10 Mayıs 2016 Salı

Türkiye'nin Balkan Türkleri Politikası, Dr. Kader Özlem

Türkiye'nin Balkan Türkleri Politikası, Dr. Kader Özlem
Trakya Üniversitesinde yapılmış doktora tezidir.
Fiyatı: 25 tl / 15 leva
bulgaristanalperenleri@gmail.com  

Bulgaaristan Müslümanlarında Islahat Düşüncesi, İbrahim Hatiboğlu


SESLENİŞ (Şiirler), Ali Mehmed Ahmetçik

SESLENİŞ (Şiirler), Hacı Hafız Ali Mehmed Ahmetçik
İstanbul 2016, BTG Yayınevi, 56 sayfa


Ali Mehmed Ahmetçik, 27 Mayıs 1930 yılında Razgrad ilinin en büyük köylerinden biri olan Karaağaç (Brestovene) köyünde doğdu. Bu şirin köy Deliorman’ın göbeğinde bütün görkem ve güzelliğiyle uzanmış durmaktadır. Burada Deliorman söz konusu olunca baştan sona bu meşhur yöreye has güzellikleri saymaya kalksak bitiremeyiz. Nitekim bu topraklarda yetişen, buraların suyunu içip havasını teneffüs eden, uçsuz bucaksız verimli ovalarını seyir ve temâşâ eden herkesin gönlünde bir başkadır Deliorman. Şu da bir gerçek ki, eski zamanlardan günümüze kadar Deliorman bölgesi bol bol hâfızların yetiştirildiği bir yöre olarak anılmaktadır. Esefle belirtelim ki, yakın tarihimizde başımıza ateş gibi düşen (sözüm ona) yarım asırlık baskı sistemi gelmeyip mukaddesatımız ve değerlerimize saldırılmasaydı bugün yine o eski heyecanla hafızlık çalışmaları, dua ve merasimleri devam ederdi muhakkak. Yine de Allah’tan umut kesilmez. Göl olan yerde su bitmez diyelim. Ayrıca bu bereketli yöre pehlivanlar yatağı olarak da ün kazanmıştır. Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, başta pehlivanlar pehlivanı-kuvvet sembolü Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim, Filiz Nurullah, Yörük Ali, Karaağaçlı Âdem pehlivan ve daha nice eli tutulmaz, bileği bükülmez yiğitler bu topraklarda yetişip dünyaya nam salmışlardır. Şair mısralarında ne hoş ifade etmiş:
Orta Asya’dan aldık fermanı
Balkanlara serdik harmanı
Dünyaya meydan okuyor
Deliorman’ın her pehlivanı
Velhasıl Kur’ân hafızları, meşhur pehlivanları, şair-yazarları, adı duyulmamış pek çok halk ozanları ve kahramanlarıyla, hele de misafirperver, çalışkan, eli nasırlı insanlarıyla adeta özdeşleşmiştir Deliorman. Yani diğer bir değişle umum olarak buraları eskilerden beri örf-adet, gelenek ve görenekleriyle Müslüman-Türklüğün yöresi olmuş ve öyle de devam etmektedir. Her halükârda bizim nâkıs lügatimiz Deliorman’ı tam manasıyla tasvir edebilmiş değil.
       İşte 23 Ağustos 2012 günü aramızdan ayrılan hafızlardan biri de bu mütevâzi şiir kitapçığını kendi gönül pınarından akıtarak satırlara döken Hacı Hâfız Ali Mehmet Ahmetçik hoca efendidir. İlk ve orta okul tahsilini doğup büyüdüğü Karaağaç köyünde tamamladı. Anne babasının tavsiyesi ve teşviki ile hafızlık yapmış ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberlemiştir Bu dönemde artık Bulgaristan’da iktidara komünistler gelmiş ve Şumnu’daki Medresetü’n-Nüvvab, bir din okulu olmaktan çıkarılarak “Nüvvab” Türk Azınlık Lisesi’ne dönüştürülmüştü.  Yine de Türklerin en prestijli okulu durumundaydı. İşte buraya kaydını yaptırmış ve her ne kadar eğitimini tamamlamayı cân-ı gönülden arzu ettiyse de, fakirlik, imkânsızlık ve maddî sıkıntılardan dolayı okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. 1951-1954 yılları arasında her genç gibi vatanî görev olan askerliğini yaptı. 1954-1960 yılları esnasında Ravno köyünde muallimlik görevinde bulundu. 1960-1976’ya kadar kendi köyünde kurulan kooperatifte muhasebeci, kantarcı ve işçi olarak çalıştı. 1976 yılından 2007 yılına dek 31 yıl Karaağaç köyü “Koca Câmî” imam-hatibi olarak görev yapmıştır. 1996 yılında mukaddes toprakları ziyaret ederek hac ibadetini de yerine getirmiştir.
Dört yıl önce aramızdan ayrılan muhterem hocamıza Allah’tan gani gani rahmet diler, bizlere bıraktığı bu Sesleniş’inden okuyanların istifade etmesini niyaz ederiz.
Çalışmak bizden başarı Allah’tandır.

