KISA HABERLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KISA HABERLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2009 Cumartesi

SOFYA BANYABAŞI CAMİİ DİBİNDE BAŞLATILAN METRO KAZISI CAMİDE ÇATLAKLAR MEYDANA GETİRDİ

Bulgaristan Başmüftülüğü, Osmanlı eseri Banyabaşı camiine iki metre yakınlıkta başlatılan metro kazısının camide çatlaklar meydana getirdiğini bildirdi.
Medya organlarına gönderilen bildiride "Müslüman cemaatin temsilcileri olarak cami dibinde başlatılan bu inşaatı protesto ediyoruz" denildi.
Hafriyat çalışması cami duvarları ve kubbede çatlaklar meydana getirmiş durumda. Müftülük, caminin bir ibadethane olmasının yanında aynı zamanda kültür anıtı kapsamında olduğunu da hatırlatıyor. Müftülük yetkilileri, Kültür bakanlığı ve Sofya Büyükşehir belediyesine inşaat çalışmasının durdurulması için başvuruda bulunduklarını ancak kendilerine gerekli önlemlerin alındığına dair cevep verildiğini belirtiyorlar. Fakat bütün bunlara rağmen camide hasar oluşmaya devam ediyor.
Bildirinin sonunda şu ifadelere yer veriliyor: "İslam değerlerine karşı sergilenen sorumsuzca davranışlar, son yıllarda Bulgaristan müslüman toplumu ve sorunlarına karşı negatif bir tutumun sürekliliğine dair kuşkularımızı güçlendiriyor." BTG, SOFYA

25 Ağustos 2009 Salı

Ramazan'ın ilk günü Sliven'de inşa edilen yeni cami açıldı

Yaklaşık yarım asırdır Sliven müslümanlarının camisi yoktu ve bir evde namazlarını kılıyorlardı. Bir kaç yıldan beri inşası devam eden cami nihayet yapımının büyük bölümünü üstlenen S. Zeki Çakır beyefendinin, Başmüftü Dr. Mustafa Hacı'nın, Burgas T.C. Başkonsolosu İ. Sefa Yüceerin, Başmüftü yardımcısı Vedat Ahmed'in, Bölge müftüsü Selahaddin Muharremin, Turhan Rüstem'in ki kendisinin büyük emekleri geçmiştir ve halkın katılımıyla açıldı.
Açılış töreni Türkiyeden Ramazan vaizi olarak gönderilen Ekrem Koçak hocaefendinin Kur'an-ı Kerim okuması ile başladı. Ondan sonra Başmüftü cami inşa ve imar etmenin önemine dair bir konuşma yaptı. Konuşmasında cami içinin cemaatle doldurulmasının önemine dikkat çekti. T.C. Burgas Başkonsolosu ise dünya ve ahıret için en faydalı işlerin okullar ve camiler yapmak olduğunu belirtti.
Resmi açılışın ardından bütün cemaat iftara davet edildi ve hep beraber ilk oruçlar açıldı.
Cami,Sliven-Yambol yolu üzerinde kvartal Nadejda'da bulunmaktadır.


24 Ağustos 2009 Pazartesi

BAŞMÜFTÜLÜK FİTRE VE ZEKAT İÇİN ASGARİ ZENGİNLİK MİKTARINI AÇIKLADI

Bulgaristan Başmüftülüğü nezdinde bulunan Fetva komisyonu Ramazan ayının gelmesi ile Fitre miktarının en az 3 leva olarak verilmesi gerektiğini açıkladı. Açıklamada ayrıca zekat vermekle yükümlü olmak için kişinin sahip olması gereken minimum miktarın (nisab)da 2800 leva olduğu belirtildi. Tabiki bu miktar kişi ve ailesinin 1 yıllık asli ihtiyaçlarının dışında ve üzerinden bir sene geçmiş olması gerekir. Ayrıntılı bilgi için İlmihal kitaplarına bakılabilir.

DELİORMAN GÜREŞLERİ ARTIK DAVUL ORKESTRASI İLE ŞENLENECEK

Şumnu Türk Kültür Evi Müdiresi Nurten Remzi hanımefendinin organizasyonuyla gençler Türkiyede saz ve davul kurslarına katıldılar ve Deliorman güreşlerini, düğünlerini, sünnetlerini, bayramlarını ve at koşularını şenlendirmeye, gelenek ve göreneklerimizi yaşatmaya aday oldular. Kendilerine içten başarılar diliyoruz.



BULGARİSTAN İÇİN RAMAZAN 2009 İMSAKİYESİ

6 Ağustos 2009 Perşembe

BULGARİSTAN BAŞBAKANI: ŞAHSİ GÖRÜŞÜM "BULGAR SOYKIRIMI" GÜNÜ OLMASI YÖNÜNDE

Bulgaristan'ın yeni Başbakanı Boyko Borisov, gazeteci Georgi Koritarovun "Ataka partisinin Bulgar Ulusal Televizyonunda hafta içi hergün 10 dakikalık Türkçe haberlerin kaldırılması ve "Bulgar soykırımı" günü ilan edilmesi hakkındaki tekliflerine nasıl baktığını" sorması üzerine "Şahsi görüşüm Bulgar soykırım günü olması yönünde" diyerek cevap verdi. Koritarovun ısrarlı sorularına rağmen Borisov, Türkçe haberlerin kaldırılması hakkında iki parti grubunun öncelikle görüşmesi gerektiğini belirterek görüş bildirmekten kaçındı.
Azınlık hükümeti kuran GERB partisi lideri Boyko Borisov, güvenoylaması esnasında aşırı milliyetçi ATAKA PARTİSİnden koşulsuz destek almıştı.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Türk Dışişleri, Bulgaristan göçmenlerinin malları için düğmeye bastı


Dışişleri Bakanlığı, savaş ve baskı dönemlerinde Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelmek zorunda kalan Türk kökenli göçmenlerin ülkelerinde bıraktıkları malları geri alabilmeleri için harekete geçti. Bakanlık, göçmenlerin taşınmazlarını tespit ettikten sonra Bulgar yetkililerle masaya oturacak. Proje için şu ana kadar bin 500 başvuru yapıldı.

