cezayir'den vesaire İslam ülkesinden iş göçü sebebi ile Avrupa'ya yerleşen müslümanlar gibi Bulgaristan'a gelip yerleşmemişlerdir. Osmanlı zamanında buralara yerleştirilmişlerdir ve çekildikten sonra da burada kalan topluluktur. Yani Bulgaristan Müslümanları "yabancı" değil, yerlidir.
2-Bulgaristan Müslümanlarının "entegrasyon" denilen bir sorunu yoktur. 600 yıl beraber yaşanmıştır. Hristiyan ve müslüman kültürlerin birbirine etkileri olmuştur.
3-Bulgaristan Müslümanlarının "dil" diye bir sorunu yoktur. Osmanlıdan sonra Bulgaristan kurulmuş ve resmi dil Bulgarca olmuştur. Eğitimin gelişmesi ile Bulgaristan Türkleri de Bulgarcayı öğrenmişler. Hatta bugün için Türk dil öğretimi yok denilecek seviyede olduğundan birçok Türk Bulgarcayı daha iyi konuşmakta ve Türkçe zorlandığında hemen Bulgarcaya geçmektedir.
4-Bulgaristan Müslümanlarında "getto"laşma yoktur. Avrupa'da yaşayan müslümanlar bildiğimiz kadarıyla zamanla kurdukları "müslüman mahalleleri"nde yaşamaktadırlar. Halbuki, Bulgaristan müslümanlarında böyle bir olay yoktur, görülmez. Bunun sebebi kendisini yabancı görmediğinden; dindaşlarım, ırkdaşlarımla beraber yaşayayım, güven içinde olayım düşüncesinin bulunmayışından. Çünkü o kendisini burada doğmuş, buranın sahibi ve bu yeri vatanı kabul etmektedir.
5-Bulgaristan Müslümanlarında ırk milliyetçiliği ve dini radikalizm yoktur. Milliyetçiliğin ve radikalizmin oluşması için altyapı gereklidir. Bu yoktur. Bu konuda toplumsal bir gelişmenin ihtimali sıfır olmakla birlikte devlet bu sıfır ihtimaline karşı da tedbirini almıştır.
Dolayısyla Bulgaristan Müslümanlarını bu açılardan değerlendirmek ve eğer birileri bu topluma rol biçmek istiyorsa bunları dikkate almak durumundadır.
Basri Zilabid, Sofya

6 Mart 2009 Cuma

Bulgaristan Devlet Arşivlerinde Müslümanların Dini Teşilatlarına ait Arşiv Fonları


HAYDİ ARAŞTIRMACILAR ARŞİV LİSTESİNİ YAYINLIYORUZ, KOLAYGELSİN!

