27 Ağustos 2015 Perşembe

Bulgaristan İlâhiyat Mezunları Derneği'nden önemli bir hizmet

Prof. İbrahim Sezgin ile

Trakya Üniversitesi Merkez Kütüphane Müdürü Recep Zogo ile
Bulgaristan İlâhiyat Mezunları Derneği'nden önemli bir hizmet
Adı Bulgaristan Yüksek İslâmî Eğitim Mezunları Derneği (BAZVİO) olup 2013 yılında tesis edilen sivil toplum kuruluşu Bulgaristanlı ilâhiyatçıları geliştirmek, yetiştirmek ve hizmetlerini artırmak amacıyla kuruldu. 100’ün üzerinde üyesi olan dernek, kuruluşundan bu yana Bulgaristanlı ilâhiyat mezunlarının eğitim düzeylerini ve becerilerini artırmaları ve diğer ülkelerdeki benzerleri ile iletişim içerisinde olmaları için değişik faaliyetler yapmaktadır. Derneğin son projesi Osmanlıca vesika ve kitabeleri okuma kursu düzenlemek oldu.
Proje kapsamında Edirne’de 17-21 Ağustos tarihleri arasında Edirne’de düzenlenen seminerefarklı alanlarda hizmet eden 13 ilâhiyat mezunu katıldı. Çalışma, dernek Başkanı Dr. Sefer Hasanov’un girişimiyle Trakya Üniversitesi ve Edirne’de hizmet veren Hasan Sezai Vakfı’nın destekleriyle gerçekleşti. Bir haftalık program esnasında üniversite hocalarından Prof. Dr. İbrahim Sezgin, Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, Doç. Dr. Cumhur Ün ve Edirne Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Musa Öncel uygulamalı olarak Osmanlıca vesika, edebi eser, kitabe ve mezartaşlarının nasıl okunacağını öğrettiler. Bu kapsamda ferman, berat, telhis, sicil, arzuhal vs. türden vesikalar, Selimiye, Beylerbeyi ve Üç Şerefeli Camileri hazirelerindeki ve Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde sergilenen mezartaşları ve kitabelerden örnekler tanıtıldı ve okundu. Aryıca Edirne tarihi ve divan edebiyatı ile ilgili eserler okunup değerlendirildi.
Seminer boyunca büyük bir misafirperverlikle ağırlanan katılımcılar, dersler dışında Edirne’nin tarihî ve kültürel dokusuyla tanışma imkânı da buldular. Ayrıca Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük misafirler onuruna bir akşam yemeği vererek projenin önemini ve bundan sonra da benzeri çalışmalara destek vereceğini ifade etti. Rektör, katılımcılara hatıra olması amacıyla aynı gün baskıdan çıkmış olan Prof. Dr. İbrahim Sezgin’in “Osmanlı Çingeneleri” eserini hediye etti, bu şekilde müellif de ilk kitaplarını imzaladı.
BAZVİO’nun ilk faaliyetlerinden biri olan seminer başarıyla tamamlanmış olup katılımcıların ısrarlı talepleri üzerine devamı beklenmektedir. Zira Bulgaristan’da hem Müslüman-Türk topluluğunun, hem de genel anlamda Bulgaristan tarihini ilgilendiren binlerce kitap, kitabe, mezartaşı, vesika, eşya vs. bulunmakta ve bunları okuyacak ve anlayacak çok az sayıda insan bulunmaktadır.
Prof. Ali İhsan Öbek ile

Osmanlı Romanları (Çingeneleri) , İbrahim Sezgin



Kemal Atatürk devri ve Bulgaristan'ın trajedisi ve İslam dini literatürünün Bulgarcaya tercume problemleri (Bulgarca)

Bugün Sofya postasından gelenler. Teşekkürler Ahmed Hasan Bahadır teşekkürler Beyhan Mehmed...
Üzerinde Ay yildiz olan kitap Kemal Atatürk devri ve Bulgaristan'ın trajedisi, yazarı komunist istihbarat dönemi Türk masası albayı V. Bojkov. 
Diğer kitap kasım ayinda Sofyada yapilan "İslam dini literatürünün Bulgarcaya tercume problemleri" adlı sempozyumun bildirileri. Sofya Yüksek İslam Enstitüsü'ne bağlı Bilimsel Araştırmalar Merkezi tarafindan yayınlanmıştır.

Sofya Esaretinden Çanakkale Zaferine

2014 te aldığım bir kitaptı. Şimdi okuyorum. Yazarı Eski Zağralı. Çok enteresan bir adam 50 yıl boyunca günlük tutmuş. Şimdi yavaş yavaş yayınlanıyor. 
Günlük ve hatırat okumak, hele hele Osmanlı subayının elinden olunca daha bir zevkli oluyor. 
Not: Şükrü paşa için "kendi gölgesinden korkan adam" diyor.