Selime Veysal Hasanova


30 Nisan 2016 Cumartesi

15. YÜZYIL'DA FİLİBE'NİN "OSMANLILAŞTIRILMASI" - DEMOGRAFİ, ŞEHİRCİLİK VE MİMARİ, GRİGOR BOYKOV

Makale, 2012 yılında Filibe Bölge Tarih Müzesi'nin yayınladığı
GODİŞNİK (YILLIK) adlı bilimsel yayın organında basılmıştır.
www.academia.edu adresinden ulaşılabilir.

Grigor Boykov, Ankara'da bulunan Bilkent Üniversitesinde FETHEDİLEN MEKÂNIN EFENDİSİ OLMAK: OSMANLI YUKARI TRAKYASI’NDA KENTSEL YAŞAMIN YENİDEN DOĞUŞU (14.-17. YY.)  isimli çalışmasıyla Nisan 2013'teTarih Doktoru, ünvanını almıştır. Tez Yöneticisi: Prof. Dr. Halil İnalcık Hocadır. 

25 Ocak 2016 Pazartesi

Geçit Ver Kamçı, Mehmet Behçet Perim

Geçit Ver Kamçı (Şiirler ve Destanlar)
Mehmet Behçet Perim
İzmir 1960, 3. baskı, sayfa 34

GEÇİT VER KAMÇI

Kenarında ölgün yatan Milletim
Uyanmağa muhtaç ... Budur zahmetim.
Bunun için çarpar göze mihnetim
Dertlerim çok, sorma,ah Deli Kamçı!

Ecdadımdan kalmış bahçeler, bağlar
Uyuklayan kardeş elinde ağlar ...
Elde varken, yokluk kalbimi dağlar
Buna yanar gönlüm, ey dertli Kamçı!

En büyük bir köyde bir tek mektep yok
Mektepsiz köylerde dinden eser yok;
Sarıklı çok, lakin dindar olan yok
Bilgisizlik yıkmış milleti, Kamçı...

El ileri doğru atarken ayak
Yan gelerek yatmış milletime bak,
Hayat kavgasında geri kalacak
Bunu düşünür de ağlarım, Kamçı...

Her köy odasında kaldım bir gece
Milletin derdini soruştum; nice,
Umutlu devalar sundum gizlice
Allah'tan şifalar dilerim, Kamçı: ..

Yola çıktım erken... Sabah olmadan
Bin dağ aştım hala bir yorulmadan,
Ulaşsın efkârım, akşam olmadan
Koşayım yolumda ... Geçit ver, KAMÇI!


