Osmanlı torunu Evlad-ı Fatihanlar... Geçmişi bilerek onu unutmadan, geleceğe kanat açanlar... Biz bize benzeriz ve özgün olma iddiasındayız. Kuruluş: Sofya 26 Mart 2008, Halen yayın: İstanbul
6 Kasım 2017 Pazartesi
30 Ekim 2017 Pazartesi
BULGARİSTAN TÜRKLERİNİN GİYİM KUŞAMLARI: ERKEK TAKKESİ
12 Ekim 2017 Perşembe
Bulgarca Türk Dili Grameri - Fonetik, Morfoloji ve Sentaks
14 Eylül 2017 Perşembe
BULGAR OSMANİSTLERDEN: BORİS NEDKOFF
Almanca olarak 1942'de yayınladığı doktorası 2 yıl sonra 1944'te Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi'nde Dr. Şinasi Altundağ tarafından Türk okuruna tanıtıdı. |
Verdiği dersler: Çağdaş Türk dili grameri-morfoloji ve sentaks; Osmanlı diplomasisi ve paleografisi. Her iki disiplinden de derslerini Bulgarca olarak okutmuştur.
Başlıca Eserleri:
1. Osmanoturska diplomatika i paleografiya. za studentite po orientalistika pri Sofiyskiya Universitet Kl. Ohridski ) [Sofya Üniversitesi Oryantalistik Anabilim Dalı Öğrencileri İçin Osmanlı Diplomatik ve Paleografyası], Sofya, 1. cilt 1966; 2. cilt 1975;
2. Vostokovedenie v Bolgarii (rusça) [Bulgaristan’da Şarkiyat] - Советское востоковедение, кн. 4, 1958. Hristo Gandev ile birlikte;
3. Bılgariya i sısednite zemi prez XII v. spored Geografiyata na İdrisi [İdrisi’nin Coğrafyasına Göre XII y. Bulgaristanı Ve Komşu Toprakları] Sofya 1960;
4. Turski izvori za bılgarskata istoriya [Bulgaristan Tarihine Dair Türk Kaynakları] Sofya, 1966 (kollektiv ile birlikte);
5. Bılgarsko-Turski Reçnik [BulgarcaTürkçe Sözlük] Sofya, 1964. Salih Baklaciev ile birlikte.
Dr. Şinasi Altundağ'ın 1944 yılı DTCF Dergisinde çıkan tanıtım yazısından bir cümle:
"Nedkoff, dini taassubun tesiriyle bir çok hristiyan müelliflerinin aksine olarak, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasını geciktiren en önemli amil Türk devlet ricalinin vicdan, disiplin ve adalete dayanan idaresidir, diyor."
Makele PDF olarak kitaplığımızda mevcut olup ihtiyacı olanlara verilebir. iletişim: bulgaristanalperenleri@gmail.com |
KÖSTENDİLLİ SÜLEYMAN ŞEYHİ HAKKINDA İKİNCİ DOKTORA YAPILDI
Balkanlar'da en velüt mutasavvıflardan olan Köstendilli Süleyman Şeyhi Efendi hakkında ilk doktora
Ali Yılmaz tarafından Ankara İlahiyat Fakültesinde yapılmış ve 1985 yılında Kültür Bakanlığı tarafından basılmış idi. 30 yıl sonra Birol Yıldırım hocamız Erzurum Atatürk Üniversitesinde KÖSTENDİLLİ SÜLEYMAN ŞEYHÎ EFENDİ HAYATI, ESERLERİ VE TASAVVUFÎ GÖRÜŞLERİ adlı ikinci bir doktora çalışmasına imza attı. Değerli hocamız Önsöz'de bizlere teşekkür etme ali cenaplığında bulunmuşlar, lütfetmişler... Ayrıca Bulgaristan Alperenleri blog sitemizi kaynakçada göstermişler, teşekkür ederiz. Böyleye ilk defa blog sitemiz bir akademik çalışmaya da girmiş oldu. Değerli Birol Yıldırım hocamıza Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki ilmi hayatında daha nice başarılar diliyoruz.
Tez metnine YÖK'ün https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ adlı sitesinden ulaşılabilir.
BTG Editörü
7 Eylül 2017 Perşembe
"Çingenelerin İslamlaşması, Bulgaristan'ın toprak bütünlüğüne büyük bir tehdittir".
Bulgaristan’ın en çok
satan gazetelerinden “24 ÇASA”, 6 Eylül 2017 tarihinde resmi olmayan ancak
sızdırıldığı anlaşılan istihbarat birimlerinin raporunu yayınladı. Buna göre “Çingenelerin
Müslümanlaşması, Bulgaristan’ın toprak bütünlüğüne büyük bir tehdit” imiş.
Gettolarda yaşayan marjinalleşmiş
grupların çok kolayca Türkiye ve İslam dünyasından gelen yabancı din
adamlarının etkisinde kaldığı belirtilen raporda, Çingene gruplarının belli
bölgelerde yoğunlaşmasının, Bulgaristan'ın toprak bütünlüğüne aykırı, özerk
bölgeler oluşumuna dair fikirlerin doğabileceği sonucuna varılıyor.