25 Mart 2015 Çarşamba

2014 YILINDA “MÜSLÜMANLAR” DERGİSİNDE YAYINLANAN BAZI MAKALELER



Cemal Hatip, Ben Müslümanım Beni O İşe Karıştırmayın, Müslümanlar dergisi, sayı 5 (233), Mayıs 2014, s. 4.
Ramadan Yakup, Ölümünün 40. Yıldönümünde Topal Hocayı Rahmetle Anıyoruz, Müslümanlar dergisi, sayı 6 (234), Haziran 2014, s. 10.
“Kızım sen bu yoldan sakın ayrılma” (Selime Hasanova ile Söyleşi), Müslümanlar dergisi, sayı 7 (235), Temmuz 2014, s. 14-15.
İbrahim Yalımov, Mehmet Fikri’nin Toplumsal ve Felsefi Düşünü – 1, Müslümanlar dergisi, sayı 7 (235), Temmuz 2014, s. 11.
İbrahim Yalımov, Mehmet Fikri’nin Toplumsal ve Felsefi Düşünü – 2, Müslümanlar dergisi, sayı 8 (236), Ağustos 2014, s. 15.
İsmail Cambazov, Çok Sevaplı Bir Sadaka, Müslümanlar dergisi, sayı 7 (235), Temmuz 2014, s. 1.
Gövrenliler Armağan Köyüne Nasıl Geldi, Müslümanlar dergisi, sayı 8 (236), Ağustos 2014, s. 17.
Sabri Con, Karagözlü Hüseyin Pehlivan, Müslümanlar dergisi, sayı 8 (236), Ağustos 2014, s. 16.
Ahmed H. Bahadır, Göl Olan Yerde Su Bitmez (Hafız Ali Ahmetçik’i Anıyoruz), Müslümanlar dergisi, sayı 9 (236), Eylül 2014, s. 14.
Cemal Hatip, Hakkımı Helal Etmiyorum, Müslümanlar dergisi, sayı 9 (236), Eylül 2014, s. 6.
Doğu Kocabalkan Eteklerinde İslamı Yaşıyor ve Yaşatıyorlar, (Aytos Bölge Müftüsü Selahattin A. Muharrem ile Söyleşi), Müslümanlar dergisi, sayı 11 (238), Kasım 2014, s. 2-4. 



Мурад Бошнак, Скритата елифка, сп. Мюсюлмани, бр. 1 (229), Януари 2014, с. 14
Исмаил Джамбазов, Моите преживелици по време на Рамазана, сп. Мюсюлмани, бр. 5 (233), Май 2014, с. 10
Исмаил Джамбазов, Прозорливостта на Омер Ефенди, сп. Мюсюлмани, бр. 6 (234), Юни 2014, с. 10
Джемал Хатип, Когато големите чанове ни будеха на сахур, сп. Мюсюлмани, бр. 6 (234), Юни 2014, с. 15.
Исмаил Чаушев, Животът между двете досиета, сп. Мюсюлмани, бр. 8 (236), Август 2014, с. 8.
Ислямът е жив и те живеят в исляма (Разговор с р-я мюфтия на Айтос – Селятин А. Мухаррем), сп. Мюсюлмани, бр. 11 (238), Ноември 2014, с. 2.
Джемал Хатип, Днешните мюсюлмани през погледа на Ибрахим ага, сп. Мюсюлмани, бр. 11 (238), Ноември 2014, с. 6.
Хатидже Тибер, Моят първи хиджаб, сп. Мюсюлмани, бр. 12 (239), Декември 2014, с. 12-13.
Исмие Исмаилова, Мюсюлманите в Самоков, сп. Мюсюлмани, бр. 12 (239), Декември 2014, с. 16.
Иван Първанов, Ходжа спасява църква, сп. Мюсюлмани, бр. 12 (239), Декември 2014, с. 17.
 

18 Mart 2015 Çarşamba

Hapishaneden Sesler (Şiirler), Nuri Turgut Adalı

23 yıl Bulgar zindanlarında kalan Bulgaristan Türklerinin Mücahidi merhum Nuri Turgut Adalı 1922 yılında Kırcaalinin Adaköyünde doğdu, 2004 yılında vefat etti. Kitapçık 70 sayfadan oluşuyor. İçinde yazarın kendi yazdığı özgeçmişi, önsöz ve şiirleri mevcut. İşte onlardan bir örnek:


MENFADA MUTLU

Öldürenler gafil, ölenler haklı
Düşünen kafalar zindanda saklı
Ne feryad duyan var, ne de dinleyen
Birkaç değil artık, binler inleyen
Yardımcı olmazsa bizlere Hüda
Kalır mı feryattan bir aksi sada?
Aleve benzeyen bir hevesimle
Kaderim yok olmak kendi sesimle...