18 Ocak 2016 Pazartesi

BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN ÖNEMLİ YAZARLARINDAN ÖMER OSMAN ERENDORUK HAKKINDA ÜÇ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ ARAŞTIRMA YAPTI

BULGARİSTAN TÜRKLERİ'NİN ÖNEMLİ YAZARLARINDAN ÖMER OSMAN ERENDORUK HAKKINDA ÜÇ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ ARAŞTIRMA YAPTI

İlk yüksek lisans tezi 2010 yılında "ÖMER OSMAN ERENDORUK HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİĞİ ve ROMANLARI" adıyla İzmir'de Zeynep Atasoy tarafından,
İkinci yüksek lisans tezi "ÖMER OSMAN ERENDORUK’UN HAYATI, SANATI VE ESERLERİ" adıyla 2011 yılında Kırşehir'de,
Üçüncüsü de yine 2011'de "ÖMER OSMAN ERENDORUK’UN HAYATI VE ESERLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA" adıyla Manisa'da yapıldı.

Tezlere tez.yok.gov.tr adresinden ulaşabilirsiniz.



7 Ocak 2016 Perşembe

BULGARİSTAN’DA TÜRK ÇOCUK EDEBİYATI (Doktora Tezi), DR. ATIF AKGÜN

“Bulgaristan’da Türk Çocuk Edebiyatı” adlı doktora çalışmamızda Bulgaristan Türkleri tarafından
Tezin tamamına www.atifakgun.com
adresinden ulaşabilirsiniz. 
meydana getirilen çocuk edebiyatı ele alınmıştır. Dolayısıyla çalışmamızın bir boyutunu “Bulgaristan Türkleri” diğer boyutunu da “Çocuk Edebiyatı” oluşturmaktadır.
Çalışmamızda I. Bölüm, tezimizin “Çocuk Edebiyatı” yönü ile ilgili konularını içeren alt başlıklarından oluşmaktadır. Bu bölümde öncelikle “Çocuk Edebiyatı” kavramı üzerinde durulmuştur. Çocuk Edebiyatı teorileri hakkında belli başlı çalışmalar göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmelerden sonra dünyanın önemli bölgelerinde Çocuk Edebiyatının gelişimi değerlendirilmiş; ardından “Bulgaristan’da gelişen Türk Çocuk Edebiyatı” tarihsel bir yaklaşımla ele alınarak; bu edebiyatın gelişim çizgilerindeki belirli özellikler hakkında tespitlere yer verilmiştir. Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatı tarihi, 1909-1944, 1944-1989 ve 1989-2012 yılları arası olmak üzere üç tarihi döneme ayrılmış; bu dönemlerde Çocuk Edebiyatı ürünlerinde görülen değişimler mukayeseli olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızın II. Bölüm’ünde Bulgaristan’da Türk Çocuk Edebiyatı alanında edebi yaratmalarını tespit ettiğimiz bütün edebi kişilikler tanıtılmaya çalışılmış, daha pek tanınmayan birçok edebi kişiliğin yanısıra, kendileri hakkında sınırlı bilgi bulunan 675 şair ve yazarlar ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu bölümde yer alan edebi kişilikler, çocuk edebiyatı eserlerinde görülen dil ve üslup özellikleri ile dönem şartları dikkate alınarak üç başlık altında toplanmıştır. Bu alt dönemlerden birincisinde, 1908-1944 yılları arasında Bulgaristan Türk Çocuk Edebiyatı’nın kurucu kuşağında yer alan 9 edebi kişiliğin çocuk edebiyatı faaliyetleri tanıtılmıştır. İkinci olarak, edebi kişilik bakımından en zengin dönem olan 1944-1989 yılları arasında tespit edilen 53 şahsiyetin çocuk edebiyatı
Yrd. Doç. Dr. Atıf Akgün
 Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 
içerisindeki konumu belirlenmeye çalışılmıştır. II. Bölümün üçüncü alt başlığında ise 1989’dan günümüze çocuk edebiyat faaliyeti tespit edilen 29 edebi kişiliğin incelemesine yer verilmiştir. “Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatı’nda Türler” başlığını taşıyan III. Bölüm’de çalışma konumuzda karşılaştığımız türler; çağdaş çocuk edebiyatı türleri ve halk edebiyatı türleri halinde ayrılarak iki başlık altında incelenmiştir. Çalışma sahamız olan Bulgaristan Türkleri Çocuk Edebiyatında, “Çocuk Edebiyatı” yaklaşımıyla üretilen “Halk Edebiyatı” türünde eserlerin azlığı nedeniyle, “Çağdaş Çocuk Edebiyatı” türleri üzerinde daha ayrıntılı durulmuş; “Halk Edebiyatı” türleri hakkında ise daha genel bilgi verilmiştir. Bulgaristan’da Çağdaş Türk Çocuk Edebiyatı türleri arasında en yaygın olanı özellikle şiir ve hikayedir. Çalışmamızda, araştırmalarımız neticesinde elde edilen çocuk şiiri ve çocuk hikayesi kitaplarından oluşturulan örneklem ile, çocuk şiirlerinin tematik incelemesi yapılmış; çocuk hikayeleri ise hikayenin yapısını oluşturan zaman, mekan, olay, şahıs kadrosu, bakış açısı ve iletiler bağlamında incelenmiştir. Çocuk edebiyatı ürünlerinde yer alan görsel unsurlar, diğer edebi ürünlere göre okuyucu üzerinde daha etkili olabilmektedir. Çocuk edebiyatı ürünlerindeki görsel unsurların bu özelliği, onları incelemeyi gerekli kılmaktadır. Çalışmamızın IV. Bölüm’ünde, araştırmamız süresince elde ettiğimiz Bulgaristan Türkleri çocuk edebiyatı eserlerindeki belirgin görsel unsurlar, ana hatlarıyla fiziksel ve resim özellikleri bakımından ele alınmış; bu konularda inceleme ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Fiziksel özellikler başlığı altında çocuk kitaplarındaki kağıt ve cilt yapısı, şekil ve boy özellikler incelenirken, resim özellikleri başlığı altında kapak tasarımları ve metin içi resimler incelenerek değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da Kur'ân Çalışmaları, Alper Ahmedov