Balkan savaşları sırasında ve asimilasyon politikalarının uygulandığı 1980'li yıllarda yurtlarını terk ederek Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan binlerce Bulgaristan göçmeni Türk'ün, Bulgaristan'da kalan mallarını geri alma imkânı doğdu. Dışişleri Bakanlığı, öncelikle söz konusu durumda olanları ve Bulgaristan'daki topraklarını tespit edecek. Daha sonra oluşturulacak bir heyet, Bulgar hükümetiyle müzakerelere başlayacak. Başbakanlık'ın da tam destek verdiği proje için şu ana kadar bin 500 Bulgaristan göçmeni Türk vatandaşı başvuru yaptı. Haklarını talep edecek olan göçmen vatandaşların muhtarlıklara müracaat etmesi gerekiyor. Bulgar hükümeti 1980'li yılların başında, 'Bulgarlaştırma' adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingene'ye karşı bir asimilasyon kampanyası başlatmıştı. 1989'da ise asimilasyonlara direnen 400 bin Türk, Türkiye'ye göçmüştü.

Dışişleri Bakanlığı eşgüdümünde başlatılan proje, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve BAHAD tarafından yürütülüyor. Projenin genel koordinatörlüğünü üstlenen Balkanlar'da Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD), projeyi 15 Mart'tan itibaren valilikler, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kanallar vasıtası ile duyurmaya başladı. Şimdi ise başvuruları topluyor, dosyalıyor ve arşivleyip Dışişleri Bakanlığı'na iletiyor. Taleplerin yoğun olarak Adapazarı, Konya, Kırşehir, Yozgat, Adana, Mersin, Kütahya, Ankara ve Bursa'dan geldiğini belirten Dernek Başkanı Nasıf Mutlu, projede bir köprü görevi gördükleri için gururlu olduklarını ifade ediyor. BAHAD Başkanı, başlatılan çalışmayı göçmen vatandaşların 'bayram havasında' karşıladığını söylüyor. Türkiye'deki tüm muhtarlar da mahallelerinde bulunan göçmen vatandaşlara teker teker haber vermeye başladı.

Çalışmanın başlatılması için Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı aracılığı ile Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'ne 31 Mart 2009'da bir yazı gönderdi. Yazıda 1912–1913 yıllarındaki I. ve II. Balkan Savaşları'ndan sonra, rejim değişikliğini müteakip 1950-1952 yılları arasında, 1966 ve 1989'da Bulgaristan'daki Türk vatandaşlarının 'zorunlu göçe' tabi tutulduğu hatırlatılıyor. Sadece 1989 yılında Belene olayları dolayısıyla yaklaşık 400 bin Türk'ün toprak taşınmazlarını Bulgaristan'da bıraktığı vurgulanıyor.

NAiM SÜLEYMANOĞLU: TÜM GÖÇMENLER MÜRACAAT ETSiN

Halterde Türkiye'ye onlarca altın madalya kazandıran eski milli sporcu Naim Süleymanoğlu da asimilasyon baskıları sebebiyle 1986 yılında Bulgaristan'dan kaçmıştı. Naim Süleymanoğlu'nun ismi, 1984 yılında Bulgar hükümetinin Türk adlarını yasaklaması nedeniyle Naum Shalamanov olarak biliniyordu. Eski komünist rejimin bu baskılarından kurtulmak için 1986'da Avustralya'ya kaçıp, Türkiye Büyükelçiliği'ne sığınan Süleymanoğlu, dönemin Başbakan'ı Turgut Özal'ın talimatı ile Türkiye'ye getirilmişti. Dışişleri Bakanlığı'nın başlattığı projenin oldukça sevindirici olduğunu söyleyen Süleymanoğlu, Bulgaristan'da hakkı kalan herkesin muhtarlıklara müracaat etmesi gerektiğini söylüyor. Kendi evini başlattığı hukuki mücadele sonucu geri aldığını belirten Süleymanoğlu, arabasına da bu çalışma sonucunda kavuşmayı ümit ediyor.

Asimilasyona uğramak istemeyen 400 bin Türk, 1989'da Türkiye'ye göçmüştü

Eski Bulgar yönetimi 1980'li yılların başında, 'Bulgarlaştırma' adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingene'ye karşı bir asimilasyon kampanyası başlatmıştı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk'ün isimleri polis zoruyla Bulgar isimleriyle değiştirilmişti. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatılmıştı. Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklanmıştı. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkılmıştı. Hatta Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklanmıştı. 1989'da 400 bin Türk, asimilasyona direndikleri için Türkiye'ye göçmüştü.

