25 Ocak 2016 Pazartesi

Geçit Ver Kamçı, Mehmet Behçet Perim

Geçit Ver Kamçı (Şiirler ve Destanlar)
Mehmet Behçet Perim
İzmir 1960, 3. baskı, sayfa 34

GEÇİT VER KAMÇI

Kenarında ölgün yatan Milletim
Uyanmağa muhtaç ... Budur zahmetim.
Bunun için çarpar göze mihnetim
Dertlerim çok, sorma,ah Deli Kamçı!

Ecdadımdan kalmış bahçeler, bağlar
Uyuklayan kardeş elinde ağlar ...
Elde varken, yokluk kalbimi dağlar
Buna yanar gönlüm, ey dertli Kamçı!

En büyük bir köyde bir tek mektep yok
Mektepsiz köylerde dinden eser yok;
Sarıklı çok, lakin dindar olan yok
Bilgisizlik yıkmış milleti, Kamçı...

El ileri doğru atarken ayak
Yan gelerek yatmış milletime bak,
Hayat kavgasında geri kalacak
Bunu düşünür de ağlarım, Kamçı...

Her köy odasında kaldım bir gece
Milletin derdini soruştum; nice,
Umutlu devalar sundum gizlice
Allah'tan şifalar dilerim, Kamçı: ..

Yola çıktım erken... Sabah olmadan
Bin dağ aştım hala bir yorulmadan,
Ulaşsın efkârım, akşam olmadan
Koşayım yolumda ... Geçit ver, KAMÇI!


18 Ocak 2016 Pazartesi

BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN ÖNEMLİ YAZARLARINDAN ÖMER OSMAN ERENDORUK HAKKINDA ÜÇ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ ARAŞTIRMA YAPTI

BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN ÖNEMLİ YAZARLARINDAN ÖMER OSMAN ERENDORUK HAKKINDA ÜÇ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ ARAŞTIRMA YAPTI

İlk yüksek lisans tezi 2010 yılında "ÖMER OSMAN ERENDORUK HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİĞİ ve ROMANLARI" adıyla İzmir'de Zeynep Atasoy tarafından,
İkinci yüksek lisans tezi "ÖMER OSMAN ERENDORUK’UN HAYATI, SANATI VE ESERLERİ" adıyla 2011 yılında Kırşehir'de,
Üçüncüsü de yine 2011'de "ÖMER OSMAN ERENDORUK’UN HAYATI VE ESERLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA" adıyla Manisa'da yapıldı.

Tezlere tez.yok.gov.tr adresinden ulaşabilirsiniz.



7 Ocak 2016 Perşembe

BULGARİSTAN’DA TÜRK ÇOCUK EDEBİYATI (Doktora Tezi), DR. ATIF AKGÜN

“Bulgaristan’da Türk Çocuk Edebiyatı” adlı doktora çalışmamızda Bulgaristan Türkleri tarafından
Tezin tamamına www.atifakgun.com
adresinden ulaşabilirsiniz. 
meydana getirilen çocuk edebiyatı ele alınmıştır. Dolayısıyla çalışmamızın bir boyutunu “Bulgaristan Türkleri” diğer boyutunu da “Çocuk Edebiyatı” oluşturmaktadır.
Çalışmamızda I. Bölüm, tezimizin “Çocuk Edebiyatı” yönü ile ilgili konularını içeren alt başlıklarından oluşmaktadır. Bu bölümde öncelikle “Çocuk Edebiyatı” kavramı üzerinde durulmuştur. Çocuk Edebiyatı teorileri hakkında belli başlı çalışmalar göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmelerden sonra dünyanın önemli bölgelerinde Çocuk Edebiyatının gelişimi değerlendirilmiş; ardından “Bulgaristan’da gelişen Türk Çocuk Edebiyatı” tarihsel bir yaklaşımla ele alınarak; bu edebiyatın gelişim çizgilerindeki belirli özellikler hakkında tespitlere yer verilmiştir. Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatı tarihi, 1909-1944, 1944-1989 ve 1989-2012 yılları arası olmak üzere üç tarihi döneme ayrılmış; bu dönemlerde Çocuk Edebiyatı ürünlerinde görülen değişimler mukayeseli olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızın II. Bölüm’ünde Bulgaristan’da Türk Çocuk Edebiyatı alanında edebi yaratmalarını tespit ettiğimiz bütün edebi kişilikler tanıtılmaya çalışılmış, daha pek tanınmayan birçok edebi kişiliğin yanısıra, kendileri hakkında sınırlı bilgi bulunan 675 şair ve yazarlar ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu bölümde yer alan edebi kişilikler, çocuk edebiyatı eserlerinde görülen dil ve üslup özellikleri ile dönem şartları dikkate alınarak üç başlık altında toplanmıştır. Bu alt dönemlerden birincisinde, 1908-1944 yılları arasında Bulgaristan Türk Çocuk Edebiyatı’nın kurucu kuşağında yer alan 9 edebi kişiliğin çocuk edebiyatı faaliyetleri tanıtılmıştır. İkinci olarak, edebi kişilik bakımından en zengin dönem olan 1944-1989 yılları arasında tespit edilen 53 şahsiyetin çocuk edebiyatı
Yrd. Doç. Dr. Atıf Akgün
 Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 
içerisindeki konumu belirlenmeye çalışılmıştır. II. Bölümün üçüncü alt başlığında ise 1989’dan günümüze çocuk edebiyat faaliyeti tespit edilen 29 edebi kişiliğin incelemesine yer verilmiştir. “Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatı’nda Türler” başlığını taşıyan III. Bölüm’de çalışma konumuzda karşılaştığımız türler; çağdaş çocuk edebiyatı türleri ve halk edebiyatı türleri halinde ayrılarak iki başlık altında incelenmiştir. Çalışma sahamız olan Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatında, “Çocuk Edebiyatı” yaklaşımıyla üretilen “Halk Edebiyatı” türünde eserlerin azlığı nedeniyle, “Çağdaş Çocuk Edebiyatı” türleri üzerinde daha ayrıntılı durulmuş; “Halk Edebiyatı” türleri hakkında ise daha genel bilgi verilmiştir. Bulgaristan’da Çağdaş Türk Çocuk Edebiyatı türleri arasında en yaygın olanı özellikle şiir ve hikayedir. Çalışmamızda, araştırmalarımız neticesinde elde edilen çocuk şiiri ve çocuk hikayesi kitaplarından oluşturulan örneklem ile, çocuk şiirlerinin tematik incelemesi yapılmış; çocuk hikayeleri ise hikayenin yapısını oluşturan zaman, mekan, olay, şahıs kadrosu, bakış açısı ve iletiler bağlamında incelenmiştir. Çocuk edebiyatı ürünlerinde yer alan görsel unsurlar, diğer edebi ürünlere göre okuyucu üzerinde daha etkili olabilmektedir. Çocuk edebiyatı ürünlerindeki görsel unsurların bu özelliği, onları incelemeyi gerekli kılmaktadır. Çalışmamızın IV. Bölüm’ünde, araştırmamız süresince elde ettiğimiz Bulgaristan Türkleri çocuk edebiyatı eserlerindeki belirgin görsel unsurlar, ana hatlarıyla fiziksel ve resim özellikleri bakımından ele alınmış; bu konularda inceleme ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Fiziksel özellikler başlığı altında çocuk kitaplarındaki kağıt ve cilt yapısı, şekil ve boy özellikler incelenirken, resim özellikleri başlığı altında kapak tasarımları ve metin içi resimler incelenerek değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da Kur'ân Çalışmaları, Alper Ahmedov

Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da Kur'ân Çalışmaları isimli tezde, Bulgaristan’da 1878 yılından


günümüze kadar olan süreç içerisinde yapılan Kur'ân çalışmaları incelenmiştir. Çalışmada Bulgarca yapılan Kur'ân mealleri ve tefsir çalışmaları tanıtılmış, Kur'ân ve Kur'ân ilimleriyle alakalı kitap, dergi, makale, sempozyum bildirileri ve gazete yazıları formatında olan veriler ele alınarak tahlil edilmiştir. Kur'ân namına yapılan ilk çalışmaların İslâm dinini refüze etmeyi, Müslümanları kendi dinlerinde şüpheye düşürmeyi hedef edindikleri görülmektedir. Ülkede oryantalistler tarafından kaleme alınan çalışmalarda en çok İngiltere, Almanya ve Rusya oryantalizminden etkilenildiği görülmektedir.


Alper Ahmedov Kimdir?
Bulgaristan'ın Delirman bölgesinin Kubrat kasabasında doğdu. Rusçuk İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra Ürdünde İlahiyat Fakültesinde okudu. 1,5 yıl Kubrat imamlığı yaptıktan sonra Türkiye Burslarını kazanarak İstanbul Üniversitesi Tefsir Kürsüsünde yüksek lisans öğrenimine başladı. Aralık 2015'te master tezini başarıyla savundu. Evli, Bulgarca ve Arapça bilmektedir.


14 Aralık 2015 Pazartesi

Özgür olmadıkca (şiir)

Sen özgür olmadıkca ben rahat olamam,
Her an bende her dem düşümdesin!

Türkün, Pomağın, Tatarın, Çingenen,
Benim ümidim benim birlik hayalimsin!

Murad Hüdavendigarda olduğun saf gibi,
Semaya yükselen şehadet...secdeye inen baş gibi,

Bir olmak iri olmak diri olmak gerektir şimdi,
Dilde fikirde işte birlik gerektir şimdi!

Komşi! Sen düşmanım değilsin asla,
Bu mefküre kuru cihangirlik değil asla!

Adalet gerektir bu küçücük dünyaya,
Müslüman Türkün eli elyaktır buna.

Ekizcevi eğer görmek istersen o günü,
Az uyu çok çalış, koş, gayret et emi!

5 Aralık 2015 Cumartesi

Vakit geldi (şiir)

Vakit Geldi

Vakit geldi ey oğul
Uyan uyan
Seherdir
Güneşin doğuşu yakın

Dolaş Varnayı, Niğboluyu, Plevneyi
Duy at kişnemelerini nal seslerini
Anavatan anavatan deme, baba ocağı ata yadigarı de
Tuna, Vardar, Meriç akar gönlüne

İslamdır düsturumuz
Fetihtir ülkümüz
Sarı Saltuğ'un izinde
Kalpleri kazanmaktır yolumuz.

Ekizcevi

Sefer (şiir)

Sefer

Sefer eyledik Divane ormana
Ahbab-u yaran ile tek nefes olmağa
Ervahimiz tevhid etti bir mefkurede
Şehadet rüzgarı daim esmeli bu beldede

Niyetler hayr olunca akıbet hayr olur
Musa-vü İbrahim-ü Ali İhsan üstadlar
Hikmetin ita kildilar eytam-ı ecdada
Anda sicillat-ü eşar muyesser oldu anlara

Sebeb-i kelamı kuzu ve ceviz ve aselden murad
Bilki ey zahid ne lezaiz-i sehevani ne taam-ı dünyevidir
Belki olsa olsa o
Dervişan-ı Rum-ilinin birbirine muhabbetidir

