14 Aralık 2015 Pazartesi

Özgür olmadıkca (şiir)

Sen özgür olmadıkca ben rahat olamam,
Her an bende her dem düşümdesin!

Türkün, Pomağın, Tatarın, Çingenen,
Benim ümidim benim birlik hayalimsin!

Murad Hüdavendigarda olduğun saf gibi,
Semaya yükselen şehadet...secdeye inen baş gibi,

Bir olmak iri olmak diri olmak gerektir şimdi,
Dilde fikirde işte birlik gerektir şimdi!

Komşi! Sen düşmanım değilsin asla,
Bu mefküre kuru cihangirlik değil asla!

Adalet gerektir bu küçücük dünyaya,
Müslüman Türkün eli elyaktır buna.

Ekizcevi eğer görmek istersen o günü,
Az uyu çok çalış, koş, gayret et emi!

5 Aralık 2015 Cumartesi

Vakit geldi (şiir)

Vakit Geldi

Vakit geldi ey oğul
Uyan uyan
Seherdir
Güneşin doğuşu yakın

Dolaş Varnayı, Niğboluyu, Plevneyi
Duy at kişnemelerini nal seslerini
Anavatan anavatan deme, baba ocağı ata yadigarı de
Tuna, Vardar, Meriç akar gönlüne

İslamdır düsturumuz
Fetihtir ülkümüz
Sarı Saltuğ'un izinde
Kalpleri kazanmaktır yolumuz.

Ekizcevi

Sefer (şiir)

Sefer

Sefer eyledik Divane ormana
Ahbab-u yaran ile tek nefes olmağa
Ervahimiz tevhid etti bir mefkurede
Şehadet rüzgarı daim esmeli bu beldede

Niyetler hayr olunca akıbet hayr olur
Musa-vü İbrahim-ü Ali İhsan üstadlar
Hikmetin ita kildilar eytam-ı ecdada
Anda sicillat-ü eşar muyesser oldu anlara

Sebeb-i kelamı kuzu ve ceviz ve aselden murad
Bilki ey zahid ne lezaiz-i sehevani ne taam-ı dünyevidir
Belki olsa olsa o
Dervişan-ı Rum-ilinin birbirine muhabbetidir

Ekizcevi

3 Aralık 2015 Perşembe

Radomir ile İlgili Notlar, Aydın Ayhan

Radomir ile İlgili Notlar
Radomir Kazası, Vidin Eyaleti Sofya Kaymakamlığı’na bağlıydı. 1695 de Köstendil Livası’na bağlı bir kaza merkezi olarak görülmekteydi.
Radomir halkı; hayvan(koyun, keçi, karasığır) ve ziraat(zahire, un, buğday(hınta), arpa, pirinç(erz), üzüm, tütün(duhan) ile meşgul olurdu. Tütün kaçakçıları ile Reji kolsuları arasında her zaman çatışmalar olurdu.
Radomir’de pek çok fırın orduya peksimet ve ekmek(nan-ı aziz) pişirirdi. Radomir dağlarındaki ormanlardan, ordu kışlaklarının ihtiyacı olan odun ve mangal kömürü temin edilirdi.
Arazisi bataklıktı. Pirinç(erz) ziraati gelişmişti. Pirinçler halk ihtiyacı dışında, depolanarak ordu ihtiyacı için kalelere, karakollara, kışlaklara gönderilirdi. Bataklıktan dolayı yazları halk yaylalara çıkardı.
Karasu Nehri, önemli balık yatağı idi. Burada tutulan balıklar, tuzlanarak pazarlara gönderilirdi.
1878 de kurulan telgrafhane ile merkeze bağlanmıştı.
1879 da demiryolu bağlantısı yapılarak, nakliyat kolaylaştırıldı.
Radomir mahalle ve camileri:
Pazar Mahallesi, Cami-i Cedid Mahallesi, Çarşıbaşı Mahallesi, Eski Mahalle, Bulgar Mahallesi, Hükümet Mahallesi
Fatih Sultan Mehmed Cami ve Vakıfları
Radomir Yöneticileri:
Kadı Yusuf 1708
Kadı Mustafa 1714
Kadı Ahmed 1713
Kadı Ahmed 1725
Kadı Mehmed 1734
Ayan Aslan Bey 1792
Ayan Arnavud Abdullah Ağa 1796
Ayan Eşrefoğlu Hüseyin Ağa 1815
Ayan Osman Ağa 1815
Ayan Bilâl Ağa 1825
Kadı Zeynel 1829
Ayan Bilâl Ağa 1830
Müdür İdris Bey 1848
Müdür Hamid Bey 1849
Müdür Ramiz Efendi 1852
Müdür Ali Remzi Bey 1854
Müdür Feyzullah Efendi 1855
Müdür Esad Efendi 1855
Müdür Sadık Bey 1857
Müdür Mehmed Hulusi Efendi 1859(vekil)
Müdür Halil Efendi 1859
Müdür Murad Bey 1860
Müdür Abdullah Feyzi Bey 1861
Müdür Hafız Yunus Efendi 1865
Kaymakam Yasin Bey 1885 (1890 da vefat etti.)
Radomir’e bağlı kazalar ve köyler
Sereşnik Kazası ve köyleri
Krayiste Kazası ve köyleri
İznebol Kazası ve köyleri
Banşur, Belanice, Belova(Belve), Borlu, Çılne, Çoklova, Çukukça, Dere, Döykofça, Durgan, Ejder, Elhodol, Falaşne, Fek, Glogovice, Hararet, Harmelova, Islakofça, Istanyofça, Kalenovrak, Kaslak, Komaç, Körnelekofça, Levarka, Morine, Nakvan, Plavoda, Radibon, Raguta, Ravyor, Sadovik, Sekerne-i Zîr ve Bâlâ, Seliş, Serdendurgan, Sidladice, Sofuca, Verya, Zitoşe,

30 Kasım 2015 Pazartesi

ŞUMNU MEDRESETÜN-NÜVVAB MÜDERRİSİ YUSUF ZİYAEDDİN EZHERİ'NİN EVİ, ONDAN KALAN HALI VE HAKKINDA YAZILAN BİR KİTAP

Şeyh Efendi olarak bilinen Yusuf Ziyaeddin Ezheri'nin Şumnu'da iken ikamettiği ev (sarı ev). 1950 yılında Türkiyeye göç ederken bir Bulgara satmıştır. Ev sahibine içeri girip bakabilir miyiz diye sorduk. Buyurun, girin, dedi. Evi gezerken halı gözümüze çarptı. Sofya İslam Enstitüsü hocalarından Ahmed Hasan Bahadır (kendisi Yusuf Ziyaeddin Ezheri hakkında Ankara Üniversitesinde Yüksek Lisans  teziyazmıştır)
- Bu halı Şeyh Efendi'den mi kalma yoksa, diye sordu. Ev sahibi:
- Evet, dedi. Ahmed hoca:
-Bunu bize hediye eder misin. Ev sahibi:
- Hemen... Bana yardım edin toplayalım dedi ve hediye etti. Ben ev sahibine:
- Lütfen isminizi bağışlar mısınız, sizin hediyeniz olduğu kayıtlara geçsin dedim:
- Adım, Bogdan Dimcev Georgiev.
Biz de kendisine teşekkür ederek ayrıldık.
Basri Zilabid



KARİNÂBÂD CAMİİ, SAAT KULESİ VE HAMAMI

Ahmed Cevdet Paşa'ya sorulan fıkhi bir sorular üzerine şöyle cevap verirmiş:
"Karinabatlı Ömer Hilmi Efendi gibi devrimizin bir Ebu Hanifesi varken bana niye sual edersiniz?" İşte fotoğraflarda görülen Karinabad / Karnobat Ömer Hilmi Efendinin (d. 1842 - ö. 1889); Osman Keskioğlu'nun memleketidir. 




Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin Köyü Kalaycı (İglika / Şumnu): Camisi, Harap İlkokulu ve Davudoğlu hocanın evi





29 Kasım 2015 Pazar

Şumnulu Medresetün-Nüvvab Mezunu Mustafa Çakır Efendi ile Tanışma

1930 doğumlu Mustafa Çakır Efendi eski Medresetün-Nüvvab'ın son mezunlarından...
Şumnu'ya yaptığımız 14-15 Kasım 2015 seyahati esnasında kendisini öğrencisi Ahmed Hasan Bahadır Hoca vasıtasıyla tanıma şerefine nail olduk. Sohbet ettik, röportaj yaptık. Onun da hocası ve müdürü olan Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyünde Cuma imamlığı yaptığını öğrenince köye bir ziyaret gerçekleştirdik. 85 yaşında bu hizmeti sırf hocasının hatırı için yaptığını söylemesi bizleri duygulandırdı.
"Eski toprak" insanlarımızdan olan Mustafa Çakır Efendi Nüvvabı bitirdikten sonra Öğretmen Enstitüsünü de bitirmiş ve 33 yıl öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. 1990 yılında Nüvvab tekrar açıldığında burada müdürlük yapmış; Tombul camiinde imamlık ve Şumnu müftülüğü de yapmıştır. Evi Şumnu Kılak Camii'ne yakın olması hasebiyle beş vakit bu camiinin cemaatindendir.

Mustafa Çakır Efendi ile sohbetimiz esnasında bizlere çok değerli bilgiler ve nasihatler verdi. Ben bunların bazılarını not edebildim:
"Gittiğin yerde ağzını kapatacaksın, gözünü açacaksın."
"Türk'ün önünde çingene imam olmaz. Çünkü temiz gezmez."
"Şumnu'da ben 18 camide namaz kıldım. Şimdi 3 cami var. 15 tanesini yıktılar. Hatta bir caminin minaresini traktör çekip yıkamadı tank getirip çektiler ve öyle yıktılar."
"Ne zamanki sizin çanlar duracak ancak o zaman bizim ezanlar susacak." (Sabah ezanının dışarıya verilmesini istemeyen Bulgar görevliye verilen cevap)
Arapça harflerin doğru çıkarılması lazım geldiği hakkkında konuşurken: - Çocuğum sen خ  ح هyi çıkaramıyorsan niye önümde imamlık yapıyorsun.
70 yaşında iken Mustafa Hoca talebelere bir önceki derste Dört büyük meleği anlatmıştır. Bir sonraki derste bir öğrenciyi ayağa kaldırır:
- Oğlum say bakalım dört büyük meleği? Ailede olsun, çevrede olsun adı sıkça zikredildiği için öğrencinin aklına ilk Azrail gelir ve:
- Azrail, diye saymaya başlar... Hoca:
- Dur be onu en sona bırak, der.

Ahmed Davudoğlu Hocaefendi'nin köyü Kalaycı'da cami odasında kahve içip bol bol sohbet ettik, ancak bu sohbet esnasında bazı insanları da çekiştirdik. Öğle namazı vakti yaklaşınca Mustafa Çakır Efendi "Çok konuştuk, tevbe-i istigfar etmeden camiye girmek yok" dedi ve Tevbe-i İstigfar Duasını okumaya başladı.
Bu sohbet esnasında cemaatin dile getirdiği konular şunlardı: 
- Vakıf mallarının gelirinin %70'inin Başmüftülüğe gitmesinden büyük rahatsızlık var. Bu konuda başka yerlerden de daha önce serzenişler duymuş idik. (Bilgi notu: daha önceki yıllarda vakıf gelirlerinin büyük payı ait olduğu köye veya kasabaya kalıyordu. Son yıllarda %70'i Merkez'e %25'i köye/kasabaya ve %5'i de Bölge müftülüğüne paylaştırılıyor.)

- Başmüftü'nün bir Türk olması gerektiği dile getirildi. (Sofya'daki Başmüftülük ile halk arasında müthiş bir iletişimsizlik olduğunu müşahede ettik. Ayrıca bizden yaşça büyük olan cemaate Başmüftü olmak için etnisitenin değil, ehliyetin önemli olduğunu uygun bir lisanla ifade ettik.)
- Köy cemaati "Herkes Davudoğlu Hoca'nın köyünü, evini görmeye geliyor ama biz utanıyoruz onları burada misafir ederken. Cami bahçesindeki ilkokul yıkık vaziyette, minare derme çatma birşey... Biz merhum Ahmed Davudoğlu Hoca'nın talebelerinden bu camiye güzel bir minare, ilkokulun tamirini ve hocanın evinin müzeye çevrilmesini talep ediyoruz."
Kısa seyahatimizde bize birçok güzellikler yaşatan Rabbimize hamdü sena ederiz. 

Basri Zilabid 




ŞUMNU MEDRESETÜN-NÜVVAB'I ZİYARETİMİZDEN



TARİH SİZİ UNUTMAZ: HOCAM HAZRET, NİYAZİ HÜSEYİN BAHTİYAR





Şumnu Nüvvab Okulu'nda görevli Mehmed Mümün Bey kardeşimizin
kitaplığımıza hediyesidir. Teşekkür ederiz. BTG