Osmanlı Sonrası Bulgaristan’da Kur'ân Çalışmaları isimli tezde, Bulgaristan’da 1878 yılından


günümüze kadar olan süreç içerisinde yapılan Kur'ân çalışmaları incelenmiştir. Çalışmada Bulgarca yapılan Kur'ân mealleri ve tefsir çalışmaları tanıtılmış, Kur'ân ve Kur'ân ilimleriyle alakalı kitap, dergi, makale, sempozyum bildirileri ve gazete yazıları formatında olan veriler ele alınarak tahlil edilmiştir. Kur'ân namına yapılan ilk çalışmaların İslâm dinini refüze etmeyi, Müslümanları kendi dinlerinde şüpheye düşürmeyi hedef edindikleri görülmektedir. Ülkede oryantalistler tarafından kaleme alınan çalışmalarda en çok İngiltere, Almanya ve Rusya oryantalizminden etkilenildiği görülmektedir.


Alper Ahmedov Kimdir?
Bulgaristan'ın Delirman bölgesinin Kubrat kasabasında doğdu. Rusçuk İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra Ürdünde İlahiyat Fakültesinde okudu. 1,5 yıl Kubrat imamlığı yaptıktan sonra Türkiye Burslarını kazanarak İstanbul Üniversitesi Tefsir Kürsüsünde yüksek lisans öğrenimine başladı. Aralık 2015'te master tezini başarıyla savundu. Evli, Bulgarca ve Arapça bilmektedir.


14 Aralık 2015 Pazartesi

Özgür olmadıkca (şiir)

Sen özgür olmadıkca ben rahat olamam,
Her an bende her dem düşümdesin!

Türkün, Pomağın, Tatarın, Çingenen,
Benim ümidim benim birlik hayalimsin!

Murad Hüdavendigarda olduğun saf gibi,
Semaya yükselen şehadet...secdeye inen baş gibi,

Bir olmak iri olmak diri olmak gerektir şimdi,
Dilde fikirde işte birlik gerektir şimdi!

Komşi! Sen düşmanım değilsin asla,
Bu mefküre kuru cihangirlik değil asla!