Helsinki İzleme Komitesi'ne göre bin 500 Türk öldürülmüş ve cesetleri Tuna Nehri'ne atılmıştı

1970-89 yılları arasında Bulgaristan'da ikinci sosyalist dönem, Bulgaristan Türklerine acı dolu günler yaşatmıştı. Slav kültürüne sahip homojen bir Bulgaristan oluşturmayı amaçlayan eski Bulgar rejimi, bu planı önce teşvik ve psikolojik yöntemlerle denemiş, netice alamaması üzerine şiddet uygulamaya başlamıştı. Bu sebeple Bulgaristan, ölen Türklerin yakınlarına ve sürgüne gönderilmiş Türklere tazminat ödemişti. 1986'da İnsan Hakları Komisyonu Helsinki İzleme Komitesi, Bulgaristan'da bin 500 Türk'ün öldürülüp cesetlerinin Tuna Nehri'ne atıldığını, bin 500 Türk'ün de Belene Adası'na sürüldüğünü açıklamıştı. ZAMAN GAZETESİ-TÜRKİYE, ARİF BAYRAKTAR

27 Temmuz 2009 Pazartesi

BULGARİSTANIN YENİ KABİNESİ AZINLIK HÜKÜMETİ

Başbakan Boyko Borisov ve GERB partisinden 16 bakan 41. Millet Meclisi huzurunda ant içtiler. 27 Temmuz 2009'da GERB, ATAKA, MAVİ KOALİSYON VE RZS partilerinden 162 milletvekilinin desteğiyle güven oyu alan hükümete 77 oyla BSP ve DPS-HÖH "hayır" dedi, 1 oy çekimser kullanıldı.
HATIRLATMA:
2009 YILI PARLAMENTO SEÇİM SONUÇLARI:
1. GERB PARTİSİ - 116 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERİ GENERAL BOYKO BORİSOV
2. BULGARİSTAN İÇİN KOALİSYONU (BULGAR SOSYALİST PARTİSİ VE DİĞER SOSYALİST ORTAKLARI) - 40 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERİ DR. SERGEY STANİŞEV
3. DPS-HAK VE ÖZGÜRLÜKLER HAREKETİ - 38 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERİ DR. AHMED DOĞAN
4. ATAKA PARTİSİ - 21 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERİ VOLEN SİDEROV
5. MAVİ KOALİSYON - 15 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERLERİ M. DİMİTROV VE İ. KOSTOV
6. RZS - DÜZEN, YASALLIK VE ADALET PARTİSİ - 10 MİLLETVEKİLİ, PARTİ LİDERİ YANE YANEV

15 Haziran 2009 Pazartesi

HÜRRİYET'İN J. JELEV İLE YAPTIĞI RÖPORTAJ


RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11866354.asp?gid=233

ÖNEMLİ BİR NOT: HÜRRİYET'İN BULGARİSTAN'IN İLK DEMOKRAT CUMHURBAŞKANI DR. JELÜ JELEV İLE RÖPORTAJ YAPMASI ÇOK GÜZEL VE YERİNDE BİR DAVRANIŞ. ANCAK BULGARİSTAN TÜRKLERİ YERİNE "BULGAR TÜRKLERİ" İFADESİNİ HALA KULLANMAYA DEVAM ETMESİ YANLIŞ.BİR ÇOK DEFA TÜRKİYE'DEKİ DERNEKLER BU KONUDA ÇOK GAYRET SARFETTİLER ANCAK TAM BAŞARILI OLAMADIKLARINI GÖRÜYORUZ. BU ŞUNA BENZİYOR, ALMANYADA YAŞAYAN TÜRKLER İÇİN "ALMAN TÜRKLER" DENMESİ...BÖYLE BİR TABİR DUYDUNUZ MU? BİZ DUYMADIK. GENELDE ALMANYADAKİ TÜRKLER DENİR. İNŞALLAH BİR GÜN BU DA DÜZELİR. BTG

2 Haziran 2009 Salı

Bulgaristan Türkleri için eski kabus canlanıyor


1989'da, Bulgaristan'dan göçe zorlanmışlardı. Trenlere, arabalarına doluşup ya da yaya olarak Türkiye sınırına yığılmışlardı. Bulgaristan'da yaşayan onbinlerce Türk, işte böyle göç ettirilmişti. Reuters ajansı, o zulümden 20 yıl sonra, bugün Bulgaristan Müslümanlarının, aşırı milliyetçi grupların ırkçı ve ayrılıkçı tutumları nedeniyle giderek artan sorunlarına dikkati çeken özel bir haber yayımladı.

Anna Mudeva'nın haberinde, eski rejimin 20 yıl önceki baskı kampanyasına karşı başlattığı açlık greviyle direnişin öncülerinden olan 65 yaşındaki Mustafa Yumer'in, "eski kabus geri gelebilir" ifadelerine yer verildi.

Bulgaristan'da Türklere, özellikle komünist lider Totdor Jivkof döneminde büyük baskılar uygulanmış ve sonunda da Türkiye'ye sürgüne zorlanmışlardı. Onbinlercesi korkunç zulümden kaçmak için Türkiye sınırına yığılmış ve her şeyini geride bırakarak Türkiye'de yeniden hayata başlamıştı.

"HEPİMİZ ÇOK TEDİRGİNİZ"

Bazı siyasi çevrelerin Müslüman karşıtı üslubunun etnik nefreti kışkırttığına dikkati çeken ve "eski yaralar açılabilir" diyen felsefeci, emekli öğretmen Yumer, "Hepimiz çok tedirginiz. Halk, aşırı sağcı partilerin üslubundan, Bulgaristan'ı tek etnik grubun ülkesi olarak görme amaçlarından ürküyor" dedi.

AŞIRI SAĞCI PARTİLERİN YÜKSELİŞİ, NEFRETİ TETİKLİYOR

"Komşuluk" adı verilen, Müslümanlar ve Hristiyanların yüzyıllardır yan yana yaşama kültürünün, "ATAKA" adlı aşırı sağcı partinin popülerliğinin artması ve Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik kampanyalarda diğer sağ partilerin de Müslümanlara yönelik tutumlarının sertleşmesi nedeniyle çatırdamaya başladığı ifade edildi.