- Başmüftülük, Merkezi Devlet Arşivi, 471 К, 1854 Arşiv birimi, 1895 – 1947
- Başmüftülük, Merkezi Devlet Arşivi, F. 747, 297 Arşiv birimi, 1881 –
- Başmüftülük, Merkezi Devlet Arşivi, ЧП 157, 13 dosya
- Müslüman Vakıf Encümenliği – Petriç, Devlet Arşivi (DA)-Blagoevgrad, Fon № 110К, 12 Arşiv birimi, 1919 – 1943
- Bölge müftülüğü– Aytos, DA-Burgas, 857 К, 42 Arşiv birimi, 1906 – 1948
- Bölge müftülüğü– Aytos, DA-Burgas, 1495, 37 Arşiv birimi, 1948 – 1984
- Cami encümenliği – Drındar köyü, DA-Varna, 576К, 26 Arşiv birimi, 1941-1947
- Müftülük – Provadiya, DA-Varna, 331К, 97 Arşiv birimi, 1895-1948
- Bölge Müftülüğü – Varna, DA-Varna, 330К, 48 Arşiv birimi, 1914-1934
- Türk müslüman dini cemaati – Varna, DA-Varna, F.930, 29 а. е., 1951-1968
- Bölge Müftülüğü - Veliko Tırnovo (1880 - 1944), DA-Veliko Tırnovo, F. 886К, 291 Arşiv birimi, 1880 - 1955
- Bölge Müftülüğü – Vidin, DA-Vidin, F. 25К, 145 Arşiv birimi, 1818 – 1947
- Türk müslüman dini cemaati – Dobriç, DA-Dobriç, F. 199 К, 30 Arşiv birimi, 1941 – 1944
- Türk müslüman dini cemaati – Tolbuhin, DA-Dobriç, F. 1150, 59 Arşiv birimi, 1941 – 1973
- Müftülük – Dobriç, DA-Dobriç, F. 198 К, 280 Arşiv birimi, 1734 – 1944
- Müftülük – Tolbuhin, DA-Dobriç, F. 1151, 68 Arşiv birimi, 1946 – 1973
- Kırcaali Müftülüğü – Kırcaali, DA-Kırcaali, F. 1К, 158 Arşiv birimi, 1913-1957
- Ardino Müftülüğü – Ardino, DA-Kırcaali, F. 69К, 153 Arşiv birimi, 1913-1950
- Krumovgrad Müftülüğü – Krumovgrad, DA-Kırcaali, F. 232К, 25 Arşiv birimi, 1916-1947
- Kırcaali Müslüman dini cemaati, DA-Kırcaali, F. 2К, 27 Arşiv birimi, 1920-1948
- Müslüman dini cemaati – Ardino, DA-Kırcaali, F. 70К, 10 Arşiv birimi, 1915-1949
- Müslüman dini cemaati – Krumovgrad, DA-Kırcaali, F. 231К, 26 Arşiv birimi, 1922-1949
- Müslüman dini cemaati – Momçilgrad, DA-Kırcaali, F. 72К, 70 Arşiv birimi, 1936-1950
- Lom müftü naibliği – Lom, DA-Montana, F. 541К, 7 Arşiv birimi, 1915-1934
- Müftü naibliği – Pleven, DA-Pleven, F. 120К, 134 Arşiv birimi, 1902-1950
- Müftülük – Razgrad, DA-Razgrad, F. 93К, 36 Arşiv birimi, 1917-1944
- Müslüman dini cemaati – Razgrad, DA-Razgrad, F. 100К, 62 Arşiv birimi, 1906-1944
- Müslüman dini cemaati – Razgrad, DA-Razgrad, F. 731, 24 Arşiv birimi, 1944 – 1957
- Müslüman dini cemaati - Yambol, DA-Yambol, F. 343К, 14 а. е., 1920-1942
- Müslüman dini cemaati, Tutrakan, DA-Silistra, F. 90К, 100 Arşiv birimi, 1896-1960
- Türk dini cemaati, Silistra, DA-Silistra, F. 115К, 60 Arşiv birimi, 1896-1946
- Türk dini cemaati, Silistra, DA-Silistra, F. 573, 14 Arşiv birimi, 1947-1967
- Müslüman dini cemaati – Smolyan, DA-Smolyan, F. 358К, 31 Arşiv birimi, 1919 - 1947
- Bölge Müftülüğü - Darıdere (Zlatograd), DA-Smolyan, F. 367К, 21 Arşiv birimi, 1914 -1959
- Müftülük - Dövlen (Devin), DA-Smolyan, F. 172К, 85 Arşiv birimi, 1914 -1951
- Müftülük – Ksanti, DA-Smolyan, F. 48К, 8 Arşiv birimi, 1942 - 1944
- Bölge müftülüğü- Paşmakli (Smolyan), F. 42К, 292 Arşiv birimi, 1913 - 1983
- Müslüman dini cemaati – Stara Zagora, DA-Stara Zagora, F. 649К, 28 Arşiv birimi, 1924-1949
- Müslüman dini cemaati - Stara Zagora, DA-Stara Zagora, F. 394, 14 Arşiv birimi, 1943-1978
- Bölge Müftülüğü – Haskovo, DA-Haskovo,F. 42К, 318 Arşiv birimi, 1908-1944
- Müslüman dini cemaati – Haskovo, DA-Haskovo, F. 182К, 189 Arşiv birimi, 1888-1953
- Müslüman dini cemaati – Haskovo, DA-Haskovo, F. 760, 43 Arşiv birimi, 1928-1984
- Müftülük – Omurtag (1878 – 1944), DA-Tırgovişte, F.7 К, 1 , 91 Arşiv birimi
- Müslüman dini cemaati – Makariopolsko köyü (Bilinmiyor – 1944), DA-Tırgovişte, F.130 К, 1 , 6 Arşiv birimi
- Müftülük – Tırgovişte (1878 – 1944), DA-Tırgovişte, F.471 К, 3, 192 Arşiv birimi
- Müslüman dini cemaati – Popovo (Bilinmiyor – 1944), DA-Tırgovişte, F.479 К, 1 , 13 Arşiv birimiTürk müslüman dini cemaati – Tırgovişte ( 1944 -), DA-Tırgovişte, F.558, 1, 44 Arşiv birimi
- Novi pazar bölgesindeki müslüman dini cemaatleri, DA-Şumen, F. 560К, 47 Arşiv birimi, 1903-1930
- Müftülük – Novi Pazar, DA-Şumen, F. 516К, 277 Arşiv birimi, 1911-1958
- Preslav müftü naibliği, DA-Şumen, F. 702К, 10 Arşiv birimi, 1913-1928
- Türk Müslüman dini cemaati – Şumen, DA-Şumen, F. 3К, 88 Arşiv birimi, 1761-1944
- Bölge Müftülüğü – Şumen, DA-Şumen, F. 62К, 171 Arşiv birimi, 1740-1971

Listeyi hazırlayan: Basri Zilabid

BULGAR DEVLET ARŞİVLERİNDE TÜRK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEKLERİ

TÜRK HAYIR DERNEĞİ "ŞEFKAT" - KICAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 4K, 13 ARŞİV BİRİMİ, 1931-1950 YILLARI ARASI.
Турско благотворително дружество “Шевкaт” – Кърджали, Държавен Архив (ДА)-Кърджали, Фонд 4К, 13 архивна единица (а.е.), 1931-1950 г.
"SEBHATTİN ALİ" HALK KÜTÜPHANESİ - LÜBENOVO KÖYÜ,KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 569, 6 ARŞİV BİRİMİ, 1957-1961 YILLARI ARASI.
Народно читалище “Себахтин Али” – с. Любено, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 569, 6 а.е., 1957-1961 г.
"NAZIM HKMET" HALK KÜTÜPHANESİ - LYASKOVO KÖYÜ, KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 559, 5 ARŞİV BİRİMİ, 1954-1962 YILLARI ARASI.
Народно читалище “Назъм Хикмет” – с. Лясково, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 559, 5 а.е., 1954-1962 г.
"NAZIM HKMET" HALK KÜTÜPHANESİ - ZVEZDEL KÖYÜ, KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 575, 16 ARŞİV BİRİMİ, 1952-1984 YILLARI ARASI.
Народно читалище “Назъм Хикмет” – с. Звездел, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 575, 16 а.е., 1952-1984 г.
"IŞIK" HALK KÜTÜPHANESİ, GORNO PRAHOVO KÖYÜ, KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 540, 8 ARŞİV BİRİMİ, 1956-1975 YILLARI ARASI.
Народно читалище “Ъшък”– с. Горно Прахово, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 540, 8 а.е., 1956-1975 г.
"NAZIM HKMET" HALK KÜTÜPHANESİ - MLEÇİNO KÖYÜ, KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 539, 10 ARŞİV BİRİMİ, 1958-1961 YILLARI ARASI.
Народно читалище “Назъм Хикмет” – с. Млечино, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 539, 10 а.е., 1958-1961 г.
"M. SUBHİ" HALK KÜTÜPHANESİ - ÇERNOOÇENE KÖYÜ, KIRCAALİ, KIRCAALİ DEVLET ARŞİVİ, FOND 578, 15 ARŞİV BİRİMİ, 1952-1985 YILLARI ARASI.
Народно читалище “М. Субхи”– с. Черноочене, Кърджалийско, ДА-Кърджали, Ф. 578, 15 а.е., 1952-1985 г.
"NAZIM HKMET" HALK KÜTÜPHANESİ - ŞUMEN, ŞUMEN DEVLET ARŞİVİ, FOND 829, 36 ARŞİV BİRİMİ, 1948-1984 YILLARI ARASI.
Народно читалище „Назъм Хикмет” – гр. Шумен, ДА-Шумен, Ф. 829, 36 а.е., 1948-1984
DEVLET TÜRK TİYATROSU - ŞUMEN, ŞUMEN DEVLET ARŞİVİ, FOND 623, 20 ARŞİV BİRİMİ, 1958-1964 YILLARI ARASI.
Държавен турски естраден театър – Шумен, ДА-Шумен, Ф. 623, 20 а.е., 1958-1964