Adalet gerektir bu küçücük dünyaya,
Müslüman Türkün eli elyaktır buna.

Ekizcevi eğer görmek istersen o günü,
Az uyu çok çalış, koş, gayret et emi!

5 Aralık 2015 Cumartesi

Vakit geldi (şiir)

Vakit Geldi

Vakit geldi ey oğul
Uyan uyan
Seherdir
Güneşin doğuşu yakın

Dolaş Varnayı, Niğboluyu, Plevneyi
Duy at kişnemelerini nal seslerini
Anavatan anavatan deme, baba ocağı ata yadigarı de
Tuna, Vardar, Meriç akar gönlüne

İslamdır düsturumuz
Fetihtir ülkümüz
Sarı Saltuğ'un izinde
Kalpleri kazanmaktır yolumuz.

Ekizcevi

Sefer (şiir)

Sefer

Sefer eyledik Divane ormana
Ahbab-u yaran ile tek nefes olmağa
Ervahimiz tevhid etti bir mefkurede
Şehadet rüzgarı daim esmeli bu beldede

Niyetler hayr olunca akıbet hayr olur
Musa-vü İbrahim-ü Ali İhsan üstadlar
Hikmetin ita kildilar eytam-ı ecdada
Anda sicillat-ü eşar muyesser oldu anlara

Sebeb-i kelamı kuzu ve ceviz ve aselden murad
Bilki ey zahid ne lezaiz-i sehevani ne taam-ı dünyevidir
Belki olsa olsa o
Dervişan-ı Rum-ilinin birbirine muhabbetidir

Ekizcevi

3 Aralık 2015 Perşembe

Radomir ile İlgili Notlar, Aydın Ayhan

Radomir ile İlgili Notlar
Radomir Kazası, Vidin Eyaleti Sofya Kaymakamlığı’na bağlıydı. 1695 de Köstendil Livası’na bağlı bir kaza merkezi olarak görülmekteydi.
Radomir halkı; hayvan(koyun, keçi, karasığır) ve ziraat(zahire, un, buğday(hınta), arpa, pirinç(erz), üzüm, tütün(duhan) ile meşgul olurdu. Tütün kaçakçıları ile Reji kolsuları arasında her zaman çatışmalar olurdu.
Radomir’de pek çok fırın orduya peksimet ve ekmek(nan-ı aziz) pişirirdi. Radomir dağlarındaki ormanlardan, ordu kışlaklarının ihtiyacı olan odun ve mangal kömürü temin edilirdi.
Arazisi bataklıktı. Pirinç(erz) ziraati gelişmişti. Pirinçler halk ihtiyacı dışında, depolanarak ordu ihtiyacı için kalelere, karakollara, kışlaklara gönderilirdi. Bataklıktan dolayı yazları halk yaylalara çıkardı.
Karasu Nehri, önemli balık yatağı idi. Burada tutulan balıklar, tuzlanarak pazarlara gönderilirdi.
1878 de kurulan telgrafhane ile merkeze bağlanmıştı.
1879 da demiryolu bağlantısı yapılarak, nakliyat kolaylaştırıldı.
Radomir mahalle ve camileri:
Pazar Mahallesi, Cami-i Cedid Mahallesi, Çarşıbaşı Mahallesi, Eski Mahalle, Bulgar Mahallesi, Hükümet Mahallesi
Fatih Sultan Mehmed Cami ve Vakıfları
Radomir Yöneticileri:
Kadı Yusuf 1708
Kadı Mustafa 1714
Kadı Ahmed 1713
Kadı Ahmed 1725
Kadı Mehmed 1734
Ayan Aslan Bey 1792
Ayan Arnavud Abdullah Ağa 1796
Ayan Eşrefoğlu Hüseyin Ağa 1815
Ayan Osman Ağa 1815
Ayan Bilâl Ağa 1825
Kadı Zeynel 1829
Ayan Bilâl Ağa 1830
Müdür İdris Bey 1848
Müdür Hamid Bey 1849
Müdür Ramiz Efendi 1852
Müdür Ali Remzi Bey 1854
Müdür Feyzullah Efendi 1855
Müdür Esad Efendi 1855
Müdür Sadık Bey 1857
Müdür Mehmed Hulusi Efendi 1859(vekil)
Müdür Halil Efendi 1859
Müdür Murad Bey 1860
Müdür Abdullah Feyzi Bey 1861
Müdür Hafız Yunus Efendi 1865
Kaymakam Yasin Bey 1885 (1890 da vefat etti.)
Radomir’e bağlı kazalar ve köyler
Sereşnik Kazası ve köyleri
Krayiste Kazası ve köyleri
İznebol Kazası ve köyleri
Banşur, Belanice, Belova(Belve), Borlu, Çılne, Çoklova, Çukukça, Dere, Döykofça, Durgan, Ejder, Elhodol, Falaşne, Fek, Glogovice, Hararet, Harmelova, Islakofça, Istanyofça, Kalenovrak, Kaslak, Komaç, Körnelekofça, Levarka, Morine, Nakvan, Plavoda, Radibon, Raguta, Ravyor, Sadovik, Sekerne-i Zîr ve Bâlâ, Seliş, Serdendurgan, Sidladice, Sofuca, Verya, Zitoşe,

