26 Nisan 2008 Cumartesi

GENCEV KANUNLARI VE KUR’AN’I ÇİĞNİYOR

İslam hukukuna göre vakıf malları satılamaz, cami encümenleri dini ve sosyal faaliyetlerini yürütebilmek için bunları yalnızca kiraya verilebilirler. Nedim Gencev için Peygamber hadisinin bir anlamı olmadığı anlaşılıyor. Onun şahsi menfaat ve sahtekarlık eğilimi daha totaliter rejim döneminde göze çarpmıştır. Komünist Partisi Merkez Komitesi dosyasında şu cümlelerin altı çizilmiştir: “Gencev’in maddiyata karşı zaafı var ve bu alanda ciddi bir şekilde kontrol edilmesi gerekmektedir”.
Örneğin bugün değeri milyonları bulan 3 büyük bina Varna’da satılmıştır. Uzun süren mahkeme davaları sonucunda Müslümanlar bunlardan ikisini geri alabilmiştir, fakat üçüncüsünün “Tsaribrod” 39’da bulunan 3 katlı evin geri alınması artık mümkün değildir.
Vidin’de toplam 1 dekar kadar 3 mülk satılmıştır. Bunların da mahkeme davası açtırmak için maddi imkansızlık dolayısıyla Müslümanlar tarafından geri alınması mümkün olmamıştır.
1997’de Köstendil’de “Tsar Osvoboditel” 158’de Müslüman encümenine ait mülk satılmıştır. Ruse’deki “Balkan” adlı oteller zinciri macerası tam 10 yıl sürdü. 1997’de bu oteller zinciri Gencev tarafından oğlunun tasarrufuna 10 yıllık bir süre için karşılıksız verilmiştir. 1997’de Gencev idaresi döneminde Pazarcık’ta 6 vakıf malı bağış edilmiştir. Ancak Pazarcık bölge mahkemesi belediyenin verdiği dilekçeyi kabul etmiş ve bağışları iptal etmiştir. Baş müftü Mustafa Haci’ye ait sahte imza kullanılarak 2000 yılında Sofya’da “M.Luiza” 27’de bulunan 4 katlı binanın bağışı da iptal edilmiştir.
Demokratik geçişin ilk döneminde Kur’an’ın Bulgarcaya çevrilmesi için Gencev 3 kişiyi görevlendirmiştir. Ancak bu 3 kişinin emeği ödenmemiş, tercüman olarak ise Gencev’in kayın pederinin de bulunduğu yakın çevresinden kişiler gösterilmiştir. Gencev ise kendisini tercüme ekibin yöneticisi olarak göstermiştir.
Yine o dönemde Türkiye’den Baş müftülüğe 1000 adet Kur’an hediye edilmiştir. Gencev ve çevresi ise bunları 10 levaya satmışlardır. Gencev hac ile ilgili sahtekarlık yapmaktan da çekinmemektedir. 2007’de Hacca götürmek için insanlardan para toplamıştır. Mekke’ye gidiş iptal ediliyor, fakat Gencev bir kısım hacc adayların paralarını geri çevirmiyor. Gencev, sahte evrak kullanarak Bulgaristan Cumhuriyeti anayasasını da ihlal etmektedir.Ayrıca sahip olduğu dinin prensiplerini de çiğneyerek, müslümanlara ait mülkleri zarara uğratmaktadır. Halbuki Allah Kuran’da demiştir ki: "Ey, iman edenler, sahtekarlık ile mülklerinizi yemeyiniz! Ve de kendi kendinizi öldürmeyin!” (4:29)
Kaynak: Bulgaristan, Standart Gazetesi, 25.04.2008, Sayı 5494
Türkçeye tercüme eden: Bulgaristan alperenleri

"Kendisini müftü sanan Gencev tarihe karıştı"

Komunist rejiminin polis müftüsü tehdit etmek için eski Bulgar istihbaratın şiddet metodlarını kullanıyordu
Müslümanlar’ın Milli Konferansının yasal olduğu mahkeme tarafından tescil edildi
Yazan: Konstantin Sıbçev
Bulgaristan, Standart Gazetesi, 25.04.2008, sayı 5494
Türkçeye tercüme eden: Bulgaristan alperenleri
Nihayet müslümanlar’ın Başmüftülüğüne de 10 Kasım geldi. Çünkü uzun zamandır Nedim Gencev kendisini o müessesenin lideri olarak görüyordu. İşte bunun için 1989 yılından önceki statüsünü diş ve tırnakla korumaya çalışıyordu.