Haberde, ATAKA lideri Volen Siderov'un, bir seçim konuşmasında, Müslümanlar hakkında söylediği, "Eğer yerimizde oturursak, Bulgar vatanseverleri gibi çalışmazsak bir gün ülkenin bütün bölgelerini işgal edecekler" şeklindeki ifadelerine yer verildi. Bu partinin seçimde, "Türkiye'ye AB'de yer yok" sloganını da kullandığı anımsatıldı.

CAMİ VE MÜSLÜMAN YAPILARA 100'DEN FAZLA SALDIRI

Yazıda, son 2-3 yılda camilere ve Müslümanların diğer yapılarına yönelik 100'ün üzerinde saldırı düzenlendiği de belirtildi.

MÜSLÜMANLAR MÜTEMADİYEN TERÖRİST GİBİ GÖSTERİLİYOR

Müslüman dini liderlerin, baskıların, yabancı kökenli bazı dinsel eğilimlere sempatinin artmasına yol açabileceği yolunda uyardıklarına da işaret edilen yazıda, Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü Genel Sekreteri Hüseyin Hafızov'un, "Böyle bir yönelimin engellenmesi için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
Camileri ve dini törenleri kontrolümüzde tutuyoruz. Şimdiye kadar bunda başarılı olduk ancak mütemadiyen, teröristler, ülkenin güvenliğine yönelik tehdit oluşturan kişiler olarak gösterilmeye devam edilirsek bir gün bizim toplumumuzda da karşı tarafa karşı aynı tepkiyi gösterenlerin ortaya çıkıp çıkmayacağından emin olamam" şeklindeki ifadelerine yer verildi.

26 Mayıs 2009 Salı

Ahmed Doğan:İsteseydim Bulgaristan’ın kaderi başka türlü olurdu

Hasköy’de partisinin mitinginde konuşan Ahmed Doğan,
"Son on yılda pozitif enerji üretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer sadece bir kez yanlış yapmak isteseydim – bilinçli bir yanlış, Bulgaristan’ın kaderi başka türlü olurdu” dedi.
Doğan’a göre nefretle siyaset yapılamaz ve yapılmaması gerekir.
“Nefret nefreti doğurur, kin kini besler” diyen DPS-HÖH lideri, partisinin bu seçimlerde de olumlu ve toleranslı davranış örneği olacağını söyledi.
Birkaç gün önce Dulovo / Akkadınlar’da konuşan Doğan partisini, Bulgaristan’ın güvenlik kodu, olarak nitelemişti.

Bulgaristan Türk Gençliği - BTG

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Bulgaristan Baş Müftüsü:Yönetim Müslümanlara baskı uyguluyor


Türkiye'de yayınlanan Milli Gazete'de Başmüftü Mustafa Hacı ile yapılmış bir mülakat yayınlandı. Okurlarımıza sunuyoruz.

Bulgaristan Türkiye'nin Balkanlar'a ve Avrupa'ya açılan kapısı. 1997 yılının Kasım ayında Bulgaristan Müslümanlarının baş müftülüğüne seçilen Mustafa Hacı ile Müslümanların son durumlarını konuştuk.

Röportaj: Selami Çalışkan

- Hocam, Bulgaristan'da 1990'a kadar sosyalist rejim hakimdi. Ancak Doğu blokunun dağılmasıyla birlikte bu ülkedeki sosyalist rejim de çöktü biliyoruz. O zaman Müslümanlara yapılan baskılar da devam ediyor mu?

Müslüman Türkler üzerindeki resmi baskı ve zorla Bulgarlaştırma uygulamaları eskisi kadar devam etmiyor. Genel hürriyetler yönünden geçmişe göre daha rahatız. Müslümanlara kendi baş müftülerini seçme hakkı tanındı. Komünist rejimin hakim olduğu dönemde devlet Müslümanların başına genellikle dinle ilgisi olmayan, içkiye düşkünlüğü yüzünden istihbarattan atılan Nedim Gencev gibi birini getirmişti. Komünist rejim çökünce ilk baş müftülük seçiminde Fikri Salih, 1997'nin Kasım ayında yapılan seçimlerde de ben seçildim.

- Bulgaristan'ın toplum nüfusu ve ülkedeki Müslüman nüfus hakkında bilgi verir misiniz?

Sekiz milyona yakın bir nüfusa sahip olan bu ülkede halkın yaklaşık % 25'ini Müslümanlar oluşturuyor. Resmi istatistiklere göre 1 milyon 300 bin Müslüman var. Ama gayri resmi kaynaklara göre Müslümanların nüfusu 2 milyondan az değil. Şu anda 1250 civarında camimiz, 250 civarında mescidimiz, 3 tane İmam-Hatip Lisemiz var. Bu okullardaki öğrencilerimizin sayısı 4 bin civarında. Yüksek İslam Enstitüsü'nde de 80 civarında öğrencimiz var. Aynı zamanda hafız yetiştirme kurslarımız var. Müslümanların çoğunluğunu Türkler oluşturuyor. Bunların yanı sıra Pomak, Makedon, Tatar ve Çingene asıllı Müslümanlar da var.

- Bulgar Yönetimi Müslüman azınlığa ne gibi zorluklar çıkartıyor?