Ekizcevi

3 Aralık 2015 Perşembe

Radomir ile İlgili Notlar, Aydın Ayhan

Radomir ile İlgili Notlar
Radomir Kazası, Vidin Eyaleti Sofya Kaymakamlığı’na bağlıydı. 1695 de Köstendil Livası’na bağlı bir kaza merkezi olarak görülmekteydi.
Radomir halkı; hayvan(koyun, keçi, karasığır) ve ziraat(zahire, un, buğday(hınta), arpa, pirinç(erz), üzüm, tütün(duhan) ile meşgul olurdu. Tütün kaçakçıları ile Reji kolsuları arasında her zaman çatışmalar olurdu.
Radomir’de pek çok fırın orduya peksimet ve ekmek(nan-ı aziz) pişirirdi. Radomir dağlarındaki ormanlardan, ordu kışlaklarının ihtiyacı olan odun ve mangal kömürü temin edilirdi.
Arazisi bataklıktı. Pirinç(erz) ziraati gelişmişti. Pirinçler halk ihtiyacı dışında, depolanarak ordu ihtiyacı için kalelere, karakollara, kışlaklara gönderilirdi. Bataklıktan dolayı yazları halk yaylalara çıkardı.
Karasu Nehri, önemli balık yatağı idi. Burada tutulan balıklar, tuzlanarak pazarlara gönderilirdi.
1878 de kurulan telgrafhane ile merkeze bağlanmıştı.
1879 da demiryolu bağlantısı yapılarak, nakliyat kolaylaştırıldı.
Radomir mahalle ve camileri:
Pazar Mahallesi, Cami-i Cedid Mahallesi, Çarşıbaşı Mahallesi, Eski Mahalle, Bulgar Mahallesi, Hükümet Mahallesi
Fatih Sultan Mehmed Cami ve Vakıfları
Radomir Yöneticileri:
Kadı Yusuf 1708
Kadı Mustafa 1714
Kadı Ahmed 1713
Kadı Ahmed 1725
Kadı Mehmed 1734
Ayan Aslan Bey 1792
Ayan Arnavud Abdullah Ağa 1796
Ayan Eşrefoğlu Hüseyin Ağa 1815
Ayan Osman Ağa 1815
Ayan Bilâl Ağa 1825
Kadı Zeynel 1829
Ayan Bilâl Ağa 1830
Müdür İdris Bey 1848
Müdür Hamid Bey 1849
Müdür Ramiz Efendi 1852
Müdür Ali Remzi Bey 1854
Müdür Feyzullah Efendi 1855
Müdür Esad Efendi 1855
Müdür Sadık Bey 1857
Müdür Mehmed Hulusi Efendi 1859(vekil)
Müdür Halil Efendi 1859
Müdür Murad Bey 1860
Müdür Abdullah Feyzi Bey 1861
Müdür Hafız Yunus Efendi 1865
Kaymakam Yasin Bey 1885 (1890 da vefat etti.)
Radomir’e bağlı kazalar ve köyler
Sereşnik Kazası ve köyleri
Krayiste Kazası ve köyleri
İznebol Kazası ve köyleri
Banşur, Belanice, Belova(Belve), Borlu, Çılne, Çoklova, Çukukça, Dere, Döykofça, Durgan, Ejder, Elhodol, Falaşne, Fek, Glogovice, Hararet, Harmelova, Islakofça, Istanyofça, Kalenovrak, Kaslak, Komaç, Körnelekofça, Levarka, Morine, Nakvan, Plavoda, Radibon, Raguta, Ravyor, Sadovik, Sekerne-i Zîr ve Bâlâ, Seliş, Serdendurgan, Sidladice, Sofuca, Verya, Zitoşe,

30 Kasım 2015 Pazartesi

ŞUMNU MEDRESETÜN-NÜVVAB MÜDERRİSİ YUSUF ZİYAEDDİN EZHERİ'NİN EVİ, ONDAN KALAN HALI VE HAKKINDA YAZILAN BİR KİTAP

Şeyh Efendi olarak bilinen Yusuf Ziyaeddin Ezheri'nin Şumnu'da iken ikamettiği ev (sarı ev). 1950 yılında Türkiyeye göç ederken bir Bulgara satmıştır. Ev sahibine içeri girip bakabilir miyiz diye sorduk. Buyurun, girin, dedi. Evi gezerken halı gözümüze çarptı. Sofya İslam Enstitüsü hocalarından Ahmed Hasan Bahadır (kendisi Yusuf Ziyaeddin Ezheri hakkında Ankara Üniversitesinde Yüksek Lisans  teziyazmıştır)
- Bu halı Şeyh Efendi'den mi kalma yoksa, diye sordu. Ev sahibi:
- Evet, dedi. Ahmed hoca:
-Bunu bize hediye eder misin. Ev sahibi:
- Hemen... Bana yardım edin toplayalım dedi ve hediye etti. Ben ev sahibine:
- Lütfen isminizi bağışlar mısınız, sizin hediyeniz olduğu kayıtlara geçsin dedim:
- Adım, Bogdan Dimcev Georgiev.
Biz de kendisine teşekkür ederek ayrıldık.
Basri Zilabid



KARİNÂBÂD CAMİİ, SAAT KULESİ VE HAMAMI

Ahmed Cevdet Paşa'ya sorulan fıkhi bir sorular üzerine şöyle cevap verirmiş:
"Karinabatlı Ömer Hilmi Efendi gibi devrimizin bir Ebu Hanifesi varken bana niye sual edersiniz?" İşte fotoğraflarda görülen Karinabad / Karnobat Ömer Hilmi Efendinin (d. 1842 - ö. 1889); Osman Keskioğlu'nun memleketidir. 




Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin Köyü Kalaycı (İglika / Şumnu): Camisi, Harap İlkokulu ve Davudoğlu hocanın evi





29 Kasım 2015 Pazar

Şumnulu Medresetün-Nüvvab Mezunu Mustafa Çakır Efendi ile Tanışma

1930 doğumlu Mustafa Çakır Efendi eski Medresetün-Nüvvab'ın son mezunlarından...
Şumnu'ya yaptığımız 14-15 Kasım 2015 seyahati esnasında kendisini öğrencisi Ahmed Hasan Bahadır Hoca vasıtasıyla tanıma şerefine nail olduk. Sohbet ettik, röportaj yaptık. Onun da hocası ve müdürü olan Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyünde Cuma imamlığı yaptığını öğrenince köye bir ziyaret gerçekleştirdik. 85 yaşında bu hizmeti sırf hocasının hatırı için yaptığını söylemesi bizleri duygulandırdı.
"Eski toprak" insanlarımızdan olan Mustafa Çakır Efendi Nüvvabı bitirdikten sonra Öğretmen Enstitüsünü de bitirmiş ve 33 yıl öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. 1990 yılında Nüvvab tekrar açıldığında burada müdürlük yapmış; Tombul camiinde imamlık ve Şumnu müftülüğü de yapmıştır. Evi Şumnu Kılak Camii'ne yakın olması hasebiyle beş vakit bu camiinin cemaatindendir.

Mustafa Çakır Efendi ile sohbetimiz esnasında bizlere çok değerli bilgiler ve nasihatler verdi. Ben bunların bazılarını not edebildim:
"Gittiğin yerde ağzını kapatacaksın, gözünü açacaksın."
"Türk'ün önünde çingene imam olmaz. Çünkü temiz gezmez."
"Şumnu'da ben 18 camide namaz kıldım. Şimdi 3 cami var. 15 tanesini yıktılar. Hatta bir caminin minaresini traktör çekip yıkamadı tank getirip çektiler ve öyle yıktılar."
"Ne zamanki sizin çanlar duracak ancak o zaman bizim ezanlar susacak." (Sabah ezanının dışarıya verilmesini istemeyen Bulgar görevliye verilen cevap)
Arapça harflerin doğru çıkarılması lazım geldiği hakkkında konuşurken: - Çocuğum sen خ  ح هyi çıkaramıyorsan niye önümde imamlık yapıyorsun.
70 yaşında iken Mustafa Hoca talebelere bir önceki derste Dört büyük meleği anlatmıştır. Bir sonraki derste bir öğrenciyi ayağa kaldırır:
- Oğlum say bakalım dört büyük meleği? Ailede olsun, çevrede olsun adı sıkça zikredildiği için öğrencinin aklına ilk Azrail gelir ve:
- Azrail, diye saymaya başlar... Hoca:
- Dur be onu en sona bırak, der.

Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyü Kalaycı'da cami odasında kahve içip bol bol sohbet ettik, ancak bu sohbet esnasında bazı insanları da çekiştirdik. Öğle namazı vakti yaklaşınca Mustafa Çakır Efendi "Çok konuştuk, tevbe-i istigfar etmeden camiye girmek yok" dedi ve Tevbe-i İstigfar Duasını okumaya başladı.
Bu sohbet esnasında cemaatin dile getirdiği konular şunlardı: 
- Vakıf mallarının gelirinin %70'inin Başmüftülüğe gitmesinden büyük rahatsızlık var. Bu konuda başka yerlerden de daha önce serzenişler duymuş idik. (Bilgi notu: daha önceki yıllarda vakıf gelirlerinin büyük payı ait olduğu köye veya kasabaya kalıyordu. Son yıllarda %70'i Merkez'e %25'i köye/kasabaya ve %5'i de Bölge müftülüğüne paylaştırılıyor.)

- Başmüftü'nün bir Türk olması gerektiği dile getirildi. (Sofya'daki Başmüftülük ile halk arasında müthiş bir iletişimsizlik olduğunu müşahede ettik. Ayrıca bizden yaşça büyük olan cemaate Başmüftü olmak için etnisitenin değil, ehliyetin önemli olduğunu uygun bir lisanla ifade ettik.)
- Köy cemaati "Herkes Davudoğlu Hoca'nın köyünü, evini görmeye geliyor ama biz utanıyoruz onları burada misafir ederken. Cami bahçesindeki ilkokul yıkık vaziyette, minare derme çatma birşey... Biz merhum Ahmed Davudoğlu Hoca'nın talebelerinden bu camiye güzel bir minare, ilkokulun tamirini ve hocanın evinin müzeye çevrilmesini talep ediyoruz."
Kısa seyahatimizde bize birçok güzellikler yaşatan Rabbimize hamdü sena ederiz. 

Basri Zilabid 




ŞUMNU MEDRESETÜN-NÜVVAB'I ZİYARETİMİZDEN



TARİH SİZİ UNUTMAZ: HOCAM HAZRET, NİYAZİ HÜSEYİN BAHTİYAR





Şumnu Nüvvab Okulu'nda görevli Mehmed Mümün Bey kardeşimizin
kitaplığımıza hediyesidir. Teşekkür ederiz. BTG

ŞUMNU'DA TÜRK KÜLTÜRÜ, HİLMİ EMBİYEV

Şumnu Nüvvab Okulu'nda görevli Mehmed Mümün Bey kardeşimizin kitaplığımıza hediyesidir. Teşekkür ederiz. 