Prof. İvanov konuyla ilgili şöyle
konuştu:
“Bulgar istihbaratının “uzman
sıfatıyla” hazırladığı rapor nefretimin uyanmasına neden oldu. Ben gerçekleri
istihbarattan öğrenmek isteyen biri değilim, fakat entrika yapılmasına kesin
karşıyım. Çünkü Devlet İstihbarat Ajansı’nın hazırladığı gizli ve yayınlanmamış
rapordan sızdırılan bilgilerle haber ve yorum yapmak provokasyondur. Uzman
kişilerce kaleme alınan raporda “Çingene vatandaşların İslamlaştırılması
ülkemizin bölünmesi için en büyük tehlikedir iddiası” “24 çasa” (24 saat) gazetesinde
yayınlandı. Bulgaristan’da Çingenelerin İslamlaştırılmasından söz edilmesi bir kara
cahilliğin eseri olmalı. Bu yalan yanlış yorumları yazanlar acaba şu gerçekleri
biliyorlar mı?
1)
1865 yılında Tuna Vilayeti’nin Büyük Valisi Mithat Paşa tarafından yapılan bir
nüfus sayımı sonuçlarına göre, % 77’si Müslüman olan Çingenelerin sayısı 32 694
kişidir.
2)
1874-75 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu nüfus sayımı ve Rus konsolosu Nayden
Gerov’un kayıtlarında yer aldığına göre, Filibe sancağında % 90’nı
Müslüman olan 13 893 Çingene yaşamaktadır.
3)
Aynı nüfus sayımı sonuçlarını analiz eden Rus diplomat Teplov’a göre, onun
Bulgaristan olarak adlandırdığı Trakya ve Makedonya gibi Osmanlı topraklarında
% 92’si Müslüman olan 130 762 Çingene yaşamaktadır.
Bu rakamlara göre, 1877-78 Türk-Rus
Harbi öncesi bu topraklarda yaşayan Çingene nüfusun hemen hemen hepsi
Müslümandır. Fakat olaya biraz daha derinlemesine bakalım. “Uzman” geçinen
çevreler şu gerçekleri biliyor mu acaba dersiniz:
1)
Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi danışmanı Kolev’in verilerine
göre, 1960-61 yıllarında 120 bin Müslüman Çingenenin isimleri değiştirildi.
2)
1981-83 döneminde, İç İşleri Bakanlığının periyodik bülteninde yayınlanan
bilgilere göre, (22.07. 1983) 230 897 Müslüman Çingenenin daha isimleri
değiştirilmiştir.
Bu rakamlar,
Bulgar devletinin değişik dönemlerde ülkemizde yaşayan Çingene nüfus sürekli
eritme ve asimilasyon siyasetine hedef olmuş ve isimleri değiştirilerek
Bulgarlaştırılmıştır. Bu dönemde, onların bir kısmı, köklerine yani babalarının
ve dedelerinin dinine İslam’a dönüyorlar. Ve Bulgar istihbarat uzmanları
gelişen süreci İslamlaşma olarak görüp Bulgaristan toprak bütünlüğü için en
büyük tehlike olarak görüyorlar. Ülkemizde birçok bilim adamı profesör,
dilimizde olmayan “konverti” (mühtedi) sözünü kullanarak, atalarının dinine
dönen bu insanlarla alay ediyorlar. Bu, Bulgaristan’daki Müslümanlığa, İslam
dinine karşı bir kışkırtmadır. Bu gelişmeler yeni bir uluslararası gerginlik
yaratacak niteliktedir. Yapılan milli güvenliğimize karşı bir kışkırtmadır.
Ülkemizdeki Müslümanların bu gelişmeleri ciddiye almayacağını umuyorum. Bugün
Bulgaristan’ın milli güvenliği için büyük tehlike, Güney Bulgaristan’da bazı
getto-mahallelerde yaşayan Müslüman Çingeneler değil, bu konuda “uzman” geçinip
yalan yanlış rapor yazanlardır.
19 Haziran 2017 Pazartesi
Belene: Ölüm tarlası!, Tarık Sezai Kartepe
Belene: Ölüm tarlası!
Kamyonlara
tıkış tıkış doldurulan ilk kafile, zifiri karanlığı yırtan vahşi doğadan gelen
sesler eşliğinde Belene’ye ulaşmıştı.
Günlerce aç
susuz bitab kalmış, kımıldamadan duran, elleri ayakları bağlı mahkumlar,
kasadan itilerek iki metreden aşağı yuvarlandı.
Tortop
olmuştu, her biri. Omuzlarının ve dizlerinin dayanılmaz acısına aldırmadan
ayağa kalkmaları emredildi.
Kafa
travması yaşıyordu, pek çoğu.
Osmanlı’da 4
asır huzur ve bereket kokan 80bin dönümlük Belene, kara günlere namzetti.
Dudakları
susuzluktan gövermişti. Daha bir yudum suya kavuşmadan apar topar ormana
götürülenler, belleri kadar kalın odunları çektiler, durmadan.
Düşen
vuruluyor; vurulan, torbaya konup
Tuna’ya bırakılıyordu.