Sofya'da İslam Sitesi ve Kültür Merkezi yapmak istedik. Maalesef Sofya Belediyesi'nden izin alamadık. "Sofya'da Osmanlı'dan sonra hiçbir zaman 2 cami olmamıştır. İkinci camiye müsaade etmiyoruz" dediler. Burgaz vilayetinde herhangi bir cami yok. Orada cami inşaatı başlattık. Maalesef orada da cami inşaatını durdurdular. Başka yerlerde de cami için başvurduğumuzda müsaade etmiyorlar. Bunun yanında okullarda başörtüsü yasağını hortlattılar. Bazı yerlerde hocalarımızı kökten dinci damgasıyla susturmaya ve görev yapmalarını engelliyorlar. Bir yandan da Müslüman yoksul dindaşlarımız üzerinde misyonerlerin hrıstiyanlaştırma faaliyetleri sürüyor. Maddi yardım karşılığında İslamiyeti terk edip, Hrıstiyanlığa geçmelerini teklif ediyorlar. Broşürler ve kitaplar dağıtıyorlar. Konserler düzenliyorlar. Bizde tabi bunlara karşı kitapla, camiyle, vaazla durmaya çalışıyoruz. Şu ana kadar cami olmayan yerlerde cami yapmaya çalışıyoruz. Yaz Kur'an Kursları açmak istiyoruz.

- Türkiye'den size yardım geliyor mu?

Allah razı olsun, Türkiye'den Diyanet Vakfı'ndan hoca geliyor. Kur'an-ı Kerim ve Elif-Ba cüzleri geliyor. 11 Eylül hadisesi yaşanana kadar Suudi Arabistan'dan da yardım geliyordu. 11 Eylül hadisesinden sonra yardım kesildi. Şimdi orada okumaları için öğrenci bile gönderemiyoruz.

10 yıldan fazla bir süredir eğitim veriyor

- Mustafa Hacı bu makama nasıl geldi?

Bulgaristan'da komünist rejim öncesinde yetişmiş alimlerden ders alarak kendimi yetiştirmeye çalıştım. Kızıl rejimin çökmesinden sonra da Ürdün'e giderek Şeriat Fakültesi'nde eğitim gördüm. İlk kongrede kendisine baş müftülüğe aday olmam teklif edildi. Ancak ben biraz daha tahsil yapmak ve ilmi düzeyimi yükseltmek istediğimi bildirerek bunu kabul etmedim. Bulgaristan hükümeti her ne kadar baş müftülük makamını resmi olarak tanısa da Müslümanlara maddi bir desteği olmuyor. Dolayısıyla dini hizmetlerin tamamının Müslüman halkın maddi destekleriyle yürütülmesi gerekiyor. Ama Müslüman halkın ekonomik durumunun iyi olmaması bu hizmetlerin büyük ölçüde aksamasına yol açıyor.

Bulgaristan'da okullarda başörtüsü yasağını gündeme getirmesiyle tanınan Eğitim Bakanı Daniel Vılçev bu kez Yüksek İslam enstitiüsünü kapatacak girişimlerde bulundu. Sofyada eğitim veren Yüksek İslam Enstitüsü'nün yasal olmadığını savunarak Bulgar üniversitelerinin bu alana el atmasını istedi.

Geçen hafta Bulgar meclisinde konuyu gündeme getiren Eğitim bakanı, İslam eğitimi verecek üniversitelere bakanlık bütçesinden para verileceğini açıkladı. Bu girişimin Sofya'daki yüksek İslam enstitüsünün kapatılması yönünde bir adım olarak değerlendiriliyor. Sofyada bulunan ülkenin tek İslam ensitütüsü olan Yüksek İslam Ensititüsü'nün statüsünü tartışmalı bulan Bakan Vılçev, aynı zamanda Bulgar üniversitelerinin devreye girmesini teşvik ederek enstitüyü kapatma girişimine zemin hazırladığı bildirildi. Bakan İslam fakültesi açacak üniversitelere bakanlık bütçesinden 500 bin leva yardım yapılacağını açıkladı.

Üniversite düzeyinde İslami ilimlerin öğretildiği Sofya Yüksek İslam enstitüsü 10 yıldan fazla bir süredir eğitim veriyor. Bulgarca ve Türkçe olarak ders veren enstitü Türkiye Diyanet Vakfı tarafından destekleniyor. 80 kadar öğrencinin eğitim gördüğü enstitünün kapatılmasına yönelik beyanatlarıyla dikkat çeken eğitim bakanı, din eğitiminin tarihçilere bırakılması gerektiğini savunuyor.

Bulgar Kilisesesi'yle de arası açık olan Daniel Vılçev başörtüsü yasağını gündeme getirerek ülkedeki Müslümanların tepkisini çekmişti... Bakanın bu girişimi sonuçlanırsa islami ilimlerin seküler tarzda öğretilerek, Bulgaristan'daki müslümanların taleplerine yabancı bir din anlayışı hedefleniyor.

Bulgaristan'da Ramazan

Bulgaristan Başmüftüsü Hacı Mustafa Aliş, yaklaşık 8 milyon nüfuslu ülkede 1 milyonun üzerinde Türk'ün yaşadığını belirterek, ülkede 1000 civarında cami, 200'ün üzerinde de mescit bulunduğunu bildirdi. Ülkenin kuzey kesiminde özellikle Kırcaali ve Burgaz'da Türklerin yoğun yaşadığını belirten Aliş, buralarda ramazanın aynen Türkiye'deki gibi sevinç ve coşku içerisinde yaşandığını kaydetti. Aliş, şöyle konuştu: ''Daha önce uzun yıllar, Bulgaristan Müslümanları komünist rejim altında kaldıkları için dinden uzak kaldılar, dini pek öğrenemediler, ama komünizmin çökmesinin ardından özellikle son yıllarda dine önemli teveccüh var. Geçen yıla göre de özellikle gençler arasında oruç tutanların ve namaz kılanların sayısının arttığını görüyoruz'' dedi. Öte yandan, başkent Sofya'da sadece Banyobaşı Camii ibadete açık bulunuyor. 1566-1567 yılında Kadı Seyfullah tarafından yaptırılan, Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini bünyesinde taşıyan Sofya'nın merkezindeki Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis binasına yaklaşık 100 metre uzaklıktaki camide, günde 5 vakit ezan okunuyor ve çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Müslümanlar rahat bir şekilde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Akşamları kılınan teravih namazına ise kadınların yoğun ilgi göstermesi dikkat çekiyor.