SORUN SOYLEYELİM


Değerli BTG okurları,

Bulgaristan'daki Türklerle ilgili merak ettiğiniz sorular varsa bize yazabilirsiniz.

Mail adresimiz:


3 Mart 2009 Salı

Zdrastvuyte bratushki-Merhaba kardeşler

Bulgaristanin Ulusal Kurtulus Gunu icin Bulgaristanin en cok satan Trud-Emek gazetesinin bas sayfasinda cikan yorum yazisini Bulgaristan Turk Gencligi sitesi okurlarina sunuyoruz.

Georgi Sharabov, Trud Gazetesi, 3 Mart 2009

En son Rus-Türk Savaşı 131 yıl önce sona erdi ve o Bulgaristan icin Kurtuluş savasi oldu. Ruslari "bratushki Zdravstvuyte! - kardesler merhaba" diyerek karsilamisik. Bugün, bu üç ülke arasındaki ilişkiler aşağıdaki gibidir: Rus doğal gazi Türkiye'ye engelsiz Karadeniz altından düz bir hat olarak gecmektedir. Ve sadece iki ay önce Bulgaristan Rus gazi tedariki konusunda bir kriz yaşadı. Rus turistler serbestce Türkiye'de tatil yapmaktadir. Vizeler ücretsizdir ve Ankara hükümeti Charter Uçuşlar icin odenek saglamaktadir. Ruslar Bulgaristan vizesi almak icin Hintli şirketler araciligiyla 50 euro ödemesi gerekmekte ve belgelerin yavaş işlendiginden şikayet etmektedir. 130 yil once Rusya Bulgaristani kurtarmak icin Hintli asker istihdam etseydi bu ilişkiler belki de farkli olurdu. Zamanin iste bu yonu kotu - geriye donus mumkun degil, kimsede gelecegin kendisine neler getirecegini bilmiyor. (Turkceye tercume: BTG)


Георги ШАРАБОВ, vestnik Trud 3 Mart 2009
Последната Руско-турска война приключи преди 131 години и за България тя бе Освободителна. Тогава сме посрещали руснаците със: “Здравствуйте, братушки!” Днес отношенията между трите държави изглеждат така: руският природен газ стига безпрепятствено до Турция по тръба под Черно море. А само преди два месеца България преживя поредна криза в доставките на руски газ. Руските туристи отиват свободно в Турция на почивка. Визите за тях са безплатни, а правителството в Анкара дори субсидира чартърните полети. За България руснаците са принудени да плащат по 50 евро за виза, издавана от индийска фирма посредник, и се оплакват от бавна обработка на документите. Тези отношения може би щяха да са други, ако преди 130 години Русия бе наела индийски войници да освободят България. Това му е лошото на времето - не може да се върне назад, а никой не знае какво го чака напред.

26 Şubat 2009 Perşembe

BAŞMÜFTÜLÜK: İNŞAAT İZNİ KASITLI OLARAK GECİKTİRİLİYOR

Başmüftülüğün dün düzenlediği İslam Eğitim ve Kültür merkezi projesinin tanıtım toplantısında Başmüftü Mustafa Hacı Sofya Belediyesinin inşaat iznini kasıtlı olarak geciktirdiğini belirtti. Dilekçenin Kasım ayında verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar henüz bir cevap verilmiş değil. Söz konusu projede yer alacak binaların şunlar olduğu açıklandı:
Sofya İslam Enstitüsünde okuyan ve bu merkezde çalışanlara hizmet edecek bir cami, Kütüphane, Yüksek İslam Enstitüsü binası, Erkek ve kız yurdu, Başmüftülük idari binası ve lojmanlar.
Bulgar gazetelerinden bazıları bu haberi şöyle aktardı:
Novinar Gazetesi: Müftülüğe göre belediye inşaat iznini geciktiriyor.
Trud Gazetesi: Müftü başkent belediyesinden şikayetçi.
Dnes.bg haber portalı: Camiye giden uzun yol.
Bulgaristan Türk Gençliği – BTG

18 Şubat 2009 Çarşamba

İSLAMİ EĞİTİM'E DESTEK HAFTASINDA 100 BİN LEVA TOPLANDI

Bulgaristan Başmüftülüğü, birkaç yıldan beri organize ettikleri İslami Eğitime Destek Haftasında toplanan yardım miktarının 100 783 leva olduğunu açıkladı.
Bu rakamın önceki yıl 40 000 leva olduğunu kaydeden basın bildirisi "Müslüman halkımızın İslami eğitime geçen yıla göre % 150 gibi bir artış göstererek yardım etmesi bizi onurlandırmıştır. Bu kampanyada görev alan Bölge müftülüklerine, Cemaat-i İslamiye encümenlerine ve yardımsever halkımıza çok teşekkür ediyoruz", denildi.

