Osmanlı torunu Evlad-ı Fatihanlar... Geçmişi bilerek onu unutmadan, geleceğe kanat açanlar... Biz bize benzeriz ve özgün olma iddiasındayız. Kuruluş: Sofya 26 Mart 2008, Halen yayın: İstanbul
27 Aralık 2017 Çarşamba
DİNİ VE MEDENİ HAYATTA NEZAFET, YUSUF IŞIKOVALI
26 Aralık 2017 Salı
KIZANLIK’TA İSKENDER BEY CAMİİ, AYDIN ÖMEROV
KIZANLIK’TA İSKENDER BEY CAMİİ
AYDIN ÖMEROV
Sofya Yüksek İslam Enstitüsü (YİE) Öğretim Görevlisi
AYDIN ÖMEROV
Sofya Yüksek İslam Enstitüsü (YİE) Öğretim Görevlisi
Orta Bulgaristan’da Sofya’yı Burgaz’a bağlayan karayolu
ve demiryolu üzerinde bulunan Kızanlık
(Kazanlık),
ünlü Şipka geçidinin hemen güneyinde, Gül Vadisi
olarak bilinen Kızanlık ovasında kurulmuştur.
Uzun yıllar Bulgar Krallığı ve Bizans İmparatorluğu
arasında el değiştiren Kızanalık ovası bu sebeple birkaç
defa tahrip edilmiştir. Osmanlılarca fethedilen Kızanlık
bölgesine iskân edilen Türk nüfusun göçebe yörükler
olduğu, yer ve köy isimleri olan Saruhan, Sufiler, Saltuklular
isimlerinden anlaşılmaktadır.
Kızanlık, Osmanlı döneminde Müslüman Türk şehri
olarak gelişmiş ve bu sebeple şehirde birçok tarihi eser
ve vakıf imar edilmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde
8 cami ve mescidi ve bunların arasında Sarıca Paşa ve
İskender Bey camisini zikretmekte ve Müslümanı çok,
Hıristiyanı az olan kasabada 1060 ev, Sarıca Paşa ve İskender
Bey medreseleri, 3 hamam, 2 tekke, 300 dükkan
ve çarşı içindeki mükellef handan bahsetmektedir.
Bu eserlerden günümüze ulaşan İskender Bey Camisidir.
Halk arasında Eski Cami olarak da bilinen mabet
1470’li yıllarda inşa edilmiştir.
Cami, kare planlıdır. Kırma çatılı olan caminin tavanı
ahşap işlemeli olup kendine has bir tarzı vardır. Çatı altındaki kırmızı tuğlalar camiye çok özel bir görünüm
sunmaktadır. Cami, ilk dönem camilerinin özelliklerini
taşımakta olup moloz taş ve kırmızı tuğla ile geniş
ve sağlam duvarları vardır. Alt sıra pencereleri gayet geniş
ve yüksek, üst sıra oval pencereleri ile cami gayet aydınlıktır.
Ana salonun son kısmında ahşap kadın mahfili
bulunmaktadır. Cami içersindeki hat yazıları gayet
güzel bir üslup ile nakşedilmiştir. Son cemaat yeri sundurmalı
ve zeminden daha yüksek olarak saçak şeklinde
inşa edilmiş ve sonradan cam çerçeve ile kapatılmıştır.
Son cemaat yerinin sağ kısmında abdest alma yeri olarak
şadravanı bulunmaktadır. Altı köşeli şadravanı şekil
itibarıyla eski Selçuklu kümbetlerini andırmaktadır.
Maalesef orjinal minberi korunmamıştır. Cami mihrabı
geniş ve yüksek olup üzerindeki hat yazıları kendisine
özel bir heybet katmaktadır. Caminin minaresinin
kaide kısmı moloz taş ve kırmızı tuğla ile inşa edilmiş
olup gayet sağlamdır. Gövde kısmı kırmızı tuğla ve kireç
ile yükselmekte, tek şerefeli olup gayet düzgün bir
görünüme sahiptir. Şerefe kısmında minarenin külahı-
na kadar olan kısım beyaz kireç ile sıvanmıştır.
Caminin inşa kitabesi günümüze ulaşamamış, lâkin
tamir kitabesi Osmanlıca ve uzun bir metin olarak bugün
sağlam bir şekilde yerinde olup bizlere cami, banisi
ve tamir edeni hakkında malûmât vermektedir. Tamirin
kusursuz bir şekilde 1255/1855 yılında yapılıp tamamlandığı
bildirilmektedir. Şadravanının bu tamirden sonra
camiye ilhak olunduğunu kitabeden öğrenmekteyiz.