27 Kasım 2015 Cuma

Prevadi (Provadya) Tarihi ile İlgili Notlar, Aydın Ayhan

Prevadi (Provadya) Tarihi ile İlgili Notlar
Prevadi, Varna yakınlarında bir kasabadır. Varna Livası’na bağlı idi. Sonraları bir süre Silistre Livasına(Sancağına) bağlanmıştı.
Rumeli’deki önemli menzillerden birisi idi. Sultan 4.Murad döneminde sikke darb edilmiş, Osmanlı Devleti darb yerlerinden birisi idi.
“Kadı”lar İstanbul’dan seçilerek, sadece iki yıllığına bir yere tayin edilirdi. 1700 lü yılların ortalarına kadar, kadılar, bulundukları yerin adli sorumluğunun yanı sıra, asayişin korumasını sağlayan seferi durumlarda, çevre insanının askere gönderilmesi(eşmesi) ile de görevliydiler.
Kadılar, 1830 lara kadar da bulundukları yerin, tek hukuki mercii olmasının yanı sıra, belediye hizmetlerinin görülmesi, seferi durumlarda, “asker sürücüleri”ne yardımcı olurlardı.
Prevadi ile ilgili bir hüküm de 1569 tarihli Silistre Kanunnamesi içinde bulunuyordu.
1695 de Safa Giray Han zade Mehmed Giray Han’a Selatin-i Cengiziye’ye mensup olduğu için verilen salyane(yıllık) Prevadi cizyesinde tesviye edilirdi.
1704 de İnayet Giray Sultan’a da salyane olarak, Prevadi vergilerinden ita edilirdi.
Premadi Rüştiyesi’nin 1898-1899 ders yılında telebe sayısı:25
Prevadi Yöneticileri:
Kadı Ahmed 1683
Memur Halil 1690
Kadı Mustafa 1693
Naib Ali 1711
Kadı Şerif Ahmed 1713
Naib Mahmud 1714
Kadı Recebzade Mehmed 1727
Kadı Şeyh Mehmed 1728
Ayan……………….
Ayan Çolakzade İbrahim Ağa 1806
Ayan Ali Ağa 1822
Ayan Hacı Mehmed Efendi 1827
Müdür Hacı Hüseyin Efendi 1850
Müdür Hacı Mehmed Emin 1852
Müdür Hasan Bey 1853
Müdür Aliş Ağa 1855
Müdür Hüseyin Bey 1856
Müdür Halil Ağa 1857
Müdür Tahir Efendi 1857
Müdür Abdüllatif Efendi 1860
Müdür Ali Bey 1861
Müdür Halil Kâmil Bey 1861
Müdür Muhsin Bey 1861
Müdür Emin Efendi 1863
Müdür ………
Müdür Hacı Mehmed 1892
Kaymakam Mustafa Hilmi Bey 1898
Kaymakam Hacı Mehmed Tevfik Bey 1904
Prevadi’de camiler, vakıflar
Sultan Selim Han Evkafı , Çoban Mehmed Bey Cami , Hacı Hüseyin Ağa Cami , Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı , İsmail Çavuş Cami
Prevadi Mahalleleri
Küçük Hacı Mahallesi, Köhne Hamam Mahallesi, İskender Mahallesi, Tekke Mahallesi, Kurtkasap Mahallesi, Orta Mahallesi, Cami Atik Mahallesi, Yenimahalle,
Prevadi Köyleri
Abdürrezak, Ahî, Akıncı, Akyar, Arnavud-ı Müslim, Aslıbeyli, Avran, Ayazma, Azablar(Arablar), Belden, Berece, Beyli, Bulanık(Cağkarlı), Bükükçü Dere, Canlar, Cesteci, Çağlayık, Çalıklar, Çalımahalle, Çamurna, Çerkes, Çerkone, Çıldır, Damlalı, Dedepınar, Deli Musa, Demirhanlı, Derati, Derbend-i Cedid, Derbend-i Ustad,, Derbend-i İmdât, Destecibeyzabiti, Devreköy, Devne, Dizdar, Dizdar Müslim, Emir Gazi, Hasköy, Hirene ,Esedli, Fete, Gancova, Gereyun, Gevgili, Göçeri, Haçik, Hasköy, Hisarcık, İlyas Fakih, İrmeli, İznice, Kebeci, Karaağaç, Karacaot, Karaburun, Kara Köse, Kara Yusuf, Karyağdı, Kayardı(Kaya Ardı), Kazalık, Kemikçiler, Kızılcalar, Kopuzcu, Kozluca, Köpekli, Köprüköy, Kubbeardı, Kuruluca Tatar, Kuştepe, Kutlu Bey, Kutu, Malkoç, Manastır Yeniköyü, Mangaliya, Mirne, Murad Sofî, Nesih Paşa, Nenova, Orta, Oruç Gazi, Sarıyazır, , Satılmış, Sultanlar, Sindel, Söğütlü, Suluca Ali, Şeyhli, Taş Hisar, Teşte, Yassı Tepe, Yatkal, Yenice-i Karaağaç, Yenimahalle(Yenice Köy), Yunuspınar,
Baldır, Çayak, Çerkovna, Cizdar, Dereköy, Destici, Eski Arnavutlar, Fethiköy, Kadıköy, Kara Köse, Kiten, Komarevo, Krivnya, Ravna, Şeremet, Slaveykovo, Vencan,