Yılanlar
timsahlar, daha suya düşer düşmez etini kemiğinden ayırıyor, fıtratlarının
gereğini yapıyorlardı.
Ne de olsa onlar hayvandı, Bulgar
değildi.
Varnalı
Muhammed, Hasköylü Kazım, Pazarcıklı Yusuf, Yukarı Cumalı Emin, Kırcaalili
Necmi, Orhaniyeli Davut, Harmanlılı Bekir, Plevneli Sebahattin…
Gölgenin en
uzun olduğu vakitte düdük sesiyle binler toplanıyordu.
Menüde domuz
kulağı vardı. Daha ilk kaşıkta kusanlar, bir uyarıyla irkildiler: “Yaşamak için yemelisiniz!”
Dünyada
cehennemi yaşamaktı, bunun adı. Bulgar, ne çabuk Bizans günlerine dönmüştü.
Mahkumların
yüzünde haklı bir gurur okunuyordu. Herbiri köyünde kentinde devleşmişti.
Nuri Turgut
Adalı, daha dün sınıfında ilim saçan bir ışıkken şimdi buradaydı.
Daldı gitti,
gözleri. “Öldürenler gafil, ölenler
haklı; düşünen kafalar zindanda saklı” idi.
“Özgürlük uğruna her şey yapacak;
Marks’a değil ancak Hakk’a tapacak; karanlığı bir gün yurttan kovacak”tı.
Kampta her
dakika ölüm var; ama mezarlık neden yoktu?
Oturduğu
sandıktan dayanılmaz bir koku gelir.
Sorar
gardiyana:
“Nedir bu?”
“Senin gibi
bir mahkum. Öldü. Şimdi onu domuzlara atacağız.”
Roman/Pomak/Türk
mahkumların sonu bu idi.
İşte
götürülüyor. Az sonra bir domuzun kursağında yok olup gidecek.
Ama ahirette
tüm azaları bir araya geldiğinde hesap soracak, tüm katillerden.
Adalı’nın 23
koca yıl geçmişti. Almadığı ceza, girmediği cezaevi kalmamıştı.
Neler
görmüştü, bu gözler!
Ağaç
çekerken kenara birkaç odun ve ip bırakan mahkumlar, sayımdan sonra kıyıya
iner, derme çatma sal yapıp Tuna’yı aşmanın yoluna bakarlardı.
Çok geçmeden
izlenirler, Tuna mezarları olurdu. Kurtulabilen birkaç kişi için adeta cennete
kavuşmaktı, sınırın öte yakası.
Yakalanmak
ölmekten zordu. Karanlık zindanlarda çarmıha gerilirler, aç fareler ayak
parmaklarından başlayarak koskoca bedeni birkaç dakikada yok ederlerdi.
Çığlıklar
Belene’nin her yanından duyulur; sabahlara kadar süren işkence faslı 100bin
mahkumun sonu olurdu.
Herbiri bir
önderdi halkı için. Aleksandır, İvanka, Nikol olmayı reddetmişlerdi.
Hilal haça
galip gelecekti; giden bir bedendi, feda ederdi.
Yiğit kadınlar ise dağılmışlardı, her
bir cezaevine…
Filibeli
Emine, İslimiyeli Yasemin, Aydoslu Fatıma, Vidinli Ayşe… Asla olamazdı, Monika,
Melis, Emilya, Katrin…
Çünkü isim
kimlikti. Kimliğini düşüren yolunu kaybederdi.
Kavurucu
sıcakta tarlalarda ırgat kadınlar, kokusuna hasret yavrularını özlüyor, iki
satır yazamıyorlardı.
Gün oldu, Ankara
kapıları açtı. Bulgar’ın istediği tam da buydu. ‘Müslümansız Bulgaristan’ emeline hizmet ediyordu, 2 başkent.
Terkedilen mülkler, Jivkov’un gangsterlerince
iç edildi. Boşaltılan Bulgaristan, gönül eri Sarı Saltuk ile cihad eri 2. Murat’ı
bekliyor.
6 aylık
Türkan bebek katillerinin bulunmasını istiyor.
Tarık Sezai
Karatepe
25 Mayıs 2017 Perşembe
28 Nisan 2017 Cuma
16 Mart 2017 Perşembe
UHUVVET GAZETESİ - RUSÇUK
SÖZÜM YOK, TURHAN RASİEV
RODOPLARDAKİ SON TÜRK KATLİAMININ İÇ YÜZÜ
RODOPLARDAKİ SON TÜRK KATLİAMININ İÇ YÜZÜ İstanbul 1972, 32 sayfa |
Bulgar İstihbaratı 1972 yılında Türkiye'de yayınlanan 32 sayfalık bu risaleyi tıpatıp hatta fazlasıyla (ay yıldız Türkçe'sinde yok) tercüme ettirip gündemine almış. |
Rodop-Bulgaristan Türklüğü Faciasının İç Yüzü...
İstanbul, Mart 1976, 32 sayfa |
|
KARANFİLLER UYANDI (şiir kitabı), Niyazi Hüseyin Bahtiyar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)