Mutlak Bulgar bir gün eğecek boyun
Sanmasın bizleri uysal koyun...
Rumeli'de sabah olacak elbet
Kahraman kesilir bu mazlum millet
özgürlük uğruna herşey yapacak
Marks'a değil ancak Hakka tapacak
Karanlığı bir gün yurttan kovacak
Türklüğün güneşi mutlak doğacak...
Bu inançla ruhum menfada mutlu
Türk evladı yaşar her an umutlu...

Skomle / Vidin 1986

Not: Menfa: sürgün yeri demektir.

Faşizm, Totaliter Devlet - Jelü Jelev (Bulgaristan Cumhurbaşkanı)

Bulgaristan'ın ilk demokratik seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı.
Türkçeye çevirenler: Salih Baklacı ve Süleyman Hafızoğlu, Yayın yeri: İstanbul, Yıl: 1994, 350 sayfa

16 Mart 2015 Pazartesi

Tımraş (Bulgarca), Angel Vılçev

Tımraş kitabının birinci baskısı. Yıl 1973.

Tımraş kitabının ikinci baskısı. Yıl 2014.


İkinci baskısı çıkmadan önce Tımraş kitabını çok aradık ama malesef bulamamıştık. Şimdi ikinci baskısı çıkınca aldık. İkinci baskının metninde ve görsellerinde herhangi bir değişiklik yok. Yazar Tımraş köyüne komşu bir köyden ve subay.
Bulgar isyanı ve Osmanlı-Rus Harbini Tımraşlılar zaviyesinden inceleyen kitap geniş kitlelere yönelik popüler komünist bir üslüpla yazılmıştır.
Rupçoz nahiyesinin merkez köyü olan Tımraş ve bu nahiyenin sorumlusu Ahmed Ağa pomaktır, kitabın yazarına göre Bulgar Muhammedisidir. "Peruştitsa isyanı çıktığında Türk olan Filibe mutasarrıfı Tımraşlı Ahmed Ağa'dan gönüllü asker toplayıp isyanı bastırması istenmiştir. O da kardeşleri vasıtasıyla bunu yapmıştır. Filibe'den emir geldiği için o bunu yapmıştır yoksa kendi inisyatifiyle Bulgar ırkdaşlarını kılıçtan geçirecek kadar zalim değildir. Nitekim bir çok başka durumlarda Bulgarlara yardımcı olmuştur..."
Kitap genelde bu minvalde gitmektedir. Yani, bir nahiye sorumlusunun hristiyan tebaya karşı adilce yönetimi Bulgar ırkdaşlığına dayandırılmak istenmektedir.
Ümidimiz odur ki, Türkçemizde de özellikle bu köyle ilgili ilmi araştırmalar varsa hatıratlar yayınlansın. BTG Editörü

12 Mart 2015 Perşembe

ESKİ ZAĞRA HAMZA BEY CAMİİ



HAMZA BEY CAMİİ

Bulgaristan’ın Eski Zağra şehrinde XV. yüzyılda yapılmış cami.

Bugün Stara Zagora olarak adlandırılan ve eskiden Bulgaristan’daki Türk şehirlerinin en büyüklerinden olan Eski Zağra, XIV. yüzyılın ortalarından 1877-1878’e kadar Rumeli’deki önemli bir merkez olma durumunu korumuştu. Evliya Çelebi’nin 1062 Zilhiccesinde (Kasım 1652) burayı ziyaretinde mevcut on yedi cami ve mescidden bugün ayakta kalabilen tek ibadet yeri şehrin merkezinde bulunan Hamza Bey Camii’dir. Eskicami de denilen bu eser, Evliya Çelebi tarafından kalabalık cemaate sahip büyük bir ibadet yeri olarak tarif edilmiştir. Tam okunamayan cümle kapısı üstündeki üç satırlık Arapça kitâbesine göre, Yıldırım Bayezid’in oğlu Emîr Süleyman Çelebi döneminde Emîr Hamza Bey tarafından 811 (1408-1409) yılında yaptırılmıştır. Burada adı geçen Hamza Bey’in tarihî kimliği tam olarak aydınlanmamıştır. M. Kiel bu hususta bir fikir beyan etmemiş, Ekrem Hakkı Ayverdi ise bunun Fîruz Bey’in oğlu Antalya muhafızı Hamza Bey ile aynı kişi olabileceğini ileri sürmüştür. M. Süreyya Bey, bu zatın 833’te (1429-30) Eski Zağra’dan ayrılarak Sofya’ya gittiğini ve burada vefat ettiğini bildirir (Sicill-i Osmânî, II, 251). Hamza Bey Camii, üstündeki bir kitâbeden öğrenildiğine göre 1204’te (1789-90) bir tamir görmüştür.