Kapmanya esnasında toplanan paraların harcanacağı yerler şunlar:
1-Yaz Kuran kursları, 2-Şumnu, Rusçuk ve Mestanlı'da bulunan İmam-hatip Liseleri, 3-Sofya'da bulunan Yüksek İslam Enstitüsü, 4-İlköğretim Devlet okullarında Seçmeli İslam Dini dersi için.

Bölge müftülüklerine göre toplanan yardım miktarları şöyle (leva olarak):
1-Aytos: 15647,95
2-Dobriç: 4542,05
3-Gotse Delçev: 10623,00
4-Haskovo: 4321,32
5-Kırcaali: 6590,65
6-Krumovgrad: 2298,75
7-Pazarcik: 4610,55
8-Pleven: 1320,00
9-Plovdiv: 3108,23
10-Razgrad: 5682,76
11-Ruse: 2026,87
12-Silistra: 4937,00
13-Smolyan: 17399,89
14-Sofya: 2829,60
15-Şumen: 8317,26
16-Tırgovişte: 6528,00
BTG

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN ŞUBAT 2009 SAYISI ÇIKTI

İÇİNDEKİLER

- İsperih'in Yeni Camisi İçin İlk Kazma Vuruldu
- İmam-ı Azam Ebu Hanifenin oğluna vasiyeti
- İslâm Medeniyetinde Bir Arada Yaşamanın Dinî Temelleri
Prof. Dr. Mustafa ÇAĞRICI
- "Fatiha" Suresi'nde Namaza Dair İncelikler
Niyazi BEKİ
- Efendimizin (s.a.s.) 24 saati
Saffet SANCAKTAR

- Sadaka Taşları
Yrd. Doç. Dr. Hasan ÖZÖNDER
- Çin'e Seyahat
Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA
- Geliyoruz! Sevinin! Biz İmam Hatipliyiz!
Özlem BELGİN
- Allah, Sevdiklerini İmtihana Çeker
Meryem SMİRNOVA

- Asıl Gayemiz Islâmın Ahlâki Boyutunu Anlatmak
Kırcaali Müftüsü ile Söyleşi BTG

15 Şubat 2009 Pazar

SOFYA'DA BAŞINIZA NELER GELEBİLİR-1

Son zamanlarda Bulgaristan'ın içinden ve Türkiye'den Sofya'ya okumak için veya çalışmak için gelenler oldukça arttı. Bu yazının yazarı da onlardan birisi. Sofya'yı tanımayanlara faydalı olur düşüncesiyle başkentteki hayatı ve bir insanın başına neler gelebilir, bunu anlatmak istiyorum.

