Seyyahların “30 Camili Şehir” Olarak Tarif Ettikleri Vidin
Vidin, Osmanlı döneminden kalan mimarî eserleriyle dikkat çeken bir şehirdir. Yapıların büyük bir kısmı günümüze ulaşmamış olsa da özellikle Osman Pazvantoğlu tarafından inşa ettirilen eserler zamana meydan okumaktadır.
Bulgaristan’ın kuzeybatısında, Tuna Nehri kıyısında yer alan güzel şehir Vidin, Osmanlı döneminden kalan mimarî eserleriyle dikkat çekmektedir. Zira bu dönemde Bulgaristan’da camiler, mescitler, tekkeler, türbeler, konaklar gibi birçok dinî ve idarî binanın yanı sıra hamamlar, kütüphaneler, bezistenler, kervansaraylar ve hanlar gibi sivil nitelikli yapılar da inşa edilmiştir.
Ünlü Türk mimar-mühendisi ve mimarlık tarihi araştırmacısı Ekrem Hakkı Ayverdi’nin tespit ettiği 3.339 mimarî eserin büyük bir kısmı günümüze ulaşmamıştır. Ancak Vidin’deki Osmanlı eserlerinin Bulgaristan’ın diğer şehirlerine kıyasla daha fazla olduğu bilinmektedir.
1396 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Vidin, önemli askerî ve ticaret yolları üzerinde bulunduğundan, takip eden yüzyıllarda Osmanlılar ile Haçlılar, Macarlar ve Avusturyalılar arasında birçok savaşa ve kuşatmaya sahne olmuştur. Barış zamanlarında ise Dubrovnikli, Venedikli ve Yahudi tüccarların faaliyetleriyle ticaret gelişmiştir. Orta Avrupa’ya gönderilen kaya tuzu, balık, ahşap, deri, yün ve tahıl yüklü kervanlar Vidin üzerinden geçerdi.
Orta Çağ’da Bdin olarak bilinen kent, Bulgar aristokrasisinin güçlü ailelerinden birinin merkezidir ve şehir merkezi kalenin içinde yer alıyordu. Tuna Nehri kıyısında yükselen, su dolu hendeklerle çevrilen bu kale, Osmanlı hâkimiyeti yıllarında da önemini korumuştur. Macarlar’ın 1502’de gerçekleştirdikleri tahribatın ardından kale yeniden inşa edilmiş ve içinde kimsenin yaşamamasına rağmen şehrin en önemli bölümü olmayı sürdürmüştür.
Evliya Çelebi’nin Gözünden Vidin
-
yüzyılda Vidin’i ziyaret eden Evliya Çelebi, Vidin Kalesi’ni ve kalenin güneyinde yer alan, kestane ve palmiye ağaçlarıyla dolu Varoş adlı kasabayı ayrıntılı biçimde anlatır. Evliya Çelebi, dördü Hristiyan, biri Yahudi, geri kalanı ise Müslüman olmak üzere 24 mahalleden söz eder. Bunlar arasında en ünlüleri Bey Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Tabakhane Mahallesi, Orta Cami Mahallesi, Şeyh Mahallesi, Nalband Mahallesi ve Yukarı Mahalle’dir. Bahsettiği camiler arasında Yeşil Cami, Uzun Cami, Çarşı Cami ve Kapan Cami bulunur. Ayrıca Şeyhefendi Camii, Nalband Camii ve Ak Cami de mevcuttu.
Evliya Çelebi’nin aktardığına göre şehirde on kadar mescit daha vardı ve bunların en ünlüleri Hacı Ahmed ve Şeyh Efendi mescitleriydi. Bazı yazarlara göre Vidin’de 51’i cami olmak üzere toplam 86 mimarî anıt bulunuyordu. Seyyahlar ise Osmanlı dönemindeki Vidin’i “30 camili bir şehir” olarak tarif eder.
1868 tarihli Tuna Vilayeti Salnâmesi’ne göre Vidin’de 24 cami, 12 okul, bir medrese ve 7 tekke bulunmaktaydı.
Günümüze Ulaşmayan Mimarî Yapılar
Ne var ki bu eserlerin büyük bir kısmı günümüze ulaşamamıştır. Bir bölümü 1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı sırasında tahrip olmuş, büyük kısmı ise Komünizm döneminde yok edilmiştir. Bazı mimarî yapılar yerel veya ulusal öneme sahip olmalarına rağmen yıkılmıştır.
Örneğin 1955 yılında, bir Bulgar mimar ailesi, Kültür Bakanlığı tarafından Vidin’deki ulusal öneme sahip mimarî anıtları tespit etmek üzere görevlendirildiğinde, Ak Camii kötü durumda olsa da hâlâ ayaktaydı. Yerel Kooperatif (TKZS) tarafından tahıl deposu olarak kullanılan bu caminin “19. yüzyılın ortalarından itibaren şehirdeki Türk kültürel yapısını yansıttığı” gerekçesiyle koruma altına alınması önerildi. Ulusal öneme sahip kültürel anıt olarak ilan edilmesine rağmen Ak Camii 1970 yılında yıkıldı. Bugün Vidin’de “Akcamiya” adında bir mahallenin bulunması, bu yapının hatırasını yaşatmaktadır. Aynı kaderi muhtemelen hakkında bilgi bulunmayan ve 1964’te kültürel anıt ilan edilen “Kırnatata Camiya” da paylaşmıştır.
Yerel öneme sahip bir kültürel anıt olan ve Derviş Camii olarak bilinen Mustafa Paşa Camii de 1970’lerde yıkılmıştır.