30 Kasım 2015 Pazartesi

ŞUMNU MEDRESETÜN-NÜVVAB MÜDERRİSİ YUSUF ZİYAEDDİN EZHERİ'NİN EVİ, ONDAN KALAN HALI VE HAKKINDA YAZILAN BİR KİTAP

Şeyh Efendi olarak bilinen Yusuf Ziyaeddin Ezheri'nin Şumnu'da iken ikamettiği ev (sarı ev). 1950 yılında Türkiyeye göç ederken bir Bulgara satmıştır. Ev sahibine içeri girip bakabilir miyiz diye sorduk. Buyurun, girin, dedi. Evi gezerken halı gözümüze çarptı. Sofya İslam Enstitüsü hocalarından Ahmed Hasan Bahadır (kendisi Yusuf Ziyaeddin Ezheri hakkında Ankara Üniversitesinde Yüksek Lisans  teziyazmıştır)
- Bu halı Şeyh Efendi'den mi kalma yoksa, diye sordu. Ev sahibi:
- Evet, dedi. Ahmed hoca:
-Bunu bize hediye eder misin. Ev sahibi:
- Hemen... Bana yardım edin toplayalım dedi ve hediye etti. Ben ev sahibine:
- Lütfen isminizi bağışlar mısınız, sizin hediyeniz olduğu kayıtlara geçsin dedim:
- Adım, Bogdan Dimcev Georgiev.
Biz de kendisine teşekkür ederek ayrıldık.
Basri Zilabid



KARİNÂBÂD CAMİİ, SAAT KULESİ VE HAMAMI

Ahmed Cevdet Paşa'ya sorulan fıkhi bir sorular üzerine şöyle cevap verirmiş:
"Karinabatlı Ömer Hilmi Efendi gibi devrimizin bir Ebu Hanifesi varken bana niye sual edersiniz?" İşte fotoğraflarda görülen Karinabad / Karnobat Ömer Hilmi Efendinin (d. 1842 - ö. 1889); Osman Keskioğlu'nun memleketidir. 




Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin Köyü Kalaycı (İglika / Şumnu): Camisi, Harap İlkokulu ve Davudoğlu hocanın evi