Birincisi, Müslüman bir Türk olarak sabah namazına ezan sesi duymadan kalkarsınız, çünkü burası bir Hristiyan şehridir. Namazınızı kılar, kahvaltınızı yaparsınız. Ailenizle vedalaşıp apartmanın önüne park ettiğiniz arabanıza doğru yönelirsiniz. Araba anahtarınızı çıkarıp arabanızı açmaya yeltendiğnizde kapı kilidinin kırık olduğunu ve araba teybinin çalındığını görürsünüz.
- Gece hırsızlar arabanızın kilidini kırıp teybinizi ve içeride bulunan para edecek eşyanızı çalıp gitmişlerdir.
Allah kahretmesin dersiniz. Bir an düşündüktn sonra bunu polise bildirmeniz gerektiğini kendi kendinize söylersiniz. Ancak polise haber vermeden önce işyerini arayıp patronu olaydan haberdar ettikten sonra işe geç gelmek için izin istersiniz. 166 numaradan polisi ararsıznız. Polis size araba ile polis merkezine gelmenizi söyler. Polisler olay yerine gelmeye tenezzül etmezler. Polis merkezine gidersiniz, girişte bulunan görevliye olayı anlatırısınız. O da size sıranızı beklemeniz gerektiğini söyler. En az 20-30 dakika beklersin. Ayakta. Sonra sıran geldiğinde nöbetçi polisin yanına gidip olay hakkında bir açıklama yazarsın. Çalınan eşyalarını belirtirsin. Poliste sana şöyle der: 3 gün sonra gelip Resmi Tutanağını alacaksın. Şimdi almam mümkün değil mi diye sorarsın. Hayır, der. Çalıntı eşyalar olduğu için 3 gün sonra alacaksın Tutanağı, der. 3 gün sonra gidersin...
Efendim odalarda tamir yapılıyor, sizin evrakınız henüz hazır değil, cevabını alırsın.
Yarın, gelin derler.
Ertesi gün tekrar gidersin. Her defasında tabi işinden olursun. Patrondan izin almak kolay mı.
Polis merkezine gidersin...
- Kusura bakmayın ama resmi olarak 10 gün içinde bu Tutanağın verilmesi gerekir derler, yani evrak hazırlanmadığı için kanundaki 10 gün mühletine sığınırlar. En sonunda onuncu veya onbirinci günde polisten, arabanızın zorla açıldığı ve içeriden eşyaların çalındğına dair tutanağı almayı başarırsınız.
Buradan çıkarılacak ders şudur: Bulgaristan polisine güvenirsen güvendiğin dağlara kar yağar. Senin canın yanmış, arabanı kırmışlar, soymuşlar ama o polis bir tutanağı bile sana 10 günde veriyor.
Dönelim kaldığımız yere. Polise gittiğiniz ilk gün... Polisten çıktıktan sonra, arabanın kapısınız tamir ettirmek gerekiyor. Arabanızda full kasko olduğu için sigorta şirketine gidersiniz. Arabadaki hasarabakarlar ve tamiri onayladıktan sonra anlaşmalı çalıştıkları tamirciye sizi gönderirler. Anlaşmalı araba tamircisi sizi başkasına gönderir. Gidersiniz. Adam kırılmış anahtarlığa bakar ve şuan elimizde yok 2 gün sonra getirteceğiz o zaman gelin yaparız der. Böylece öğlene kadar hiçbir iş yapamadan işyerinize gidersiniz.
Öğle namazınızı kılarak biraz rahatlamaya çalışırsınız. Bu da gelir, bu da geçer dersiniz.
Öğlenden mesai bitiş saatine kadar çalışır gibi yaparsınız, çünkü kendinizi bir türlü işinize veremezsiniz.
Akşam saat 17:30 da Sofya otogarına bir akrabanız gelecek ve onu alacaksınız.
Otogarın önüne geldiğinizde saat tam 17:30 olmuştur. Şimdi arabayı otoparka koymayayım nasıl olsa 5 dakika içinde misafirimi karşılayıp gideceğiz diye düşünürsün ve arabanı park edilmesi yasak olan arka sokağa park edersin.
Arabandan uzaklaştıktan 2 dakika sonra trafik polisi gelir ve arabanı kaldırıp belediye otoparkına götürür. Gerçeken de 5 hadi diyelim 10 dakika içinde döndüğünde arabanın yerinde yeller esmektedir. Sokağın başında bulunan tabelada bulunan telefon numarasını arayıp arabanı hangi otoparka gönderdiklerini öğrenirsin. Otoparka vardığında 30 leva kaldırıp götürme cezası ödersin bir de polis, park edilmesi yasak olan yere park ettiğin için sana Akt yazar, yani ceza. Bu cezanın miktarı da Sofya'da 50 leva.
Arabanı alır misafrinle beraber evine gidersin. Evine giderken tabi ki, trafiğe takılırsın. Evinin önüne geldiğinde park yeri ararsın, bulursan kendini şanslı addedersin.
Evine vardığında başından geçenleri eşine ve aile efradına anlatırsın ve şöyle dersler çıkarırsın:
1. Araba sahibi iseniz, arabanın içinde çanta, elbise, araba teybinin paneli gibi hiç bir şekilde eşya bırakmayın. Çünkü hırsızlar geceleri dolaşıp araba içinde eşya olu olmadığına bakar ve onu çalırlar. Özellikle, boş bile olsa hiçbir şekilde çanta bırakılmaması gerekir.
2. Sofya içinde arabanzı mutlaka otoparka bırakınız. Merkezde özellikle otoparka bırakmazsanız çekiciler anında gelip arabanızı götüreceklerdir ve size 80 levaya mal olacaktır. Sofya'da 2 türlü otopark vardır: Birincisi, belediye otoparkları. Bunlara Sinya zona, derler. Bu otoparklar ucuzdur ve saati 1 (bir) levadır. İkinci çeşit toparklar özel olanlardır. Bunların saati de 2 ile 3 leva arasında değişir. Dolayısıyla 80 levadan olmamak için arabanızı mutlaka otoparka bırakın.
3. Sofya'da polis veya kim olursa olsun paranızı almak için hertürlü şeyi yapar, dolayısıyla gözünüzü dört açın.

Şimdilik bukadar. Devamı gelecek.

9 Şubat 2009 Pazartesi

SOFYA'YA YENİ CAMİ MESELESİ - EDİTÖRÜN YORUMU

YADA BİRİNCİ CAMİYİ NEZAMAN DİKMİŞTİK!
Haberleri takip edenler bilirler. Kasım ayında Başmüftü Mustafa Hacı efendi Sofya Belediye Başkanı Boyko Borisov ile inşası düşünülen İslam Eğitim Kültür ve Kongre Merkezi'nin projesinin belediyece daha hızlı bir şekilde onaylanması meselesini görüştü.20 dönümlük arazi içerisinde bir caminin yapılması da var. Bunu duyan Bulgar medyası şöyle haber yaptı: Sofya'ya ikinci cami dikiyorlar. Aşırı milliyetçi Ataka Partisi de mal bulmuş mağribi gibi bunun üzerine atladı ve Bulgar başkentini İslam şehrine benzetilmesine izin vermeyeceğiz diyerek ortalığı kızıştırdı.Şimdi, Ataka Atakalığını yapacak.
Ancak bizim açımızdan mesele nedir, nasıl izah etmek gerekir.Birincisi, meselenin din ve vicdan hürriyeti boyutu var.İkincisi psikolojik boyutu. Bulgaristan anayasası her vatandaşa istediği dine inanma ve yaşama hakkı tanır. Ancak bu hakkın kullanılma isteğine gelindiğinde yönetimde olmayan partiler veya çeşitli sivil toplum kuruluşları eliyle ve kamuoyu oluşturmak suretiyle bir takım zorluklar çıkarılmaktadır. İşte Sofya'ya inşası düşünülen camide olduğu gibi. Volen Siderov diyor ki, caminin yapılacağı semtte yaşayanlara bunun sorulması lazım. Referandum yapılması lazım. İlk bakışta mantıklı geliyor insana. Ama öyle değil. Din ve vicdan hürriyeti veya herhangi bir hak/özgürlük aslı itibarıyla vardır. Bazılarının isteyip istememesine bağlı değildir.Şuanki Banyabaşı camii cemaate yeterli gelmemektedir. İnsanlar cuma namazında dışarıda, kışın soğukta, yazın güneş altında ibadetlerini yapmaktadır. Dolayısıyla zaten yeni bir camiye ihtiyaç vardır. Velev ki, ihtiyaç olmasaydı ve Başmüftülüğün parası pulu olsaydı ve ben 1 değil de 5 cami yapmak istiyorum deseydi. Bunu da yapmaya hakkı olurdu anayasaya göre. Buna en güzel örnek Sofya merkezinde bulunan Katolik Kilisesidir. Gelen gideni nerdeyse yok gibidir ama Ortodoks Bulgaristanın merkezine Katolik kilisesi diktiler, Protestan (evangelist) kiliseleri hiç saymayalım.
Psikolojik boyut dediğim noktaya gelince. Yukarıda belirttiğim gibi, medya "Sofyaya ikinci cami dikiyorlar" haberini okuduğumda aklıma şöyle bir soru geldi:
Birinci camiyi nezaman dikmiştik.
Bulgaristan kurulalı 130 yıl olmuştu. Ve bu 130 yıl içinde Sofya'ya ikinci bir cami yapılmamıştı. Prenslik dönemi, Çarlık dönemi, Komunizm dönemi geçmiş Demokrasi döneminden de 20 yılı geride bırakmışız ama Bulgaristan Müslümanları veya Bulgaristan Türk toplumu kendi parası, kendi imkanıyla bir cami dikememişti Sofya'ya. Ceddimiz Osmanlı'dan Allah bin kere razı olsun, 15. asırda yaşamış Kadı Seyfullah Efendinin yaptırdığı camide toplanabiliyor ve ibadetlerimizi yerine getirebiliyoruz.
Kısacası, Malinova dolina semtinde inşası düşünülen cami bizim için birinci cami olacaktır. Müftülükte bu işle meşgul olan dostlarımız da meseleye bu açıdan bakmaları ve savunmaları gerektiğine inanıyorum. Kendilerine başarılar diliyorum.