Osman Pazvantoğlu döneminden kalan iki çeşme kaydedilmiştir. Zengin süslemelerle bezeli bu çeşmeler, yaz aylarında yoksullara ücretsiz buzlu su dağıtıyordu. Çeşmelerden biri Yeniçeriler Kışlası’na giden yol üzerinde, diğeri ise Derviş Camii’nin yanındaydı. 1927’de Derviş Camii’nin yanındaki çeşme yıkılmış ve taşları farklı amaçlarla kullanılmıştır.
Bugüne Kadar Varlığını Sürdüren Eşsiz Eserler
Tüm bu tahribata rağmen Vidin, özellikle Osman Pazvantoğlu tarafından inşa ettirilen eşsiz eserleriyle bugün hâlâ ilgi çekmektedir.
Vidin’de bugün ayakta kalan Osmanlı yapıları arasında Osman Pazvantoğlu Camii ve Kütüphanesi’nin yanı sıra kale ve şehir surları, baruthane deposu, postane, konak ve Yeniçeriler Kışlası yer alır. Ayrıca Vidin tarihinde önemli bir zat olan Selahaddin Baba’nın türbesi de mevcuttur.
Kalenin en büyük kapısı olan İstanbul Kapı oldukça iyi durumdadır. Bir zamanlar sembolik olarak İmparatorluğun başkenti İstanbul’a açılan kapı sayılırdı. Tuna Nehri’ne bakan ana kapısı ise Telgraf Kapı’dır ve adını yakınında bulunan, Bulgaristan’da günümüze ulaşmış tek Osmanlı posta ve telgraf binasından (1858–1859) alır. Telgraf Kapı 1950’de lokantaya, Komünizm sonrası ise bara dönüştürülmüştür. Bugün bakımsız bir görünüm arz eder.
Tuna tarafında Osman Pazvantoğlu’nun sarayına açılan Saray Kapı ile Yeniçeri Kapı oldukça iyi korunmuştur. Ancak Florentin Kapı için aynı durum söz konusu değildir. Uzun yıllar boyunca kışlalara giden yol olarak kullanılan kapı, günümüzde uğradığı tahribat nedeniyle neredeyse tanınmaz hâle gelmiştir.
Osman Pazvantoğlu Camii
Vidin’deki Osmanlı eserlerinin en önemlisi hiç şüphesiz şehrin sembollerinden olan ve 1801’de inşa edilen Osman Pazvantoğlu Camii’dir.
Bugün Vidin’de ayakta kalan tek camidir ve Pazvantoğlu’nun sarayı ile kale arasında, Tuna kıyısındaki yoğun yeşillikler içinde yer alır. Caminin içi, Osmanlı sanatında geç Barok üslubunun etkisini yansıtan nefis ahşap oymalarla süslenmiştir.
Ancak bu camiyi meşhur kılan unsur içi değil, tepesidir. Dikkatlice incelendiğinde caminin hilâl ile değil, ters çevrilmiş bir kalp motifiyle taçlandığı görülür. Bu simge her ne kadar “eşsiz” kabul edilse de imparatorluk coğrafyasında hilâlsiz cami örnekleri mevcuttur.
Osman Pazvantoğlu Kütüphanesi
Osman Pazvantoğlu Camii’nin birkaç metre kuzeydoğusunda yer alan bu kütüphane, Bulgaristan’da korunan iki Osmanlı kütüphane binasından biridir. Caminin inşasından kısa süre sonra Pazvantoğlu tarafından kurulan bu yapı, zamanında dinî, tarihî, coğrafî ve tıbbî eserlerden oluşan zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapıyordu. Bugün o koleksiyon Sofya’daki Millî Kütüphane’de muhafaza edilmektedir; fakat kütüphane binası hâlen ayaktadır.
Yeniçeriler Kışlası (“Krıstata Kazarma”)
Osman Pazvantoğlu, kendisine bağlı fedakâr askerleri için 1801’de kalede yeni ve görkemli bir kışla inşa ettirmiştir. Haç şeklindeki alışılmadık planı nedeniyle halk arasında “Haçlı Kışla” olarak bilinir. 1878’den sonra Bulgar ordusu tarafından kullanılmış, 1965 yılında ise etnografya müzesine dönüştürülmüştür. 1969’dan bu yana Vidin bölge halkının geleneksel kültürünü yansıtan etnografik bir sergiye ev sahipliği yapmaktadır.
Eski Osmanlı Konağı
-
yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen eski Osmanlı konağı bugün Vidin Tarih Müzesi’ne bağlıdır. Zamanla önemli değişiklikler geçiren binaya ikinci bir kat ve yangın kulesi eklenmiştir. Osmanlı döneminde karakol olarak kullanılan yapı, 1870’e kadar Bulgar kilise cemaatine ev sahipliği yapmıştır. 1878 sonrasında Bulgar Rönesansı mimarisinin özellikleri eklenmiş ve 1956’da Tarih Müzesi’ne dönüştürülmüştür.
Selahaddin Baba Türbesi
Selahaddin Baba Türbesi, Osman Pazvantoğlu tarafından 1796–1807 yılları arasında inşa ettirilmiştir. Selahaddin Baba, 1689 yılında Avusturyalıların Vidin’i kuşatması sırasında 1000 askeriyle birlikte kahramanca şehit düşen efsanevi bir komutandır. Türbe 1964 yılında “yerel öneme sahip” kültürel bir anıt ilan edilmesine rağmen günümüzde harap durumdadır.
Kenan ve Çoban Köprüleri
Vidin’de 18. yüzyılda inşa edilen ve “yerel öneme sahip” kültürel anıtlar arasında yer alan Kenan ve Çoban köprüleri de Osmanlı döneminin önemli yapıları arasındadır.
Vidin’de ayakta kalan Osmanlı mimarî eserlerini ziyaret ederek şehrin eşsiz tarihî dokusuna tanıklık etmenizi temenni ederim.