Plevne İle İlgili Notlar, Aydın Ayhan

Plevne İle İlgili Notlar
(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
“Plevne” Rumeli Türk’ünün gurur kaynağı olmuştur hep. 93 Muharebesinde, buradaki Ordu’nun başında bulunan Gazi Osman Paşa’nın, kendilerinden kat kat üstün, Moskof sürüleri karşısında aylar süren savunması ve o savunmaya yakılan, artık bir marş gibi, bir hücum borusu gibi söylenen o:
Tuna Nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam diyor..
Türküsü ile tanınmıştı. Rumeli Türklerinin bütün düğünlerinde, bayramlarında, efkârlı günlerinde, zulümler altında inlediği, o karanlık günlerde, yüreklere ferahlık veren, sevinç veren bir türkü olmuştu.
Plevne, Vidin Eyaleti’ne bağlı bir kaza idi. Ordu merkezlerinden birisi olduğu için, burada yerleşikliğe geçmiş Türkler (Evlâd-ı Fatihan) ordu için at(top çeken beygir) yetiştirirdi. Tahıl üretimi başlıca tarım şekli idi. Arpa, yulaf gibi hayvan yemliği ve buğday(un ve peksimet) başlıca ürünlerindendi. Ayrıca çevre dağlardaki ormanlardan odun kömürü elde edilirdi. Yaylak ve geniş otlaklarda ordu ihtiyacı için (mîrî) koyun yetiştirilir, bunların yapağıları, ihraç edilirdi. Plevne çevresinde bağcılık gelişmişti. Ordu için pekmez kaynatılırdı.
Plevne Pazarı cumartesi günleri kurulurdu. Yahudi esnaf dini inançları gereği ile cumartesi günleri dükkânlarını açmadıkları gibi, ticaret de yapmadıkları için, zarara uğradıklarından, Edirne Hahambaşılığı 1860 da, İstanbul’a Dahiliye Nezareti’ne baş vurarak, pazarı bir başka güne aldırmak istemişlerse de, diğer unsurlara da örnek teşkil eder gerekçesiyle kabul edilmemişti.
Plevne Rüştiyesi, halk tarafından 1871 de yaptırıldı
Plevne’de Cami, Mescid, Vakıflar
Gazi Mihal Bey zade Gazi Ali Bey Vakfı , Mehmed Ağa Cami , Sofu Mehmed Paşa Cami Vakfı , Koca Süleyman Bey Cami Vakfı , Kozyaka Evkafı , Cami-i Atik, Cami-i Cedit, Hanî Hatun Cami ve Zaviyesi Vakfı , Hatice Sultan Evkafı , Şehrî Hatun Cami, Aişe Sultan Evkafı , Abdürrahim Efendi Medresesi, Fatma Hanım Cami, Karaca Değirmen Evkafı , Taşköprü, Gazi Mihal Bey Türbesi, Hüseyin Ağa Cami
Plevne Yöneticileri:
Ayan Hacı Hafız oğlu Genç Mehmed Ağa 1790
Kadı Şakir Mahmud 1793
Ayan Abdülcelil 1803
Ayan Abdülhalil 1813
Naib Mahmud Selim 1826
Kaymakam Osman Bey 1832
Kaymakam Mustafa Paşa 1839
Kaymakam Sofyalızade Mustafa Ağa 1846
Müdür Genç Ağa 1868
Müdür Fazlı Ağa 1850
Müdür Ahmed Bey 1851
Müdür Süleyman Ağa 1851
Müdür Ahmed Efendi 1853
Müdür Mahmud Efendi 1854
Müdür Müftüzade Ali Rıza Efendi 1855
Müdür Celal Efendi 1858
Müdür Mehmed Şerif Ağa 1859
Müdür Tevfik Ağa 1859
Müdür İbrahim Edhem Efendi 1860
Müdür Latif Ağa 1861
Müdür Mahmud Bey 1862
Müdür İsmail Ağa 1862
Müdür Adem Ağa 1863
Müdür Mehmed Sıdkı Bey 1864
Kaymakam Necib Ağa 1873
Kaymakam İsmail Efendi 1877
Kaymakam Reşid Ağa 1877
Plevne Mahalleleri:
Arkarı Mahalle, Atik Gazi Mahallesi, Bekirağa Mahallesi, Gigen Mahalle, Karakadın Mahallesi, Sefer Katibi Mahallesi, Paşabahçesi Mahallesi, Piyalebaşı Mahallesi, Tekke Mahallesi, Derince Mahallesi, Beykos Mahallesi, Hatice Hanım Mahallesi, Hacı Burak Mahallesi, Yukarı Mahalle(Hıristiyan Mahallesi), Gazi Ali Bey Mahallesi, Sancaktar Mahallesi, Gigen Mahalle, Tekye Mahallesi, Yahudi Mahallesi
Plevne’ye bağlı Kasaba ve Köyler
Armutçuk, Aziziye, Balince, Bayguş, Baykal, Bekleş, Belişa, Berdilava, Berstovaç, Bukolve, Bukuluk, Bulut, Corno, Çavuşova, Çerikova(Çerko), Çeriunberk, Denbek-i Ulya, Derviş, Deşviçe, Devince, Deynik(Dinik), Edreş, Eskiköy, Evreşe, Gayronca, Gazi Ali Bey, Groviçe, Hacı Hasan, Hamizofça, Kahl, Kanada, Karaağaç, Karagoy, Kırlı, Korseviç, Lakoşin, Laskar(Laksor), Lekovit, Mağura, Mahalle, Maraş, Meydan(Medyun), Musalı, Metrebol-i Bâlâ, Mertebol-ı Zîr, Orşen, Ortaca, Ortaköy, Örenç, Pavradim, Pelişed, Perdilve, Pesrerova, Petrince(Petrin), Pezikoz, Radeveşve, Radomirce, Rahmanlar, Rako, Razumerce, Rikat, Rolyova, Rubçe, Sungurluk, Şamlı Hızır, Tatarcık, Tazin, Trisenik, Toçina, Todoriç, Uçendol, Vulçıtrın, Yeni köy
Rumeli’de ve Plevne Çevresinde Eşkiyalar
Rumeli halkı, yüzyıllar boyu eşkıyalardan çok çekti. Özellikle 1786 -1804 yılları arasında devlet güvenlik güçleri ile, eşkıyalar arasında harbe varan olaylar yaşandı. Bu eşkıyalar, bazen şehirleri bile fethe çıkıyor, her yerde devlete kafa tutuyordu.
Rumeli’de şekavet edenler genellikle eski askerlerdi. Rumeli’de silah taşımak sadece askerlik görevi olan Türk ve Müslüman ahaliye, askerlere mahsustu. Bunun dışında voynuk ve mortolozlar da silah taşıyabilirdi. Halk silahlanamazdı. Halk arasında, silah kullanmasını sadece askerlik yapan Türkler ve Müslümanlar bilirler, bunlar zaman zaman talimlere çağırılır, seferlere iştirak ederlerdi.
Eşkıyalar da, bu silah kullanmasını çok iyi bilen, bu yüzden de kendilerine çok güvenen, güçlerinin farkında olup, soygun, yol kesme, ırza geçme, cinayet gibi kanunsuzluklara sapan, asi emekli veya eski askerler arasından çıkardı.
Bu eşkıyalar devleti çok uğraştırır, çoğu defa affa uğrar, devlet adına göreve alınır, bu kere de göreve alınan(çoğu kez rütbe verilen) eski asiler, diğer eşkıyaları ortadan kaldırmağa çalışırlardı. 1798 – 1810 yılları arasında Plevne ve çevresinde bulunan eşkıyaların önde gelenlerinin bazılarının isimleri şunlardır: Pasbanoğlu, Gavur İmam, Macar Ali, Abdülcam, Filibeli Kara Mustafa, Aslanoğlu, Celiloğlu İsmail, Koşanlı Halil, Manav İbrahim, Kara Feyzi, Cenkoğlu, Hacı Manav, Genç Ağa, Selvili Hasan, Çuhadaroğlu, Hocamat, Mano Küçük Ali, Kalkandelenli Sülo, Hasan Bayraktar, Rüştem ve 1876da da Meloş Ali
Bunların bir kısmı bu tarihler arasında bir süre Plevne’yi ele geçirmiş, devlet güçlerini uzuz süre uğraştırmıştı. Ele geçen eşkiyaların kafaları kesilir ve İstanbul’a gönderilirdi.