Burgaz'da cami yapımı da durduruldu

Ülkenin Karadeniz sahilinde bulunan Burgaz kentinin "Meden Rudnik" semtinde "kaçak olduğu" gerekçesiyle geçen yıl yıkılan caminin yerine yeni cami yapılmayacağı açıklandı. Belediye meclisinde oy çoğunluğuna sahip GERB partisi grup başkanı Diyana Yordanova'nın parti adına hazırladığı ve yeni cami inşaatını yasaklayan karar tasarısının oylamada kabul edildiği bildirildi. Karardan memnuniyet duyduğunu belirten Yordanova, "Partimiz kentte huzur ve sükunet istemektedir. Cami yapım kararı, yaklaşan genel seçimlerden önce gereksiz bir etnik düşmanlığa ve spekülasyonlara neden oluyordu" diye konuştu.
Kaynak: http://www.milligazete.com.tr/haber/yonetim-muslumanlara-baski-uyguluyor-127016.htm

18 Mayıs 2009 Pazartesi

DOĞAN: 50 VEKİLİ GEÇMESİN

Şumen’in (Şumnu) Pristoe köyünde HÖH lideri Ahmed Doğan şöyle haykırdı:
“Başka bir ülkede yaşamaya niyetim yok, biz haklarımızı, özgürlüklerimizi ve ekmeğimizi burada arayacağız. Kimin hoşuna gitmiyorsa, bazı partilere özellikle Avustralya’ya, Yeni Zellandaya, Afrikaya gitsinler.”
Zorla ad değiştirme olayları esnasında ölenleri anmak ve ruhlarına Fatiha okumak için 20 000’in üzerinde insanın toplandığı köyde bir gün önce Demir Baba Tekkesinde söylediklerini burada da tekrarlayan Doğan “parti ve particikler NATO ve AB çadırı altında modern formda sözüm ona soya dönüş olayını tekrar etme merakları var. Bunu akıllarından bile geçirmesinler. HÖH en azından daha 150 sene var olacaktır.” dedi.
“Şimdi herkes bize karşı. DPS-HÖH karşıtı kampanya yapıyorlar. Hepsi bana abone” diyen Ahmed Doğan bulunanları tam bir seferberliğe çağırdı. Bununla birlikte “Avrupa Parlamentosu için 10’dan fazla vekil istemiyorum” diyerek şakalaştı. Bulgaristan Parlamentosu için de 40 vekilin gerekli olduğunu ama 50’yi geçmemesini istedi.
Haber ve resim: Trud Gazetesi, Tercüme: BTG

DOĞAN: YENİDEN İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN HAZIRLIK YAPILIYOR

40 MİLLETVEKİLİ İSTİYORUM
İsperih (Kemallar)kasabası yakınında bulunan Demir Baba Tekke'sinde seçim kampanyasının startını veren HÖH lideri Ahmed Doğan, "25 sene önce olduğu gibi yeniden isimleri değiştirmek istiyorlar ancak modern vasıtalarla" dedi.
"Kendilerini siyasetçi sananlara şunu söyleyeceğim: Bunu aklınızın ucundan bile geçirmeyin", diyen Doğan, Türkçe olarak ta şunu ekledi: Kimin götü sağlamsa denesin bakalım ne oluyor.
Ahmed Doğan: Geçen seçimlerde 17 numaralı bültende yer aldık, 2 ile çarptık ve tam 34 milletvekili çıkardık. Şimdi 4 numaradayız ve arkasına bir 0 koymamız lazım, dedi.
Kaynak: Trud Gazetesi Tercüme:BTG

23 Nisan 2009 Perşembe

ТRUD GAZETESİ: PROF. NİKOLAY VASİLEV'İN "PANİSLAMİZMİN BOYUTLARI" MAKALESİNE BAŞMÜFTÜLÜKTEN YANIT GELDİ

BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ GENEL SEKRETERİ HÜSEYİN HAFIZOV'UN 23 NİSAN 2009 (PERŞEMBE) TARİHİNDE BULGARİSTAN'IN 1. NUMARALI GAZETESİ TRUD'TA ÇIKAN TAM SAYFA YAZISINI OKURLARIMIZA SUNUYORUZ: PANİSLAMİZİM'DEN PANİDİOTİZME. Prof. Nikolay Vasilev'in Trud Gazetesi için yazdığı "Panislamizmin Boyutları" makalesinde
"Kuran-ı Kerim, terörizmi, fundamentalizmi ve şiddeti dışlamıyor, hadi bunu biraz yumuşatalım - kesin bir dille bunları lanetlemiyor. Otantik (gerçek) İslam, Muhammed'in yazılı mesajlarındaki şekliyle doğası itibarıyle radikaldir." diye yazdı.
Makale yazarının "Kur'an, iyi niyetli olarak uygulanması halinde müslümandan gayri müslimle karşılaştığında yataganı çıkarıp başını almasını emrediyor" tezini öne sürmesi, gazetemiz sayfalarında ciddi polemiğe sebebiyet verdi. Bugün Başmüftülüğün görüşünü yayınlıyoruz.

"Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir)." Kur'an-ı Kerim Bakara Suresi ayet 62.
Sorumlu ve bilinçli bir şekilde İslam dini ile ilgili işlerden ve müslüman cemaatin kendisinden sorumlu Bulgaristan Cumhuriyeti Müslüman Cemaatinin Başmüftülük kurumu olarak şunu ifade ediyoruz ki, şeriatı bir hukuk normu ve kamu otoritesi olarak zorla yürürlüğe koymak için ülke topraklarından bir kısmını başka bir ülke lehine ilhak edilmesi veya tamamıyle ele geçirilmesi gibi herhangi bir amacımız yoktur.
Dini veya dindışı hertürlü aşırılığa, terörizme karşı olduğumuzu kesin bir şekilde beyan ediyoruz, farklı dine mensup insanlar arasında diyalog, tolerans ve barış için can atıyoruz.
Bu beyanımıza rağmen, bize inanmayacağınızı biliyorum, dinimize ve müntesiplerine karşı güvensiz davranmaya devam edeceksiniz ancak ben bunu sizin dikkatinize sunmakla yükümlüyüm. Belki bizim sıradan müslümanlar olarak ta suçumuz var. Nasıl Bulgar toplumunun güvenini kazanmayı başaramadık? Nasıl ve ne ile sizi bu derece korkutabildik ki, bazı partilerin ana varlık nedeni bu korkuyu kullanmaları ve canlı tutmaları olmuştur. Vatanımıza ve onun yurtdaşlarına nasıl zarar veriyoruz ki, bizi gerçek dışı, ispatlanmamış ve uydurulmuş günahlar ve suçlarla itham ediyorsunuz ve bu kadar istenilmeyen olabiliyoruz. Her gün, bir röportajda, makalede veya yorumda, internet forumlarında bile gazeteci, siyasetçi veya vatandaşlar bize bu ülkenin büyük musibeti olduğumuzu epmoze ediyorlar.
Geriye doğru geçmiş yıllara bakıyorum ve ne ile bu düşüncelere sebebiyet verdiğimizi göremiyorum. İslamla gelenek düzeyinde tanıştığım o günleri şimdi nostaljik olarak hatırlıyorum, meşhur bir köy hocasında ilk Kur'an derslerimi, Şumnu Nüvvab İmam Hatip Lisesinde geçen 3 yılımı, beni okutan ve eğiten birçok din dersi öğretmenimi, yuriçinden ve yurtdışından vaizleri ve hoşgörüsüzlük, şiddet ve gayrimüslimlere karşı nefrete dair bir ipucu bile bulamıyorum. Yüzlerce dini toplantıya, seminere, ilmi konferanslara ve birsürü forumlara katıldım ancak hiç birisinde samimi müslüman olarak Prof. Nikolay Vasilev'in ifadesiyle (Trud Gaz. 2 Nisan 2009) nihai hedef - "bütün yeryüzüne sınırsız panislamist bir saldırı, İslam dışı bütün din ve siyasi ideolojileri püskürtmek ve yok etmeğe" doğru çalışmam gerektiği hakkında bir empozeye maruz kalmadım. Nasıl olmuş da bunu bana söylemeyi unutmuşlar. Sıradan vaizler ve imamlarla karşılaşmalarım olduğu gibi birçok İslam ülkesinden makam mevki sahibi şeyhler, alimler, din için çalışanlar ve siyasilerlerle de karşılaşmalarım oldu. Başmüftülükteki resmi makamım sebebiyle epeyce faydalı olabileceğim halde neden bunlardan birisi bir kez dahi olsun kafirlere karşı küresel komplo için beni davet etmedi ve bana görev vermedi. Diyelim ki, benim hocalarım veya meşhur şeyhler işlerini düzgün yapmamışlar, diğer müslümanlar, benim Bulgaristanlı din kardeşelerim böyle mukaddes ve önemli bir amacımızın olduğunu kulağıma fısıldayamazlar mıydı? (Devam edecek)

Тях поне смятам за по-учени и ерудирани, тъй като са завършили в Саудитска Арабия, Йордания, Турция, ВИИ - България, някои са специализирали и в западноевропейски университети. Оказва се, че всички са заговорничели зад гърба ми и ще си спретнат тайно една Ислямска република България, а мен ще ме оставят без ръководен пост. Брей-брей... По джамиите и другите ни общи сбирки привидно се говори и обсъжда съвършенството на Създателя, как да изпълняваме по-стриктно петкратната молитва, че трябва да поддържаме идеална чистота, учат ни да бъдем лоялни и скромни граждани на родината си, че моралът и поведението на мюсюлманина трябва да бъдат безупречни към всички хора и живи твари, че най-съвършената форма да се доближиш до Всевишния Аллах е да радваш другите и да правиш добрини, че не трябва да бъдем алчни, завистливи или сладострастни и т. н., а те в действителност се готвели за люти сражения и джихад. Интересното е, че тези приемливи форми на “умерения” ислям се проповядват и от Главно мюфтийство и са залегнали в програмата за провеждане на стотиците летни и целогодишни курсове по Коран, където хиляди мюсюлманчета се учат на основи на вярата, молитви, морално-етични норми и не ги обучаваме на издръжливост под вода, оцеляване в партизански бой или как да управляват панислямска държава. Аман Аллахъм, аман!

Ще кажете “А, не, не е възможно да няма някакви наченки на ислямски тероризъм, та нали само за това се говори напоследък?” Често брадата на мюсюлманин или забрадката на мюсюлманка се приемат и използват като повод за безпокойство или наченки на опасни тенденции, но нека не забравяме, че те са присъщи и на дълбоко вярващия и следващ каноните християнин - монах или монахиня. Не са чисто ислямски патент, а начин на живот, който води своето начало от древни времена и се свързват със сакралния бит на старозаветните пророци.