Maalesef, Kızanlık İskender Bey Camisi tarih boyunca
bir çok defa harap edilmeye ve yakılmaya çalışılmış-
tır. Ancak Müslüman toplum camilerine sahip çıktığı
için nefret ve taassubun olduğu bu bölgede, Yüce Allah’a
hamdolsun, bugün hâlâ biz de buradayız diyen mağrur
ve yüksek minaresi ile ayakta durmakta ve Müslüman- lar için nur saçan bir merkez olarak faaliyet göstermektedir.
Müslümanlar Dergisi, 2017 yılı, 11. sayı, s. 16.
25 Aralık 2017 Pazartesi
BULGARİSTAN TÜRKLERİ KİMLİK MÜCADELESİ, RAFET ULUTÜRK
Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi, ne bir araştırmaya ne de bir kitaba sığar. Niyetim, kimlik belleği dağarcığında boşluk hissedenlere yararlı olmaktır. Hedefimiz aydınlarımız, demek, federasyon ve konfederasyon başkanlarımız, siyasi parti, milletvekili ve Devlet Başkam danışmanlarımız, kanaat önderlerimiz, üniversite öğrencilerimiz ve Türklüğüyle var olup gurur duyan, Türklük üretenlerimizdir. Kısaca "Ne Mutlu Türküm" dinlere hitap etme arzusundayım. Bulgaristan'da Bulgaristan Türkleri 2,5 milyon, çoğumuz anadilimizde siyasi ve bilimsel kitap okuyacak durumda değil. Kutsal kitabımız dışında derin eser algılama alışkanlığımız da yok. "Kafan karışmasın.'*' ifadesi, her kitabı okuma anlamında da kullanılır. Bulgaristan'da 2016'da yapılan bir araştırmaya göre Bulgarların % 65’i, Türklerimizin % 85'i ve Romanlarımızın da % 92'si kitap okumuyor. Türkçe okuyanlar ise parmakla sayılır. Fakat biz bilimle barışığız. Akıl tutulması da yaşamıyoruz. Uyanlarımızda "bilen kıskanılır" var. Biz Bulgaristan Türküyüz. Hoşgörülüyüz. Sevgi şefkat dışında birikim taşması bilmeyiz. Yerimizde durur, sabırdan güç toplarız. Boyun eğmeden yaşarken, isyan ederiz. Hayattan öğrendik, hak, özgürlük, adalet ve demokrasi kavgası verdik. 1989 İsyanımızla, Türk kimliği mücadelemizi zirveye taşıdık. Dirilip dimdik durmak için çilelerimizden başka bir şeye gerek duymadık. Bizlere hala konar-göçer gözüyle bakılır. Yaşadığımız toprakları Vatan kılmışız. Amma çok gördüler. Türklüğümüz tarihimizden ve doğal haklarımızdan doğdu. 1796 Büyük Fransız Devrimini hazırlayan Maximillien Robespiere'nin kaleme aldığı "Toptum Sözleşmesi" ile yanıp tutuşanlar sadece 15 gençti.
1879 Tırnova Anayasası ruhunu İstanbul'da "Robert Koleji bitirmiş 3-5 Bulgar aydın hazırladı 1990da Hak ve özgürlükler Hareketi (HÖH) kapanı gizli polis "DS" tarafından kuruldu piyon ajan Ahmet Doğan solo oynadı. O, Bulgaristan Türklerinin kimlik davasına aşılanmış kısır bir döngüydü.
Aşıya aşı yapılmaz, meyvesinden de tohum alınmaz. Doğan dönemi bitmiştir. Kimlik davamızdan esinlenip, zalimlerin başı, diktatör Todor Jivkov'u bizler kazma kürekle devirdik. Sel gibi aktık. Ufuk aradık. Mutluluğu ise hepimiz Türkiye Cumhuriyetinde bulduk. Çarlık döneminde faşizme, sosyalist
dönemde totaliter komünizme karşı ödünsüz mücadele verdik. Eritilip asimile edilmek isterken Türk kimliğinin erimediğini, anadilimiz olan Türkçemizi genlerimizde taşıdığımızı, kimliğimizi çözüp yok edecek gücün henüz bulunamadığını bütün dünya gördü. Mücadele yılları bize, yalnız Türk kanı taşımanın, Türk ırkından olmanın, yarımızın Türkiye'de ve Avrupa'da, yarımızın da Bulgaristan'da yaşamamızın, hatta tüm dünyaya dağılmamızın Türk olmamız için yeterli olmadığını öğretti. Türk olmak, Türklük davası için yaşamak, çalışmak, savaşmak ve gerektiğinde bu uğurda ölebilmektir. Atamızın dediği gibi, Türkçe konuşmamana Türk denemez. Bulgaristan Türklerinin Kimlik Davası Osmanlı parçalanırken çok ağır bir tarihsel dönemde başladı. Bugün de hala devam ediyor. İşte bu elinizdeki kitabın da kırmızıçizgisidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)