26 Kasım 2015 Perşembe

1925 YILLARINDA BULGAR HÜKÜMETİNİN TOPLATTIĞI KİTAP: ECDAD TARİHİ, OSMAN NURİ PEREMECİ

1925 YILLARINDA BULGAR HÜKÜMETİNİN TOPLATTIĞI KİTAP: ECDAD TARİHİ, OSMAN NURİ PEREMECİ
Ecdad Tarihi
Muharriri:
Muallim
Osman Nuri
---
Rüşdiye Mekteplerinin üçüncü senelerine mahsus olarak müfredatlı
programa tevfikan yazılmıştır.
---
Birinci tab'ı
***
Tabi' ve naşiri
Şumnu'da Terakki Kütüphanesi - Sabri Sadık
Şumnu Terakki Matbaası
1924-1340  

20 Kasım 2015 Cuma

Paşmaklı-Ahîçelebi ile İlgili Notlar (Smolyan)

Paşmaklı-Ahîçelebi ile İlgili Notlar
 (Smolyan)

Aydın Ayhan

(“Rumeli’de ve Akdeniz Adalarında Türk Varlığı” isimli kitabımdan-Doğu Kütüphanesi yayını)
Paşmaklı, arazisi “Haremeyn-i Şerifeyn Vakıfları’na ait Filibe Kaymakamlığı’na bağlı bir köy idi. “Ahiçelebi Kazası Paşmaklı Köyü” kaydına göre, “Ahi Çelebi Kazası” bölgenin adı, merkezi Paşmaklı Köyü idi.
Rumeli Ordusu’nun askeri merkezlerinden birisiydi. Buradaki bütün ahalinin varlığı, askeri hizmete bağlıydı. Askerlere dayalı hızlı bir ticaret gelişmişti.
 1887 de Edirne Vilâyeti, Gümülçine Livasına bağlı bir kasaba idi.  Balkan Savaşları sonuna kadar. Osmanlı toprakları içinde kaldı. Balkan Savaşı sonunda, yapılan anlaşmayla Bulgaristan’a ilhak edildi..
 Paşmaklı’da aba ve şayak dokunur, bu kumaşlardan asker için “şayka” tabir edilen bir tür gocuk, talim abası, elifî aba, şayak entari ve yağmurluk dikilirdi. Abacılık, şayakçılık ve  dokumacılık seçkin bir geçim kaynağı idi.
 Evlerdeki güvercinliklerden elde edilen güherçile, barutçu esnafı tarafından, barut yapılır, bu barut, ordu ihtiyacı için verilir ama,  kaçak olarak da satılarak ve avcılıkta kullanılırdı.
 Halkın ana geçim kaynağı tarım (buğday, arpa) ve tütüncülüktü. Çok kaliteli olan Paşmaklı tütünü, genelde tütün kaçakçıları tarafından gizlice alınır, Osmanlı’nın son yıllarında mali esaretinin eseri Reji idaresinden kaçırılır ve tütün kaçakçıları vasıtasıyla el altından satılırdı. Gün geçmezdi ki, reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında bir çatışma haberi duyulmasın.
 Paşmaklı ve köylerinde, asker ihtiyacı için çok kaliteli “peksimet” pişirilirdi. Hattâ “Âhiçelebi peksimeti” Girit’te görev yapan yeniçerilere kadar gönderilirdi.
 Büyük Palaz Köyü tabur merkezi ittihaz edilince buraya büyük askeri malzeme ve levazım depoları inşa edilmişti.
 Âhiçelebi’deki demirci esnafı sadece ordu ihtiyacı için, toplar ve top arabaları, nakliyat arabaları için gerekli demir aksamı imal ederlerdi.
Burada, büyük miktarda öküz ve camış beslenir, bunlar baharda, araba ve top çekmeleri için, orduya teslim edilirdi.
 Çevredeki mera ve yaylalarda, devlete ait(mirî) büyük koyun ve keçi sürüleri bulunur, bunlarda her yıl büyük miktarda canlı hayvan teslim edildiği gibi, kavurma imal edilerek, tulumlara basılır, askeriyeye teslim edilirdi. Büyük miktarda hayvan kesimine bağlı olarak, “debbağ”lık gelişmişti.
 Paşmaklı’da 1600lü yılların  başlarından itibaren Rumeli’nin her tarafında nam salmış bir “medrese” bulunuyordu. Bu medreseden çok ciddi eğitim yapılıyor, mezun olanlar, Osmanlı coğrafyasının her tarafında, ilmî vukûfiyetleri ile tanınıyorlardı
1839 da Paşmaklı’ya, Arabistan’da vukû bulan bir isyan sonunda sürgün olarak getirilern “Evlâd-ı Arap” muhacirler iskân edilmişti.
 Paşmaklı Rüştiyesi 1874 de açılmıştı. Binasının yapımında halkın ve askeriyenin büyük katkıları olmuştu.