29 Kasım 2015 Pazar

Şumnulu Medresetün-Nüvvab Mezunu Mustafa Çakır Efendi ile Tanışma

1930 doğumlu Mustafa Çakır Efendi eski Medresetün-Nüvvab'ın son mezunlarından...
Şumnu'ya yaptığımız 14-15 Kasım 2015 seyahati esnasında kendisini öğrencisi Ahmed Hasan Bahadır Hoca vasıtasıyla tanıma şerefine nail olduk. Sohbet ettik, röportaj yaptık. Onun da hocası ve müdürü olan Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyünde Cuma imamlığı yaptığını öğrenince köye bir ziyaret gerçekleştirdik. 85 yaşında bu hizmeti sırf hocasının hatırı için yaptığını söylemesi bizleri duygulandırdı.
"Eski toprak" insanlarımızdan olan Mustafa Çakır Efendi Nüvvabı bitirdikten sonra Öğretmen Enstitüsünü de bitirmiş ve 33 yıl öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. 1990 yılında Nüvvab tekrar açıldığında burada müdürlük yapmış; Tombul camiinde imamlık ve Şumnu müftülüğü de yapmıştır. Evi Şumnu Kılak Camii'ne yakın olması hasebiyle beş vakit bu camiinin cemaatindendir.

Mustafa Çakır Efendi ile sohbetimiz esnasında bizlere çok değerli bilgiler ve nasihatler verdi. Ben bunların bazılarını not edebildim:
"Gittiğin yerde ağzını kapatacaksın, gözünü açacaksın."
"Türk'ün önünde çingene imam olmaz. Çünkü temiz gezmez."
"Şumnu'da ben 18 camide namaz kıldım. Şimdi 3 cami var. 15 tanesini yıktılar. Hatta bir caminin minaresini traktör çekip yıkamadı tank getirip çektiler ve öyle yıktılar."
"Ne zamanki sizin çanlar duracak ancak o zaman bizim ezanlar susacak." (Sabah ezanının dışarıya verilmesini istemeyen Bulgar görevliye verilen cevap)
Arapça harflerin doğru çıkarılması lazım geldiği hakkkında konuşurken: - Çocuğum sen خ  ح هyi çıkaramıyorsan niye önümde imamlık yapıyorsun.
70 yaşında iken Mustafa Hoca talebelere bir önceki derste Dört büyük meleği anlatmıştır. Bir sonraki derste bir öğrenciyi ayağa kaldırır:
- Oğlum say bakalım dört büyük meleği? Ailede olsun, çevrede olsun adı sıkça zikredildiği için öğrencinin aklına ilk Azrail gelir ve:
- Azrail, diye saymaya başlar... Hoca:
- Dur be onu en sona bırak, der.

Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyü Kalaycı'da cami odasında kahve içip bol bol sohbet ettik, ancak bu sohbet esnasında bazı insanları da çekiştirdik. Öğle namazı vakti yaklaşınca Mustafa Çakır Efendi "Çok konuştuk, tevbe-i istigfar etmeden camiye girmek yok" dedi ve Tevbe-i İstigfar Duasını okumaya başladı.
Bu sohbet esnasında cemaatin dile getirdiği konular şunlardı: 
- Vakıf mallarının gelirinin %70'inin Başmüftülüğe gitmesinden büyük rahatsızlık var. Bu konuda başka yerlerden de daha önce serzenişler duymuş idik. (Bilgi notu: daha önceki yıllarda vakıf gelirlerinin büyük payı ait olduğu köye veya kasabaya kalıyordu. Son yıllarda %70'i Merkez'e %25'i köye/kasabaya ve %5'i de Bölge müftülüğüne paylaştırılıyor.)

- Başmüftü'nün bir Türk olması gerektiği dile getirildi. (Sofya'daki Başmüftülük ile halk arasında müthiş bir iletişimsizlik olduğunu müşahede ettik. Ayrıca bizden yaşça büyük olan cemaate Başmüftü olmak için etnisitenin değil, ehliyetin önemli olduğunu uygun bir lisanla ifade ettik.)
- Köy cemaati "Herkes Davudoğlu Hoca'nın köyünü, evini görmeye geliyor ama biz utanıyoruz onları burada misafir ederken. Cami bahçesindeki ilkokul yıkık vaziyette, minare derme çatma birşey... Biz merhum Ahmed Davudoğlu Hoca'nın talebelerinden bu camiye güzel bir minare, ilkokulun tamirini ve hocanın evinin müzeye çevrilmesini talep ediyoruz."
Kısa seyahatimizde bize birçok güzellikler yaşatan Rabbimize hamdü sena ederiz. 

Basri Zilabid