В манията си все пак да открия нещо нередно, продължих с изследването на обществото, на нагласите и тенденциите в него. Трябва да има нещо “пан”, иначе няма да се влага толкова държавен, медиен и емоционален ресурс.

И осъзнах, че в действителност има тероризъм, но той не е ислямски. Съществува политически, икономически, автомобилен, мафиотски, криминален, морален, здравен, социален, административен, училищен, хранителен тероризъм, който се проявява ежедневно към всички граждани без разлика на пол, религия, етнос или социален статус. Подложени сме на терор, но той няма връзка с исляма. И разбирам, че дълбоко манипулираното ни общество се хваща на въдицата и вместо да обсъжда и решава реални проблеми, се захваща с въображаеми врагове. Именно в главите ни се създава една нова държава и тя е продукт на

погрешни

възприятия,

страх и невежество - нарича се панидиотизъм. Основали сме си я не на шериатски, а на шарлатански принцип. Подчинена на предразсъдъци, незнание, антагонизъм и липса на любов към ближния. Държава, появила се в нашите души, която е разрушителна и не предлага нищо градивно. Религиите имат своето място и значение в нашето съвремие и тепърва ще бъдем свидетели на техния възход. Дали проф. Василев ще ме заклейми като вероотстъпник на ислямския екстремизъм, като заяви, че не познавам добре “радикалната по своята природа религия”, или ще каже, че съм лицемер, който се опитва да изчисти авторитета на исляма.

Уважаеми читатели, скъпи съграждани, изглежда не е достатъчно да си чел, писал и преподавал 20-30 години. Не е достатъчно да наблюдаваш, а е необходимо да живееш като мюсюлманин или заедно с мюсюлманин, за да разбереш в действителност как стоят нещата в тази общност. Инак рискуваш да попаднеш в излишен патос и словесна еквилибристика. Направих опит да мотивирам причините за страха, но се опитвам да открия поне един сериозен факт, с който да си обясня омразата към исляма, и мюсюлманите в България. Не намирам обяснение.

Ние мюсюлманите обаче няма да се уморим да повтаряме, че ислямът е мир и цели духовно и материално извисяване на всички хора по света. С чистотата на своя живот и пословичното трудолюбие даваме своя принос за развитието на страната.

Какъв е изходът? С присъщите за смирените християни и мюсюлмани скромност и търпение трябва да изчакаме молбата и призива на нашите политици, които ще признаят, че не те, а ние религиозните дейци предлагаме алтернативни методи, подходи и решения за промяната на манталитета, мисленето и начина на живот на подрастващото поколение. Духовната атрофия, разюздания хедонизъм, агресията, културната инфантилност и социалната апатия, обхванала обществото ни, ще се задълбочават и тепърва ще бъдат основна грижа и непреодолим проблем за държавниците ни. Както винаги те ще абдикират и тогава на ход са духовните водачи на нацията. Ерудираните и достолепни християнски духовници ще имат възможността да възродят силния и несломим български дух. Днес опитите и желанието им да помогнат срещат силен отпор, но тепърва ще заемат полагащото им се място, което все още се оспорва.

А ние мюсюлманските духовници отдавна го правим, въпреки незаслужените и несправедливи съмнения и нападки по отношение на нашата дейност. Така заедно евреи, християни, мюсюлмани и самоопределящите се като атеисти ще изградим една модерна, демократична и благоденстваща България!

Хюсеин ХАФЪЗОВ

Авторът е главен секретар на Главното мюфтийство в България

17 Nisan 2009 Cuma

KAÇIRILAN BULGAR İŞADAMI KİROV 1 MİLYON LEVA KARŞILIĞINDA SERBEST BIRAKILDI

Son zamanlarda Bulgaristan'da fidye için kaçırma olaylarında bir artış gözleniyor. En son Kirov Holding sahibi Kiro Kirov 27 martta Sofya'nın banliyosu Bankya'daki evinin önünden kaçırıldı.
18 gün sonra oğlu tarafından 1 MİLYON leva (510 BİN euro) ödendikten sonra serbest bırakıldı.
Kiro Kirov serbest bırakıldıktan sonra Trud Gazetesine yaptığı açıklamada şöyle diyor: Ben bu ülkede, devlete tonlarca para veren insanlardan biriyim. Bu olaydan sonra devlete küsüm. BTG

15 Nisan 2009 Çarşamba

CUMHURBAŞKANI ÖFKELİ, % 8 SEÇİM BARAJINI VETO ETTİ

Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov parlamento tarafından 14 Nisan’da Seçim Kanunu’nda kabul edilen değişikliklerin tekrar görüşülmesi için meclise geri gönderdi.
Devlet Başkanı, milletvekillerinden şimdiye kadar yürürlükte olan seçim barajını düzenleyen 3. paragrafın, 4. noktasında yapılan değişikliklerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor.

Kaynak: www.dnes.bg
Çeviri: BTG

BULGARİSTAN MECLİSE GİRME BARAJINI YÜKSELTTİ

Bulgaristan Parlamentosu Pazartesi günü, partilerin iki veya daha fazla olarak seçim koalisyonları için meclise girme barajını % 4'ten % 8'e yükseltti. Tek başına seçime giren partiler için baraj % 4 olarak kaldı. Bu durum sağ partilerin şansını daha zayıflatacağa benziyor.
Muhalefet, Bulgar Sosyalist Partisi ve onun "anahtar partnörü" koalisyon ortağı Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin teşebbüsü ile yapılan bu değişikliği haksız ve son dakikada yapıldığı için antidemokratik bulduğunu belirterek kınadı.
Eğer kabul edilen kanun değişikliği cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa yürürlüğe girecek. BTG