Ahîçelebi-Paşmaklı Yöneticileri:
Kadı Mehmed bin Mahmud               1651
Kadı Abdullah                                    1652
Kadı Mehmed                                     1662
Naib Ahmed                                        1670
Kadı Mehmed                                     1671
Kadı Süleyman bin Ali                       1673
Kadı Mehmed bin Ali                         1680
Naib Süleyman                                    1686
Naib Feyzullah                                    1690
Naib Muharrem                                   1692
Naib Abdurrahman bin Musa              1694
Naib Hasan                                          1696
Naib Osman                                         1704
Naib Abdullah                                     1706
Naib Mehmed                                      1706
Naib Hüseyin                                       1716
Naib Lütfullah                                     1717
Naib Ömer                                           1718
Naib Mehmed                                      1720
Naib İsmail                                          1723
Naib Ali                                               1724
Naib Mesut zade İsmail                       1725
Kadı Mehmed                                      1731
Naib Hüseyin Necib                            1797
Ayan Hacı (?) Ağa                              1810
Naib Keçeci zade Abdülhalim Molla 1816
Naib Mustafa                                      1828
Voyvoda Salih Ağa                             1836
Müdür Agob Ağa                                1844
Müdür Mahmud Ağa                          1845
Müdür Ağuş Ağa                                1846
Müdür Hasan Bey                               1848
Müdür Muğlavîzade Âgâh Efendi      1849
Müdür Yusuf Efendi                           1849
Müdür Mustafa Hulûsi Bey                1850
Müdür Saidî Efendi                             1853
Müdür Nazif Bey                                1854
Müdür Lâtif Bey                                 1854
Müdür Hüseyin Efendi                       1855
Müdür Esad Efendi                             1856
Müdür Sermed Efendi                         1856
Müdür Abdi Efendi                             1859
Müdür Esad Efendi                             1860
Müdür Rıfad Efendi                            1861
Müdür Hacı Emin Efendi                     1862
Müdür İbrahim Ethem Bey                  1878
Müdür Ali Nesib Bey                           1888
Müdür Mehmed Emin Muhlis Bey       1889 (1896 ye kadar)
Kaymakam İzzet Bey                            1897
Kaymakam Mehmed Emin Bey            1901
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey           1902
Kaymakam Behçet Bey                         1903
Kaymakam İshak Tevfik Efendi            1903
Kaymakam Mehmed Rüştü Efendi       1904
Kaymakam Ahmed Galib Bey               1904
Kaymakam Seyid Ali Bey                      1905
Kaymakam Ahmed Hasan Bey              1905
Kaymakam Abdullah Sıdık Bey             1906
Kaymakam Ahmed Naim bin Mustafa Bey1909
Kaymakam Mehmed Şükrü Bey             1909
Kaymakam Ali Seydî Bey                       1910
Kaymakam Safvet Bey                            1911

Paşmaklı’da Mahalle ve Yer isimleri:
Hacı Köse Mahallesi, Çami-i Atik Mahallesi, Çavdar Mahalle, Nişanca Mahallesi, Çarşı Mahalle, Çavdar Mahalle, Koca Mescit Mahallesi, Sekiz Sınır Mevki, Eşek Kulağı Mevki, Kara Bulak Mevki, İmaret Yaylası
Kara Mandıra Karakolu, Kozlata Karakolu, Rojen Gümrüğü
Gazi Evranos Bey Evkafı(mera ve ormanlar), İsmihan Sultan Evkafı(Boyoşova Köyünde),  Derviş Cami (Ketenlik Köyünde),
 
Ahiçelebi-Paşmaklı’ya bağlı Köyler:
Ahatlar, Ahatlar-ı Kebir,  Akedre, Aktepeli, Alamidere,  Alamut, Alkana, Ambardere, Arda Başı, Aşağı Dere, Aşağı Raykova, Aşubeli, Aygırdere, Balaban, Balıklıdere, Başöyük, Bellicedere, Boyoşova, Bukova, Büyük Dere, Canferdere, Cedid, Çakır,  Çakmak, Çamlıca, Çanak, Çangırdere, Çelikli, Çoban, Çokman, Çukurköy, Darıdere, Derde, Dere-i Kebir, Dere-i Sağir, Dericiler, Devletdere, Dolaştır, Dospot, Dörmete, Dusyad, Düşükdere,  Erdebaş, Erikli, Eskiciler,  Fındıcak,  Fokaliç, Gökçepınar, Gündüzler, Hasandere, Hasanköy, Hufuş, İlyasca, İsmilan, Karabulak, Karaburun, Karamuş, Karlıova, Karluk, Karşılı-i Kebir, Karşılı-i Sağir, Kasap, Kayrak, Kermene, Kestanelik, Kestencik,  Keteklik, Kırşol, Koçin, Korlukova, Kozluca, Kurtdere, Kuzulce, Küçük Arda, Küçükdere, Lapos, Liçova, Loçir, Maden, Mustafacık, Murtaza Ova, Büyük Palaska(nahiye), Rayko, Seyidli-i Kebir, Seyidli-i Sağir, Sogicek, Şeytanköy, Taşkın, Tekfur, Tekir, Timurcek, Toklu, Topuklu, Tozburun(nahiye), Uzundere, Valkan, Yakova, Yukarıdere, Yunusdere,