8 Şubat 2009 Pazar

SOFYA'DA "KARA CAMİİ"

Kara cami'nin Sveti Sedmoçislenitsi Kilisesine dönüştürülmüş hali. (üstte)
Ressam Oberbauer tarafından Kara Camii resmi. (üstte)
1887 yılından Kara Camii fotografı.(altta)
KARA CAMİİ 1598 yılında Bosnalı Mehmet Paşa adında hayırsever bir zengin tarafından külliye olarak kurdurulmuştur. Bu cami Mimar Koca Sinan’ın Sofya’da en güzel eseridir.
Caminin "Kara" olarak adlandırılması minarelerinin siyah granit taştan yapılmış olması sebebiyle olduğu söylenir.
Bulgaristan kurulduktan sonra önce depo daha sonra hapishane olarak kullanılmış ve 1903 yılında minareleri yıkılarak kiliseye çevrilmiştir. Hemen yanında bulunan medrese de yıkılmış ve yerine bahçeye/oturma parkı yapılmıştır.


SOFYA'DA "ÇELEBİ CAMİİ"

ÇELEBİ CAMİİ hakkında henüz yazılı bir bilgiye rastlayamadık. Elimizde yalnız yukarıdaki resim bulunmaktadır. Ressam: Avusturyalı Joseph Oberbauer (1853-1926)

SOFYA'DA "SİYAVUŞPAŞA CAMİİ"

1580'li yıllarda Siyavuşpaşa camii olarak hizmet veren bina bugün (2009) Bulgar Ortodoks Kilisesine bağlı Sveta Sofya Kilisesi olarak hizmet vermektedir.
2. ve 3. resimler Siyavuşpaşa caminin son zamanlardaki harap halini göstermektedir.


Siyavus Paşa camii, Osmanlı döneminde kilise olan binanın camiye çevirilmiş halidir. 15. yüzyılın ortalarında meyana gelen depremde cami yıkılmış, ancak 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devletinin Sadrazamı Siyavuş Paşa tarafından tekrar inşa edilmiştir. Bulgarların iddiasna göre "1858 yılında Sofya'da deprem olmuş ve o esnada cami içinde bulunan hocanın 2 çocuğu ölmüş. Bundan sonra cami müslümlar tarafından terk edilmiş".

Bulgar isyanlarından ve Osmanlı Rus harbinden sonra, 1878 yıllında Bulgaristan’ın elden çıkmasıyla cami kiliseye dönüştürülmüş ve minaresi yıktırlımıştır.

Bina bugün (2009) Sveta Sofya Kilisesi olarak hizmet vermektedir.



SOFYA'DA "BÜYÜK CAMİİ"

Büyük Camiinin güncel resmi - 2009 (üstte)
Tarihi resim (altta)
Büyük Camii Bulgaristan'ın başkenti Sofya’da bulunur. Bu camiinin asıl adı Koca Mahmut Paşa Camii’dir. Fatih Sultan Mehmed'in sadrazamı (başbakanı) olan Mahmut Paşa tarafından yapımına başlanmış ve 1494 yılında bitmiştir.
Camii külliyesinde medrese, su sarnıcı ve çeşme bulunmaktadır. Caminin bulunduğu mahalleye halk arasında Büyük Camii mahallesi denilmekteymiş.
Osmanlı Rus savaşı 18771878 yıllarında camii hastaneye dönüştürülmüştür. Daha sonraki yıllarda camii kütüphane olarak kullanılmış ve 1892 yılından günümüze kadar da Sofya Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Birinci Dünya Savaşından Posta Pulu



Ressam: Willy Stieborsky
Şahıslar: Vilhelm ІІ, Ferdinand, Mehmed V, Frantz Yosif
Yazı: Viribus - Unitis
Birinci Dünya Savaşı
Yayınladığı yer: Viyana
Posta pulu

Kaynak: Bulgar Milli Kütüphanesi, Dijital ortam

http://193.200.14.178/scripts/cgi/dwis.pl

2 Şubat 2009 Pazartesi

BAŞMÜFTÜLÜKTEN YENİ BİR KİTAP

Bulgaristan Başmüftülüğü Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker'in İslama Göre Kadının Elbisesi adlı kitapçığını Bulgarca olarak neşretti. Kitabı edinmek isteyenler Bulgaristanda bulunan bölge müftülükleri, Başmüftülük veya www.hubavakniga.com adresine başvurarak edinebilirler. Meraklılara iyi okumalar...