Eski Zağra 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda korkunç bir facia ile karşılaşmış ve buradaki müslüman halk bir katliama uğramıştır. Bu felâkette hemen hemen bütün Türk eserleri tahrip edilmiş ve müslüman halktan sağ kalanlar göçe zorlanmıştır. Minaresi yıkılmış ve tahrip edilmiş olan Hamza Bey Camii, müslüman ahalinin yeniden şehre döndüğü sırada Osmanlı hükümetinin baskısı ile halka teslim edilince tamir edilerek ibadete açılmıştır. Daha sonra tekrar ibadete kapanan cami yıllarca kapalı olarak ayakta kalabilmiştir. 1966 Ağustosunda Bulgaristan’da yapılan bir inceleme gezisinde bu tarihî eserin bakımsız fakat ayakta olduğu görülmüştü. Ekrem Hakkı Ayverdi 1969 ve 1982 yıllarındaki ziyaretlerinde camiyi ancak dışından görebilmiş, ölçüsünü dahi tam alamadığı yapıyı çok kötü durumda bulmuştu.

Hamza Bey Camii, üç bölümlü son cemaat yerini takip eden kareye yakın (19,32 × 20,50 m.) bir harime sahiptir. Bu mekânın üstünü örten 17,50 m. kadar çapında yüksek kasnaklı kubbesiyle mâbed, Osmanlı dönemi camileri arasında kubbe büyüklüğü bakımından özel bir yere sahiptir. Binanın dış yüzü pek intizamlı olmayan taş ve tuğladan diziler halinde örülmüştür. Kubbe kasnağında taş ve tuğla tekniğinin esas duvarlara göre daha düzenli oluşu ve buradaki oval pencereler kasnakla kubbenin çok geç dönemde yenilendiğine işaret sayılabilir. Hatta kubbenin tam yuvarlak olmayışı da belki bu yüzdendir. Son cemaat yeri tuğla pâyelere binen kemerlerle ayrılmış olup yanlarda da ortasında bir pâye bulunan çifte kemer vardır. Buradaki üç bölümden iki yanda olanlar birer büyük, ortadaki ise daha küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yeri kubbelerinin üçü de sekizgen kasnaklıdır. Geç bir dönemde buradaki kemerlerin içleri doldurularak örülmüş, sadece bazı pencere açıklıkları bırakılmıştır.

Rumeli’deki minarelerin çoğu gibi ince ve uzun gövdeli olan minaresi esas beden duvarı ile son cemaat yeri köşesi üstünde yükselir. Merdiveni buradaki duvar kalınlığı içinde bulunduğuna göre M. Kiel’in sandığı gibi sonradan ilâve edilmiş olamaz. Büyük kubbenin kareden kasnağa geçişi geniş çaplı tromplarla sağlanmıştır. Harim, her cephesindeki ikişer alt ve birer üst (kıble cephesinde iki) pencereden aydınlanmış, ayrıca kubbe kasnağına bir dizi oval biçimli pencere açılmıştır. Türk yapı sanatının klasik dönemine yabancı olan bu pencerelerin XVIII. yüzyıl sonlarındaki tamirde bu şekle sokulduğu düşünülebilir. Esasen mihrap ve kemerlerin araları ile kubbe pencereleri etrafındaki kalem işi nakışlar çok açık şekilde barok üslûbuna işaret eder. Ahşap mahfil ile mermer minberi de üslûpsuz basit eklemelerdir. Böylece Hamza Bey Camii’nin, geç bir dönemde belki bir yangın arkasından büyük ölçüde değişiklik ve tamir görmüş olduğunu söylemek mümkündür.

Bulgaristan’da 1980’li yıllarda hüküm süren Türklüğün ve Müslümanlığın kökünü kazıma politikası esnasında büyük bir zarar görmeyen bu mâbed, yumuşama politikasının ön planda tutulduğu günümüzde (1977) tamir edilerek ibadete açılmayı beklemektedir.
Semavi Eyice, TDV DİA

Not: Makalenin son satırında sanılım sehven 1977 yılı yazılmış, kast edilen 1997 olsa gerektir. Ayrıca "ibadete açılmayı beklemektedir" ifadesi güzel bir temennidir, ancak gelişmeler böyle olmamıştır. Cami, "Dinler Müzesine" dönüştürülmüştür. Fotoğraflarda da görüldüğü üzere. BTG
Beyhan MustafaHamza Bey Camii minaresi 1985 yılındaki korkunç zorla Bulgarlaştırma döneminde eski Bulgar Komünist Partisi Kültür Bakanı Georgi Yordanov'un katılımıyla Bulgar Ordusu askerleri tarafından yıkılmıştır. Yordanov, 1988 yılında Ilıca/Кюстендил/'yı da ziyaret eder ve Fatih Mehmet Paşa Camii minaresinin yıkılması için de dua eder.