Nedim Gencev kim? 1945 yılında Razgrad vilayetine bağlı Glojevo köyünde dünyaya gelmiş. 1975 yılında açık öğretim yoluyla hukuk bitirmiş. 1973 yılından 1982 ye kadar Gencev, İçişleri Bakanlığnda subay olarak görev alır, sonra da çeşitli şirketlerde hukuk müşaviri görevinde bulunur. 1986 yılında Kırcali bölge müftüsü olarak atanır, 1988 yılında da Sureye’nin başkenti Şam’da aldığı altı aylık dini eğitimden sonra Bulgaristan baş müftüsü olarak “seçilir”.

O dönemde bu tür yüksek makamlara kişilerin nasıl seçildiğini de biliyoruz. Bulgar Komunist Partisi’nin Merkez Komitesi’ne rapor sunmaktan ziyade, kesin deliller gösteriyor ki Gencev bizzat Todor Jivkov’un güvenine mazhar olmuş ve ona sadakatle hizmet etmiş.

1989 yılında Gencev ve enayileri Bulgaristan’da müslümanlara baskı uygulandığını yalanlıyor, aynı zamanda Bulgaristan halkına ve dünya kamuoyuna da Bulgaristan müslümanlarının dinlerini serbestçe yaşadıklarını iddia ederek yalan söylüyorlar. Yine aynı dönemde Gencev ve onun Yüksek Şurası İslam ahkamını tahrif etmeye çalışır ve şu fetvayı veriyor ”... Kıyafetle ilgili İslamın tek gereği var, o da vücudun edeb yerleri örtülü olması”.

Fakat demokratik sürece geçilir geçilmez polis müftünün koltuğu kendisine dar gelmeye başlar. 10 Şubat 1992 yılında Bulgaristan Cumhuriyeti Bakanlar Kuruluna bağlı Diyanet İşleri Müdürlüğü Gencev’in baş müftü seçilişini geçersiz ilan eder ve görevden alır. İşte böylece 16 senedir süren Bulgaristan müslümanlarının dini yönetimi yasal olup olmadığı dava savaşı başlar. Olmayacak sebeplerle Gencev sürekli müslümanlar’ın idaresini elinde tutmaya savaşır. Bunun için tehdid olarak şiddet yöntemlerine de başvurmaktan kaçınmaz. Aynı zamanda eski din yasasındaki eksikleri ve ihtilafları, eski İstihbarat şeflerinin himayesini de fırsat olarak kullanır.
Devam edecek

25 Nisan 2008 Cuma

Başmüftü Mustafa Hacı: Hiçbir zaman rüşvet vermedim


-Yeniden seçilmesi için 500 000 leva ödediği iddiasıyla ilgili olarak-
Başmüftü Mustafa Hacı: Hiçbir zaman rüşvet vermedim



Trud Gazetesinde 25.04.2008 Cuma günü yayımlanan mülakat.











Генджев поругава законите и Корана

Съгласно каноните на исляма имотите на вероизповеданието (вакъфите) не могат да се продават, а само да се дават под наем, за да има съответното джамийско настоятелство доходи за своята духовна и социална дейност. За Недим Генджев обаче заветът на Пророка очевидно няма никакво значение. Впрочем неговата склонност към далавери и лично обогатяване е забелязана още по тоталитарни времена. В кадровото му досие в ЦК на БКП изрично пише "Генджев проявява известна лабилност по отношение на материалните средства и в тази връзка се нуждае от строг контрол". Във Варна например са продадени три масивни сгради, които днес навярно струват милиони. След дълги съдебни дела мюсюлманската общност си е върнала две от тях, но третата - триетажна къща на ул. "Цариброд" 39, е безвъзвратно изгубена. Във Видин са продадени три имота с обща площ почти едни декар. Те също са окончателно изгубени за вероизповеданието, защото поради липса на средства то не е имало възможност дори да заведе дело. Продаден е през 1997 г. и имотът на мюсюлманското настоятелство в Кюстендил на ул. "Цар Освободител" 158. Цели десет години продължи сагата с хотелски комплекс "Балкан" в Русе, който през 1997 г. Недим Генджев предоставя за ползване на сина си безвъзмездно за 10 години. Цели шест вакъфски имота в Пазарджик са дарени по време на управлението на Недим Генджев през 1997 г. Добре, че Пазарджишкият районен съд е уважил иска на общността и е анулирал даренията. Анулирано е и дарението на четириетажна сграда на бул. "Княгиня М. Луиза" 27 в София, направено през 2000 г. чрез фалшифициране на подпис на главния мюфтия Мустафа Хаджи. В самото начало на демократичните промени Генджев възлага на трима души да преведат свещения Коран на български език. Трудът им обаче не е заплатен, а за преводачи са посочени имената на хора, близки до Генджев, сред които и тъстът му. Самият Генджев пък се е обявил за ръководител на преводаческия колектив. Пак тогава от Турция са подарени около 1000 Корана на Главно мюфтийство. Генджев и приближените обаче ги продаваха по 10 лева. Генджев не се посвенява да прави далавери дори от Хаджа - поклонничеството на мюсюлманите в Мека. През 2007 г. той събира пари от хората, като им обещава да ги закара на хадж. Пътуването до Мека се проваля, но Генджев не връща събраните пари на част от кандидат-хаджиите. Да оставим настрана факта, че Генджев нарушава НК на Република България, ползвайки фалшиви документи. Но той погазва и принципите на собствената си религия, нанасяйки по този начин имуществени вреди на вероизповеданието. Защото сам Създателят и Самодържецът Аллах е казал в свещения Коран :"О, вярващи, не изяждайте своите имоти с измама помежду си! И не убивайте сами себе си!" (4:29)



Вестник “Стандарт” Петък, 25 Април 2008, Брой 5494

САМОЗВАНЕЦЪТ ГЕНДЖЕВ ПОТЪНА В ИСТОРИЯТА

Милиционерът мюфтия ползваше силовите методи за сплашване на бившата ДС

Националната конференция на мюсюлманите е законна, реши окончателно съдътНа Националната си конференция от 19 април т.г. българските мюсюлмани потвърдиха избора на сегашното ръководство на вероизповеданието начело с Мустафа Хаджи-Фото Антон Чалъков

За мюсюлманското вероизповедание най-сетне дойде 10 ноември. Защото твърде дълго време за негов "лидер" претендираше да бъде лицето Недим Генджев. Което със заби и нокти бранеше статута си от преди 1989 г. Кой е Недим Генджев? Роден е през 1945 година в село Гложево, Разградска област. Завършва задочно право през 1975 г. От 1973 до 1982 г. Генджев е офицер от МВР, а след това като юрисконсулт в различни предприятия. През 1986 г. става районен мюфтия на Кърджали, а през 1988 г., след шестмесечен курс по ислямско богословие в Дамаск, е избран за главен мюфтия. Знаем как се избираха хора на подобни висши длъжности. Освен че е бил на специален отчет в ЦК на БКП, има неоспорими доказателства, че Генджев се е ползвал с благоволението лично на Тодор Живков. И му служи добре. През 1989 г. Генджев и приближените му отричат да е имало натиск върху мюсюлманите в България и лъжесвидетелстват и пред българската общественост, и пред света, като заявяват, че мюсюлманите в България свободно изповядват религията си. Пак тогава Генджев и неговият Висш духовен съвет изопачават ислямските канони, като издават фетва (тълкувание), която гласи: "...единственото изискване на Исляма по отношение на облеклото е то да прикрива срамните места на тялото". Но идват демократичните промени и на мюфтията милиционер започва да става тясно около врата. На 10 февруари 1992 г. Дирекцията по вероизповедания обявява избора на Генджев за главен мюфтия за недействителен и го отстранява от длъжност. Така започва продължаващата вече 16 години съдебна сага около легитимността на ръководството на мюсюлманското вероизповедание в България. Хващайки се за дребни формалности, Генджев непрекъснато се бори да държи под контрол вероизповеданието. За целта той използва и силови методи за сплашване, и непълнотите и противоречията в стария закон за вероизповеданията, и покровителството на бившите си шефове от бившата Държавна сигурност. Запознати дори твърдят, че зад гърба му е и нашумелият напоследък кръг "Монтерей". Залогът е твърде голям - като лидер на българските мюсюлмани той има възможност да получава и да харчи безотчетно сериозни финансови помощи, идващи от богатите арабски страни за по-бедните мюсюлмански общности. Без да се интересува особено кой точно стои зад въпросните фондации. И така Генджев оспорва регистрацията на Мустафа Хаджи като главен мюфтия от 2005 г., която е резултат от избора му, извършен на националната конференция. Негови привърженици започват делото срещу д-р Мустафа Хаджи в Софийски градски съд за заличаване на неговата регистрация като главен мюфтия от 2005 г. За целта те успяват да намират близки позиции в Софийския апелативен съд (САС). На 8 януари т.г. Върховният касационен съд потвърди решението на САС и обяви за нищожни решенията на Националната конференция от 2005 г., но без да заличи ръководството. Мюсюлманската общност изрази своето недоволство от това решение с протестни декларации до министър-председателя, президента и председателя на Народното събрание. Запознати твърдят, че е имало готовност за улични протести и митинг на мюсюлманите пред Съдебната палата, но от Главно мюфтийство успяват да успокоят тези настроения, за да не се стигне до ексцесии. В крайна сметка се стигна до едно напълно демократично и легитимно решение. Съгласно устава от 1996 г., приет по времето на самия Недим Генджев, право да свикват извънредна Национална конференция на вероизповеданията имат или две трети от членовете на Висшия мюсюлмански духовен съвет, или една десета от председателите на джамийските настоятелства. Но от 25_членния състав на Висшия съвет 7 души вече са покойници, други са в чужбина или са на вече преклонна възраст. Затова 1079 председатели на мюсюлманските джамийски настоятелства (от общо 1354) се подписаха под заявления до Софийски градски съд с искане да се свика такава конференция. Софийски градски съд уважи молбата на заявителите. Така на базата на даденото от него определение на 19 април т.г. се проведе извънредната мюсюлманска конференция, която отново преизбра Мустафа Хаджи за главен мюфтия, а Басри Пехливан - за председател на мюсюлманите в България. С това, разбира се, интригите на Недим Генджев не престават. Той направи всичко възможно, за да осуети внасянето на съответните документи в СГС на 22 април. Негови хора обсадиха Съдебната палата, самият Генджев и бодигардът му дебнеха на регистрацията. До по-крайни ексцесии не се стигна единствено благодарение на СГС, който в крайна сметка уважи волята на представителите на ислямското вероизповедание и прие документите на конференецията. Това предизвика грозните изявления на пловдивския "мюфтия" Ашим Асан и неговите непотвърдени с нищо, а и безсмислени от логическа гледна точка обвинения в подкуп на магистрати. За каква нелегитимност може да става въпрос, след като в конференцията участваха 80 на сто от делегатите, а останалите потвърдиха съгласие с решенията й в писмен вид? И след като Мустафа Хаджи получи поздравленията на председателя на Световната ислямска конференция проф. Екмеледдин Ихсанооглу? Или и на него е даден подкуп? И най-важното - ако Генджев е толкова сигурен, че българските мюсюлмани го признават като техен духовен водач, защо не отиде на конференцията, въпреки че бе поканен, и не защити каузата си? Вчера съдът отхвърли жалбата на Недим Генджев, който оспорваше легитимността на конференцията от 19 април. Това решение е окончателно и не подлежи на обжалване. Така най-сетне справедливостта възтържествува. Защото никой друг освен Недим Генджев и шепата му привърженици имаше интерес от досегашното неясно положение. В случая не става въпрос само за юридическата страна на въпроса. Все едно Генджев и компания не представляваха нищо за вярващите. В момента България е остров на стабилността и религиозния мир. Не само на Балканите, но и в Европа, където сме свидетели на нарастващата активност на фундаменталистите сред местните ислямски общности. А ако има някой, който да парира всякакви опити за инвазия на радикалния ислям в България, това е именно Главно мюфтийство. Константин Събчев

Вестник “Стандарт” Петък, 25 Април 2008, Брой 5494

20 Nisan 2008 Pazar

"Rumeli'nin Önemli Bir Şehri Lofça'da, Osmanlı'nın İzleri"

Yazan: Neval Konuk

Lofcadaki Osmanli Mimari Eserleriyle ilgi olarak, Türk Traih Kongresi'nde sunulmus; Rumeli'nin Önemli Bir Şehri Lofça'da, Osmanlı'nıın İzleri" adli bir tebligim bulunmaktadir. Lofçadaki bu eserlerin haricinde arşiv belgelerinden ve çeşitli kaynaklardan 63 Osmanlı eserinin tespit edildigi ortaya çıkmaktadır.
Ayakta Olan Eserler:
1-Arasta Köprü: Osmanlı doneminde, 1874’te insa edilmiştir. Koprunun, üstü kapalı olup, iki yanında ahşap altmışdört dükkân yer almaktadır. Bu mimarîsiyle, Balkanlarda günümüze gelebilen tek Osmanlı çarşılı köprüsüdür. Mimar, Koljo Fiçoto tarafından, yapılmıştır. 1925 yılında yanmış, 1931 yılında ise yeniden inşa edilmiştir.Şu anda mevcut halini ise, 1982 yılında elde etmiştir.
2-Hacı Hüseyin Camii:
Şehirde, günümüzde ayakta kalan tek camidir. Opalçenska Caddesi, eski adıyla Eski Cami (Çingan) mahallesinde bulunur. Minareye çıkış, batı cephesindendir. Ama, minaresi yıkılmıştır. Machiel, Kiel’e göre, şehirde ayakta kalan son cami yıkılmıştır. Muhtemelen, kendisi Lofça’ya gitmemiştir. Gittiyse bile bu camiyi tespit edememiştir. 1950’lere kadar faaliyet gösteren eser, günümüzde de Cuma günleri ve bayramlarda kullanılmaktadır. Kitabesine göre, Hacı Hüseyin tarafından hicrî 1170 (milâdî 1756-57)’de inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı olan cami; dıştan 11.87m. x 16.79m. ölçülerindedir. Yapı, kırma çatı ile örtülüdür. Günümüze gelinceye kadar çok sayıda onarım geçirdiği, cephe düzenlerindeki düzenleme ve malzeme farklılıklarından anlaşılmaktadır. Kitabesinin transkripsiyonu şu şekildedir:

“Rumeli aklâmının matlubu Hacı Hüseyin
Mazhar-ı hayr-hân eylemiş ânı hüdâ’
Lofça ahâlisini etdi bu hayr ile şâd
Sahib-i hayra duâ eyledi bay u küdâ’
Cevherî harf ile yaz sen dahi tarihini
Yapdı bunu câmi’i Hacı Hüseyin Ağa
Sene 1170

3-Yahya Paşa Hamamı:Üsküp’ün en güzel camilerinden birinin ve Balkanlardaki bir çok eserin bânîsi Gazi Yahya Paşa’nın hicrî 10 Recep 912 (milâdî 26.11.1506) tarihi ve buna ek olarak hicrî 14 Şevval 914 (milâdî 05.02.1509) tarihinde hazırlanmış zeyl vakfiyesine göre, Üsküp, Sofya, Niğbolu, Filibe ve İstanbul Kadırga limanında bir takım akarlar vakfedilmiştir. Gazi Yahya Paşa’nın bu iki vakfiyesi Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde 629 numaralı defterin 415-423. sahifeleri arasında kayıtlıdır. Vakfiyesinde, hayratlarına irâd olmak üzere Lofça’da bir hamam kayıtlıdır. Yahya Paşa Hamamı, günümüzde Todor Startiev Caddesi, Varoşa Mahallesi, Nu.:2’de yer almaktadır. Bu mahallede 400 civarında Türk yaşamaktadır. Hamam, yaklaşık olarak 20 senedir aslî fonksiyonunu sürdürmemektedir. Yanında yeni yapılmış ek bina vardır. Günümüzde yapı, yakınındaki ekmek fırını için odun deposu olarak kullanılmaktadır. Eser, erkekler hamamı olarak inşa edilmiştir. Soyunmalık, tek kubbeli büyük bir mekândır. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Kare bir sıcaklık etrafında halvetler yer alır. Girişi, kuzeydedir.

19 Nisan 2008 Cumartesi

Bulgaristan'da Başmüftülük seçimi

Komünizm döneminde Bulgar gizli istihbarat teşkilatı DS'de kadrolu olarak çalıştığını övünerek söyleyen eski başmüftüsü Nedim Gencev'in 2005 yılında yapılan kongre sonuçlarına itiraz ettiği davayı kazanması üzerine olağanüstü kongreye gidildiğini belirten Dr. Mustafa Aliş Hacı, "Gerçek Müslümanların bölücülük ve entrikayla işi olmaz" dedi. Bulgaristan'daki Müslümanların birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yaşadığını söyleyen yeni Başmüftü, "Bu birlik ve beraberliğimizi hiç kimse bozamayacaktır" diye konuştu. İdare mahkemesinin 2005 yılında yapılan kongrenin sonuçlarını geçersiz sayma kararı üzerine düzenlenen olağanüstü kongrede,Yüksek İslam Şurası Başkanlığı için de seçim yapıldı. Oylama sonunda Yüksek İslam Şurası Başkanlığına da eski başkan Basri Pehlivan yeniden seçildi.
Kongreye, Türkiye'den Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile İslam Konferansı Örgütü çerçevesinde faaliyet gösteren ve merkezi İstanbul'da bulunan "IRCICA" Genel Müdürü Dr. Halit Eren konuk olarak katıldı. Olağanüstü kongrede başmüftülük ve Yüksek İslam Şurası Başkanlığı seçimlerinin yanı sıra bazı tüzük değişiklikleri de yapıldı.

NEDİM GENCEV KATILMADI
Bu arada komünizm dönemi başmüftüsü Nedim Gencev, davetli olmasına rağmen olağanüstü kongreye katılmadı. 2005 yılındaki kongreyle ilgili açtığı itiraz davasını kazandığını belirten Gencev, bugün yapılan olağanüstü kongrenin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını ileri sürerek, şunları söyledi: "Yasalara göre, Bulgaristan Müslümanlarının başmüftüsü benim. Yasal haklarımı kullanarak, en kısa zamanda başmüftülük koltuğuna oturacağım." Bulgaristan'da komünizm döneminin son yıllarında Komünist Partinin desteğiyle başmüftü atanan Nedim Gencev, ülkedeki rejim değişikliğinin ardından görevinden alınmıştı. Kendisine bağlı kişilerle ayrı bir başmüftülük kuran Gencev, bu başmüftülüğü mahkemece tescil ettirmiş ve 2005 yılında yapılan Bulgaristan Müslümanları Kongresinin geçersiz sayılması için idare mahkemesine başvurmuştu. Gencev'in başvurusu, mahkeme tarafından geçen ay kabul edildi. İdare mahkemesinin bu kararı üzerine, Başmüftülük Müslümanlar Kongresinin olağanüstü olarak toplanmasına karar verdi.

Nedim Gencev, kendi kurduğu başmüftülükte yolsuzluk yaptığı ve zimmetine para geçirdiği iddiasıyla yaklaşık 3 yıl önce gözaltına alınmıştı. Bu konudaki davalar hala sürmektedir.

18 Nisan 2008 Cuma

Herkül'le 20 yıl

Halterin yaşayan efsanesi Naim Süleymanoğlu, Bulgar zulmünden Türkiye'ye kaçışının 20. yıldönümünde 'manevi babası' 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın anıt mezarını ziyaret etti, bu tarihi günde duygularını Milliyet'le paylaştı.
ÖZEL RÖPORTAJ - MURAT AĞCA

Dünya onu 'cep herkülü' olarak tanıdı...Yüzlerce kiloluk ağırlıkları tüy gibi kaldıran bu 'küçük dev', kendisini Bulgarlaştırmak isteyenlerin yüklediği 'sahte isimlerin' ağırlığını daha fazla taşıyamamış, kurtuluşu öz vatanı Türkiye'ye iltica etmekte bulmuştu.


Aradan tam 20 yıl geçti; 50 dünya rekoruyla taçlanan üç olimpiyat ve sekiz Dünya şampiyonluğuyla dolu koskoca 20 yıl...Kendi kilosunun üç katından fazlasını kaldıran, tarihin gördüğü en büyük halterci Naim Süleymanoğlu, Türkiye'ye gelişinin 20. yıldönümünde 'manevi babası' Turgut Özal'ın anıt mezarını ziyaret ederken yanında Milliyet vardı. Naim, kaçışından bugüne yaşadıklarını anlattı...20 yıl önce kaçışın dünya çapında olay oldu.


- O günden, bu güne ne değişti?

- Ben geldiğimde Türkiye sporda başarıya aç, 20 yıldır olimpiyatta altın madalya bekleyen bir ülkeydi. Üzerime ağır bir yük binmişti. Türk sporunun o dönemde öncüsü ve lokomotifi olduğuma inanıyorum. Bunda şüphesiz merhum Özal'ın da büyük katkısı oldu. İlk kez ödül yönetmeliğini çıkarttı, başarılı sporcuları korumaya aldı.


Kaçış öykünün bilinmeyen yönlerini bizimle paylaşır mısın?

Aslında 1985'te Stockholm'deki turnuvada kaçmayı planlamıştım ama Türkiye'de gazeteler 'Naim kaçacak' diye yazınca olmadı. Aradan 1.5 yıl geçti. Bu sırada Bulgarlar'ın güvenini kazandım. Fakat ben kaçmayı kafaya koymuştum ve Melbourne'deki Dünya Şampiyonası'nda Türkler'in yardımıyla başardım.


Yakalanmaktan korkmadın mı?

Kormaz mıyım, o zaman Jivkov rejimi var. Ailemi geride bırakıyorum. Şüphelenmesinler diye yanıma para bile almamıştım. Yakalansaydım hapis yatabilirdim, spor hayatım biterdi. Fakat herşeyi göze alıp, 'Ölmek var, dönmek yok' dedim. 7 Aralık gecesi takımı terk ettim, 11 Aralık'ta Türkiye'ye geldim. Özal beni Londra'dan özel jetle aldırmıştı.


Bu süreçte Türkiye'ye varamayacağın şüphesine kapıldığın oldu mu?

Melbourne'de bir evde saklandım. Bulgar ajanlar bizim konsolosluğu ablukaya almış. O zaman ajanlarda şemsiye şeklinde tüfekler var. Konsoloslukta bana sahte pasaport düzenlediler. Adım Nuri'ydi ama soyadımı hatırlamıyorum. Yanımda bir görevliyle uçağa bindik, Londra'ya gideceğiz. Uçak, yakıt ikmali için indi, beni çıkarmadılar dışarı. O sırada uçağa polisler girdi, beni arıyorlar. Polis bir pasaportuma, bir yüzüme baktı. O anda çok heyecanlandım, yakalanacağım diye. Anladı ama bana dokunamadı.

17 Nisan 2008 Perşembe

RUSÇUK BELEDİYE MECLİSİ SÖZDE SOYKIRIMI KABUL ETTİ


Bulgaristan’ın Rusçuk Belediye Meclisi sözde Ermeni soykırımını onayladı. Meclis üyelerinin 3 ’red’ oyuna karşı 36 ‘evet’ oyla kabul ettikleri sözde soykırım deklarasyonunda ayrıca Osmanlının ve Jön Türklerinin Ermenilerin yanısıra Bulgara da sokırım uyguladığı belirtiliyor. Irkçı söylemleriyle tanınan Ataka Partasi üyeleri tarafından sunulan deklarasyonun kabul edilmesinden sonra partiden yapılan çıklamada, amaçlarının ülke genelindeki tüm yerel meclislerde ermeni soykırımının kabul edilmesi olduğu vurgulandı. Bunun bir çeşit referanduma dönüşeceğini kaydeden Ataka yetkilileri, bu durumu hükümetin ve parlamentonun dikkate alması gerektiğinin altını çizdi. Daha önce Burgas, Plovdiv ve Stara Zagora Belediye Meclis üyeleri sözde soykırımı kabul etmişti. Ataka Partisi sözde soykırım iddialarının kabul edilmesi yönünde daha önce meclise de birkaç defa yasa tasarısı sunmuş ancak tasarı kabul edilmedmişti.
Bulgaristan Haber

15 Nisan 2008 Salı

EDİTÖRÜN YORUMU:

BİTİFIL LOVEÇ EKSİK OLMUŞ

13 Nisan 2008 pazar günü nezamandan beri gitmek isteyip te gidemediğim Lofça'ya doğru yola çıktık. Doğrusu pek uzak değilmiş ve yorulmadan şehre ulaştık. Küçük şirin bir şehir. Dağ havası, yeşillikler, şehrin ortasından geçen Osım nehri ve Varoş denilen eski şehrin bulunduğu mahalle çok güzeldi. Kolü Fiçeto köprüsü üzerindeki hediyelik eşya satan dükkanlar ve Bitıfıl Loveç projesi çerçevesinde restorasyonu yapılan etraftaki osmanlı zamanından kalan evler ve dükkanlar çok hoştu. Kale onarılmış ve Bulgar bayrağı sallanıyordu.
Ama benim en çok merak ettiğim Lofça camisinin nerde olduğu ve durumu idi. Ayaklarımız bizi ilk önce Osmanlı hamamının önünden geçirdi ve az sonra cami önünde durdurdu.
Camiyi gördüğünüzde edindiğiniz ilk izlenim sanki binanın Osmanlıdan sonra yapıldığıdır. Çünkü giriş kısmını çimento ile sıvanmış halbuki kapı üzerindeki osmanlıca taş kitabede hicri 1170 yılı yazmaktadır. Yan duvarları görünce binanın gerçekten osmanlıdan kaldığına kani oluyorsunuz. Bizi üzen taraf nedir:
1. Bitıfıl (Güzel) Loveç Projesi çerçevesinde turizme hizmet etmesi düşünülen yerler tabir edilip güzelleştirilmiş ancak yalnız hamam ve cami harap halde bırakılmış.
2. Öğrendiğimize göre Loveç valisi Suray Velieva hanımefendi vilayet binasının önüne 2. Bulgar Krallığını simgeleyen bir heykel yaptırmış. At üzerinde bir asker. Osmanlıya karşı savaşan bir askerin heykelini dikmiş.

Lofça'da Türk ve Müslüman olmak zor bunu anlıyorum, ancak dedelerimize düşman olmaya gerek yok. Asimile olduysanız adınız Türk olmasın. Eğer gerçekten ben Türküm diyorsanız denizden bir damla kadar da Türklüğünüzü gösterin.

Lütfen!

LOFÇA HAMAMI VE CAMİSİNİN SON HALİ

Lofça'da Osım nehrinin hemen kenarında bulunan bir tek camidir. Kapısının hemen üstünde bulunan Osmanlıca kitabede Hicri 1170 tarihi yazılıdır. Miladi olarak 1756 yılına denk gelmektedir. Resimde de görüldüğü üzre kapının sol tarafına spreyle haç çizilmiş, sağ tarafına ise Ay Yıldız çizilerek üstüne çarpı işareti konmuştur. Lofça'da ve etraf köylerde az sayıda da olsa müslüman yaşamaktadır. Ancak caminin imamı yoktur ve ne cuma ne de vakit namazı kılınmaktadır.
Caminin hemen yakınında bulunan hamam. 1990 yılına kadar umuma hizmet etmiş ancak daha sonra bir şirkete depo olarak kiralanmıştır.




Caminin yan sağ taraf duvarı.




LOFÇA'DA OSMANLI EVLERİ







14 Nisan 2008 Pazartesi

Lovech Pres: Мохамед събра 250 в Ловеч

Приканиха мюсюлманите да радват с деца пророка Мирно и тихо, с изпълнение на българския химн, последван от "Ода на радостта" започна честването на рождения ден на пророка Мохамед, което събра около 250 мюсюлмани от четири области в Ловеч в неделя. Организатори на празника са Районно мюфтийство - Плевен, и ловешкото Джамийско настоятелство. Те категорично опровергаха слуховете, че "революционната столица на Левски е домакин на вселенски мюсюлмански събор", каквито бяха опасенията на регионалния лидер на "Атака" Кирил Гумнеров. Никой от хората на Сидеров не се весна, за да се убеди, че ние не сме заплаха за никого, заяви млад мъж извън залата. Демографски мюсюлманите са малцинство и представляват 1/3 от населението на района, което се равнява на 100 000 души. Затова на събора ги призоваха да радват с деца пророка. Въпреки трудностите мюфтийството се стреми да организира, контролира и защитава религиозните им права, смята районният мюфтия Бирали Бирали.Четене на айети от Свещения Коран представи Али Ортапънар, директор на Средното общообразователно духовно училище в Русе. Негови възпитанички пък впечатляваха с визията си - смесица от традиционни и модерни елементи в облеклото и широко коментираните забрадки.

11 Nisan 2008 Cuma

LOM ŞEHRİNDE BİR ÖLÜM İLANI

Bulgaristan'ın Lom şehrinde oldukça az sayıda Türk yaşamaktadır. Şehirde yaşayan Türklerin bir camisi malesef ki, yoktur. Cuma günleri toplandıkları bir Türk Kahvesi bulunmakatadır. Burası aynı anda Müslüman Encümenliği vazifesini de görmektedir. Resimde gördüğünüz ölüm ilanı aslında müslümanlık ve türklükte olmayan bir gelenektir. Ancak burada yaşayan Türkler belki de ancak bu şekilde kendilerini ifade edebildikleri için bu yola başvurmuşlardır.

Merhume Safinas Salieva Mustafovaya Allahtan rahmet dileriz.

9 Nisan 2008 Çarşamba

MÜSLÜMANLAR DERGİSİNİN YENİ SAYISI ÇIKTI


Bulgaristan Başmüftülüğünün yayınladığı "Müslümanlar" dergisinin Nisan 2008 sayısı çıktı.
İçindekiler:
- Mevlid geleneğimizi neden canlı tutmalıyız
- Razgrat Müftülüğünün bahar girişimleri
- Peygamber efendimizin hayatından ölçüler
- İşte Bahar Geldi
- Muhammed aleyhisselam peygamberler dizisinin son mutlu halkası
- "Pleven bölgesinde İslamiyet yeniden canlanmaya başladı" Pleven Bölge Müftüsü Birali Mümün Birali ile söyleşi
- İslamiyetle şereflenen Volga Bulgar Devleti
- Türklerin büyük sürgünü: 150 yılda yaşanan acılar

Съдържание на априлския брой на
сп. Мюсюлмани
- Мухаммед с.а.с. последният пратеик на Аллах
- Волжка България първа прегръща исляма
- Новите мюсюлмани на Япония
- След 50 застойни години: Отново ислямът се възражда в Плевен - интервю с Районния мюфтия на Плевен
- За вечно жива мевлидска традиция
- Пролетта дойде

5 Nisan 2008 Cumartesi

Sofya Yüksek İslam Enstitüsü

Sofya'da 4 yıllık yüksek dini (islami) eğitim veren Yüksek İslam Enstitüsü hakkında bilgi edinmek isterseniz http://www.islamicinstitute-bg.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

KUTLU DOĞUM PROGRAMI:




“TOPLUMUMUZUN DERDİNE DERMAN HZ. MUHAMMED"

18.00 – Kur’an-ı Kerim tilaveti ile açılış
Okuyan: Dr. Yavuz Fırat – Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Misafir Öğretim Üyesi
18.10 – Başmüftü Dr. Mustafa Haci ve resmi misafirlerin selamlama konuşmaları
18.30 – Hz. Muhammed ve günümüz dini eğitim problemleri, Konuşmacı:
Doç. Dr. İbrahim Yalımov - Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektörü
18.45 – Rusçuk İmam Hatip Lisesi Musiki Grubundan ilahiler
19.00 – „İnsana, Halka, Hayata Bakışımız ve Hz. Muhammed”
Doç. Dr. Vejdi Bilgin – Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi
19.15 – Rusçuk İmam Hatip Lisesi Musiki Grubundan ilahiler
19.30 – Maneviyat ve maddiyat arasında ahengin temellerini atan olarak Hz. Muhammed
Birali Birali – Plevne Bölge Müftüsü ve Yüksek İslam Enstitüsü Öğr. Üyesi
20.00 – Kahve ikramı

SOFYA'DA KUTLU DOĞUM PROGRAMI

Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin Kutlu Doğumunu anmak münasebetiyle düzenlediğimiz programa teşrifinizi bekleriz.


Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü
http://www.genmufti.net/


Yer: Sofya Hotel Prenses, Rubin Salonu
Tarih: 13 Nisan 2008 – Pazar
Saat: 18.00-20.00