20 Ocak 2009 Salı

SÖZLERİN ACİZ KALDIĞI YERDE KARİKATÜR KONUŞUR


Küçücük bir şehit cennete uçacak - Gazzenin minicik şehidlerine


Suskunluğun bedeli çaresizliğin diyetidir Muhammed

Ve şimdi Kudüs şahittir ki, semaların küçük şehidi, nazlı çiçeğidir Muhammed.

Kudüs’te puslu bir yaz günü

Birazdan kıyamet kopacak

Küçücük bir şehit cennete uçacak

Birazdan

Muhammed, yaralı ceylanım kapatma gözlerini

Muhammed kurbanın olayım bırakma elimi

Muhammed ne olur duy beni baba gidelim de

Daha çok görecek günün var acelen ne diye

Kapıda annen bekliyor, yolunu gözlüyor

Muhammed, aaa Muhammed...


KAHROLSUN İSRAİL!

16 Ocak 2009 Cuma

AŞIRI MİLLİYETÇİ BULGARLARI ÇİLEDEN ÇIKARAN PROJE YAYINLANDI



Bulgaristan Başmüftülüğü'nün yayını Müslümanlar dergisi Ocak 2009 sayısında geçtiğimiz haftalarda aşırı milliyetçi Bulgarların tepkisine neden olan ve Sofya'nın Malinova dolina semtinde inşası planlanan İslam Eğitim, Kültür ve Kongre Merkezi'nin projesini yayınladı.

MEHMET FİKRİ’NİN 100'ÜNCÜ DOĞUM YILDÖNÜMÜ


BİR FİKRİN UYANIŞI

Yazan: Sabri M. CON

Osmanpazarı'nın (Omurtag) büyük bir gururu var: Meh­met Fikri. Yüz yıl önce doğmuş, yaklaşık yetmiş yıl önce hak­kın rahmetine kavuşmuş.

Bu kadarını söylemek dile kolay. Ama dur, okuyucu! Bir soralım, bir öğrenelim; kimdir, nedir bu gurur?

Fakir, ama terakkiperver bir ailede dünyaya gelmiş. Daha çocukken yaşıtlarını, talebeyken de hocalarını keskin zekâsıy­la, atılganlığıyla, dürüstlüğüyle, doğruluğuyla şaşırtmış, durmuş. Bir Allah vergisi midir, nedir, kademe kademe sı­nıf geçmek ona vız gelir. Hep alâcı, hep sınıfın birincisidir. Hattâ, iki sınıfı bir yılda yuvarlamak bile onun işi. Diyorlar ki, bazı hocalar, küçük Mehmet'in zekâsından ürktükleri için onun bulunduğu sınıfa girmekten kaçınıyorlarmış. Bu kadarı da olmaz ya demeyin! Oluyormuş işte!

Hafız Hüseyin oğlu Mehmet diyorlarmış kendisine. Oku­maya düşkün, ilme susamış, Müslümanlığa âşık, ama yazmaya tutkun olduğu için ve belki de yıldızlarla boğuşacak fikirleri ol­duğu için Mehmet Fikri olarak ün yapmış şu kısacık yaşam par­çasında. Hırsında İstanbul'da, Mısır'da okuyup ilmin zirvelerine ulaşmak varmış her zaman. Ama felek öyle bir oyun oynamış ki, Mehmet'in zirvelerde değil, orta sıralarda bile okumasına mani olmuş. Bunun adı da sarsılan sağlıktır.

Mehmet Fikri, sağlığına "boş verip" zirveleri kendi kurma­ya çalışmış ve bunda yeteri kadar muvaffak olmuştur diyebiliriz. Onun, talebelik yıllarında, özgürlükçü şair Mehmet Akif Ersoy'dan esinlenerek olgun şiirler yazmaya başladığını biliyoruz da, çocukken uyaklı (kafiyeli) konuştuğunu taze öğrenmiş oluyoruz. Şöyle ki, bir kış gününde kaldırımdan yürürken düşüp kalktığı anda, yanındakilere şöyle demiş:

"Vah şu şeytanın kaldırımı,

Az daha kırıyordu baldırımı..."

Şimdi, kısaca özetleyelim: Mehmet Fikri, köy okullarında hocalık yapmış, çeşitli yerlerde müezzinlik görevinde bulunmuş, şiirler, makaleler yazmış, gazetelerde başmuharrirlik yapmış... Ve bütün bunları öyle yapmış ki, Müslüman'ı da, Hıristiyan'ı da kendine hayran bırakmış. Şiirleri, makaleleri, fikirleri günümüze tıpa tıp uyuyor. Gafletten uyanmak için Türk gencini şaşırtıcı bir dille uyarması ne kadar da büyük bir cesaret! Hayatın haksızlıkla­rı, Türk insanının pasifliği, cehalet ve umursamazlık onu o kadar üzmüştür ki, bir şiirinde esefle şöyle demiştir: "...

Görmeseydim keşke kahpe dünyayı,

Ne olurdu ya Rab, âmâ olsaydım !...

Çekmektense bunca kahpe yarayı,

Ne olurdu, çiçekken solsaydım... "

Ama Mehmet Fikri, Türk gencine "korkma, yürü, ümidisin milletin... her maniyi yıkar, ezer himmetin..." demeyi de bilir eninde, sonunda.

Mehmet Fikri’yi olduğu gibi anlamak ve anlatmak zor. "O bir devdir” diyor şimdiki aydınlarımız. 1941 yılında, 33 yaşında hayata gözlerini yumduğunda, M. Fikri için çok şeyler söylendi, çok ağıtlar yakıldı. Hem de Türkiye'de, Balkanlar'da... Onlardan sadece bir Türk büyüğümüz Osman Keskioğlu'nun sözünü ha­tırlamak yeterli bence. Keskioğlu, "Mehmet Fikri'nin ölümü, fikrin ölümü" diye yazmıştır. Başka yoruma gerek var mı bu ifadeden sonra?! Ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz, değil mi?!

Bu Fikri unutulmaz! Bu Fikri hatırlanır, okunur ve hem örnek, hem de cesaret alınır ondan! Türk insanı­nın, Türk gencinin parlak bir yıldızıdır o çünkü...

Bunu, geçenlerde, Omurtag'da yapılan bir anma töreninde çok iyi anlamış olduk.

Aşk olsun, Sofya Yüksek İslâm Enstitüsü'nün öncülüğüyle Omurtag belediye idaresi, Omurtag "Şafak" okuma evi yönetimi ve Tırgovişte Bölge Müftülüğü hep birlikte almış oldukları bir kararla, Omurtag belediyesi halkına çok muhteşem bir kutlama töreni yaşattılar. Mehmet Fikri'nin hayatı, gazeteci­liği, şairliği ve fikirleri hakkında söz alıp konuşan Başmüftü Yar­dımcısı Vedat S. Ahmed, Doç. Dr. İbrahim Yalımov, Dr. İsmail Cambaz, şair, gazeteci ve okutman İsmail Çavuşev, salonu dol­durmuş dinleyiciler tarafından ne kadar beğenildiler, sevildiler, bilemezsiniz! Kürsüde söz alıp heyecanlı konuşmalar yapan ve kendi şiirlerini okuyan şairlerimizden Ali Bayram, Mustafa Çete, Nurten Remzi, Fevzi Ömer ve başkaları da ona keza. Velhasıl, Omurtag Omurtag olalı bir Türk büyüğü hakkında bu derecede düzenli bir organizasyon gerçekleştirmemiştir her halde. Bunun için başta Tırgovişte Bölge Müftüsü Hacı Enver Yahya olmakla Suat Mustafa ve Mustafa Raşit kardeşlerimize de tebrikler olsun diyoruz! Ama en önemlisi neydi, biliyor musunuz? Söyleyeyim:

Mehmet Fikri'nin vefatıyla ölmüş olan fikir, bu organizasyo­nun ardından yeniden uyanıyor, hayat buluyor gibi geldi bana. Tören sonrasında konuştuğum gençler ve yaşlılar, hep bir ağız­dan şöyle diyorlardı: "Bu adam (M. Fikri) bizi gerçekten gaflet uykusundan uyandıracak! Yazık ki, onu şimdiye kadar tanıma­mışız. Onu okumak, içimizde uyuyan aslanı uyandırmak gibi bir şey yani..."

Ve bir gencin mırıldandığını duydum:

"...Yeter artık hu mezellet, cehalet!

Senden artık uzak olsun atâlet!...

Uyan! Uyan! Bu girdaptan uzaklaş,

İlerleyen milletlere koş, yaklaş...

Her milletin gençlerindedir rehberi,

Sen de durma, haydi atıl ileri!..."

Evet, ben de buna "Fikrin Uyanışı" demekten başka ne diye­bilirim ki?!...

Ne mutlu bize!...

100. Yıldönümünde Mehmet Fikri'nin Hayatı ve Eserleri Konferansı’nın teklifleri:


1. Mehmet Fikri'nin Omurtag'ta yaşadığı evin sokağına "Mehmet Fikri" adı verilsin.
2. Omurtag Belediyesi’ndeki bir okula Mehmet Fikri'nin adı verilsin.
3. Konferansta sunulan bildiriler Omurtag Belediyesi’nin desteğiyle kitap halinde basılsın.
4.
Omurtag'ta Mehmed Fikri adına "Fikir" adlı dergi yayınlansın.

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN OCAK 2009 SAYISI ÇIKTI

3 Ocak 2009 Cumartesi

MADAN MÜSLÜMANLARI İSRAİL VAHŞETİNİ PROTESTO ETTİ

Madan / Smolyan

Cuma namazı çıkşında 600'ü aşkın müslüman Madan'ın merkezinde İsrail vahşetini protesto etmek üzere toplandı. Onlara diğer vatandaşlar da katıldı. Bulgar Ulusal Radyosu - BNR'nin bildirdiğine göre, Madan Müslüman Encümenliğinin organize ettiği mitingte yayınlanan protesto beyannamesinde Gazze'ye karşı yapılan İsrail saldırısı kınandı.
Soğuk hava ve kar yağışına aldırmayan bir çok kişi Bulgarca, İngilizce ve Arapça yazılı "İslam savaş değil, barıştır" ve "Gazze'de savaşı durdurun" pankartaları taşıyordu.
Okunan beyannamede büyük ve orantısız bir askeri gücün kullanıldığı ve suni bir kin ve düşmanlığın yaratıldığı belirtilerek, bu savaşta her gün masum çocukların öldürüldüğü veya yaralandığına dikkat çekildi.
"Dünya hükümetleri şunu iyi anlamaları lazım ki, teörizme karşı savaş milyonlarca müslümanın öldürülmesi ile eşit anlamlı değildir." denildi.
Protesto sonunda Madan imamı Hayri Emin, İsrail vahşetinden kurtuluş ve barış için yaptığı duaya tüm katılanlar samimiyetle "Amin" diyerek dualarının kabulünü niyaz ettiler.
Protestocular bu saldırıların İsrail'in bir provakasyonu olduğundan emindiler. Onlara göre, Olmert ve Buş hükümetleri dünyanın efendileri gibi davranmayı bırakıp barış görüşmeleri masasına oturmaları gerekir.
Not: Bulgaristanla ilgili haber yapan dost sitelerimizin dikkatine, haberlerimizi yayınlarken lütfen kaynak gösterelim.

Resim: blitz haber ajansı