28 Haziran 2012 Perşembe

BİRLİĞİMİZ NEYE DAYANACAK?


Birliğimiz neye dayanacak?
Basri Zilabid
Yıllardır bu yazıyı yazmamak için kendimi frenliyordum. Ne zaman bir yazı yazmak istesem hep bu konu “beni ne zaman yazacaksın” dercesine devamlı rahatsızlık veriyordu. Ben ne kadar kaçsam da o beni kovalayacak, çünkü bu mesele “bizim” temel meselemiz... “Birlik meselesi.”
Bu konu her zaman gündemdir ve hiçbir zaman önemini ve sıcaklığını kaybetmez. İstanbul’daki üniversite hayatımdan sonra dokuz yıl – tam da HÖH’ün iktidar ortağı olduğu dönemlerde – Sofya’da arkadaşlarımızla beraber kurduğumuz bir sivil toplum kuruluşunda çalıştım.
Bulgaristan Türklerinin kendi aralarında “birliği” etnisiteye dayandırdığını gördüm. İnsanların ana müşterekleri “Türk” olmaktı. Burada din bile ikincil bir öneme sahipti. Dünya görüşlerinin neredeyse hiçbir anlamı yoktu. Bir solcu ile bir milliyetçi ve bir islamcı “Türklükleri” sebebiyle bir araya gelip diğer görüşlerini kendine saklayabiliyordu. Ben buna “Etnisite Birliği” diyorum.
Türklerin, Pomaklar ve Çingenelerle ilişkisine gelince, onlarla olan birlik meselesi “din birliği” çerçevesinde işliyordu. Ancak bunun topluluklar arasında çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz.
Dışarıdan sosyolojik olarak baktığımızda – Başmüftülük hariç – seküler bir kuruluş olarak Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) aslında Bulgaristan’daki sadece Türkleri değil 3 Müslüman topluluğunu bir araya getirmektedir. Ve bir anlamda “Din Birliği”ni oluşturmaktadır. (HÖH içerisindeki az sayıda Hıristiyan Bulgarların mevcudiyeti genel görüntüyü bozmaz onlar istisnalardır.) Ancak bu “Din Birliği” dediğimiz şey sadece görünürde oluşmuş bir neticedir. Üç toplumdan hiç biri bu netice hâsıl olsun diye HÖH’e oy vermemektedir. Ya ne için oy vermektedir? Siyaset arenasında hak ve özgürlüklerini müdafaa etme iddiasında olan “tek” parti oldukları için. Burada oy verenler parti ile ilişkilerini “Menfaat Birliği”ne dayandırmışlardır. Bir manada, “oyuma karşılık hak ve özgürlüklerimi savunup elde etmeni talep ediyorum”, demektedirler. Bu talepleri karşılanmış mıdır veya ne kadarı karşılanmıştır, sorusuna cevap ne yazık ki olumsuzdur. Eğer cevap olumlu olsa idi biz bugün “birlik meselesini” konuşmuyor olacaktık.        
Âcizane kanaatimce Balkanların tamamında olduğu gibi Bulgaristan’da da Türklük siyaseti yerine İslam siyaseti güdülmelidir. Türklük siyaseti Pomak ve Çingene kardeşlerimizi bizden uzaklaştırmaktadır, onları İslam siyaseti ile kucaklamak ve eşit Müslüman kardeşler olarak ilişkilerimizi geliştirmek durumundayız. Türkler kendi aralarında “Dil Birliği”ni, Bulgaristan Müslüman toplumu olarak ta aralarında “Gönül, Fikir ve İş Birliği”ni tesis etmek için çalışmalıdır. Gönül, fikir ve iş birliğini biraz açacak olursak, gönül birliğinden Türk, Pomak ve Çingene’nin birbirine saygı ve sevgisini, fikir birliğinden ülkü ve ideal birliğini, iş birliğinden zenginliği paylaşma ve arttırma anlaşılmalıdır.
Kanaatimce birliğimizin temeline etnisite birliği yerine din birliğini, Türkler arasında dil birliğini, Müslüman toplum arasında gönül, fikir ve iş birliğini sözde değil uygulama olarak gerçekleştirdiğimiz zaman epey bir yol kat etmiş olacağız. 

Hiç yorum yok: